Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 40 |
Tarih: | 19.12.2023 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ İRMEZ (Şırnak) - Değerli milletvekilleri, bugün Taybet ananın katledilişinin 8'inci yıl dönümü. Şırnak ilimizin Silopi ilçesinde cansız bedeni günlerce sokak ortasında kalan Taybet anayı ve o dönemde ablukalar sürecinde yaşamını yitiren tüm vatandaşlarımızı saygıyla, minnetle, hürmetle anıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Bilinsin ki hak mücadeleleri hiçbir zaman yerde kalmayacak, katillerinden ve katledilişlerinde emir verenlerden hesap sormaktan asla ama asla geri durmayacağız.
Ayrıca, ekranları başında bizleri izleyen tüm Türkiye halklarını da sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Kentsel Dönüşüm Başkanlığı bütçesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Umuyorum ki Sayın Bakan da buradadır. Gerçi her ne kadar burada olmasa da uzakta bile olsa birazdan duyacaklarına mutlaka şaşırmayacak, kendisi de bizzat Türkiye'deki barınma krizinin farkında; haberdar ve sorumlusudur elbette.
Bakınız, en güncel açıklamalardan birini sizlerle paylaşmak istiyorum. Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan kendisiyle yapılan bir röportajda şu ifadeleri kullanıyor: "İstanbul, Manhattan'dan pahalı olur mu? Biz İstanbul'da ev bulamadık, müthiş pahalı; annemlere yerleştik, onların yanında kalıyoruz." Bu ifadeler Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan'a ait. Bir de tabii, popüler tabirle "sade vatandaş" yani yurttaş, aileler, öğrenciler, barınamayanlar ne diyor diye bakalım. Onlar da konut fiyatlarının artış hızından, kiralık ev bulamamaktan yakınıyorlar ve haykırıyorlar, "Kalacak ev bulamıyoruz." diyorlar. Elbette ki Gaye Erkan'ın açıklamalarını yurttaşın açıklamalarının önünde tutmuyoruz ama kriz ekonomisinin baş göstermesine sorumlu kurumlar arasında olan ekonomi yönetiminin kilit isimlerinden Gaye Hanım'ın ve açlık sınırının altında asgari ücretle yaşamını geçirmek zorunda olan milyonların aynı konudan dem vurması sizlere de trajikomik gelmiyor mu?
Değerli milletvekilleri, OECD'nin yayımladığı konut fiyatları istatistiklerine de bakmak gerekiyor elbette. Et fiyatı artışında Türkiye 1'inciliği yine kimseye kaptırmamış her konuda olduğu gibi, her olumsuz konuda olduğu gibi bu konuda da Türkiye 1'inciliği hiç kimseye kaptırmış değil.
Ekonomik krizle birlikte kira ücretlerinde ve konut fiyatlarında yüzde 100'leri aşan artışlar söz konusu. Barınma hakkı en temel insan haklarından biri olmasına rağmen Türkiye bu konuda da bizleri şaşırtmıyor ve bu hakka da erişim sınırlı ve hatta yok olmuş durumda. Geçmişte var olan ve AKP iktidarıyla önü alınamaz bir hâle gelen konut sorununun kökeninde, ev yapımının barınma sorununa bir çözüm olması dışında sermaye biriktirme rejimi ve zenginleşme aracı olarak görülmesinde yatıyor. AKP, politikalarıyla bu anlayışı perçinlemiş hatta bir kural hâline getirmiş durumda ama kendi yarattıkları sorunların çözümleriyle bile utanmadan övünebiliyorlar; evet, utanmadan. Adalet Bakanı "Kira uyuşmazlıklarında ara buluculuk sistemine 76.780 kişi başvurdu ve 32.098'i anlaşmayla sonuçlandı." diye belirtiyor. Ya geriye kalanlar ne olacak? Kira yüzünden birbiriyle çatışan ev sahipleri ve kiracılar ne olacak? Müsebbibi olduğunuz toplumsal huzursuzluğun ve çözümsüzlüğün bedelini kimler ödeyecek?
