GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bugün bir Türkiye partisi olarak grup toplantılarını çok dilli olarak gerçekleştirmenin gururunu yaşadıklarına, Kürtçe dili üzerindeki yasakçılığın inanılmaz boyutlarda olduğuna, Esenyurt ilçe binalarının polisler tarafından basıldığına ve İlçe Eş Başkanlarının evlerinden gözaltına alındığına, İliç maden faciasına, cezaevlerindeki açlık grevlerinin 86'ncı gününe ve Erzurum Dumlu 1 No.lu Yüksek Güvenlikli Cezaevindeki Nurettin Kaya'nın yüz yirmi üç gündür ölüm orucunda olduğuna, imamlara yönelik saldırılara ve cezalara, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Galip Ensarioğlu'nun konuşmasına ve Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz'ın cevabına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:62
Tarih:20.02.2024

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün, bir Türkiye partisi olarak grup toplantımızı çok dilli olarak gerçekleştirdik ve bunun gururunu yaşıyoruz. Bırakın Türkiye partisi, bir mahallenin sınırlarını aşamamış zihniyetler yasakçılığa devam ediyorlar. Özellikle, Kürtçe dili üzerindeki yasakçılık inanılmaz boyutlarda. Hatırlayacaksınız, daha önce de burada dile getirdik, Şano Ar tarafından Kürtçeye çevrilen "Kral ve Travis" oyunu Patnos'ta yasaklanmıştı, sonrasında Antep'te yasaklandı. Evet, önceki gün, cuma günü de İstanbul Şişli'de yasaklandı; hem de oyuna bir saat kala kaymakam tarafından yasaklanıyor ve bir gerekçe var mı? Hayır, hiçbir gerekçe yok. Tamamen keyfî bir uygulamayla tiyatro oyunu yasaklandı. Bu yasaklamanın ve engellemelerin nedeninin Kürtçe diline karşı olan tahammülsüzlük olduğunu, inkâr politikalarının bir sonucu olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu ülkede yüz yıldır Kürt halkının kimliğine, diline, kültürüne, kıyafetlerine, folkloruna ve Kürtçe isimlerine düşmanlık edildi; 2'nci yüzyıla geçtik, devam ediyor. Sonra da "Kürtler bizim kardeşimizdir, Kürt dili üzerindeki engelleri biz kaldırdık." diye her türlü hamaset ortaya konuyor ama gerçeklik işte bu yasaklarla kendini ifade ediyor. Kürt halkının kimliğini, dilini, sanatını, kültürünü tanımayacaksınız, ana dilinde kamusal hizmet vermeyeceksiniz ama seçim dönemlerinde puşi takıp, iki kelime Kürtçe konuşup halay çekeceksiniz, orada da kalmayacaksınız, milliyetçilere dönüp bir de bozkurt işareti yapacaksınız. Artık, bu ikiyüzlü siyasetiniz çökmüştür; artık, Kürt halkının karşısına çıkacak bir yüzünüz de kalmamıştır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yasaklar devam ediyor, siyasi kırım da devam ediyor. Bu sabah Esenyurt ilçe binamız yine polisler tarafından basıldı. İlçe Eş Başkanlarımız Fatih Ergün ve Bahar Karataş Eşiyok gözaltına alındı evlerinden. Aynı saatlerde de parti binamızda polis arama yaptı. İçeride bulunan kitaplara, dergilere, bilgisayarlara el konuldu. Bu size neyi hatırlatıyor? 12 Eylülü. 12 Eylül cuntacıları da kitaplara düşmandı, dergilere düşmandı, siyasete düşmandı. Dolayısıyla bu 12 Eylül zihniyetini AKP iktidarında yaşamaya devam ediyoruz. Sadece 2023 yılında üye, yönetici ve halkımızdan, bileşenlerimizden 4.491 kişi gözaltına alınmış. Gözaltına alınma gerekçeleri ne? Aslında, anayasal bir hakkı kullanmaları, bir protesto yürüyüşü yapmaları ya da basın açıklamalarında bulunmaları. Yani anayasal hakkını kullananlara gözaltı ama sizlerin yaptığı ise Anayasa'yı ihlal etmek... Dolayısıyla bugün siyasi kırım operasyonlarının devam ettiğini görüyoruz. Peki, bunlar bizi yıldıracak mı? Hayır. Gördünüz; yerel seçimlere giderken halk oylaması yaptık, yüz binler katıldı; özgürlük yürüyüşü yaptık, on binler katıldı. Dolayısıyla biz bu yasakçı zihniyete, bu kırımcı zihniyete karşı mücadelemizi büyütmeye devam ediyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İliç maden faciasına değinmeden geçemeyeceğim. Siyanürlü toprak altında kalan 9 madenciye tabii ki ulaşılamadı. 2011 yılında Elbistan'da aynı vakayı yaşamıştık, orada da yitirdiğimiz 9 kişiye ulaşılamamış, üzerine gidip bir anıt dikilmişti. Maalesef burada da rant uğruna katledilen işçilerin, emekçilerin hayatı bir kez daha hiçe sayıldı, yok sayıldı. Dehşet verici bu olay gündemden asla düşmemeli, sorumluları mutlaka hesap vermeli. Tabii "sorumlular" deyince de aklımıza Murat Kurum geliyor; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı iken Anadolu Madenciliğe verdiği iznini biliyoruz. "İmar affı" dediğimizde Murat Kurum aklımıza geliyordu; işte, depremden sonra yaşanan facia ortada. Yine, bugün bu izin belgesiyle bir kez daha kendisini karşımızda bulduk. Gerçek apaçık ortadadır. Murat Kurum, madenin kapasite artışı ve ÇED raporu onayına imza atarak bu facianın zeminini hazırlamıştır. Kurum da bu facianın sorumlusudur, failidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cezaevlerindeki açlık grevleri 86'ncı gününde. Bunların içinde bir de Erzurum Dumlu 1 No.lu Yüksek Güvenlikli Cezaevinde bulunan Nurettin Kaya yüz yirmi üç gündür de ölüm orucunda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bu ölüm orucunun nedeni S-R-Y tipi hapishanelerin havalandırmalarının bile olmaması, ağır tecrit koşullarının uygulanması; bunlara karşı yapılan bir mücadeledir. Bunun ötesinde tutukluların ailelerinin ikamet ettiği yerlere yakın cezaevlerine sevk edilmesini istiyorlar çünkü ailelerden o kadar uzaktalar ki aileler de cezalandırılmış oluyor ve tutuklu ve hükümlüler aileleriyle hakları olan bir hakkı kullanmaktan mahrum ediliyor. Dolayısıyla da sadece tutukluların değil ailelerin de bu cezaya maruz kalmaları kabul edilebilir bir şey değil.

