GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:40
Tarih:19.12.2023

İYİ PARTİ GRUBU ADINA NİMET ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri ve kıymetli bürokratlar; İklim Değişikliği Başkanlığı ile Kentsel Dönüşüm Başkanlığı 2024 bütçeleri üzerine İYİ Parti adına söz aldım. Selamlarımı sunarım.

İYİ Parti olarak çevre politikamızın esası, ekolojik dengenin korunarak herkesin temiz, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını temin etmektir. Bugün "doğal çevre" olarak kastettiğimiz şey bilhassa vatanın kendisidir. Türk milleti ve töresinin tabiata verdiği kıymeti tüm dünyaya göstermek bizlerin sorumluluğundadır.

Ülkemizin bu yıl Dubai'de düzenlenen İklim Değişikliği Konferansı'na geniş bir heyetle katılım göstermesi sevindirici bir gelişmedir. Birleşmiş Milletlere göre Akdeniz Bölgesi küresel ısınmadan ortalamaya göre yüzde 20 daha fazla etkilenmektedir. Türkiye'nin bu kapsamda, kırılgan ülkeler arasındayken, Rusya, Arabistan ve Irak'la birlikte fosil yakıtlardan çıkış konusunda çekimser kalması üzücü bir gelişmedir. Bu karar iktidarın beyan ettiği çevre politikalarıyla da ters düşmektedir.

Küresel ısınma nedeniyle eriyen buzulların deniz seviyesini yükselterek kıyı şeridini değiştirmesi beklenmektedir. Seçim bölgem İstanbul ise en çok etkilenecek bölgeler arasında yer almaktadır. Diğer taraftan, Küresel Gıda Güvenliği Endeksi 2022 Raporu'na göre Türkiye on yılda 13 basamak düşerek 49'uncu sıraya gerilemiştir. İklim değişikliği karşısında su kaynaklarının önemi her geçen gün daha da artmaktadır. Gelecekte su kaynakları savaşların temel gerekçesi olarak karşımıza çıkacaktır. Ne var ki su kaynaklarının korunması konusunda genel bir kayıtsızlık hâli söz konusu. Öyle ki Cargill şirketinin İznik Gölü'ne verdiği zarara yıllarca seyirci kalındı, uzun süren mücadelelere rağmen,, felaket hâlâ durdurulamadı. İznik halkı Cargill şirketinin ruhsatsız bir şekilde faaliyetine nasıl devam edebildiğine yönelik sizden tatmin edici bir açıklama bekliyor Sayın Bakanım. Umarım, bugün, bu konu için de bir açıklama yaparsınız.

Sayın Bakan, Avrupa Birliği Avrupa Yeşil Mutabakatı'yla çevre konusunda yeni bir dönem başlatmıştır. Bu sebeple, düşük karbon ekonomisine geçiş, sera gazı emisyonlarına sebep olan tüm sektörlerde dönüşümün sağlanması büyük önem arz etmektedir. Avrupa Birliğinin ülke ihracatındaki ağırlığı dikkate alındığında bu durumdan etkilenmemiz kaçınılmazdır. Avrupa Birliğinde ihracatta sınırda karbon vergisi bu yıl resmen başlatıldı. Ülkemizin bu yeni düzenlemeye uyum sağlaması için acil adımlar atması gerekmektedir. Kalkınma hedefleri ve çevre politikalarıyla uyumlu olarak Bakanlık bu konuda hangi adımları atacaktır? Türkiye kendi karbon fiyatlandırma politikasını ne zaman geliştirecek, uygulamaya koyacaktır?

Önemsediğimiz diğer bir konu iklim göçüdür. Açık kapı politikasının izlenmesi, doğal kaynaklar ve çevre üzerinde aşırı baskı yaratmaktadır. İklim değişikliği nedeniyle meydana gelecek olan düzensiz göç dalgasından ülkemizi korumaya yönelik tedbirler de şimdiden alınmalıdır. Sığınmacılar ve kontrolsüz göç sorunu her anlamda kaynakların aşırı kullanımına sebep olmaktadır. Mali kaynakların kısıtlı olması afetlere karşı mücadeleyi sekteye uğratan en önemli faktördür. Ezcümle, cumhuriyetimizin en büyük beka problemi işte tam da budur. Bu tablo muhakkak tersine çevrilmeli ve tekrar yaşanmaması için sert önlemler alınmalıdır.

