GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:38
Tarih:17.12.2023

DEM PARTİ GRUBU ADINA HALİDE TÜRKOĞLU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bütçesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle başta cezaevlerindeki kadın yoldaşlarımız olmak üzere tüm kadınları ve tüm halklarımızı selamlıyorum.

Bugün Bakanlığa ayrılan bütçenin içeriği biz kadınlar açısından itirazımızı daha fazla yükseltmemizin gerekçesidir. Bu bütçe, iktidarın kadın düşmanı olduğunun bir kez daha tescilidir. Savaşın, rantın, talanın bütçesinin konuşulduğu bu Genel Kurulda ben de "Kadına yönelik şiddete sıfır tolerans." diyen Bakanlığın samimiyetsizliğini bu kürsüden teşhir ediyorum; Komisyon aşamasında Sayın Bakana sorduğumuz sorulara bizzat kendisi tarafından verilen cevaplar üzerinden teşhir edeceğim. Sorumuz şu: "Hangi aileden bahsediyorsunuz?" "Kadınların içinde şiddet gördüğü aileden mi, katledildiği aileden mi bahsediyorsunuz?" diye sormuştuk. "Bu iktidarın lügatinde 'aile içi şiddetle mücadele' diye bir şey yok mu?" diye sormuşuz. Bakanlık "Güçlü Kadın, Güçlü Aile, Güçlü Toplum" cevabıyla kadını bir özne olarak görmeyeceğini alenen beyan etmiştir. Derdinin, aile içi şiddeti önlemek değil, kadını korumak değil; kadınların, içerisinde katledildiği aileyi korumak olduğunu göstermiştir.

Yine, bir diğer cevaba baktığımızda, 6284 sayılı Kanun'u göstererek aile içi şiddetle mücadelenin yasal altyapısını güçlendirdiklerini söylemişler. Doğrudur, 6284 sayılı bir Kanun var bu ülkede, uygulanmayan bir kanun, bizzat bu iktidar tarafından her bir maddesinin parça parça hedef alındığı bir kanun. Bu kanun uygulanıyor olsaydı sadece bu yılın ilk on ayında 253 kadın katledilmezdi, sadece kasım ayında 33 kadın katledildi. Sizin övdüğünüz, güçlendirdiğiniz "Sahip çıkıyoruz." dediğiniz ailelerin içerisinde kasım ayında 23 kadın katledildi. Biz "Kadına yönelik şiddet, kadın yoksulluğu verileri neden paylaşılmıyor?" diye soruyoruz, Bakanlık "Aileye yönelik hizmetlere özen ve önem veriyoruz." diyor, en son verilerin 2014 yılında paylaşıldığını itiraf ediyor, şaka değil arkadaşlar, aile içi şiddet araştırmaları en son 2014 yılında paylaşılmış. Teknolojinin bu kadar geliştiği, demokrasinin "şeffaflık" olarak adlandırıldığı, kodlandığı bu zamanda veri derleme ve yayınlama sıklığı on yıl olarak belirlenmiş diyorlar. Kadınların nasıl şiddet gördüklerini, nasıl katledildiklerini, yoksulluğa, işsizliğe, emek sömürüsüne nasıl maruz bırakıldıklarını saklıyorlar. Bu iktidar, çıkardığı yasalarla, kararnamelerle bunu itiraf etmiştir. Zannedilmesin ki bu veriler gizli kalacak; katledilen, yaşamları çalınan her bir kadının hesabını kadın özgürlük mücadelemize olan inancımızla soracağız. "Katledilen her kadın isyanımızdır." diyerek sizin kadın düşmanlığınız karşısında örgütlülüğümüzü büyüteceğimizden hiç şüpheniz olmasın.

