GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:47
Tarih:26.12.2023

KAYIHAN PALA (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben, üniversite hastanesinde 2 kez başhekimlik yapmış bir yöneticiyim aynı zamanda, bu nedenle de bu konuyu Meclisin gündemine getirmeyi çok değerli buluyorum. İlk olarak, şunu söyleyeyim: Kanun metninde yer alan gerekçede üniversite hastanelerinin finansal sürdürülebilirliğinin sağlanması için global bütçe ile tahakkuk eden miktar arasında bir fark olması hâlinde bu farkın terkin edilmesi yaklaşımını uygun buluyoruz, doğru bir yaklaşım. Ancak şunu tartışmamız gerekir: Neden böyle bir yaklaşıma ihtiyaç duyduk? Bakın, üniversite hastaneleriyle ilgili iki temel konuyu mutlaka masaya yatırmalıyız, eğer üniversite hastanelerinin bu ülkedeki değerini biliyorsak. Birincisi: Üniversite hastanelerinin işlevi nedir? İkincisi: Üniversite hastanelerinin kaynakları nereden sağlanmalıdır? Bunu şunun için söylüyorum: Kanun metninde "kamu üniversite hastaneleri" diye geçiyor ama siz üniversite hastanelerinin aslında nasıl adlandırıldığını biliyor musunuz? Buraların adları "sağlık uygulama ve araştırma merkezleri"dir. Dolayısıyla, temel işlev olarak üniversite hastanelerinin sağlığın uygulaması ve araştırılması için kullanılması gerekir. Ancak üzülerek söylemek gerekir ki Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarı süresince, maalesef, üniversite hastaneleri yok sayılmıştır. Niye böyle söylüyorum? Zamanım yettiğince anlatmaya çalışayım.

İlk olarak, üniversite hastaneleri bütçeden yeterli desteği alamadığı için, ödemelerinin tamamen döner sermayeye bağımlı hâle getirilmesi sağlanmıştır. İlk önce elektrik, su, doğal gaz gibi giderler, sonrasında da istihdam edilen personelin maaşları da dâhil olmak üzere bütün giderler döner sermayeye bağımlı hâle getirilmiştir; öyle ki üniversite hastaneleri o döner sermayeye bağımlı hâl nedeniyle ödemeleri yapmakta zorlanmış, malzeme almayı kolay bir zaman içerisinde çözememiş ve gittikçe ciddi bir borç yükü içerisine girmiştir. Bugün, bakın, iki üniversite hastanesi yöneticisiyle konuştum -ikisi de Ankara dışında- birinin geri ödeme süresi firmalardan aldıkları malzemeler için on beş ay, diğerinin on yedi ay. Türkiye'nin bu enflasyonist ortamında herhangi bir kurumdan bir malzeme alarak bunu on beş ay, on yedi ay sonra ödeyeceğim derseniz, o malzemeyle ilgili ya çok yüksek fiyat ödemek zorunda kalırsınız ya da malzemenin kalitesiyle ilgili sorunlar yaşarsınız ki bunların her ikisi de bugün maalesef geçerliliğini korumaktadır.

Bir önemli soru şudur, umarım yanıtlayan olur: Örneğin, bu terkinle 2023 yılı için ne kadarlık bir maliyet söz konusu olacaktır? Ne kadarlık bir parayı terkin ediyoruz? Bunu bilen var mı bilmiyorum, hiçbir yerde açıklanmadığı için bunu özellikle sormak ihtiyacı duyuyorum

İkincisi de neden böyle bir terkine ihtiyaç duyulmuştur? Doğru bir yaklaşım ama neden? Her yıl böyle terkin ederek mi gideceksiniz? Örneğin, genel sağlık sigortası prim borçlarını ödeyemeyenler için her yıl, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle, borçlu olsalar bile hizmetten yararlansınlar diye bir sistem getiriyorsunuz ama bu ne kadar doğru?

Bakın, dedik ki ne araştırma ne uygulama olanağı kalmamıştır. Biliyor musunuz, bugün üniversitedeki profesörlerin maaşları maalesef yoksulluk sınırının altındadır. Tıp fakülteleri için söyleyeyim; döner sermaye tazminatları ve ek gelirleriyle birlikte bugün bir tıp fakültesinde bir profesörün yetiştirdiği uzman hekim Sağlık Bakanlığına bağlı bir devlet hastanesinde çalışırken hocasından daha fazla gelire sahiptir. Dolayısıyla, biz eğer üniversiteleri önemsiyorsak ki şunu mutlaka söylemek zorundayım: Tıp fakültelerinin hastaneleri, üniversite hastaneleri, sağlık uygulama ve araştırma merkezleri hem pratisyen hekimlerin hem uzman hekimlerin hem de orada staj gören bütün sağlık çalışanlarının -hemşirelerin, sağlık teknisyenlerinin- bütün ihtiyaçlarını uygulama açısından karşılayan çok önemli bir kurumdur. Bu kurumları zaafa uğratmak değil, desteklemek gerekir.

Size basit bir şey söyleyeyim: Örneğin, bugün bir devlet hastanesinden uzman hekimin sevk ettiği bir hasta tıp fakültesi hastanesine geldiğinde asistanlar tarafından muayene edilmek zorunda kalıyor. Bunun farkında mısınız? Çünkü öğretim üyelerine yeterince destek verilmeyince o öğretim üyesi gelir bulmak için ya üniversite dışına çıkıyor ya muayenehaneye gidiyor ya da özel hastanede çalışmak zorunda kalıyor. Bu da hastaların sağlık hizmetlerine erişimleriyle ilgili ciddi bir sorun yaşanmasına yol açıyor; tıp fakültesindeki öğrencilerin ve uzmanların eğitimleri dışında. O zaman, gelin, hep birlikte bu hastaneleri adında söylendiği gibi sağlık uygulama ve araştırma merkezleri yapalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Pala, lütfen tamamlayın.

KAYIHAN PALA (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bunun temel iki tane yolu var. Birincisi, işlevlerini iyi tanımlayalım, onlara yönetsel destek verecek düzenleme yapalım. İkincisi de bütçeden kaynak aktaralım. Böyle global bütçelerle, terkinlerle buraları sürüncemede bırakmak doğru değil.

Şunu söylemem gerekir: Bakın, az önce bir meslektaşımla konuştum, tıp fakültesi hastanesinde görev yapan üniversite mezunu bir kamu işçisinin, yirmi üç yıldır orada çalışan üniversite mezunu bir kamu işçisinin eline bugün itibarıyla yalnızca 18 bin lira para geçmektedir; oradaki sorun öğretim üyeleriyle sınırlı değildir. Dolayısıyla buraların yaşamsal önemini mutlaka bilelim, hem kadro hem bütçe desteği verelim ve üniversitelere akademik özgürlük getirerek oraların gerçek bir akademi olması için hep birlikte çaba tüketelim.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)