GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:40
Tarih:19.12.2023

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SEMA SİLKİN ÜN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor Bakanlığımızın 2024 bütçesi hakkında Gelecek-Saadet Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gencin yaşadığı dönem bir mayın tarlası gibidir, bu tarladan geçerken aslında yara almamak mümkün değildir ama koşullar olumluysa hafif yaralarla, olumsuzsa kolu, bacağı koparan ağır yaralarla geçer o dönem. Ben de ağır yaralı bıraktığımız o gençlerimizden özür dileyerek başlamak istiyorum sözlerime. Hedeflerin bir önceki yılla aynı ya da daha altında olduğu bir gençlik bütçesini konuşacağız hep birlikte. Bu kürsüden gençler adına iktidara kızacağız, Sayın Bakana eleştiriler yönelteceğiz. Gençliğin hâlipürmelalini anlatacağız, iktidar da çıkıp "Dünya, Türkiye, ülkemiz bir toz bulutuydu; biz geldik ve düzeldi her şey." diyecek. Hepimizin gençlere samimi bir özür borcu var ve ben kendi adıma o özrü diliyorum. Bu ülkenin bir siyasetçisi, bir kadın politikacısı olarak gençlerimizden, onlara inşa ettiğimiz bu ülkeden, bu yaralı iklimden dolayı özür diliyorum. İçinde yaşadığımız ülke bir genç için gerçekten çok zor bir ülke. Öyle megakentlerde konfor alanlarından çıkmadan, "Gençliğin sorunları bunlardır." diyerek kendi mikroiktidarını kovalayan sözler de söylemeyeceğim. Herkesin katilini gördüğü bir cinayet işleniyor ama kimse cenaze namazını kılmıyor. Her kim ki "Benim suçum yok." diyorsa en büyük suçu o işliyor.

Gençlerle aramızda seslerini duymak istesek de duyamayacağımız uçurumlar oluşturuldu. Her zaman mahallelerden şikâyet edenler, gençleri mahallelere hapsederek oluşturdu bu duvarları. Gençlere önce "Hangi mahalledensin?" diye soruldu, sonra fırsatlar ve imkânlar o mahallelere göre verildi. Bizim itirazımız var bu düzene, bu ülke gençlerinin çağdaşlarıyla arasına örülen devasa duvarlara, uçurumlara itirazımız var. Sınırın öte yakasında yaptığı işin 10 katını yaparak ama 10 kat daha az kazanmalarına itirazımız var. Yerli ve millî anlayışla gençlerin ülkeye gelen turiste hizmet görevlisi olarak konumlanmasına itirazımız var. Çocuklarını korumak için özel okullara, özel üniversitelere, yurt dışına yollayan, ülkedeki gençleri ise nankörlükle, suçlayanlara itirazımız var. Kendi çocuklarını yüksek duvarlar inşa ederek korurken milletin evlatlarına var olma mücadelesini reva görenlere itirazımız var.

