GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:65
Tarih:28.02.2024

MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tarih boyunca üzerinde en fazla durulan, hakkında pek çok fikir beyan edilen ve aynı zamanda ahlaki ve siyasi anlamda insanlığın ulaşacağı ideal bir durumu gösteren kavramlardan biri adalettir. Eflatun'a göre adalet arzusu, insanın mutluluk içinde duyduğu ebedî arzudur. O, insanın yalıtılmış bir şekilde yani yalnız başına bulamayacağı, bu nedenle bir toplum içinde aradığı bir mutluluktur yani adalet toplumsal bir mutluluktur. Türk milleti de tarihi boyunca bu toplumsal mutluluğu adaletle sağlamış, hukukun üstünlüğünü benimsemiş ve kültürel genlerimiz bu hâliyle kodlanmıştır. Yusuf Has Hacib'in nasihat niteliğindeki şu ifadeleri bu anlamda önemli ve ibretliktir: "Ey hâkim, memlekette uzun müddet hüküm sürmek istersen kanunu doğru yürütmeli ve halkı korumalısın. Kanunla ülke genişler ve dünya düzene girer; zulümle ülke eksilir ve dünya bozulur. Zalim zulmüyle birçok sarayları harap etmiş ve sonunda kendisi açlıktan ölmüştür." Türk milletinin adalet anlayışını ve yasalara bağlı kalma meziyetini en iyi temsil eden sözlerden biri olan "il gider, töre kalır." ifadesi de esasında bu anlayış bağlamında yasaların ve hukukun üstünlüğüne yapılan bir vurgudur. Birçok anlam katmanı olan töre, en yalın şekliyle, toplum düzenini sağlayan değerler ve kaideler bütünüdür. Bu bütünün içinde "kanun" ve "düzen" ise başat kavramlardır. Türkler için "il yani devlet yıkılsa da töreyle yani hukukla devlet ve düzen yeniden kurulur" anlayışı hâkimdir. Yine, Yusuf Has Hacib'in "Bir devleti, halkı idare etmek isteyen adil olmalıdır. Hâkimiyetin esası adalettir. Hanlık iyi bir şeydir fakat kanun daha da yüksektir. Onu doğru tatbik etmek gerekir." şeklindeki hayatımıza ışık tutan ifadeleri, Türk milletinin uhdesinde bulunan "adalet" "hukuk" "kanun" gibi olguların ne denli önemli olduğunu göstermektedir. Sağlıklı bir toplum hayatını tanzim edecek bu anlayış ise törenin bizatihi kendisidir.

Türk hukuk sistemi, Türk tarihiyle aynı yaştadır. Türklerde hukuk var olduğu günden bu yana, günlük hayatı ve devletin işleyişini düzenleyen bir yapı olmuştur. Türklerde devleti yöneten hükümdar ve onunla birlikte yönetme aygıtını elinde bulunduranların görev, sorumluluk ve hakları gayet açıktır; bu kurallar töreyle düzenlenmiştir. Yasalı, hukuklu yönetim asırlar öncesinde Türklerde mevcuttur. Bundan dolayı, hükümdar veya yardımcıları yanlış veya hatalı bir davranış içine girerlerse bunun karşılığının ne olduğunu bilmektedir. Bu da aslında, günümüz siyaset biliminin ve hukukun tabii hâkim ilkesinin daha o zaman Türklerde var olduğunu göstermektedir. Töreli devlet yapısı doğal olarak düzeni de beraberinde getirmiştir. Düzen hem devlet için hem toplum için bir zorunluluktur. Ancak düzenli bir toplum huzurlu, refah içerisinde ve her alanda başarılı bir şekilde varlığını idame ettirebilir.

Selçuklu ve Osmanlı Dönemi toplum hayatında hukuku sağlamak adına görev yapan kadılık müessesesi anlamını hâlen muhafaza etmektedir. "Mahkeme kadıya mülk değildir." veciz sözünden de anlaşılacağı üzere, hukukun kendisi hukuk uygulayıcılarının üstündedir. Dolayısıyla hukukun üstünlüğü ilkesi, Türk milletinin vazgeçilmez unsurlarından bir tanesidir. Biz "hak" "hukuk" "insan hakları" "hukukun üstünlüğü" gibi kavramları her gün çiğneyen, ayaklar altına alan, işine geldiği gibi kullanan, ağzına âdeta sakız eden Batı'dan, Avrupa'dan veya onun yerli iş birlikçilerinden öğrenecek değiliz. Zira, biz daha onlar yokken töreli, hukuklu bir millet olarak vardık, bu varlığımızı da kıyamete kadar devam ettireceğiz.

