Konu: | Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 63 |
Tarih: | 21.02.2024 |
MURAT ÇAN (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün felaketin 9'uncu günü, Erzincan'da liç yığınlarının altında kalan Hükûmet, bu kanun teklifiyle çökmüş sağlık sisteminin altında kalmıştır, bunu bir kez daha tekrar ediyorum.
Bugün, 28 maddelik kanun teklifine baktığımızda, halka, vatandaşa dokunan bir maddeyi göremiyoruz; hekimlere, mesai arkadaşlarımıza dokunan bir maddeyi göremiyoruz. Peki, ne görüyoruz? Ceza, disiplin, ceza, disiplin; sopadan başka hiçbir şey yok bu maddelerde. Şurada iki ay kadar önce Sağlık Bakanlığının bütçesi konuşulurken Sağlık Bakanı burada, daha önceden parmak hareketleri ile el hareketleriyle aşağıladığı hekim arkadaşlarımıza bir beyaz reform müjdesi vermişti. Nerede o beyaz reform müjdesi? Bu kanun teklifinin hiçbir yerinde gören var mı? Peki, vatandaşa, randevu yığılmış, randevu sıkıntılarını çözmeye dönük en ufak bir haber, müjde var mı? O da yok.
Ben, üzerine söz aldığım bu maddeyle ilgili, iktidar tarafından yapboz tahtasına çevirilmiş bir yapıyla, hastane koordinasyon kurullarıyla ilgili bir düzenleme hakkında konuşacağım. Bunun hikâyesi nedir? Daha önceden 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle düzenlenmiş, sonra 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle iptal edilmiş ve şimdi tekrar gündeme getirilmiş bir düzenlemeyi konuşuyoruz. Teklif sahipleri ve Bakanlık bürokratları kurulacak olan hastane koordinasyon kurulunun daha çok istişari ve genel gidişatı kontrol eden bir yapı olacağını savunsalar da gerçekte bunun tam tersi olacağını -içinde yaşayan birisi olarak- görmüş olacağız. Ben yirmi yıl bu tür kurulların ne işe yaradığını hem idareci olarak hem de sağlık çalışanı olarak yaşamış birisiyim.
Kurula 3359 sayılı Yasa'ya ek 9'uncu madde kapsamında sözleşme imzalanan personelin yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini takiple gerektiğinde sözleşmenin feshine esas olmak üzere ikaz etme ve disiplin cezası verilmesi gereken hâlleri tespit etme görevi veriliyor yani kurulun elinde disiplin sopası olacak. Biz bunu 1960'taki tahkikat komisyonlarından hatırlıyoruz.
Pandemide ve depremde "Hakkınız ödenmez." dediğiniz hekimlere ve sağlık çalışanlarına haklarını ödemediğiniz gibi kazandıkları helal haklarını ellerinden almanın kurulunu kuruyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Oysa kamu görevlilerinin tüm özlük hakları ve verilecek disiplin cezalarının yasayla belirlenmesi şarttır. Yine, hangi eyleme hangi disiplin cezasının verileceği de yasayla belirlenmek zorundadır; bu da Anayasa'nın açık hükmüdür. Görevi hastanelerde hastane hizmetlerinin düzenli, etkin ve verimli yürütülmesini teminen hizmet birimleri arasında koordinasyonu sağlamak olarak tanımlanmış bir kurulun personel üzerinde kullanmak üzere disiplin sopasıyla donatılması son derece yanlıştır. Bundan, bu keyfîlikten, bu kayırmacılıktan bir an önce kaçınılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu madde de teklifin tümü de özetle "ben yaptım oldu" anlayışının ürünüdür. İflas eden, her tarafından patlak veren Sağlıkta Dönüşüm Programı'na yama yapmaya çalışıyorsunuz; tutmuyor, tutturamıyorsunuz. Çünkü önceliğiniz halk sağlığı değil, kamucu sağlık perspektifiniz yok. Önceliğiniz sermaye; hasta, müşteriniz; hastane ise ticarethaneniz. Doktorlara, sağlık emekçilerine, sisteminizin işlemesi, sözde dükkânınızın kâr etmesi için çalıştırdığınız personel gözüyle bakıyorsunuz. Sağlık emekçisinden gasbettiğiniz her hakkı işletmelerinizin kârından sayıyorsunuz. Sağlık alanında düzenleme yapıyorsunuz, ilaç şirketlerinin, özel hastanecilerin bir dediğini iki etmiyorsunuz ama meslek örgütlerini, sendikaları, üniversiteleri yok sayıyorsunuz. Onların fikirlerini, görüşlerini almaya tenezzül dahi etmediniz. Bu ayıp, sizlere yeter maalesef.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)