Bu ülkenin çöken ekonomisinin, ideolojik kamplaşmasının bedelini maalesef gençler ödüyor. Bu devasa Bakanlığın bütçeden aldığı pay sadece ama sadece 1,43 oysa 15-24 yaş arasında 13 milyon gencimiz var; 7 milyonu üniversitelerimizde, 4 milyonu örgün eğitimde. Yurtlarda kalanlar iktidarın abartılı rakamlarıyla 950 bin, bu rakama da yurt sayısını azaltarak ama yatak sayısını artırarak ulaştıkları bilgisini not düşmekte fayda var. 450 bin kişi ancak karşılıksız burs alabiliyor. 1 milyonu mezun olduktan sonra, iki yıl sonra faiziyle geri ödemek üzere, bir gelire sahip olamadığındaysa icraya verilecek o 2 bin liralık krediyi alabiliyor, dolar bazında on yıl öncekinin yarısı kadar olan o krediyi. İş bulma ümidini yitiren, ne eğitimde ne istihdamda olan o genç işsizlerimizin oranı yüzde 28,8. Neredeyse her 3 genç arkadaşımızdan birisi işsiz. Yükseköğrenim mezunlarının yüzde 75'i mezun olduktan dört-beş yıl sonra ancak istihdama katılabiliyor. Bizim gençlere çok özür borcumuz var. 15-24 yaş arasındaki 3 gençten birinin ne eğitimde ne de istihdamda olup evde tuttuğumuz, hicap duyulası bir kavram hediye ettiğimiz "ev gençleri"ne özür borcumuz var. Anne babasının vereceği harçlığa muhtaç olup mahcubiyetinden odasından çıkamayan o gençlere özür borcumuz var. Ülkemizi yaşanabilir kılmadığımız için gelecek umutlarını sınırların ötesinde arayan gençlere özür borcumuz var. Başka ülkelerin hastalarını tedavi eden, başka ülkelerin teknolojisine katkı sağlamak zorunda kalan gençlere özür borcumuz var. Yüzde 70'ini iş gücüne dâhil edemediğimiz genç kadın arkadaşlarımıza özür borcumuz var. Yurt imkânına sahip olmadığı için okul kaydını dondurmak zorunda kalan gençlere özür borcumuz var. KYK yurduna yerleşemediği için şanslıysa alacağı kredinin 5 katı kadar barınma maliyetini sırtına yüklediğimiz gençlere özür borcumuz var. Kredi alan öğrenci sayısını artırmamız gerekirken düşürdüğümüz, biçare bıraktığımız o gençlere özür borcumuz var. Holdinglere bir kalemde vergi afları getirirken kredi borçları nedeniyle icra dosyaları açtığınız o gençlere özür borcumuz var. Devletin evinde kendini güvende hissettiremediği, asansör faciasıyla yitirdiğimiz gencimize özür borcumuz var. "Korkuyorsan binme o zaman o asansöre!" diyecek kadar vicdandan yoksun yöneticileri o kurumlara atadığımız için özür borcumuz var. Kaybettikleri arkadaşları için eylem yapan öğrencileri gözaltına alan idarecileri atadığınız için o gençlere özür borcumuz var. Siyasi hırslarla üniversitelerini ellerinden aldığımız gençlere özür borcumuz var. İntihar vakalarının yüzde 35'ine karşılık gelen, yitip giden o gençlere özür borcumuz var. Kendi yarattığınız iklime dönüp yaptığınız operasyonlarla övünürken uyuşturucu yaşının 13'lere indiği okullarda uyuşturucunun tabana yayılmasına göz yumulduğu için o gençlere, çocuklara özür borcumuz var. Bir "tweet" attığı için kolundan tutulup karakola götürdüğünüz, bir hiç uğruna tutuklu yargıladığınız gençlere, çocuklara özür borcunuz var. Cumhurbaşkanına hakareti on binlerce davaya vardırıp eleştiriyi hakaret olarak bellettiğiniz, eleştiri hakkını siyasi suça çevirdiğiniz gençlere özür borcunuz var. Hiçbir suçu olmadığı hâlde cezaevlerini kendilerine mesken kıldığınız o gençlere özür borcumuz var. "Dinini daha iyi öğrensin." diye "Asım'ın nesli" vaadinde bulunduğunuz ama işlediğiniz bütün cürümleri o dinin diliyle maskelediğiniz, dinden soğuttuğunuz, deizmin pençesine ittiğiniz gençlere özür borcunuz var. Bu doğu illerinde yüzde 60'lara varan istihdam sorunu yarattığınız, Meksikalar üzerinden Kanadalara göçe zorladığınız gençlere özür borcumuz var. OHAL zihniyetinin uzantısı KHK'lerle imkânları elinden aldığımız, akranlarıyla aralarında liyakati değil, kayırmacılığı soktuğunuz, binlercesini mülakatzede kıldığınız gençlere özür borcunuz var. Sadece 400 psikologla milyonlarca gencimizin sorununa çözüm olma izansızlığına düştüğünüz için gençlere özür borcumuz var. Yaşadıkları kaygı bozuklukları nedeniyle antidepresan hap satışlarının rekora koştuğu bu dönemin gençlerine özür borcumuz var. Fırsat eşitliğini sağlayamadığımız için illegal örgütlerin ağlarına düşen gençlere özür borcumuz var. Sırtını dayadığı bir iktidar siyasetçisi olmadığı için bitirdiği üniversitelerin, bildiği yabancı dillerin, edindiği diplomaların önemini yitirdiği o gençlere özür borcumuz var. Anne babasına yük olmamak için okul yerine atölyelerde ihtiyarlattığımız o gençlere özür borcumuz var. Sosyal ve siyasal yozlaşmanın faturasını ödettiğimiz gençlere özür borcumuz var. Gençler bu özürleri belki kabul etmeyecekler ama kendimizi affettirmek için işe vakit kaybetmeden başlamalıyız. Kendi başının çaresine bakmak dışında bir gelecek hedefi veremiyorsak yöneticiler olarak sorumlu olduğumuz için önce kendimizden başlamalıyız. İşe, gençlerin ülkeleriyle duygusal bağını yeniden inşa etmekten başlamalıyız.

Hazreti Peygamber insanın kaybetmeden önce kıymetini bilmesi gereken 5 şeyi sayarken "gençlik" diyor, insanın altın çağı gençlik. Bu ülke gençlerin omuzlarında yükseldi, Millî Mücadele onların umutlarıyla zafere dönüştü. Oysa gençler bugün o en zorlu yıllardan daha karamsar. Yurt dışına kapağı atmanın değil vatana dönmenin şükür sebebi olduğu bir iklimi oluşturmaya ihtiyacımız var. Gençleri ülkesinde kalmaya ikna etmek bu ülkenin görevidir. Türkiye'nin sermayesi doğal kaynaklar değil beşerî sermayedir. Yıllar içinde azalıyor olsa da övündüğümüz genç nüfusumuz doğru adımlar atılmazsa en büyük dezavantajımıza dönüşecek, bu ürkütücü olasılık pek de uzak değil üstelik. Şimdi, yeniden inşa için gençlerin en ön safta olmalarına ihtiyacımız var. Gençlere umut dolu başlangıçlar armağan etmek için taşın altına elimizi koyalım ama bizden önce Bakanlık o taşın altına gövdesini koysun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, devam edin.

SEMA SİLKİN ÜN (Devamla) - "Geleceği öldürmek" sözü kötücül, haksız, içinde insanlık suçlarının işlendiği savaşlar için kullanılmaz sadece. Gelecek, liyakati geri plana iten, rantı önceleyen, kötü yönetim politikalarıyla, suistimallerle, kayırmacılıklarla, özgürlükleri törpüleyen, baskıcı siyasetle, velhasıl demokrasi ve hukuk devletinden uzaklaşmakla öldürülür. Bunun en büyük mağduru da gençler olur. Geleceği öldürmeyin, geleceği diriltin. Bunu bu ülkenin evlatları yarın Hakk'ın divanında hesap sormasın diye yapın.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)