| Konu: | DEM PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 55 |
| Tarih: | 31.01.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA MEHMET KAMAÇ (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DEM PARTİ grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
İran'da, üç gün önce, adil bir süreç işletilmeden, işkence altında, birkaç dakika süren yargılamalarla, "İsrail ajanlığı" gibi uyduruk ithamlarla on dokuz aydan beri tutuklu bulunan 4 Kürt siyasi mahkûm idam edildi ve cenazeleri ailelerine teslim edilmeyerek bilinmeyen bir yere defnedildi. Bu ilk değil maalesef.
(Uğultular)
SIRRI SAKİK (Ağrı) - Başkan, gürültü var.
BAŞKAN - Sayın Hatip, bir dakika...
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulda uğultu var ve hatibin konuşmaları anlaşılamıyor. Lütfen, hatibin konuşmasını saygıyla dinleyelim.
Buyurun.
MEHMET KAMAÇ (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Elbette ki İran'da işlenen bu suç yani 4 Kürt siyasi mahkûmun idam edilmesi ilk değildi; İran yönetimi tarafından ocak ayı itibarıyla yaklaşık olarak 90 siyasi tutsağın yaşam hakkı elinden alındı. İran İnsan Hakları Örgütü HRANA'nın ocak ayı raporuna göre, 2023 yılında 746 siyasi mahkûm infaz edildi. Bu sayı 2022'de 582; 2021'de de 333 idi. Kayıt dışı ve gizlenen infazlar bu raporlara tabi değil tabii ki. İnfaz etme -bu 4 insanın- gerekçesi İsrail ajanlığıydı fakat bu sadece bir paravandı; peki, hakikat neydi? Hakikat şu: Başta Kürtlere yönelik olmak üzere ülkede hâkim olan adaletsizlik, hukuksuzluk ve baskıcı devlet politikalarının halkta yarattığı tepkiler ve protestoların yine aynı hukuksuzluk ve adaletsizlikle bastırılmasıdır.
(Uğultular)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, çok gürültü var, duyamıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hatip, bir dakikanızı alayım.
Değerli milletvekilleri, bu ikinci uyarım. Lütfen, Genel Kurulda hatibi saygıyla dinleyelim, uğultudan meram anlaşılamıyor. Birbirimizi rahatsız etmeyecek sessiz bir dille aramızda konuşursak hem hatip meramını iyi anlatabilir hem de herkes duyabilir. Lütfen saygıyla dinleyelim.
Sayın Hatip, buyurun.
MEHMET KAMAÇ (Devamla) - Yani Sayın Başkan, süreyle ilgili...
BAŞKAN - Evet, bir dakika ilave ediyorum.
MEHMET KAMAÇ (Devamla) - Teşekkürler.
Bunun en büyük örneği, Mahsa Amini protestolarına katıldıkları için idam edilen gençlerdir. Belli aralıklarla âdeta sistematiğe dönüştürülmüş İran'daki Kürt gençlerin idamı artık çığırından çıkmış bulunuyor. Devleti kutsayan ve her şeyin üzerinde gören bir mantığın ürünü olan bu idam kararları, adında "İslam" kelimesi geçen İran Cumhuriyeti'nin üzerinden İslam'ı da lekelemektedir. Bir insanı haksız yere öldürmeyi bütün insanları öldürmek gibi sayan İslam dini, göstermelik mahkeme kararlarıyla işlenen bu cinayetlerin meşruiyet aracı kılınamaz. Kürtlerin kendilerine reva görülen zulme karşı hak mücadeleleri şiddetle bastırılmaktadır. Bu meşru ve insani talepler karşısında sadece zor kullanan, taleplere olumlu yaklaşmayan zihniyetlerdir yaşananların sebebi. Ortak nokta, Kürt'ün her talebini görmezden gelme, gördüğünde de şiddetle bastırma politikası. İran'da idam, Irak'ta katliam, Türkiye'de kitlesel tutuklama, tehcir ve tecrit. Ne İran ne de Türkiye, var olan soruna çözümcül bir politik akılla yaklaşmıyor. Bölgenin devlet olma vasfını en iyi temsil eden 2 devletin aklı, Kürt'e karşı sadece şiddet ve baskı üzerinden çalışıyor, siyasetleri bunun üzerinden şekilleniyor. Oysa devlet gelenekleri kadim olan bu 2 devletin, devlet aklı gereği daha çözüme dayalı yaklaşım sergilemeleri beklenirdi. Bütün bu sorunlar, Kürt olunca reflekslerin akıldan yoksun olarak verilmesinden kaynaklı ortaya çıkmaktadır.
Diğer devletlere yaşanan sorunlarda diplomasiyi, diyaloğu ve çözüm perspektifini öne çıkaran bu devletlerin, Kürt'e gelince sadece bildikleri bir tek dil oluyor: Şiddet, inkâr ve imha dili. Bu dil; kardeşliği, hukuku, adaleti ve en nihayetinde insanlığın değerlerini ortadan kaldırırken bölgeyi de bir kaos ortamı ve cehennem çukuru hâline getiriyor. Orta Doğu, kendi Rönesansını yaşayabilecekken neden bu ortaklaştırılmış Kürt düşmanlığı? Bir halkın kendini var etme çabası ve bu çabaya verilen insanlık dışı tepkiler, bu coğrafyanın laneti oldu ve olacak.
Sayın Genel Kurul, bugün burada, dün yirmi dört saat içerisinde bu ülkede Anayasa'nın nasıl ortadan kaldırıldığının bir örneği olarak sizinle bir konuyu paylaşmak istiyorum. 2018 yılında İnsan ve Özgürlük Partisi, kuruluş dilekçesini verirken İçişleri Bakanlığı tarafından engellenmişti ve biz bunu defalarca dile getirdik; "Bu, Türkiye'de bir ilktir." dedik, "Ama çok tehlikeli bir ilktir." demiştik. 2018 yılında Anayasa maddesini ortadan kaldıran bu Hükûmet, maalesef dün itibarıyla Anayasa'yı ortadan kaldırarak, halkın iradesini yok sayarak Şerafettin Can Atalay'ın milletvekilliğini de dün itibarıyla burada düşürmüş oldu.
Buradan bir şeyi daha vurgulamak gerekiyor: Faiz üzerinden, faizi düşürürken...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kamaç, lütfen tamamlayın.
MEHMET KAMAÇ (Devamla) - Faizi nas gerekçesiyle düşüren bir iktidarın, nassı nasıl neshettiğini yine faizi yükseltirken görüyoruz. Bu tartışmalar üzerinden sürekli burada iktidara Anayasa'yı hatırlatmak ya da Anayasa maddeleri üzerinden bir şey söylemenin artık anlamını yitirdiğini herkes biliyor, herkes de bunun farkında. Bence bu konuda muhalefetin kendisine dönüp yapması gerekenleri yapıp yapmadığı noktasında kendisine bir soru sorması gerekiyor. Dün itibarıyla artık bu ülkede Anayasa tedavülde değildir, Anayasa kaldırılmıştır. Bu darbenin, hukuki darbenin siyasi ayakları tam da burada, karşımızda oturuyorlar.
Bu duygularla Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından akışlar)