GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:40
Tarih:19.12.2023

CHP GRUBU ADINA TAHSİN OCAKLI (Rize) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının bütçe görüşmeleri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulumuzu ve bize sunumu yapan Sayın Bakanlarımızı da saygıyla selamlıyorum.

Önce, bu Meclis çatısı altında birlikte görev yaptığımız Saadet Partisinin çok Kıymetli Milletvekili merhum Hasan Bitmez kardeşimize Allah'tan rahmet diliyorum. Elbette bu Mecliste o elim durumun yaşandığı sıralarda hepimiz buradaydık, birçoğumuz tanığıyız ve bu yaşanan durum karşısında kullanılan sözler hepimizi çok üzdü. Açıkçası, hepimiz birbirimize milletvekilleri olarak beğenmediğimiz yerlerde çeşitli tepkiler gösteriyoruz ve bu, anlaşılabilir bir şey ama burada rahatsızlık geçirdikten sonra onun hakkında AK PARTİ sıralarından çıkan "Allah'ın gazabı böyle olur." cümlesini asla affetmiyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu söyleyen arkadaşları, siz kendiniz, onlar kendilerini ifade etmediği sürece bu aymazlıktan dolayı da hepiniz birden bu sorumluluğa ortak olmuş oluyorsunuz; bunu bilmenizi isterim.

Gençlik politikaları üzerine biraz konuşmak istiyorum. İnsan doğar, bebek olarak doğar ve büyümeye başlar; orada başlıyor zaten sorumluluğumuz. Şimdi, her gün Türkiye'de yaklaşık olarak 2.700 bebek doğuyor arkadaşlar ve doğan bebekler ailelerinin -daha bismillah- geçim derdiyle hemen karşı karşıya kalıyorlar. Bir bebeğin aracıydı, mamasıydı, beziydi bakım maliyetleri her bir aile için aylık ortalama 4 bin liradan aşağı tutmuyor arkadaşlar. 17 milyon kişinin yoksulluğa mahkûm edildiği Türkiye'de, asgari ücretlileri de saydığımızda 40 milyonu bulan Türkiye'de çocuk sahibi olmak, çocuğa bakmak artık kolay değil. Öyle "3 çocuk sahibi olun." falan demek... Bir defa locada gördüğümüz Sayın Cumhurbaşkanının tavsiyesiyle yürümüyor çünkü geçinemiyor insanlar, çünkü bu gelirlerle Türkiye'de bebek büyütmenin karşılığı yok. Bakın, size bir şey söyleyeyim; her ülkenin, tabii, gelişmiş ülkelerin elbette, çocuk bakımıyla ilgili bazı verileri var, şimdi müsaadenizle size bunlardan birkaç örnek vermek istiyorum: Mesela, Almanya'da, sayın milletvekilleri, 6 yaşına kadar çocuklar için 7.044 euro ödeme yapılıyor, 6 ile 12 yaş arasındaki çocuklar için 8.200 euro ödeme yapılıyor ve 12-18 yaş arasındaki çocuklar için de 9.400 avro ödeme yapılıyor ve biliyor musunuz, bunların içine kreş ve okul masrafları da dâhil değil yani bebeğe, çocuğa, gençliğe bakış açısıyla ilgili, dünya ve Türkiye arasındaki, AK PARTİ iktidarı arasındaki perspektif ve anlayışı ortaya koymaya çalışıyorum. Okul çağına geliyorlar çocuklar; okul çağına gelmiş olan çocuklara iktidarınız bir öğün yemek vermeyi beceremedi, bir öğün. Dolayısıyla zaten okul çağına geldikten sonra çocukları ayrıştırmaya başlıyorsunuz. Birincisi, kamu okulları var, özel okullar var. Özel okullarda sizlerin ve size destek olan bir küçük güruh insanın çocukları okuyabiliyor ama bu sıralarda oturan milletvekillerinin çoğunun çocukları Türkiye'de değil, gidip Amerika'da, İngiltere'de eğitim alıyorlar, fırsat eşitsizliğini oturduğunuz yerden zaten yapıyorsunuz; bunu kaldırmanız gerekiyor.

Üniversitelere gelelim... Üniversitelerde hâlâ öğrencilerin barınma sorunları sürüyor, burslar yeterli değil; gençler mutsuz ve gençler ülkeyi terk etmek, ülkeden gitmek için yol arıyorlar. Mezun olup da iş bile bulabilen herkes Türkiye'den kaçmaya çalışıyor; bunlar sizin yarattığınız şeyler. Neden? Çünkü kimse mutlu değil Türkiye'de, çünkü sağlıklı bir yaşam, iyi bir beslenme, sosyalleşme için insanlar kaynak ayıramıyor. Toplum kesimlerinin yüzde 50'si sinemaya gidemiyor, tiyatroya gidemiyor, bir akşam yemeğe çıkacak parayı bulamıyor ve bunların sayısı 40 milyonu buluyor; bu da insanların hem ruh sağlığını hem de beden sağlığını bozan, sizin getirdiğiniz sonuçtur değerli arkadaşlar. Ne yazık ki ülkede görgüsüzce savurganlık ile çaresizce yoksulluğun atbaşı gittiği bir pozisyon var, bir durum yaşanıyor.

