| Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 44 |
| Tarih: | 23.12.2023 |
MUHAMMED ALİ FATİH ERBAKAN (İstanbul) - Sayın Başkanı, değerli Genel Kurul üyelerini ve aziz milletimizi hürmetle ve muhabbetle selamlıyorum.
Dün vermiş olduğumuz şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum, aziz milletimizin başı sağ olsun.
Tabii, bütçe müzakereleriyle ilgili söz almış bulunuyoruz. Hükûmetin bütçe müzakerelerinde ve genel olarak ekonomiyle ilgili yapmış olduğu açıklamalarda, konuşmalarda mali ve iktisadi kıyaslamaları yaparken özellikle 2002 yılı verilerini baz aldığını ve kıyaslamayı 2002 yılı verileriyle yaptığını görüyoruz. Hepimizin bildiği gibi, 2002 yılı öncesi Türkiye için son derece zor geçen dört yılı içermektedir. 2002 yılı öncesinde 28 Şubat darbesi, 1999'da başlayan 2001'e kadar süren 1 tanesi ulusal 1 tanesi de küresel 2 tane ekonomik kriz, bununla beraber Anayasa kitapçıklarının fırlatılması, devalüasyonun gerçekleşmesi ve çok büyük bir felaket olarak Marmara depreminin yaşanmış olduğunu hepimiz biliyoruz. Böyle bir dönemle, böyle bir kriz dönemiyle bugüne ait verileri kıyaslamanız hâlinde başarılı görünmeniz son derece doğaldır. Örneğin, Sayın Cevdet Yılmaz tarafından 11 Aralıkta bu kürsüden yüzde 50,4 olarak açıklanan Avrupa Birliği tanımlı borç yükü yani kamunun brüt borç yükü yüzde 50,4 olarak açıklanmıştı. Bunu 2002 yılının kriz ortamındaki yüzde 71,5'la kıyaslarsanız başarılı görünürsünüz ancak bu oranın 1990-2000 yılları arasında yüzde 33,7 ila yüzde 53,5 arasında olduğunu dikkate almak gerekir. Bu veriler 90'lı yıllardaki kısa süreli koalisyon hükûmetlerinin kamu brüt borç stoku bakımından şu andaki Hükûmetten daha başarılı olduğunu göstermektedir. 53'üncü Hükûmet döneminde yüzde 44,1 olan kamu brüt borç stoku, 54'üncü Hükûmet döneminde uygulanan icraatlar ve atılan temeller sayesinde iki senede 3,5 puan birden düşerek yüzde 40,6'ya gerilemiştir. Yani bugünkü kamu borç yükü oranının 10 puan altındadır. Yine millî görüşün ekonomi modelinin uygulandığı 54'üncü Hükûmette işsizlik oranı yüzde 6,8'di; şu anda ise işsizlik oranı yüzde 8'5'tir. Oysa kendinizi kriz dönemi olan 2002 yılındaki yüzde 10,5'luk işsizlikle kıyaslarsanız başarılı görünmeniz gayet normaldir. Ayrıca, bugün yüzde 5,9 olan büyüme, 1996 yılında yüzde 7, 1997 yılında yüzde 7,5 seviyesindedir yani büyüme bakımından da mevcut Hükûmet 54'üncü Hükûmetin gerisindedir. Yine, kişi başı millî gelirin 54'üncü Hükûmetin icraatları sayesinde 1996-1998 yılları arasında iki senede yüzde 52 oranında artış gösterdiğini de hatırlamamız gereklidir. Cari dengenin o dönemde yüzde eksi 1 olduğunu ve şu anda cari dengenin yüzde eksi 5 seviyesinde olduğunu da hatırlamamız gereklidir.
Kıymetli milletvekillerimizin ve aziz milletimizin bildiği üzere 54'üncü Hükûmet dönemi refahın tabana yayıldığı bir bolluk ve bereket dönemi, dar gelirlinin alım gücünün, refah seviyesinin arttığı bir dönem olmuştur. 54'üncü Hükûmet on bir ay gibi kısa bir sürede dar gelirlinin alım gücünün artırılması noktasında dünya şampiyonu olmuştur. Aradan geçen yirmi altı sene ve 13 hükûmete rağmen, hiçbir hükûmet 54'üncü Hükûmetin ekonomi alanındaki başarılarını gösterememiştir. Buradan sesleniyorum: Gerçekçi bir kıyaslama yapılmak isteniyorsa 54'üncü Hükûmetin on bir ayda ortaya koyduğu başarılı ekonomi icraatlarıyla kıyaslama yapılmalıdır, 2002 yılının kriz verileriyle yapılan kıyaslamaların yanıltıcı olacağı ortadadır.
Buradan dostane bir şekilde çağrımızı yineliyoruz: Bu borçlanma politikası bizleri darboğaza sürüklemektedir. 2024 yılında 2,65 trilyon lira net borçlanma ve 1,25 trilyon lirayla en büyük harcama kaleminin faiz ödemeleri olduğunu görüyoruz. Yirmi senede 500 milyar doların üzerinde faiz ödedik ve önümüzdeki üç senede 125 milyar dolar daha faiz ödeyeceğiz. Sürekli borçlanarak, bu borcun faizini zamlarla ve vergilerle millete, esnafa ve üreticiye yükleyerek bir yere varamayız. İktisadi kalkınma olmadan, reel üretim artırılmadan, katma değerli üretimin payı artırılmadan, 110 milyar dolarlık dış ticaret açığından kurtulmadan, başta mesleki ve teknik eğitim olmak üzere Millî Eğitimde ve üniversitede köklü değişimleri ortaya koymadan, AR-GE ve inovasyonu geliştirmeden, hukukun üstünlüğü ilkesi piyasalara hissettirilmeden ekonominin düze çıkması mümkün değildir. Bu amaçla Hükûmeti borçlanmadan denk bütçe yapmaya davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUHAMMED ALİ FATİH ERBAKAN (Devamla) - Kamuda israftan kaçınmaya, borçlanma, zam, vergi ve devlet varlıklarını satma dışında yollarla kaynak üretmeye davet ediyoruz. Yerli üretimde dahi yüzde 82 oranındaki dışa bağımlılıktan kurtulabilmek için gerekli adımları atmaya davet ediyoruz ve özellikle denk bütçenin yapılması, kaynak üretilmesi ve dar gelirlinin alım gücünün artırılması noktasında 54'üncü Hükûmeti örnek almaya davet ediyoruz.
Bu vesileyle aziz milletimizi ve Genel Kurulu, Sayın Başkanı bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.