GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İYİ Parti Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:63
Tarih:21.02.2024

İYİ PARTİ GRUBU ADINA NİMET ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye yakın bir zamana kadar su kaynakları bakımından dünyanın en şanslı ülkelerinden biriydi. Bilinçsiz ve vahşi sulamanın yanı sıra, iklim değişikliğinin olumsuz etkisiyle Türkiye son kırk yılda 3 Van Gölü büyüklüğüne denk gelen 1 milyon 300 bin hektar sulak alanı kaybetti, bir o kadarı da risk altında. Fırat, Dicle, Kızılırmak, Aras, Sakarya, Murat, Seyhan, Büyük Menderes, Ceyhan ve Meriç başta olmak üzere, büyük nehirlerimiz her geçen gün debilerini kaybetmektedir. Tuz Gölü ve Beyşehir Gölü'yle birlikte 100'ün üzerinde kapalı gölümüz doğa ve insan kaynaklı sorunlar nedeniyle kurumakta, çölleşmeyle karşı karşıyadır. Dünyanın en büyük sodalı gölü Van Gölü kuraklığın yanı sıra, gölü besleyen kaynaklar üzerine kurulan HES'ler sebebiyle büyük tehdit altındadır. Konya'da kaçak su kuyularının sayısı 60 bini aştı. Konya Ovası'nın adı oldu "obruk ovası", sayıları 2.500'ü geçti. Doğa harikası Uzungöl her geçen gün biraz daha küçülüyor, kirleniyor; her yer beton. Kontrol dışı kurulan kum ve çakıl ocakları, su kaynaklarını, taşkınlar için su seddelerini, Kızılırmak ve Yeşilırmak başta olmak üzere, barajları tehdit eden başka bir unsur. Fay hattının üzerinde Fırat Nehri'nin dibindeki İliç'te zehirle altın aranmasına göz yummak felakete davetiye çıkarmak değil de nedir?

Tarım ülkesi olan Türkiye su kaynaklarını korumak adına acilen çare üretmek, yeni politikalar geliştirmek zorundadır. Ülkemizde kişi başına düşen yıllık su miktarı 2000 yılında 1.652 metreküp iken, 2022 yılında bu miktar 1.322 metreküpe düşmüştür. Bu tablo, ülkemizin su stresi yaşayan ülkeler arasında olduğunu göstermektedir. Bir ülkenin su zengini sayılabilmesi için kişi başına düşen su miktarı 5 bin metreküp olmalıdır. Bu miktar Irak'ta 2.020, Batı Avrupa'da 5 bin, dünya ortalamasında ise 7.600 metreküp civarındadır. Görünen o ki, Türkiye çoktan su fakiri bir ülke hâline gelmiştir. Suya duyulan ihtiyacın büyük savaşlara neden olacağını şimdiden kestirmek güç olmasa gerek.

Bu tabloya rağmen biz ne yapıyoruz? Yirmi iki yıldır ülkemizi tek başına yöneten AKP doğal çevremizin su kaynaklarımızın korunması adına ne gibi önlemler alıyor? İktidarın doğa ve çevre konusunda verdiği sözlerin eksiksiz yerine getirilmesini beklerken her geçen gün başka bir doğa felaketiyle karşılaşıyoruz. Akbelen ormanlarındaki kıyım gibi Ordu'da siyanürle güzelim doğanın can damarları yok ediliyor; çay, fındık üretim alanları yok oluyor, tıpkı oksijen deposu Kaz Dağları'nda, Marmara ormanlarında olduğu gibi. Akarsu ve dereler üzerine kurulan HES'lerle Karadeniz Bölgesi hızla çölleşiyor. Günümüzde susuzluk sadece yağışlara bağlı bir olay olmaktan çıkarak insan davranışlarının bir sonucu hâline geldi. Yani kuraklık doğadan, susuzluk insandan kaynaklanıyor. Dolayısıyla, tüm imkânları seferber ederek toplumsal hassasiyetleri yükseltmek gerekiyor. Yani diyoruz ki şu kâinatın ve galaksinin iletişim başkanlığı, bütçesinin bir kısmını kara propaganda çalışmaları yerine bu konuya ayırsa ne güzel olurdu.

Değerli milletvekilleri, bu manzara su kaynaklarımızı verimsiz kullandığımızı göstermektedir. Depolama sisteminin geliştirilmesi, su kaynaklarının amacına uygun şekilde değerlendirilmesi, kayıpların önlenmesi acil çözüm bekleyen sorunlar olarak karşımızda durmaktadır. Bu kapsamda bir araştırma komisyonu kurularak sorunların tespit edilmesi, çözümler üretilmesi, siyasilerle birlikte bilim insanları ve sivil toplum kuruluşlarının görüş ve önerilerinin alınması büyük önem taşımaktadır. Kendine yeterli bir ülkenin korunması ve temiz bir dünyanın yaratılması adına önergemizin destekleneceğine inanıyorum.

Son söz olarak, bu ülkenin adı Türkiye Cumhuriyeti'dir, resmî dili Türkçedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

NİMET ÖZDEMİR (Devamla) - Türkiye'nin çok dillilik gibi bir gündemi yoktur, asla olmayacaktır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)