Değerli milletvekilleri, hukuk, her yönüyle gelişen, değişen ve yaşayan organik bir yapıdır. Hukuk, ahlak, siyaset, felsefe, din ve sosyal hayatla doğrudan ilişkili bir kavramdır. Hukuk, sabit kanunları değil gelişen, sürekli kendisini inşa eden dinamik bir yapıyı ifade etmektedir. Hukuk, yaşanılan, hissedilen ve gelecek nesillere aktarılan alışkanlıkların bütünüdür. Adalet çatısı altında işleyen kurum ve kuruluşların dinamikliği, bu kurum ve kuruluşlar arasındaki uyumun ahengi hukuk sisteminin kıymetini belirlemektedir. Bunun yanı sıra, kanun koyucu ve uygulayıcılarının liyakatli olması bu kıymeti daha da artırmaktadır. Dolayısıyla, hukuk, oluşturulmaktan da öte, uygulanabilirliği, işlevselliği ve emin ellerde olması nispetinde faydalı bir alan olarak vatandaşlarda güven tesis edecektir. Ulus devletlerde güveni ve huzuru sağlayacak en önemli aktörlerden biri, hiç şüphesiz ki hukuk kurallarının varlığı ve herkese eşit şekilde yaklaşma iradesidir. Bu irade toplum bütünlüğünün ve düzeninin başaktörü olarak değerlendirilmelidir.

Bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, tarihî birikimleri ve insan odaklı anlayışıyla kanunların ışığında toplum hayatını düzenlemiş, bu hususta gerekli olan çalışmaları da titizlikle yürütmüştür. Yüz yıllık cumhuriyet tecrübesi her alanda olduğu gibi hukuki alanda da kılavuz olmuştur.

Halkın ve devletin uyum içinde olması için düzen sağlanmalıdır. Devlet aracılığıyla sağlanan toplumsal düzenin temelini de hukuk oluşturmaktadır. Hukuk, düzen ve geleneği de temsil eder. Hukuk bilinci toplumda hak ve hukuka ilişkin anlayışın yerleştiğini gösterir, aynı zamanda tarihî bilince de işaret eder. Bir toplumun hukukunu, düzenini anlamak toplumun ruhunu ve yapısını anlamaktır, bu da devleti ve düşünceyi anlamayı sağlar. Bilgelik töreyi bilmek, bilgi sahibi olmak, sorunlara vâkıf olmak, onlara çözüm üretebilmek ve milletin gelecek ufkunu belirlemek açısından gereklidir.

Biz Türk milliyetçileri asırlardan beri var var olup gelen bir anlayışın ve düşüncenin temsilcileriyiz. "Hak, hukuk, adalet; milliyetçi hareket" diye yeri göğü inleten, bu uğurda şehitler veren bir hareketin ve fikriyatın bugünkü temsilcileri olmaktan da gurur duyuyoruz elhamdülillah. Bu uğurda verdiğimiz mücadelenin Türk devlet hayatında ve normlar sisteminde de hayata geçmesi için çalışmalarımızla gayret ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, 2017 yılında Türk milletinin muazzam desteğiyle gerçekleştirdiğimiz Anayasa değişikliğiyle birlikte, yargının bağımsızlığını güçlü bir şekilde koruma altına alırken daha önceden var olmayan "yargının tarafsızlığı" hususunu da Anayasa'ya ekleyerek devletin 3 temel sacayağından biri olan yargıya verdiğimiz önemi göstermiş olduk.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, özellikle son yıllarda, çağımızın gerektirdiği şartlar çerçevesinde pek çok alanda atılımlar yapmış, Türk ve Türkiye Yüzyıllı hedefi doğrultusunda önemli gelişmelere imza atmıştır. Kaydedilen önemli gelişmelere rağmen hukuk sisteminin rasyonel çalışmasına odaklı reform ihtiyacı güncelliğini hâlen korumaktadır. İlki, 2019 yılında yürürlüğe giren ve kamuoyunda "yargı paketi" olarak bilinen kanuni düzenlemenin sekizincisini görüşmekteyiz. Bu doğrultuda geldiğimiz aşama, katettiğimiz mesafe gelecek açısından oldukça umut vericidir. Yargı kurumunun sağlıklı işleyebilmesi için reform niteliğinde atılan adımların Türk milleti adına olumlu sonuçlar vermesi kaçınılmazdır. Bu hususta kamuoyuyla paylaşılan Yargı Reformu Strateji Belgesi'ni önemsiyor ve bu kapsamda yargı adına önemli çalışmaların yapılacağına olan inancımızı koruyoruz.

