GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:38
Tarih:17.12.2023

CHP GRUBU ADINA TÜRKAN ELÇİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Adaleti bulamayan kadınların çocuklarını dizelerimle anarak başlayacağım konuşmama: "Berkin'in, İsmail'in, Cemile'nin, Ceylan'ın gözleri birbirine benzer/Hepsi aynı anadan, aynı aynadan bakar gibi/Biri sokak ortası, diğeri etek kırmızısı, hepsi ötekinin ötesi/Kes, deş, altında bir acı figan/Hepsinin siyahtır derisi/Çocuk nasıl gömülür/Var mıdır özel duası/Bana okusa, birisi, birisi/Ana sütüyle yıkandılar/Ölü yıkayıcının bitmiş sabun kokusu." (CHP ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

Agatha Christie'nin "Doğu Ekspresinde Cinayet" romanında bir dedektif ile bir şüpheli arasında bir sohbet geçer. Zanlının kendisi duygularını dile getirirken "Adalet öyle kutsal bir şeydir ki gerçekleşmeyince insan Tanrı'nın kendisini terk ettiğini sanıyor." der. Acıyla sınanmış kadınları anarak unutulmadıklarını burada tekrardan hatırlatmak isterim. (CHP ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar) Toplumda etnik kökenlerine, dinlerine, mezheplerine, siyasi görüşlerine bakmaksızın ancak acıların ortaklaşılmasıyla barış inşa edilebilir. Toplumsal barışın inşasının gerekliliğini bu kürsüden her zamanki gibi tekrar tekrar dile getireceğiz çünkü parlamentoların sorunların çözümünde farklılıkları ve herkesin hakkını temsil ederek demokrasiyi geliştirme görevleri haizdir. Kadın hakları bağlamında erkeklerin lehine, kadınların aleyhine toplumsal süreçte gelişen hiyerarşik tahakküm ilişkisinin buradan anlatılmaya çalışılması, kadınların maruz kaldığı eşitsizliğe çözüm bulma yönünde politikalar geliştirmesi, parlamenterlerin asli görevleri arasındadır.

Son dönemde, kadınların aktif olarak kamusal alanda bulunmalarına, sosyal hayata katılma becerisini geliştirmek, ekonomik faaliyetlere katılımını sağlayacak politikalar üretmek yerine, kadını aile çatısının altına hapseden politikalar üretilmeye çalışıldığı ayan beyan ortadadır. Buna en yerinde örnek İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesi ve 6284 sayılı Yasa'nın tartışılmaya açılmak istenmesi diyebiliriz. Uzun yıllardan beri kazanılmış hakların ilerlemeden daha çok geriye gideceği yönünde maalesef kuşkularımız var. Buradan da tekrar dile getirmek zorundayız. (CHP sıralarından alkışlar)

Bugün burada, bu kürsüden Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı yerine kadın bakanlığına hitaben bu konuşmayı yapmayı isterdim. (CHP sıralarından alkışlar) Aile bizim için de elbette ki önemlidir. Aile kurumunun bireyin duygusal ve bilişsel yönden gelişimini sağladığı, sevginin, saygının, değerlerin kazanıldığı bir yer olduğu yadsınamaz bir gerçektir, bu hepimizin kabulüdür fakat kadının sadece "aile" kavramıyla ele alınması, başlı başına bir varlık olduğunun inkârı anlamına gelmez mi? "Aile" mefhumunun yüceltilmesinin altındaki sebebe de bakacak olursak sosyal hukuk devleti anlayışı ve kültüründen mahrum olan toplumların yoksulluğun kendilerinden kaynaklı bir problem olduğu yanılgısı yaşarlar. Sefalet içinde yaşayan aileler iktidarlar tarafından bilinçli politikalarla kutsallıkla işlenmiş bir örtüyle örtülmek istenmektedirler. Örtü kaldırıldığında altından, yürütülen yanlış politikaların yansıması olan bir tablo çıkar. Bu tabloda şiddet var, haksızlık var, aile fertlerinin birbirlerinin özgürlüğü üzerinde tahakkümü var; her şeyden en önemlisi acı var, yoksulluk var, açlık var. Toplumun kendi gerçekliğiyle karşılaşmasını engellemek için televizyon ekranının karşısına kitlenmiş, vasıfsız, düşünmeyen, hak bilincinden uzak, kaygılı kadınlar ordusu yaratılmak istenmiştir. Bu güçlü orduyu yaratmanın altında yatan tek sebep, haklarını müzakere edebileceği faaliyet alanlarında bulunan, toplumsal alanda kendi haklarıyla var olduklarını...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Elçi.

TÜRKAN ELÇİ (Devamla) - ...dile getirmeye çalışan ve aynı zamanda iktidarlara, yoksulluğa itiraz eden bir kadın profili yok edilmek istenmektedir. Yılda bir kez de olsa haklarıyla var olduklarını, dayanışma duygusuyla meydanlarda bir araya geldiklerini 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde anlatmaya çalıştıklarında nasıl engellendikleri inkâr edilemez bir gerçektir. Çocuklarının kemiklerinin akıbetini öğrenmek isteyen Cumartesi Annelerinin Anayasa'dan kaynaklı toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının keyfî olarak engellendiği herkesin malumudur. Oysa hiçbir hakkın bireylerin keyfine göre istendiğinde kullandırılan, istenmediğinde izin verilmemesi üzerine tesis edilmediğini bir kez buradan hatırlatıyoruz. Konuşmamızın başında da dile getirdiğimiz gibi toplumsal sorunlara çözüm bulmak, toplumun hak ettiği demokratik dünyayı inşa etmek için politikalar üretmek Parlamentonun görevidir. Bu görevi yerine getirmeye çalışanların "Ey aziz milletim!" tiradıyla başlayan cümleleri ne yazık ki sorunları çözmek için yeterli değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Selamlayın lütfen.

TÜRKAN ELÇİ (Devamla) - Bir milletin kendini aziz hissedebilmesi, başka ülkelerin karşısında utanca boğulmayacağı, temel haklarının gasbedilmeyeceği, karnının tok sırtının pek tutulacağı, onurlu ve adaletin hâkim olduğu bir ülkenin inşasıyla ancak mümkündür. (CHP sıralarından alkışlar) Aksi takdirde "aziz milletimiz" tiradı içi boş belagattan, göz boyayan popülizmden başka bir anlam ifade etmeyecektir. Bu aziz milletin demokrasiye, kendisini özgürce ifade edeceği bir ülkeye, adalete ihtiyacı var. Hakların teslim edilmemesi zulümdür; zira, zulüm hakların teslim edilmemesi demektir bir anlamıyla.

Konuşmamı Selçuklu Veziri Nizamülmülk'ün "Küfr ile belki amma zulm ile paydâr kalmaz memleket." sözüyle bitiriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)