Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 42 |
Tarih: | 21.12.2023 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA BİROL AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Hasan Bitmez, kendisiyle tam otuz yedi yıl yol arkadaşlığı yaptım, lise yıllarından itibaren yatılı yurtta beraber yol alışımız Meclis salonlarına kadar geldi, hep beraberdik. İşte, tam burada, Kırıkkale'de bir cenaze namazındayken kalp krizi geçirdiği haberini aldım, o günden bugüne kendisi hakkında hiç konuşmadım, konuşamadım. İnsan kardeşinin ölüm haberini alınca cümleler boğazında düğümlenirmiş. Hasan Bey, ağdalı konuşmayı bilmezdi, nameli konuşma bilmezdi, az konuşup çok iş yapanlardandı, doğru değil, çok doğruydu. Ayrıca, her konuşmasına detaylı hazırlık yapardı, bilgisiz, belgesiz asla konuşmazdı, son konuşması da böyleydi. Teknik adamdı. Zannediyorum, Türkiye'de -onun kadar- Siyasi Partiler Yasası'na, mevzuatına, tüzük ve benzeri konulara hakim olan 5-10 kişiden birisidir. Seçim güvenliği, ittifaklar, kongreler, analizler simülasyonlar, tüm bunlara çok hâkimdi ve âdeta siyasi tarihimizin arşivini hafızasında tutan bir insandı. Aynı şekilde "dış politika denilince" özellikle "İslam ülkeleri" denince akla gelen ilk isimlerdendi. İslam ülkelerinin neredeyse tamamında yüzlerce isimle tanışırdı, birçoğuyla şahsi dostlukları vardı. Zannederim, kendi partisinin teşkilatlarını Hasan Bitmez kadar bilen bir şahsiyet yoktur. 81 ilin tamamında, bütün ilçelerimizde, bütün belde ve mahallelerdeki teşkilat mensuplarımızı bilirdi.
Değerli milletvekilleri, özetle, Hasan Bitmez, süslü cümlelerin değil, etkili işlerin adamıydı. Bilmediğini asla konuşmayan, konuşunca da belgesiz konuşmayan bir adamdı. İyi bir teşkilatçıydı. Her daim hakkı ve hakikati savundu, son nefesini de hak ve hakikat uğruna tüketti. Otuz yedi yıllık bir dost olarak inandığı gibi yaşadığına şahittim, yaşadığı gibi öldüğüne de tüm dünya şahit oldu. Makamı ali olsun.
Hastaneye kaldırıldığında, zannederim iki saat sonraydı, yoğun bakımdayken doktorlarımızın eşliğinde kendisini görmek için eşi Safiye Hanım'la birlikte odaya girdik, yatağının başucunda eşi kendisine şunları fısıldadı: "Hasan Bey, inşallah beni duyduğuna inanıyorum. Meclisteki konuşmanı dinledim, gurur duydum. Evet, biraz sertti ama hepsi doğruydu." Evet, kendisi hep doğru sözü söyledi ve hep doğru yerde durdu. Ben de bana böyle bir yol arkadaşı nasip ettiği için Cenab-ı Hakk'a şükrediyorum.
Değerli milletvekilleri, "Hasan Bitmez" denilince artık herkesin aklına Sezai Karakoç'un "Onlar sanıyorlar ki..." diye başlayan cümleleri gelecek, biliyorum ancak bunun yanında "Hasan Bitmez" denilince benim aklıma Mehmet Akif'in şu dizeleri geliyor. "Hayır, hayâl ile yoktur benim alışverişim/İnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim/Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek/Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek." Evet, her ne söylemişse görüp de bilip de söylemiştir; şahidim. Şahidim, sözün odun gibiydi ama hep hakikatti ve son konuşmasıyla sizler de buna şahitlik ettiniz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, bugün, burada Hasan Bey'in son konuşmasında dile getirdiği konu başlıklarını bir kez daha dikkatlerinize sunacağım. Birlikte bakalım, Hasan Bitmez bize ne demiş, ne anlatmış. Hasan Bitmez demiş ki: "Sayın Erdoğan, Başbakan olur olmaz Amerika Birleşik Devletleri'nde 5 Şubat 2004 tarihinde bir konuşma yaptı. Bu konuşmasında Sayın Erdoğan şöyle diyor: 'İsrail Devleti'nin yaşama hakkını kimsenin tehdit etmesine Türkiye razı olmayacaktır. Türkiye, ABD'nin Irak'ta başarılı olmasını samimiyetle arzu etmektedir. Şu anda yüzde 36'sı Kıbrıs'ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin yaşam alanıdır. Belli bir oranda bu tür toprağı verebiliriz.'" Bunun neyine itiraz etti AK PARTİ'li arkadaşlarımız? Hemen şimdi çıkarıp cep telefonlarınızı, açın Google'ı ve "Erdoğan, Harvard Kennedy School" yazın, bakın bakalım karşınıza neler çıkacak. Türkçe'nin yanında İngilizce tercüme de yapılıyor, tercümanı da AK PARTİ'li arkadaşlarımız yakından tanıyorlar.
