| Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 45 |
| Tarih: | 24.12.2023 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA MEHMET KARAMAN (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyen aziz milletimiz; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şehitlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar ve aziz milletimize başsağlığı dileklerimi arz ediyorum.
2024 yılı bütçesini konuşuyoruz, artık sonuna geldik. Bu bütçenin birçok şeyini konuştuk ama bu bütçenin ve dâhi iktidarınızın matematiğinin yeterince konuşulduğunu düşünmüyorum. İktidar sıralarındaki arkadaşların açıkçası bu bütçeye niçin "evet" dediklerini de anlayamıyorum. Bakınız, bir bütçenin en önemli sonucu nedir? O bütçenin denk bütçe olmasıdır yani gelirlerin ve giderlerin birbirini karşılamasıdır yani iktidarın bir yıl boyunca yapacağı bütün harcamaların o yıl elde edeceği gelirlerle karşılanabilmesidir. Peki, önümüze gelen bu bütçe böyle mi? Maalesef, hayır. Yirmi bir yıllık iktidarınız boyunca hazırladığınız hiçbir bütçede böyle bir hedefi tutturamadınız, daha doğrusu böyle bir derdiniz olmadı veya olamadı. Geçen süre zarfında 21 tane bütçe yaptınız ve bu bütçelerin hiçbirinde denk bütçe oluşturamadınız, 22'ncisini önümüze getirdiniz ve sonuç aynı. Hazırladığınız 21 bütçe yirmi bir yılda 2 trilyon liraya yakın açık verdi, şimdi 22'ncisi önümüzde ve öngördüğünüz bütçe açığı 2,6 trilyon lira, yirmi bir yıldaki toplam bütçe açığından daha fazla bir bütçe açığı; yazık, günah. Rant çevreleri tarafından devlet kaynaklarının gasbedildiği, faiz lobileri ve modern tefeciler olan bankalar eliyle vatandaşın emeğinin sömürüldüğü bir ortamda refah, huzur, güven, adalet ve kalkınma vadederek geldiğiniz iktidarınızda hem devleti hem de milleti daha fazla sefalete, daha fazla yoksulluğa ve çöküşe mahkûm ettiniz; bu sözlerim için kızmayın zira tüm bu rakamlar sizin verdiğiniz rakamlar. Tek başına sürdürdüğünüz yirmi bir yıllık iktidarınızda beklenen kalkınma bir türlü gerçekleşmediği gibi temsilcisi olduğunuz faizci, kapitalist ekonomi politikalarınız adil bir paylaşımı ve adaletli gelir dağılımını da maalesef sağlayamadı. Faiz-enflasyon-borç sarmalında devleti o çok yakındığınız dış güçlere esir ettiniz, vatandaşı da o dış güçlerin kölesi hâline getirdiniz.
Merhum Erbakan Hocamın ve Genel Başkanımızın birçok konuşmasında çokça anlattığı bir durumu, bugün coğrafyamızı kan gölüne çeviren, istikrarsızlaştıran ve yıllarca eş başkanlığını yürüttüğünüz bu Büyük Orta Doğu Projesi'nin de temelinde yer alan Haim Nahum doktrinini bir kez daha ifade etmek istiyorum. Neydi bu doktrin: Aç bırakacaksın, işsiz bırakacaksın, borca esir edeceksin, dininden uzaklaştıracaksın, böleceksin, böldüklerini birbiriyle çarpıştıracaksın, yumuşak lokma hâline getirip yutacaksın. Kızmayın zira bugün gelinen nokta tam da bu doktrinin bir sonucudur. Bugün asgari ücret o övündüğünüz zamlarla birlikte 11 bin lira seviyelerindeyken açlık sınırı 14 bin lira, yoksulluk sınırı ise 45 bin lira. Dar gelirli oranının yüzde 60'lara dayandığı bir toplumdan bahsediyoruz. Toplumda en zengin kesimin millî gelirden aldığı pay yüzde 50'ye ulaşırken en yoksul kesimin aldığı pay ise sadece yüzde 6'dır. En zengin yüzde 10'un serveti toplumun yüzde 90'ının servetinin tam 14 katı. Ya işsizlik? Her türlü hesaplarla dahi düşüremediğiniz bir işsizlikle karşı karşıyayız. Geniş tanımlı işsizlik sayımız 8 milyonu aşmış durumda. Bizi kıskanan Almanya'da 2 milyona yakın işçi açığı var, ülkemizde ise maalesef işsizler ordusu var.
Değerli arkadaşlar, bir diğer husus, belki de en önemlisi borç. Bugün ne yazık ki ülkemiz de insanımız da borç batağındadır, gırtlağına kadar borca batmıştır. Yıllardan beridir işbaşına gelen hükûmetler IMF dayatması faizci kapitalist ekonomi politikaları uygulamak suretiyle acı reçeteleri vatandaşa dayatmış ve borca esir ederek emeklerini sömürmüştür. Sonra sizler geldiniz, aynı sistemi devam ettirerek vatandaşları daha da borçlandırdınız. 2002'de dış borcumuz 132 milyar dolar iken iktidarınızda bu borç 476 milyar dolara ulaşmıştır. Ne yazık ki geçen yirmi bir yıllık sürede her şey daha da kötüye gitmiştir.
Sadece devletin borcu değil, vatandaşın borcu da katlanmaya devam etti. Modern tefeciler olan bankalar kârını katlarken, vatandaşın bankalara olan borcu da katlanmıştır. Göreve geldiğinizde bankaların kârı 2,9 milyar iken bugün 167 kat artarak 486 milyar liraya fırlamıştır; vatandaşın borcu 2002'de 2 milyar lira iken 2023'te 730 kat artarak 1,5 trilyon liraya ulaşmıştır; bu rakamın 931 milyar lirası tüketici kredileri. Esnafın, KOBİ'lerin borcu tam 3 trilyon 45 milyar lira. Soruyorum: Var mı bu rakamlara bir izahınız? Nasıl olsun ki.
