GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:42
Tarih:21.12.2023

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi ben de saygıyla selamlıyorum.

Tabii, çok konuşuldu da ben şunu ifade etmek istiyorum: Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; Türkiye'yi vatandaşlar bakımından ikiye böldünüz, öncelikle Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde, haklarını kullanma hakkına sahip olan vatandaşlar ve haklarını kullanma hakkına sahip olmayan vatandaşlar. Haklarını kullanma hakkına sahip olmayan vatandaşlara düşman ceza hukuku uyguladınız, bunun birçok örneği var ve tamamen hukuktan uzaklaştınız, yargıdan uzaklaştınız. Türkiye sizin zamanınızda en şiddetli bir biçimde düşman ceza hukuku uygulamalarıyla karşı karşıya kaldı. Ben geçmişim itibarıyla 90'lı yıllar ile bu yılları insan hakları ihlalleri bakımından karşılaştırma imkânına sahibim. 80'li, 90'lı yıllarda da ağır insan hakları ihlalleri vardı, şu anda da var ama bugün ile o günü karşılaştırabileceğimiz altı mekanizma var Sayın Bakan. Bir tanesi yargı, ikincisi medya, üçüncüsü sivil toplum ve dördüncüsü Türkiye Büyük Millet Meclisi, beşincisi akademi, üniversite ortamı, altıncısı uluslararası kurumlar, mekanizmalar ve bunların ürettikleri pratikler. Bu altı mekanizmaya baktığımızda 90'lı yıllar ile şimdiyi karşılaştırdığımızda çok açık bir biçimde bu mekanizmaların içini çürüttünüz. Mesela sivil toplumun tümünü baskı altına aldınız ve sivil toplumun insan hakları ihlalleri alanında çalışmasını engellediniz. Yargı bağımsız değil, tarafsız değil, doğrudan doğruya sizin iktidarınızın bir cezalandırma aracına hâline dönüştü. 1990'lı yıllarda -bir kez daha buradan ifade ediyorum- kapısını çalacağımız başsavcılar vardı, hâkimler vardı, gittiğimiz zaman bizi dinlerlerdi ama şimdi güvenlikten geçilemeyen adliye ortamları yarattınız.

Üçüncüsü, medya. Bakın, o günleri çok iyi hatırlıyorum. Cizre'de bir binbaşı köylülere dışkı yedirmişti, onu merkez medya manşet yapmıştı. Ama şimdi, bir ölüm olayını bile haber yapamayan bir medya ortamı var ve baskı ortamı var. Neden? Çünkü medya baskı altında. Onu da söylersek eğer, siz iktidara geldiğiniz zaman Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütüne göre, basın özgürlüğü alanında 99'uncu sıradaydık ama şimdi, bu alanda 165'inci sıradayız.

Dördüncüsü, Türkiye Büyük Millet Meclisi. Ben, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun Başkan Vekiliyim, Türkiye Büyük Millet Meclisi hem bu ortam içerisinde Genel Kurulda hem de İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu vasıtasıyla insan hakları ihlalleriyle ilgili olarak bir denetim yapamıyor maalesef. Hatırlayın Sema Pişkinsüt'ü, Başkandı; karakollardan işkence aleti topluyordu, hatırlayın bir. Ama bugün, defakto olarak bir yere gidemeyen İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeleri var.

Beşincisi, akademi ortamı. Akademi ortamında bilimsel makaleler yazılırdı ve insan hakları savunucularına yol gösterirdi; insan hakları ihlalleri orada tartışılırdı, konuşulurdu. Ama şimdi, akademiyi yok ettiniz; akademide, insan hakları ihlalleriyle ilgili olarak Hükûmeti eleştiren bir tez, yüksek lisans tezi, doktora tezi ve makale yazmak mümkün değil.

Uluslararası mekanizmalar... Gerçekten o dönemlerde uluslararası kurumların raporlarından utanan siyasetçiler vardı, utanan. "Adımız, hükûmetimizin adı, partimizin adı, siyasetçi olarak da bizim adımız -bakan olarak- bu raporlara geçmesin." diyen siyaset kurumu vardı. Ama şimdi ne yapıyorsunuz? Diyorsunuz ki: "Elimizin tersiyle iteriz, bunlar taraflıdır, dikkate almayız."

Bakın, bu altı mekanizmayla karşılaştırırsak bugün itibarıyla insan hakları ortamı bakımından 90'lı yılların pratiğinden çok daha geri bir durumdayız. Evet, şimdi, köyler yakılmıyor, evet, belki faili meçhul cinayetler azaldı ama benim yayınladığım rapora göre, insan hakları kurumlarından aldığım bilgilere göre bu sene itibarıyla 3 binden fazla yaşam hakkı ihlali var; iş cinayetleri, kadın cinayetleri, cezaevlerinde ölümler; 3 binden fazla ölüm var ve bunlardan 31'i çocuk. İşkence; "sıfır tolerans" dediniz, sonsuz tolerans var. Geçen yıl itibarıyla 2.541 işkence vakası saptanmış sokakta, cezaevinde, gözaltında, toplantı ve gösteri yürüyüşleri sırasında; bunların 26'sı çocuk. Bakın, en ağır iki alanı saydım; yaşam hakkı ve işkence yasağı. Toplantı ve gösteri yürüyüşü öyle, ifade özgürlüğü öyle. Mesela, Cumartesi Anneleri; beş yıl yasakladınız, niye yasakladınız? Beş yıl sonra serbest bıraktınız. Tamamen keyfî, tamamen keyfî. Dolayısıyla böyle bir ortam var; Anayasa Mahkemesi kararlarına, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyulmayan bir ortam var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Son olarak, mesela, dün bin tane karar tebliğ edildi, bin karar, byLock'la ilgili. Yüksel Yalçınkaya kararı var, ne yapacaksınız mesela, planınız nedir? Ben buradan hem Yüksel Yalçınkaya kararıyla ilgili olarak hem dün size tebliğ edilen bin byLock dosyasıyla ilgili olarak hangi uygulamayı yapacaksınız, bunu duymak isterim milletvekili olarak.

Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)