Yargı Reformu Strateji Belgesi kapsamında yürütülen hukuki ve kanuni düzenlemelerin amacını 9 ana başlıkta ifade etmek mümkündür: İlki, hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi; yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ve şeffaflığının geliştirilmesi; insan kaynaklarının nitelik ve niceliğinin artırılması; performans ve verimliliğin artırılması; savunma hakkının etkin kullanımının sağlanması; adalete erişimin kolaylaştırılması ve hizmetlerden memnuniyetin artırılması; ceza adaleti sisteminin etkinliğinin artırılması; hukuk yargılaması ile idari yargılamanın sadeleştirilmesi ve etkinliğinin artırılması ve son olarak alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin yaygınlaştırılmasıdır.

Saygıdeğer milletvekilleri, bugün üzerinde görüştüğümüz sekizinci yargı paketi az önce ifade ettiğimiz amaçlar doğrultusunda hazırlanmış ve Adalet Komisyonumuzda on yedi saat süren mesai neticesinde Meclis gündemine gelmiştir.

Bu doğrultuda, kanun teklifinin içeriğinde yer alan önemli bazı maddelerden kısaca söz etmek gerekirse, toplam beş yıl ve daha fazla kesinleşmiş hapis cezasının infazı bakımından hükümlünün kısıtlanması kişiliğinin veya mal varlığının korunması kriterine bağlanarak vesayet makamına takdir yetkisi verilmiştir. Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231'inci maddesinde değişiklik yapılarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumuna ilişkin iptal kararı doğrultusunda hükümler sevk edilmiştir; HAGB kararlarına karşı istinaf kanun yoluna başvurulabilmesine ve bu kararlarla birlikte verilen müsadere kararlarının infazına yönelik düzenlemeler yapılmaktadır. Yine, itiraz, istinaf ve temyiz kanun yollarına başvuru süreleri, hak arama hürriyetinin daha iyi kullanılabilmesine imkân tanımak amacıyla gün yerine hafta olarak düzenlenmektedir; bu süreler iki hafta olarak belirlenmek suretiyle yeknesak hâle getirilmektedir. Bu hususa bir şerh düşerek kanaatimce, süre hesaplanırken "gün" ifadesinin kullanımının daha doğru olacağını ayrıca da ifade etmek isterim.

Yine, özel nitelikli kişisel verilerin işlenme şartları ile kişisel verilerin yurt dışına aktarılması usulünde değişiklik yapılarak Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü'ne uyum sağlamaktadır. Kamu kurumlarının lehine hükmedilen vekâlet ücretinin idareleri temsil eden, avukatlık ruhsatı bulunan hukuk birimi amirleri, hukuk müşavirleri, muhakemat müdürü ile avukatlara dağıtımını düzenlemektedir. Yine, yapılan düzenlemeyle, ağır ceza mahkemesinin tazminat istemlerine ilişkin verdiği kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulabilecek olup bölge adliye mahkemesi tarafından bu konuda verilen kararlar ise kesin olacaktır. Geçiş hükmüyle, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla yapılmış ve kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla, Anayasa Mahkemesinde derdest olan bireysel başvurular ile Anayasa Mahkemesinin incelemenin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmediği gerekçesiyle düşme kararı verdiği bireysel başvurular bakımından Komisyona müracaat imkânı getirilmektedir ve daha birçok madde saymak mümkün.

