GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kuzey Atlantik Antlaşmasına İsveç Krallığının Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:51
Tarih:23.01.2024

MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kuzey Atlantik Antlaşmasına İsveç Krallığının Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerimin başında yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlarım.

Bu vesileyle, ata yurdumuz Türkistan'ın birçok bölgesinde meydana gelen 7,1 şiddetindeki depremden dolayı grubumuz adına da geçmiş olsun dileklerimizi ifade etmek isterim.

Sayın milletvekilleri, uluslararası geçerliliği olan temel bir kabul gereği, siyasi iktidarların ülke içindeki huzur, güvenlik, refah ve kalkınmayı sağlama gibi öncelikleri söz konusu iken, aynı ilkesel önceliklerin uluslararası boyuta taşınması da uluslarüstü daha geniş ve kapsayıcı yapı, kurum, kuruluş ve birlikler üzerinden gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Bu tür kurum ve yapıların da genellikle uluslararası ciddi krizlerin, kaosların, anlaşmazlıkların, hatta savaşların akabinde gündeme alınıp kurulduklarına tanıklık etmekteyiz. Örneğin, Milletler Cemiyetiyle başlayıp daha sonra Birleşmiş Milletlere dönüşen yapı da Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğundan Avrupa Ekonomik Topluluğuna ve oradan da Avrupa Birliğine dönüşen yapı da böyle bir süreç sonrasında oluşmuştur. Bu genel çerçevede, İkinci Dünya Savaşı sonrası özellikle iki kutuplu bir soğuk savaş döneminin söz konusu olmasıyla bölgesel ve küresel güvenlik paktları da gündeme alınmış ve klasik bir Batı-Doğu Bloku oluşmuştur. 1940'ların sonu ve 1950'lerin başı itibarıyla, Türkiye'nin bir yandan jeopolitiği, öte yandan demokrasiden yana siyasi tercihi gereği Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatına üyeliği kaçınılmaz kılınmıştır. O tarihten bugüne paktın 2'nci büyük ordusuna sahip ve özellikle güney kanadının en güçlü üyesi olmasına ve bunun yanı sıra, tarihten bugüne güçlü bir ordu-devlet geleneği tecrübesine binaen NATO şemsiyesi altında üstlendiği tüm görev ve sorumluluklarda Türkiye üstün başarılar katetmiştir. 1990'lı yılların başında Sovyetler'in dağılmasıyla dünyanın ağırlıklı olarak tek kutuplu bir güç eksenine evrildiği bir süreçte NATO'nun özellikle Avrupa'da iş birliği ve üye sayısını artırarak genişleme dönemine girdiğine tanıklık etmekteyiz. Bu süreç özellikle Putin'li Rusya'nın yeniden toparlanma trendine girmesi, eski hinterlandında varlığını ve gücünü etkinleştirme girişimleri ve dahası Ukrayna savaşı sonrasında özellikle sınır ülkelerinde bir tehdit ve buna mukabil teyakkuz psikolojisi oluşturmuştur. Bu ülkelerin başında... Kuzeyde Rusya'nın en uzun sınır komşusu olan Finlandiya ve İsveç'in NATO bünyesine alınarak bir sonraki saldırı hedefi olmaması düşüncesi etkinlik kazanmıştır.

Sayın milletvekilleri, Türk milleti yaklaşık bin yıl önce yurt edindiği bu kadim Anadolu coğrafyasında bugüne kadar hayatiyetini sürdürme adına defalarca istiklal ve egemenlik testlerinden geçerek büyük mücadeleler ve ağır bedeller sonucu varlığını muhafaza etmeyi başarmıştır. Bugün de şanlı tarihinin yüklediği ağır bir sorumluluk ve milletin karakter edindiği hür ve bağımsızlık ilkesi gereği Türkiye Cumhuriyeti devleti 2'nci yüzyıla daha emin ve emniyetli adımlarla girmeyi öncelemektedir. Dolayısıyla, bölgesinde ve küresel bağlamda meselelere Ankara merkezli yani önce ülkem ve milletim şiarıyla bakıp gözlem, analiz ve çözümlemesini de sadece Türkçe okuyarak yapmaktadır. İçeride ve dışarıda bu genelgeçer millî ve yerli siyasi stratejik düstur ve duruş çerçevesinde yurtta da dünyada da barışı önceleyen bir tutarlılık uluslararası takdire şayandır. Bunun somut göstergeleri Balkanlarda, Rusya-Ukrayna savaşında, Güney Kafkasya'da ve son zamanlarda dünyanın sessiz ve tepkisiz kaldığı İsrail soykırımının sonlanmasına yönelik tutum ve davranışlarda açıkça görülmektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu genel çerçevede, bugün görüşmekte olduğumuz İsveç'in NATO üyeliği konusunda Türkiye Cumhuriyeti devletinin her ilgili muhatap kurumu gibi, özellikle mazisinde şehitler vererek edindiği beş yüz yıllık güçlü bir hariciye tecrübesi bulunan ve bugün de yaklaşık iki yüz ellinin üzerinde temsilciliğiyle dünyada ilk 5 ülke arasında yerini alan Dışişleri teşkilatımızın yürüttüğü görüşmeler ışığında, eş zamanlı ve mütekabiliyet esasına uygun bir biçimde, en yetkili ağızların ifadesiyle endişe, beklenti ve taleplerimiz muhataplarımızca karşılık bulmuş ve hâlâ bulmaya da devam etmektedir. Kısaca hatırlatmak gerekirse, üçlü Madrid mutabakatında ve akabinde Vilnius'daki görüşmelerde kayıt altına alınan hususlar taraflarca dikkate alınıp uygulama süreci hâlihazırda başlatılmıştır. Gerek bu konuyla ilgili aralık ayı sonunda yapılan komisyon toplantısında Dışişleri Bakan Yardımcımızın açıklamalarından ve gerekse tarafların resmî açıklamalarından iki ülke arasında özellikle Türkiye'nin beklentileri ve talepleri karşılık bulmaya devam etmektedir. Diğer bir ifadeyle, terörle mücadele ve kutsal değerlerimize yönelik hakaretlerle ilgili kanuni ve anayasal değişiklikler yapılmıştır, yapılmaya devam etmektedir.

Öte yandan, savunma sanayisi ürün taleplerimize yönelik uygulanan ambargoların kaldırılması ve dahası, savunma sanayisi ürün ticaretini kolaylaştırıcı önlemlerin alınması da etkinleştirilmiştir.

Öte yandan, yetkili irtibat savcılığı sistemi kurularak karşılıklı ziyaretlerin yapılıp hassasiyetlerin, beklentilerin, meselelerin yerinde görüşülüp sonuca bağlanması süreci de 16 Kasımdan itibaren devreye sokulmuş ve anlaşma onayı sonrası da bu ilişki ve iş birliğinin devam edeceği kayıt altına alınmıştır. Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Komisyondaki tavrımızın süreceğini belirtir, ilgili protokolün onaylanmasına katkı sağlayacağımızı ifade eder, yüce heyetinizi en kalbî duygularımla, saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)