Türkiye'yi, mafyanın ve uyuşturucunun âdeta merkezî hâline getirdiniz. İstanbul'da uyuşturucu baronları cirit atıyorlar. O, sizin getirdiğiniz 400 bin dolarla, konut sahibi olabilmek yoluyla ülkeye giriş yapan bir sürü mafya lideri, uyuşturucu çete lideri İstanbul'un her yerini işgal etmiş durumdalar. İşte, İçişleri Bakanlığının "Çeşitli operasyonlar yapıyoruz." deyip de ortaya çıkardığı bu durum, "Şimdiye kadar neredeydi, bunlar niye ortaya çıktı?" diye sorulmasını gerektiriyor.

Millî Eğitim Bakanlığının bütçe sunumu vardı arkadaşlar -bir taraftan süremi kontrol edeyim- bütçe sunumu da çok ilginç bir hâldi. Bakanın kendisinin "STK" dediği tarikatçı ve cemaatçi derneklere kırk dokuz yıllığına kamuya ait olan gayrimenkulleri ücretsiz vermek, öğrencilere bu tarikatların ve cemaatlerin öğretmenlerini gece yarısı sokmak gibi bir karar alarak eğitime, laik eğitime müdahale ediyorsunuz. Dün Bakan şöyle bir şey söyledi, bunu özellikle dikkatinize sunmak istiyorum, dedi ki: "Öğrenci burslarında 30.124 öğrenciye burs verdik. Deprem bölgesinde yapılan konutlarda AFAD'la ilgili, aynı zamanda TOKİ'yle ilgili yaptığımız çalışmalarda da 11.500 konut ihtiyacı olduğunu tespit ettik." Ne güzel tespit! Bu nedir yani tespit etmek bir başarı mı? 30 bin öğrenciye burs vermek başarı mı? Arkadaşlar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi 100 bin öğrenciye burs veriyor, 100 bin öğrenciye. "30 bin öğrenciye burs veriyoruz." diye, siz, burada, geldiniz, Millî Eğitim Bakanlığınızla övünüyorsunuz; bu, yanlış.

Başka bir övünme yolu da yaşanan deprem sonrasında pansiyonların, okulların, evlerin, öğretmenevlerinin depremzedelere açılması. Ne yapacaktınız, açmayacak mıydınız, bunu niye söylüyorsunuz ki yani? Depremle ilgili yapılabilecek bir şey vardır arkadaşlar. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz çıktı, bu kürsüden dedi ki: "Depremle ilgili yapılan harcamalar yatırım kapsamındadır." "Yatırım kapsamındadır." ne demek? Öyle bir şey olamaz. Deprem öncesinde önlem ve tedbir amaçlı yaptığınız yatırımlar ancak bu kapsamda olabilir. Bunun için Türkiye'nin bütçesinden 3 trilyon TL kaynak ayırıyorsunuz ama depremi önleme açısından yapı yaklaşık maliyeti üzerinden yaptığımız güncellemelere göre, bu 3 trilyonun dörtte 1'iyle önlenebilir yatırımı yapabilirdiniz; asıl bunu yapmanız gerekiyor. Bizi bekleyen Marmara depremiyle ilgili hâlâ ne yazık ki yeterince önlem almadınız.

Şimdi, bir soru sormak istiyorum. Şu, tarikatlara, cemaatlere verdiğiniz yurtlar var, yerler var vesaireler var. Sayın Spor Bakanıma bir soru soracağım. Rize'nin Fındıklı ilçesinde -daha evvel de sormuştum bunu- bir tarikat üyesine bir haftalığına bir derneğe orayı bağışladınız, verdiniz. Peki, 29 Ekimde, Cumhuriyet Bayramı'nın tam ortasında, Atatürk'ün konuşulacağı bir televizyon programına iki saatliğine Anıttepe'yi niye vermediniz? Bu, sizin hakkınız mı ya! Mustafa Kemal'in konuşulacağı bir programa nasıl olur da Anıttepe'yi iki saatliğine vermeyerek diğer yerlere verirsiniz? (CHP sıralarından alkışlar) Sizi bu haktan reddediyorum.

Şimdi, özellikle Çevre ve Şehircilik Bakanıma da -sürem bitiyor- müsaadenizle bir iki cümle, izin verirseniz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

TAHSİN OCAKLI (Devamla) - Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanım, bizi bekleyen büyük bir deprem hâlâ önümüzde. Bununla ilgili, bu bütçe görüşmelerinde, öncesinde, sonrasında yapılması gereken bir tane şey var, bunu yapmıyorsunuz. Bakın, Marmara'da yaşanacak olan depremde ülke ekonomisinin yüzde 40'ının kaybolacağını biliyoruz ve -bilimsel veriler- yer bilimciler, inşaat mühendisi olarak ben buradan hepinizi uyarıyoruz: Yakın zamanda İstanbul'u bekleyen deprem için önce önlem alın. Bu, belediyeye atılacak, buradan kaçılacak bir sorumluluk değildir; sonra tarih sizi bundan dolayı yargılar. Tek isteğimiz var; Marmara'da yaşanacak olan depremle ilgili tedbir alın, bu sizin görevinizdir.

Genel Kurulu sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)