Bir başka hususa değinmek gerekirse, kamu avukatları hâlihazırda 20000 gösterge rakamı üzerinden vekâlet ücreti almaktadır ve kanun teklifinde de buna dair bir değişikliğe gidilmemiştir. Bir öneri olarak bu göstergenin biraz daha yukarı çekilerek 25000 veya 30000'e çıkarılması hususunu takdirlerinize, yüce heyetinize sunmak istiyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, Türk milleti olarak cumhuriyet rejimimizle 1'inci yüzyılımızı, millet olarak da asırları geride bırakmışken darbecilerden kalma bu Anayasa artık milletimize dar gelmekte, ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır, dolayısıyla bizler de bu mecburiyeti sorumluluk olarak görüp gerekli adımları atmalıyız. Yapılacak çalışmalar hukukun üstünlüğü ilkesini besleyeceği gibi, Türkiye Cumhuriyeti'nin itibarını da yükseltecektir.

Bu anlamda, diğer bir mecburiyet ve güncellenmesi gereken husus olarak gördüğümüz konu ise yeni anayasanın tanzimidir. Anayasa, anlam itibarıyla toplum bütünlüğümüzün teminatı, eşit hakların güvencesi, yargı kurumunun başucu eseridir; Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti'nin mutabakat metnidir. Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti'ni değişen ve gelişen siyasi ve sosyal şartlar çerçevesinde yeni bir anayasayla buluşturmak, bu anlamda oluşturulacak metni Türk milletinin takdirini sunmak kaçınılmaz bir hâl almıştır. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi'nin ifadeleriyle "Elbette yeni sisteme müzahir ve müstahak bir anayasanın yazılması mecburiyet olmasının yanı sıra demokratik bir mükellefiyettir." Anayasası eski sisteme göre hazırlanmış, yönetim sistemi yeni esaslara göre reforma bağlanmış bir ülkenin siyasi ve hukuki çelişkilerden kurtulmasının başkaca bir seçeneği yoktur.

Saygıdeğer milletvekilleri, ülkemizde gerçekleşen yargı reformları ve oluşacak yeni anayasayla Türk hukuk sistemi daha da güçlü bir yapıya kavuşacaktır. Bu güç bizlere moral kaynağı olarak ülke sınırlarımızı da aşan diğer birçok önemli hukuki gelişmelere katılım noktasında fayda sağlayacaktır. Bu anlamda, kurulmasından büyük bir memnuniyet duyduğumuz Türk Devletleri Teşkilatı hukuk bağlamında da çok önemli ağlar kurarak bizleri ve tüm Türk dünyasını heyecanlandırmıştır. Özellikle Türk Devletleri çatısı altında kurulan Yüksek Mahkemeler Birliğini sevindirici ve çok önemli bir gelişme olarak görmekteyiz. Bunun yanı sıra, Türk Yargı Eğitim Ağı, Türk Dünyası Noterler Birliği, Türk Dünyası Anayasa Yargısı Konferansı gibi hukuki ağlar Türkiye Cumhuriyeti'nin ve diğer Türk devletlerinin gücünü uluslararası platformda göstermesi açısından kıymetli ve gurur verici gelişmelerdir. Avrupa menşeli yüksek yargı kurumlarına alternatif ve başvuru niteliğinde oluşturulacak Türk dünyasına ait devletlerin ortak yargı kurumu güç birliği açısından son derece faydalı olacaktır. Ortak hukuki ilkeler çerçevesinde Türk dünyasıyla kurulacak bağ, Türkiye Cumhuriyeti'nin özellikle dış politikasında önemli bir argüman olarak da kullanılabilecektir. Diğer yönüyle, Türk dünyasıyla kurulan kültürel, sosyal, siyasi, hukuki ve ekonomik iş birliğinin hukuki boyutta da tanzim edilmesi Türk ve Türkiye Yüzyılı kavramını daha da anlamlı kılacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son tahlilde, bir bütün olarak konuyu ele aldığımızda gerek yargı reformları gerek yeni anayasa çalışmaları gerekse Türk dünyasıyla kurulan hukuki ağları önemsiyor, bu hususta elimizden gelen gayreti göstereceğimizi belirtiyor ve görüşülmekte olan -sekizinci yargı paketi kanunları için- teklifin tümüne "kabul" oyu vereceğimizi bildiriyor, Genel Kurulu ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)