Devam ediyoruz, Hasan Bey başka ne söylemiş? BOP eş başkanlığı meselesini dile getirmiş. Bununla ilgili yazılı ve yazılı olmayan onlarca kaynak var zaten ama merak edenler, yine Google'a şu üç kelimeyi yazarak "Erdoğan, Diyarbakır, BOP" diye sorgulasınlar. Bununla da yetinmeyin ama daha detaylı öğrenmek için "Erdoğan, 8 Haziran 2005, Amerika Birleşik Devletleri ziyareti" yazıp bir tarama yapın, karşınıza onlarca farklı siteden haberleri düşecek. O hâlde, siz Hasan Bey'e niye itiraz ettiniz arkadaşlar?
Devam ediyoruz, demiş ki Hasan Bey: "Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak işgaline yardımcı oldunuz. 1 Mart 2003 tarihinde bu Meclise tezkere getirttiniz. Tezkere yeterli sayıya ulaşamadığı için reddedilmiş oldu ama Dışişleri Bakanlığı genelgesiyle tezkereden almayı istediğiniz yetkileri aldınız. 60 bin Amerikan askerine havaalanlarımızı, limanlarımızı ve tesislerimizi kullandırdınız. İşgale ortak oldunuz." Buyurun, yazın bakalım: "Dışişleri, 12 Ocak 2004" karşınıza ne çıkacak? Neye itiraz ediyorsunuz arkadaşlar? ABD uçakları bizim sınırlarımız dâhilindeki üslerden binlerce sorti yapmadı mı? Irak'ta 1,5 milyon insan katledilmedi mi? Bugün AK PARTİ sıralarında yer alan arkadaşlarımızın birçoğu 2002'den 2010'a kadar bunları dillendirmediler mi? Yapılan protestolara, mitinglere katılmadılar mı? O hâlde, siz neye itiraz ediyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, Hasan Bey Libya konusundaki zikzaklarınızı da dile getirmiş. "NATO'nun ne işi var Libya'da?" diye başlayan, bir ay sonra "NATO Libya'ya gelmelidir, girmelidir."e evrilen konuşmalarınız internette zaten mevcut. Siz neye itiraz ettiniz? "Libya'da bunlar olmadı." mı diyorsunuz yoksa "Oldu ama bunları konuşmayalım." mı demek istiyorsunuz? Onun için mi sıra kapaklarına vurdunuz?
Bir de cesaret ödülünü getirmiş Hasan Bey, detaylandırarak anlatmış; ADL nedir, AJC nedir, hangisi diplomatlar adına, hangisi Sayın Erdoğan'ın kendisine verilmiş; açın, bakın, biri 2005'te ve diplomatlar adına alınmış, diğeri 2004'te doğrudan Sayın Erdoğan'a verilmiş ve bu ödül acaba hangi cesaret karşılığında alınmış olabilir? Peki, siz hangi ödüle itiraz ettiniz ve sıra kapaklarına vurdunuz?
Hasan Bey devam ediyor ve Kıbrıs'a bakış açınızı, Annan Planı'nı, Denktaş'a yönelik tutumunuzu dile getiriyor.
Yine, Fırat, Dicle ve GAP'ın uluslararası bir konsorsiyuma devredilmesinden ve İsrail ve komşularına kullandırılmasından bahsediyor. Açın, tarama yapın; Profesör Doktor Oya Akgönenç Hanımefendi'nin yazmış olduğu raporlara bakın. OECD meselesine bakın, sadece Google'da küçük taramalarla Mavi Marmara'nın, OECD meselesinin nelere mal olduğunu, nasıl çıkarıldığını göreceksiniz.
Evet, ben sözlerimi şöylece hülasa edeyim, Sezai Karakoç'un dizeleriyle bitirmiş olayım çünkü öyle bitirmişti: "Evet, biz sussak tarih susmayacak, evet, tarih sussa hakikat susmayacak." O hâlde siz Bitmez'e mi yoksa Sezai Karakoç'a mı itiraz ettiniz diye soruyorum.
Sizleri saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)