| Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 9'uncu Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 41 |
| Tarih: | 20.12.2023 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA HASAN EKİCİ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve Sayın Bakanım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün görüşmekte olduğumuz Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesi kapsamında Gelecek-Saadet Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, iktidar partisinin kurulduğu 2001 yılında iddialı olduğu ve tamamen bitireceğini söylediği meşhur 3Y'si vardı yani yolsuzluklar, yoksulluk ve yasaklar. Bu sloganda yolsuzluklar hep ilk kelime olarak ifade ediliyordu. Sayın Cumhurbaşkanı "Biz yolsuzluğun, yoksulluğun ve yasakların karşısındayız. Allah'ın izniyle yolsuzluğun kökünü kazıyacağız." demişti. İktidarın milletimize bu sözü verişinin ve iktidara gelişinin üzerinden tam yirmi bir yıl geçti. Peki, bu sürenin sonunda 3Y'den birincisi olan yolsuzluklarda nereye gelmişiz; gelin, bir bakalım.
Bilindiği üzere, yolsuzlukla mücadelede dünyanın önde gelen sivil toplum kuruluşlarından olan ve 100'ün üzerinde ülkede faaliyet gösteren Uluslararası Şeffaflık Örgütü 1995'ten bu yana her yıl Yolsuzluk Algısı Endeksi yayınlamaktadır, Türkiye de 1995 yılından bu yana endekste yer almaktadır. Türkiye, maalesef, 2022 yılında 182 ülke arasında 101'inci sıraya gerilemiştir, böylece ülkemiz tarihindeki en düşük sırayı almıştır. 38 OECD ülkesi arasında 37'nci sırada, G20 ülkeleri arasında ise sondan 4'üncü sırada yer almaktadır. Türkiye'nin Yolsuzluk Algısı Endeksi'ndeki yeri 2013-2022 yılları arasında, maalesef, düzenli olarak gerilemiştir. 2013 yılında 53'üncü sırada yer alan Türkiye, dokuz yılda 48 sıra gerilemiştir. Türkiye, son on yıl içerisinde en çok gerileyen 3 ülkeden biri olmuştur. Yolsuzluk Endeksi'nde Türkiye'nin yaşadığı bu gerilemenin nedenlerini hepimiz sorgulamalıyız; sorgulayalım ki oluşturulan yolsuzluk ağlarıyla milletimizin alın terinden alınan vergilerin birilerinin servetine dönüşmesine hep birlikte son verelim.
Türkiye'nin bu hızlı düşüşünün temel nedenleri şunlardır: Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte kamu gücü otoriter rejimlere benzer bir yoğunlukla yürütme erkinde ve tek elde toplanmıştır. İkinci bir neden, son Anayasa Mahkemesi kararları üzerine yapılan tartışmalarda tekrar görüldüğü üzere, yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkelerine yönelik ihlaller artmıştır. Diğer bir neden, kamu kurumlarının, özellikle yolsuzlukla mücadelede kritik öneme sahip Kamu İhale Kurumu gibi denetleyici ve düzenleyici kurumların etkinlikleri ve işlevleri zayıflatılmıştır. Diğer bir neden, özellikle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Cumhurbaşkanı ve bakanlar üzerindeki gensoru, Meclis soruşturması ve araştırması gibi denetleme ve hesap sorma gücü etkisizleştirilmiştir. Yine, son bir neden, yolsuzlukla mücadelede karar alma ve politika geliştirme süreçleri dar bir iktidar eliti tarafından yürütülmektedir, buna bağlı olarak katılımcılık ve halkın kararları etkileme gücü gittikçe azalmıştır.
Değerli milletvekilleri, Dünya Bankası, yolsuzluğu "Kamu gücünün özel menfaatler için kötüye kullanılması." olarak tanımlıyor. İktidarın yolsuzluk karnesini konuşurken kamu alımlarına ve bu alımları düzenleyen Kamu İhale Kanunu'na değinmeden geçemeyiz çünkü kamu alımları yolsuzluk riskinin en çok görüldüğü alanlardan biridir. Avrupa Birliğinin kamu alım standartları esas alınarak hazırlanan ve kamu alımlarındaki yolsuzlukları önlemede önemli bir düzenleme olan 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu 2003 yılında yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla, kamu alımlarında düzenleyici ve denetleyici kurum olarak Kamu İhale Kurumu ihdas edilmiştir. Kamu alımlarındaki yolsuzlukları önlemek amacıyla da Kamu İhale Kurumu çok önemli yetkilerle donatılmıştı. "Yolsuzlukları bitireceğiz." iddiasıyla iktidara gelen AK PARTİ, yirmi yılda Kamu İhale Kanunu'nda yaptığı 200'e yakın değişiklikle âdeta yolsuzlukların önünü açmıştır. Yapılan bu değişikliklerle, kanunun başlangıçta amaçladığı şeffaflık, hesap verebilirlik ve dürüstlük ilkelerinden maalesef uzaklaşıldı. Örneğin, başlangıçta çok sınırlı sayıda olan istisnaların kapsamı hızla genişletildi. Kanunun ilk hâlinde istisna maddeleri "a" harfinden başlayıp "f" harfinde bitiyordu yani sadece 6 tane istisna maddesi vardı. İstisna tutulan alımların çoğu da savunma ve güvenlikle ilgiliydi yani gizliliği olan alımlardı. Daha sonra, istisna maddesindeki alfabe harfleri uzun bir listeye dönüştü. Alım yaparken İhale Kanunu'na tabi olmak istemeyen kurumlar ve konular o kadar arttı ki âdeta, istisna kurala, kural da istisnaya dönüştü. Sonunda, alfabedeki 29 harf bitti ve tekrar başa dönüldü; bu sefer, istisnalara "aa" olarak madde numaraları verilmeye başlandı.