Değerli arkadaşlar, sıfır atık meselesine değinmek istiyorum. Türkiye Avrupa'nın en çok plastik üreten 2'nci ülkesidir. Ülkemiz, maalesef, son yıllarda ithal edilen atıkların nihai durağı hâline gelmiştir. Yılda 600 bin ton civarı plastik atık Avrupa'dan ithal edilmektedir. Avrupa Birliğine ait çöplerin yüzde 35'inin geri dönüşümü bizim topraklarımızda yapılmaktadır. Üstelik bu atıkların bir kısmı geri dönüşümü dahi mümkün olmayan aşırı zararlı materyallerden oluşmaktadır. 2004'ten 2021 yılına kadar katı atık ithalatı tam 3 kat artmıştır. "Sıfır atık" söylemi ile bu tablo arasında sizce de bir çelişki yok mudur? İktidarın kendi topraklarına sevgisi, sadakati bayat sloganlardan mı ibarettir? Bildiğiniz üzere, geçtiğimiz haftalarda katı atık ve atık su arıtma tesisleri Meclis gündemine gelmişti. Bu tesislerin genişletilmesi, geliştirilmesi hepimizin arzusudur fakat anlaşılıyor ki bu tesisleri ülkenin havasını, toprağını, suyunu temiz tutmaktan ziyade bir endüstri hâline getirerek ranta dönüştürmek istiyorsunuz. Aksi hâlde, atık ithalatına bu kadar hevesli olunmasının başka bir izahı olamaz. Saygın bir ülkenin hiçbir vatandaşı bu manzaraya razı gelemez. Atık ithalatı kısa ve kolay bir ekonomik kazanç olarak görülse de uzun vadede ülkemiz için bir felakettir.

Aynı manzara madencilikte de söz konusu. Çoğu gelişmiş ülke siyanüre izin vermezken çevreyi kirleten bu tür faaliyetleri hızla kendi topraklarından uzaklaştırmaktadır. Sayın Bakan, Akbelen halkına, İliç halkına, aslında tüm Türkiye'ye siyanürle zehirlenen topraklar ve katledilen ormanlar için bir açıklama borçlu değil misiniz? Sığınmacı sorunundaki gibi atık ithalatı konusunda da Avrupa'nın pis işlerinin Türkiye'nin üzerine yıkılmasına asla izin verilmemelidir. Emin olun, bu yatırımlar kazançlı olsaydı Avrupa bu faaliyetleri Türkiye yerine kendi topraklarında yürütürdü. Günü kurtarmaya dönük politikaların sonuna gelindiğini Hükûmetin artık kabul etmesi gerekir.

Değerli milletvekilleri, kısa vadeli kolay kazançlar uğruna çevre ve halk sağlığı hiçe sayılmaktadır. Bu durum Hükûmetin hasta garantili şehir hastaneleri politikalarıyla uyumlu gözükse de İYİ Parti olarak bizler için hiçbir şey Türk milletinin sağlığından ve varlığından daha değerli değildir.

İklim Değişikliği Başkanlığının bütçesine gelecek olursak, 178 milyon 814 bin lira olan bütçenin 64 milyon 196 bin lirası personel maaşlarına, 7 milyon 156 bin lirası ise SGK primlerinin ödemelerine gitmektedir, bu durumda geriye yalnızca 107 milyon 461 bin lira kalacaktır. Başkanlık açısından bu bütçeyle iklim değişikliği mücadelesi nasıl yapılacak büyük bir soru işareti. Yani iklim değişikliği konusunda neredeyse hiçbir şey yapılmayacağı baştan ilan edilmiş, sizce de öyle değil mi? Anlaşılan o ki Hükûmet dünyanın geleceğine yatırım yapmaktan ziyade ahirete yatırım yapmayı tercih ediyor. Zira Diyanetin bütçesi iklim değişikliğine ayrılan bütçeden 513 kat daha fazla. İklim Değişikliği Başkanlığının 2022 Sayıştay raporu da bu tespitimizi doğruluyor, ayrılan bütçenin yalnızca yarısı kullanılmış. Sayın Bakan, 2022 yılında İklim Değişikliği Başkanlığı hiçbir faaliyette bulunmadı mı? Ne diyelim, Hükûmet meseleyi Allah'a havale etmiş görünüyor.

