Konu: | Cumhurbaşkanlığının, Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının bölge ülkelerinin kara suları dışında olmak üzere Aden Körfezi, Somali açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde deniz haydutluğu, silahlı soygun eylemleri ve denizde terörizmle mücadele amacıyla görevlendirilmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca 10/2/2024 tarihinden itibaren bir yıl süreyle izin verilmesine ilişkin tezkeresi (3/826) münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 50 |
Tarih: | 17.01.2024 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA CEMALETTİN KANİ TORUN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının Aden Körfezi, Somali açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerdeki görev süresinin uzatılmasına dair tezkere hakkında Gelecek-Saadet Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Denizcilik tarihi çok eski çağlara dayanan bu hassas bölge çevresinde korsanlık faaliyetlerinin son zamanlarda arttığı gözlemlenmektedir. Ticari gemilere saldırı ve kaçırma olayları ile mürettebatın hayati tehlike altında olduğu durumlar bugün dahi gözlemlenmektedir, Türkiye'nin de dâhil olduğu uluslararası ticaret ve taşımacılık da bundan etkilenmektedir; doğrudan saldırıya maruz kalmasa da tehlikenin varlığı, sigorta, rota değişimi ya da güvenlik önlemleri gibi maliyet artışına yol açmaktadır.
Taraf olduğumuz 1988 tarihli Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Sözleşme doğrultusunda ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1851 sayılı Kararı çerçevesinde kurulan ve kurucu üyelerinden olduğumuz Temas Grubu çalışmaları gereği, tezkereye konu bölgede ticari gemilere yönelik korsanlık, deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemlerine karşı yürütülen mücadeleye katkı vermek bir sorumluluğumuzdur.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1851 sayılı Kararı'na binaen, devletlerin adli birimlerinin bu sürece destek olmak adına savaş gemilerine binmelerine izin vermek dâhil karşılıklı anlaşmalar yapmaları, iş birliği içinde olmaları gerekmektedir. Ticari gemilerin en önemli geçiş güzergâhı olan bu bölgede gemilerimizin seyrüsefer güvenliği için tedbir alınması gerekmektedir. Bugün yaşadığımız fiilî durum göstermektedir ki korsanlık faaliyetleri için yapılan bu küresel iş birliği çağrılarına rağmen soygun faaliyetlerinden, rehin alma ve kaçırma girişimlerinden sonra verilen fidyelere karşın cezalandırmanın çok hafif kalması caydırıcılığı ortadan kaldırmaktadır. Bu çarpık durum, zenginliğiyle bir cazibe merkezi olan Afrika'nın batı kıyılarında da deniz haydutluğu faaliyetlerinin baş göstermesine sebep olmuştur. Yalnızca bulunduğu bölgeyi ilgilendirmeyen, uluslararası anlamda büyük bir sorun olan bu duruma yerel hükûmetler maalesef güçsüzlükleri ve donanımlarının yetersizlikleri sebebiyle müdahale edememektedirler. Uluslararası hukukun da zayıflığı ve hantallığı kalıcı bir çözüm getirmekten çok uzak görünmektedir.
Sayın milletvekilleri, mevcut durum bize göstermektedir ki bu sorunun kalıcı çözümü için yapıcı adımlar atılmalıdır. Korsanlık faaliyetleriyle en fazla muhatap olan Afrika ülkelerinin özellikle genç nüfusunu bu suça iten unsurlardan uzaklaştırmak ve suç örgütlerine katılımlarını önlemek, fakirliğin yol açtığı göçmenlik sorununu kaynağında çözmek adına çalışmalar yapılmalıdır. Bu ülkelere yatırımlar yapılarak ekonomik imkânlarının artırılması ve istihdam oluşturulmasının uluslararası düzeyde teşvik edilmesi de ülkemiz açısından elzemdir öncülük etme anlamında. Bahsini ettiğimiz bölgeye şöyle bir baktığımızda, Arap Yarımadası'nın güneybatı köşesinde bulunan Yemen ve hemen karşısında gördüğünüz gibi Cibuti ve Somali'nin Somaliland bölgesi... Yemen 1914'e kadar Osmanlı toprağıydı. Bu bölge, Cibuti ve Somaliland bölgesi ise 1884 tarihli Berlin Anlaşması'na kadar Osmanlı toprağıydı. Bu bölgeyle aramızda tarihimizden miras kalan sosyal, kültürel ve ekonomik olmak üzere birçok kadim bağ bulunmaktadır. Bu noktada burada yapılacak olan savunma veya kalkınma yardımlarının, her türlü faaliyetin içinde olmamız ve hatta öncü olmamız bu tarihî bağların gereğidir. Türkiye'nin bölgesel bir güç olduğunun en büyük kanıtı -hafızadan faydalanarak- bölgedeki hiçbir faaliyete kayıtsız kalmamasıdır. Bu doğrultuda eylemlerin en fazla zarar verdiği bölge ülkeleriyle her zaman yakın ilişkiler kurmaya gayret ettik ve etmeye devam etmeliyiz.
2011 yılında Somali'nin içinde bulunduğu ekonomik, sosyal ve siyasi krize kayıtsız kalmayarak sivil ve kamusal girişimlerle ülkenin yeniden ayağa kaldırılmasına desteklerimizi sunduk. O zamanki Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu tarafından Somali Büyükelçiliği görevine atanarak ben de bilfiil bu çalışmaların içinde yer aldım. Bu bölgede eğitim, insani yardım, ekonomik kalkınma gibi alanlarda yapmış olduğumuz faaliyetlerle etkin olduk ve olmaya devam ediyoruz. Aynı zamanda, bölgede barışın tesisi için ara buluculuk faaliyetlerinde bulunduk ve Somaliland'de bağımsızlık girişiminde bulunan bölge temsilcileri ile merkezî hükûmet arasında ara buluculuk yaptık.