Sayın milletvekilleri, üzülerek söylüyorum ki AKP, depremi bir fırsat bilerek yol temizliğine girişmiş, daha fazla kâr ve daha fazla sermayedar memnuniyeti için kolları sıvamış durumda.
Evet, değerli milletvekilleri, tam bir ay önce burada, bu Meclisten afet riski altındaki alanların dönüştürülmesine yönelik bir yasa geçti, "Kentsel Dönüşüm" dedikleri ama bizim "rantsal dönüşüm" olarak adlandırdığımız bir başkanlık kuruldu. Rezerv alan ilan edilen her bölgeye keyfî uygulamanın yasal altyapısı hazırlandı çünkü AKP'nin derdi yurttaş değil, bu felaketten bile nasıl kârlı çıkılabilir hesabıdır. Bakınız, artık riskli alana veya yapı raporuna dahi gerek duyulmuyor, rezerv alan olarak ilan edilen yerlerde imar düzenlemeleri tamamen şirketlerin talepleri doğrultusunda şekilleniyor. Yurttaşın binbir zorlukla aldığı evlerin üzerindeki hakkı yok sayılıyor.
Tabii, ev sahiplerinin yanı sıra kiracılara yönelik de büyük bir yok sayma planı devrede. Yakın tarihli bir örnek: İstanbul'da Üsküdar'da Türkiye Diyanet Vakfına ait olan 29 Mayıs Sitesi ve orada yaşayan insanların dramı. Türkiye Diyanet Vakfının bu sitede 110 dairesi bulunuyor, Vakıf on yılı dolan kiracılardan fahiş miktarda kira istiyor ve bakın ne oluyor: Yeni yasa imdatlarına yetişiyor, Vakıf yasaya dayanarak kiracılardan evlerini boşaltmalarını istiyor. Hiç kuşkusuz bu gidişle, saydığımız örneklerin daha da artacağından, yıllar içinde rantsal dönüşüm başkanlığı mağdurlarının daha da çoğalacağından hiç kimsenin şüphesi yok.
Evet, gelgelelim Şırnak'a. Plan ve Bütçe Komisyonunda da Sayın Bakanla bu konuyu görüşmüştüm. 14 Mart 2016'da ilan edilen sokağa çıkma yasakları sonrasında Şırnak neredeyse devlet eliyle yerle bir edildi, 10 bine yakın konut ve iş yeri yıkıldı. Sürecin sonunda, TOKİ ve Şehircilik Bakanlığı iş birliğiyle yapılan konutlardan 5.200'ü zarar gören ailelere teslim edildi. Tabii, TOKİ evlerinin dağıtımında iktidara yakın kişilerin, AKP'li yöneticilerin akrabalarının kayrıldığına ve iltimas geçildiğine tüm Şırnak halkı da şahittir. Evleri ve dükkânları yıkılan bine yakın ailenin zararları karşılanmamış, etap dışı dediğimiz durum ortaya çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET ZEKİ İRMEZ (Devamla) - Bu ailelere yıkılan evlerin yerine değerinin çok çok altında komik rakamlar teklif edilmiştir, hakları yenmiştir, evlerinin yıkılması yetmezmiş gibi bir de bu zulümle karşı karşıya kalmışlardır. Karara itiraz eden bazı aileler yargı yoluna başvurmuş ve davalarını kazanmış olmalarına rağmen, iki yıldır atılmış, herhangi bir somut adım bulunmamaktadır. Vakit kaybedilmeden etap dışı kalan Şırnaklıların tüm zararlarının tanzim edilmesi gerekiyor, evlerinin teslim edilmesi gerekiyor. Hem evi yıkılan hem evsiz kalan yurttaşlara yaşatılan zulmün son bulmasıdır talebimiz. Bu talebe verilecek cevabı elbette ki bir lütuf olarak görmüyoruz, hem devletin hem de Bakanlığınızın asli bir görevidir diyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)