Değerli arkadaşlar, Kentsel Dönüşüm Başkanlığına da değinecek olursak, Bakanlık, kentsel dönüşüm konusunda 2012'den bu yana 480 milyar değerinde kaynak harcamıştır. Türkiye genelinde bugüne kadar 2 milyon 200 bin bağımsız bölümün dönüşümü tamamlanmıştır. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği bu konutların sadece 110 bininin riskli olarak ilan edilen alanda yapılan yapılardan oluştuğunu iddia etmektedir. Yani bugüne dek uygulanan kentsel dönüşüm projelerinin ancak yüzde 5'i gerçek anlamda riskli olan yapılarda gerçekleştirilmiştir. O hâlde Sayın Bakana soruyorum: Geriye kalan 2 milyon 90 bin konut nerede ve hangi nedenlerle dönüşüme tabi tutuldu?

Değerli milletvekilleri, 2019 yılında İstanbul'da 15 bin hektar askerî alan vardı. Cumhurbaşkanı ve ilgili bakanlar, bu arazilerin yeşil alan veya rezerv alan olarak korunacağını söylemesine rağmen rantiyecilerin hizmetine sunuldukları görülüyor. Beklenen Marmara depremine karşı korunma alanı olacaktı fakat bunun yerine yükselen lüks konutlar ve AVM'ler görmekteyiz. Şimdi Sayın Bakana sormak istiyorum: İstanbul'da hangi askerî alanlar, ne maksatla imara açılmıştır? Buradan elde edilen kazançlar nerelerde kullanılmaktadır? Şimdi şu soruya da samimi bir cevap gerekiyor: İktidarınız döneminde, on bir yılda sadece 2 milyon konut yapılmışken, ki onlar da tartışılabilir, sırada bekleyen 6 milyon konutu ne kadar zamanda, hangi bütçeyle ve kimlerle dönüştüreceksiniz? Üstelik Marmara'da eli kulağında bir deprem gerçeği bizleri beklerken. İktidarı ayakta tutma pahasına seçim meydanlarında propagandasını yaptığınız imar barışı gibi uygulamaları çözüm diye pazarlarken "Vatandaş devletiyle helalleşiyor." diyen siz değil miydiniz? Bu anlayışın faturası Maraş depremiyle ortaya çıkmadı mı? Bu işin sorumlusu kimdir? Bedelini kim ödeyecek? Bu işin sahibi siz değil misiniz? Hayatını kaybeden vatandaşlarla nasıl helalleşeceksiniz Sayın Bakanım? Aslında bugün cevaplanması gereken en önemli soru budur, millet sizden yanıt bekliyor. Doğrusunu isterseniz, rezerv alanlar veya kentsel dönüşümlerle ilgili şu hengâmeye bakınca yaklaşan yerel seçimlerde de benzer hamasi vaatlere sarılmayacağınızın hiçbir garantisi yok. Bu ortamda Kentsel Dönüşüm Başkanlığı için ayrılan bütçeyi tartışmak inanın çok güç, nitekim kentsel dönüşüm sürecini hızlandırmak adına Kentsel Dönüşüm Başkanlığı kuruldu. Sayın Bakanın ifadesiyle tapusu olanların hakları baki kalacaktı. "Dönüşümü Kentsel Dönüşüm Başkanlığına devrederseniz mülki idare amirinin izniyle vatandaşın rızası olmaksızın evine girmek ve onu tahliye etmek mümkün olacaktır." yönündeki ısrarlı uyarılarımızı görmezden geldiniz fakat yasanın mürekkebi kurumadan ne yazık ki haklı çıktık. Bu kış kıyamette İstanbul'da insanlar evlerini koruyabilmek için eylem yaptı. Yasayla Anayasa tarafından güvence altına alınan mülkiyet hakkı ve konut dokunulmazlığını alenen ihlal etmeye başladınız. Bunu Kentsel Dönüşüm Başkanlığı önündeki mali, idari ve hukuki engelleri kaldırarak mağdur durumdaki vatandaşın çalacağı kapıları önceden yüzlerine kapatarak yaptınız. Kısacası, 2012'de getirdiğiniz düzenlemeyle nasıl insanları mağdur ettiyseniz, hüsrana uğrattıysanız şimdi de Kentsel Dönüşüm Başkanlığı eliyle buna devam edecek misiniz? Derdinin çözülmesini bekleyen vatandaş her geçen gün daha da mağdur.

Sayın Bakan, çevre mühendisi bir evlat annesi olarak alanları dışında çalışmak zorunda olan gençlerin neler yaşadığına yakinen şahidim. Ülkemizdeki çevre sorunlarının giderilmesi konusunda Bakanlık bünyesinde çevre mühendislerine daha fazla kadro verilmeli; üniversite mezunu çok sayıda gencimizin beklentisidir. Bu konuda hassasiyet göstermenizi bekliyor, 2024 yılı bütçesinin milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Saygılarımla. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)