Sayın Başkan, ben iktidara sormak istiyorum: Bu imamlardan ne istiyorsunuz? Önce bir kaymakam çıktı, bir imamı dövdü. Geçen gün de Buca Müftülüğü tarafından "Yusuf Kılıç" isimli imam sürgün edildi ve kendisi cezalandırıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Tamamlıyorum.

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Hatta kendisine karşı müftülükte bir saldırı da gerçekleşti. Nedeni şu: İmam neden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mitingine cemaat toplamamış? İmamların görevi bu mudur? Sizin mitinginize insan taşımak mıdır? Taşımayan imamı bu şekilde cezalandıracak mısınız? Dolayısıyla, bu dinden, din insanlarından elinizi çekin.

Son olarak fıkra gibi bir olay anlatacağım size. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan adayı Galip Ensarioğlu bir konuşma yapıyor. "Milletimizle hiçbir gönül bağı olmayan, sadece milletimizin duygularını sömürerek elde edilen sömürü düzenine 31 Martta son vereceğiz." diyor. Bunu nerede yapıyor? Diyarbakır'da yapıyor. Diyarbakır'da bunu yaparken Diyarbakır Belediyesini kim yönetiyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Tamamlıyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Kayyumlar yönetiyor. Bu kayyumları kim atamış? Partisi AKP atamış. Dolayısıyla, herhâlde siyasi şuurla ilişkilenmeyecek bir konuşma. Ötesi var: Yine Diyarbakır'da bir toplantıda, Cevdet Yılmaz'ın katıldığı bir toplantıda Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz, Ensarioğlu'na yönelik şunu söylüyor: "İnanın, Sayın Cumhurbaşkanımızın da buraya verdiği ehemmiyet; İstanbul, Ankara, İzmir'e veriyor mu bu ehemmiyeti? Sanmıyorum. Diyarbakır'ın Cumhurbaşkanımızın nezdinde apayrı bir yeri var. 'Ben bu defa Diyarbakır'ı istiyorum' dedi." diyor. Evet, Erdoğan'ın Diyarbakır'ı çok istediğini biliyoruz ama size üzüleceğiniz bir haber vereyim: Diyarbakır, Erdoğan'ı istemiyor.

Teşekkür ederim. (DEM Parti sıralarından alkışlar)