Deniz haydutluğu ve korsanlık karşısında caydırıcılığı arttırmak ve özendiriciliği engellemek bakımından da burada uzlaşının sağlanması önemliydi. Balıkçılık Somali için çok önemli bir ekonomik kaynak olsa da yeterince gelişmemiş bir sektördür. Siyasi karışıklıklar limanların korunmamasına, balıkçılıkla geçinen toplulukların saldırılara uğramasına ve Aden Körfezi ve açıklarında deniz haydutlarının yerleşip büyümesine yol açmıştır. Bu durum sonucu -Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı üzerinden geçen ve- dünya ticaretinin yüzde 12'si bu korsanların tehlikesi altına girmiştir. Somali'de siyasi düzen bugün sağlanmışsa da terör örgütü Eş Şebab'ın devlet görevlilerine ve sivillere yönelik saldırıları devam etmekte ve Somali'nin güvenlik güçlerini meşgul etmektedir. Bir taraftan da Somaliland'deki bağımsızlık taraftarı hareket Somali'deki siyasi düzeni sarsmaya devam etmektedir. Bu doğrultuda, korsanlığa karşı mücadele için uluslararası koalisyonun çalışmalarına devam etmesi gerektiği ortadadır. Bir yandan, bu bölgedeki korsanlığın yıllık 18 milyar dolar olduğu tahmin edilen küresel ekonomiye maliyetiyle dünya ticaret potansiyelinin tamamını uluslararası refaha sunamamaktadır. Diğer yandan da bölgenin kendi kaynaklarını kullanmamasına sebep olmasının yanı sıra uluslararası ticarete katkılarını artırarak kalkınmalarını güçlendirecek ve hızlandıracak imkânı da engellemektedir.
Somali örneği bize gösterdi ki sıcak çatışmaların yoğun olduğu bu hassas bölgelerde yumuşak güç tek başına etkin olamamaktadır. Bu sebeple, Somali'de bir askerî üs de kurarak hem askerî eğitimler verdik ve vermeye devam ediyoruz hem de ülkemizin o bölgede önemli bir aktör olduğunu gösterdik. Kuruluşunda bizzat bulunduğum bu üs sayesinde Türkiye bugün konuştuğumuz bölgeyi kontrol etme imkânına kavuşmuştur.
Değerli milletvekilleri, bu yasa dışı eylemlerin refahını tehdit ettiği bir diğer toplum da Yemen'dir. Osmanlı sınırları içinde bulunan ve o tarihten bu yana ilişkilerimizi sürdürdüğümüz Yemen'in son dönemde yaşadığı çalkantılarda yanında olmaya çalıştık, korsanlık ve hırsızlık tehdidiyle yüz yüze kalsa da insani yardımlarımızı ulaştırdık.
Çok yakın dönemde ciddi insani krizler yaşayan Yemen, bugün Gazze'de yaşanan krize karşı en büyük hassasiyeti gösteren ülkelerden biri olmuştur. Kızıldeniz'de Husilerin Gazze'deki zulmü durdurana kadar İsrail'e ait olan veya İsrail'e yük taşıyan gemilere geçiş vermeme kararı üzerine bazı gemilere yönelik saldırılarına karşın ABD ve İngiltere'nin Yemen'e müdahale kararı kabul edilemez. Ticari gemileri koruma mazeretiyle Kızıldeniz'e demirleyen ABD ve müttefiklerine ait savaş gemilerine yapılan saldırılara karşın Yemen'in ve Sana'nın bombalanmasını kınıyoruz. Yemen'e karşı yapılacak hiçbir müdahalenin yanında olmamalıyız ve Yemen'i her zaman desteklemeye devam etmeliyiz. Türkiye'nin, Aden Körfezi, Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde yürüttüğü görev gibi, Birleşmiş Milletler, NATO ve Avrupa Birliğiyle ittifak içinde olduğu uluslararası seyrüsefer güvenliği faaliyetleri ve denizde önleme operasyonları dolayısıyla bu alanda daha fazla söz sahibi olması gerekir.
Uluslararası ticaretin ve taşımacılığın güven içinde gerçekleşmesi için donanmamızın ortaya koyduğu çabalar bu örgütlerde -uluslararası örgütlerde- karar alımında daha etkin bir pozisyonda olmamızı hak ettirecek düzeydedir. Ege'de çözümsüz kalan deniz güvenliği meselesinde de hassasiyetlerimize uygun bir çözümün bulunması da böyle bir role sahip olmaktan geçer.
Değerli arkadaşlar, Türkiye, Orta Doğu bölgesinde bölgesel bir güçtür. Üslerimizin olduğu Katar ile Somali arasında, aynı zamanda yoğun ticari gemilerin geçtiği kara sularında Türkiye'nin etkin olması gerekmektedir. Daha önce de söylediğim gibi, bu bölgelerde yumuşak gücümüzü kullanacağız ancak askerî güçle desteklenmeyen hiçbir yumuşak güç amacına ulaşamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
CEMALETTİN KANİ TORUN (Devamla) - Türkiye bu bölgede etkin olacaksa askerî gücünü diplomasinin bir uzantısı olarak göstermek zorundadır.
Tüm bu hususları göz önüne aldığımızda, ihtiyaca binaen uzun yıllardır süren bu askerî faaliyetin devamının gerektiğini ve burada yapılacak uluslararası girişimlerin öncüsü, denetleyicisi ve geliştiricisi olmaya devam etmek için tezkerenin uzatılmasının yerinde bir karar olduğunu düşünüyoruz.
Bu duygularla Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, hayırlara vesile olmasını diliyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)