Yapılan bir diğer değişiklikle, kanunun ilk hâlinde bağımsız ve özerk yapıda olan Kamu İhale Kurulu Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlandı. Kurul üyelerinin atanmasında yapılan değişiklikle, üyelerin güvenceleri ve Kurulun bağımsız karar alma fonksiyonları ciddi anlamda budandı. Bir diğer değişiklikle, Kamu İhale Kurulunun kamu alımlarındaki yolsuzluk iddialarını herhangi bir şikâyete bağlı olmaksızın resen inceleme ve sonuçlandırma yetkisi elinden alındı. Bu değişiklik, yolsuzluklara doğrudan kapı aralamaktan başka bir anlama gelmiyordu. Özetle, KİK'in yetkileri budandı ve ihalelerin denetimi zorlaştırıldı. Yolsuzlukların artmasına neden olacak olan önemli bir değişiklik de 2018 yılında yapıldı, pazarlık usulünü düzenleyen meşhur 21'inci maddesi değiştirildi. Bu değişiklikle, can ve mal güvenliğini sağlama gerekçesiyle üç şirket davet edilip ilansız, pazarlık usulüyle ihale yapmak mümkün hâle geldi, hangi ihalede can ve mal güvenliğinin sağlanacağına da idare karar verecekti. Bunun yanında, yapım tekniği açısından özellik arz eden bir proje de artık pazarlık usulüyle ihale edilebilecekti. Burada bir kısmına değindiğim değişikliklerin sonucunda şeffaflığın, denetimin ve adil rekabetin sağlandığı kamu alımlarının oranı hızla azaldı. Pazarlık usulü ve istisna kapsamında yapılan kamu alımlarının oranı ise 2004'ten 2020 yılına kadar yüzde 10'dan yüzde 42'ye kadar yükselmiştir.
Değerli milletvekilleri, son yıllarda kamu personeline yapılan maaş zamları maalesef, kamuda ücret dengesini ve adaletini bozmuştur. Temmuz ayı memur maaşlarında genel artış oranı yerine seyyanen zam uygulaması, en düşük memur maaşı ile en yüksek memur maaşı arasındaki makası daraltmıştır. Bu uygulamada, özellikle kamu mühendisleri, devlet uzmanları ve denetim elemanları gibi kariyer meslek memurları olumsuz etkilenmiştir. Yaşadığımız yüksek enflasyon nedeniyle zaten geçinmekte zorlanan A grubu kadrolar, bir yandan da seyyanen zam uygulamasının mağduriyetini yaşamaktadırlar. Hâlihazırda, Vergi Denetim Kurulunda beş yıl kıdemli bir vergi müfettişi 32 bin TL maaş alırken aynı kurumda 696 sayılı KHK kapsamında 4/D'li işçi statüsünde çalışan bir personel 29 bin TL maaş almaktadır. Özellikle İstanbul'da vergi incelemesi, soruşturması ve teftiş görevi yürüten 3 bin vergi müfettişliği mensubu bu taleplerini sürekli dile getirseler de bir türlü sonuç alamamışlardır. Denetim elemanlarının ve kariyer meslek mensuplarının özlük sorununun ortadan kaldırılması artık elzem hâle gelmiştir. Devletin asli işlerini yürüten nitelikli kamu personelinin karşılaştıkları maddi sorunlar nedeniyle yaşadıkları iş motivasyonu kaybı ortadan kaldırılmalıdır. Bu motivasyon kaybının neticesi olarak pek çok kariyer meslek mensubu ve denetim elemanı istifa ederek özel sektöre geçmektedir. Devlet, yetişmiş beşerî sermayesini her geçen gün biraz daha kaybetmektedir.
Bu gerekçelerle, 375 sayılı KHK'de yer alan ücret veya tazminat göstergelerinde gerekli düzenlemenin yapılarak kariyer uzmanlarının ve denetim elemanlarının alım güçlerindeki kaybın telafi edilmesi gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ekici, lütfen tamamlayın.
HASAN EKİCİ (Devamla) - Tamamlıyorum.
İktidara ve Sayın Hazine ve Maliye Bakanımıza Meclis gündeminde olan torba yasaya eklenecek bir maddeyle bu sorunu çözmeyi teklif ediyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)