Peki, ya, alım gücü nasıl? Bir kez daha, ne yazık ki alım gücü de tarihî düşüşte; iktidara geldiğinizde beğenmediğiniz o asgari ücretle 6,5 çeyrek altın alınabiliyorken bugün "cumhuriyet tarihinin en yükseği" diye övündüğünüz 11 bin lirayla sadece 3,5 çeyrek altın alınabiliyor. Meşhur bir çay-simit hesabı vardı -hatırlarsınız herhâlde- gelin, beraber yapalım: 3 çocuklu bir aile, 3 öğün sadece çay ve simitle karnını doyursa kişi başı 20 liradan günde 300 lira, ayda 9.000 lira; asgari ücret ne kadar? 11 bin lira. Soruyorum size: Kirayı kim ödeyecek? Çocukların okul masrafını kim ödeyecek? Giyecek masraflarını kim ödeyecek? Elektriği, suyu, doğal gazı kim ödeyecek değerli arkadaşlar? Bunu kimin söylediğini hepiniz çok iyi biliyorsunuz. İşçi ne yapsın? Memur ne yapsın? Emekli ne yapsın? Çiftçi ne yapsın, nasıl yaşasın? İnsan onuruna yaraşır bir hayat sürmeyi bu insanlara çok görüyorsunuz, ayıp değil mi, günah değil mi?
Bakın, inatla uyguladığınız ithalata dayalı politikalar yüzünden tarımı bitirdiniz, çiftçiyi iflasın eşiğine getirdiniz; çiftçinin bankalara borcu 566 milyar lira, sizin bu bütçede "tarımsal destek" diye vadettiğiniz rakam ne kadar? 91,5 milyar lira; bunu da tam olarak zaten vermiyorsunuz. Çiftçinin borcu, tarlayı sürebilmek için, hayvanına bakabilmek için, hasadını yapabilmek için sizin vereceğiniz desteğin 6 katı; el insaf. Bu bütçe daha Genel Kuruldan geçmeden hiçbir yaraya merhem olmayacağını kendiliğinden ispat ediyor da siz bir inat uğruna bu zalim düzene dur diyemiyorsunuz. Bitti mi? Bitmedi, dahası var; milletin kanayan yarası vergiler. KDV, ÖTV, ÖİV, MTV, gelir vergisi, vergi de vergi; alfabede harf bırakmadınız. Vatandaşta derman kalmadı ama bitmiyor; borç, faiz, yüksek faiz, yüksek borç, daha fazla borç sarmalı mali dengeyi bozmakta ve cari açığı artırmaktadır.
Bakın, 2024 yılı bütçesinde 7,4 trilyon liralık vergi gelirleri tüm gelirlerin yüzde 88'i. Bunun 3 trilyon lirası sadece iki dolaylı vergiden yani KDV ve ÖTV'den yani dar ve sabit gelirli vatandaşın cebinden alınacaktır. Bir de ÖTV'den alınan KDV var ki verginin vergisini de vatandaştan alıyorsunuz; herhâlde dünyada bir tek Türkiye'den alınmaktadır. Verginin vergisi olmaz arkadaşlar.
Faiz 90'lı yıllarda olduğu gibi yükseliyor ve yüzde 50'lilere yaklaşmış, merkezî yönetim borç stoku 6,5 trilyonu aşmış durumda. Vergi yükü günden güne artmakta, ödeyeceğimiz borç faizi ise 15 bakanlığımızın bütçesini geçmiş durumda. Tüm rakamlara karşı yatırıma ayrılan bütçe sadece 1,5 trilyon. Vatandaş bu kadar yükün altından kalkamıyor ve inim inim inliyor; unun bir sonucu olarak borcunu ödeyemiyor, maddi imkânsızlıklar nedeniyle ciddi bir bunalım hâli yaşıyor. Bu durum, iflasları, suçları, ahlaki değerlerin kaybını ve nihayetinde toplumsal bozulmayı da beraberinde getiriyor. Bugün icra dosyası sayısı 22 milyona ulaşmış, hırsızlık yüzde 39'la en çok işlenen suçlar arasına girmiş. Aslında iktidar olarak yapmanız gereken, bütçeyle toplumun her kademesindeki sorunlara çözüm, taleplere cevap vermek olmalıyken ne yazık ki siz bütçeyle rantiyecileri, lobileri ve birtakım azınlığı memnun ediyorsunuz. Yüksek faizle borçlandığınız Amerika ve Avrupa bankalarını memnun ediyorsunuz, sizin deyiminizle "dış güçler"e taşeronluk yapıyorsunuz. Kıymetli arkadaşlar, iktidarınızda bir vatandaşın borcu 4 bin liradan 77 bin liraya çıkmış, yetmemiş, alım gücü yüzde 50 azalmış. Bu ekonomik gerçekliklerin olduğu bir ortamda refah olmaz, kalkınma olmaz, adalet olmaz; olacak olan şey daha fazla sefalet, daha fazla yoksulluk.
Arkadaşlar, bu bütçeye karşıyız çünkü bu bütçede asgari ücretli yok, işçi yok, memur yok, emekli yok, esnaf yok, köylü yok, gençler yok, engelliler yok, atanamayan öğretmenler yok. Ama ne var? Üç beş maaşlı bürokratlarınız var, yandaşlar var, rantiyeciler var, rüşvetçiler var, tefeciler var, iş birlikçiler var, lobiciler var, dış güçler var; hasılı, bu bütçede ayrıcalıklı bir azınlık var ama esas gariban, fedakâr ve cefakâr milletimiz yoktur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.