Değerli kadın milletvekili arkadaşlar, erkeklere değil, sadece sizlere ve ekranları başında bizleri izleyen kadınlara sesleniyorum: Ben söylerken utanıyorum, dilim varmıyor, "Eşi ölmüş, hiçbir geliri olmayan kadınlara 1.000 TL veriyoruz." diyorlar. "Ekonomik krizden haberiniz yok mu?" diye soruyoruz. "Ped fiyatlarından, HPV aşısı fiyatlarından haberiniz var mı?" diye soruyoruz, cevap ne? "Şu yardımı, programı, şu projeyi yapıyoruz." diyorlar çünkü "Evet, biz kadınlara 1.000 TL veriyoruz, yetmiyor." demeye sözleri, yüzleri tutmuyor. "Kadın yoksulluğunu, kadın işsizliğini biz derinleştirdik, kadın emeğini yok saydık, biz bu utancın sahibiyiz." demeye dilleri varmamış. Utanın ya, utanın! Bir kez daha uyarıyoruz: Kadınları yardım edecek varlıklar olarak görmenize, normal şartlardaki hakları olan destekleri bir lütufmuş gibi sunmanıza izin vermeyeceğiz. Kadınlar bu toplumun özneleridir, siz kadınlara sadaka verir gibi yaklaşamazsınız. Biz, var olduğumuz sürece bunun mücadelesini vereceğiz; hakkımız olanı, gasbettiklerinizi misliyle alacağız. Mücadele ederek alacağız, örgütlenerek alacağız. Bu iktidarın kadın düşmanı politikaları karşısında "Vazgeçmiyoruz, her yerdeyiz." demeye devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, bu ülkenin en yakıcı sorunlarından biri cezaevleridir diyoruz. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine, tecrit politikalarına dair her bir arkadaşımız derinlikli konuşmalar yaptı. Ben sadece bu Bakanlığı ilgilendiren kısmına dair komisyon aşamasında "Cezaevi kantinlerindeki fiyatlardan haberiniz var mı?" diye, "Bir kadın Bakan olarak cezaevindeki kadınların yaşadığı yoksulluktan, yoksunluktan haberiniz var mı?" diye, "Cezaevinde çocuklarıyla kalmak zorunda kalan anneler çocuklarının ihtiyaçlarını kantin fiyatlarının pahalı olmasından dolayı karşılayamıyor. Haberiniz var mı?" diye sordum. Verilen cevap ise: "Psikososyal destek sağlıyoruz." İşte bu Bakanlığın cezaevlerindeki kadına, çocuğa yaklaşımı budur; ötesi, berisi yok arkadaşlar, bu kadar. "Kantin fiyatlarının düşürülmesi için girişimde bulunacağım." demiyor, "Çocuklu annelerin infazlarının ertelenmesi için girişimde bulunacağım." demiyor, "Çocuklara yönelik farkındalık çalışması yapıyoruz." diyor. Merak etmeyin, biz sizin bu politikalarınızı bulunduğumuz her yerde, yürüttüğümüz farkındalık çalışmalarıyla teşhir etmeye devam edeceğiz. Özgürlük mücadelesi yürüttüğü için cezaevlerinde rehin aldığınız kadın yoldaşlarımızla birlikte bunu yapacağız. Sevgili Sebahat Tuncel'in dediği gibi "Ya bir yol açacağız, ya da bir yol bulacağız."

Sevgili arkadaşlar, işte övünerek Genel Kurula getirdikleri, içinde kadının olmadığı Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bütçesinde, mutfağında olanlar bunlar. Ya, biz "Bu iktidar kadın düşmanı." derken iftira atmıyoruz, olanı söylüyoruz. Sayın Bakan burada, söylediklerimde tek bir yanlış bilgi varsa buyursun, söylesin.

Bir diğer konu, yine, yakın zamanda Sayın Bakan bir açıklama yaptı, "Kadınlar için uzaktan ve esnek çalışma modelleri üzerinden çalışıyoruz." dedi. Modelin içeriğine dair henüz bir bilgi yok ancak bu Bakanlığın bütçesinin hazırlandığı mutfakta yaşananlar, kadın düşmanı politikalar bu yasanın da hiç de masum bir yasa olmayacağını gösteriyor. Yine de bir temennide bulunmak istiyorum, umarım yanılırız, modelin içeriği de paylaşılmamışken birkaç hususa değinerek uyarıda bulunmak istiyorum. Sakın ola sakın kadınlar için esnek çalışma modelini kadınların iş ve ev arasında bir tercih zorunluluğu olduğu varsayımıyla tasarlamaya kalkışmayın, kadınları karşınızda bulursunuz. Model farklı ihtiyaçlara cevap verecek şekilde tasarlanmalıdır. Örneğin kreş hizmeti, bakım hizmeti bu modelle birlikte tasarlanmalıdır çünkü bunların olmadığı bir model kadının güçlenmesi için değil, kadın emeğinin karşılıksız bırakılmasının, kadının ucuz iş gücü olarak görülmesinin esnek yasası olacaktır, kadınların da bariyerine çarpacaktır.

Evet, sevgili arkadaşlar, konu kadına dair çıkarılan yasalar olunca kaygılarımız tavan yapıyor, hele bir de üzerinde tartışılan modelin isminin başında "esnek" diye bir sözcük varsa bizler 1.500 kere düşünmek zorunda kalıyoruz çünkü bu iktidarın kadına yönelik şiddetle mücadelede ne kadar esnek davrandığını cezasızlık politikalarından, derinleşen kadın yoksulluğundan, işsizliğinden biliriz. AKP-MHP erkek iktidarının kadınlara tek vaadi onları yok saymaktır, nesneleştirmektir; buna karşı çıkan kadınları ise susturmaktır, sindirmektir çünkü çıkardığınız her yasayla toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirdiniz. Bakım hizmetini kadınların omuzlarına yükleyerek kadınların yaşamlarından çaldınız. Defalarca "ücretsiz kreş, ücretsiz bakımevleri" dedik, sustunuz. İpek Er'in katili Musa Orhan'ı serbest bırakarak kadın cinayetlerini meşrulaştırdınız. Çocuk istismarının adına "erken yaşta evlilik" diyerek bunu meşrulaştıran yasaları bu ülkenin gündemine siz getirdiniz. Gülistan Doku'yu kaybettirdiniz, aramadınız, "Gülistan Doku nerede?" diyenlere saldırdınız; kadınların kazanılmış haklarına göz diktiniz. Bu iktidar döneminde cemaat yurtlarında çocuk istismarları gerçekleşti. Yine, bu iktidar döneminde kadına yönelik şiddet yüzde 1.400 arttı. Kadınların iradesine kayyum atandı, kadınların kazanılmış hakları gasbedildi, İstanbul Sözleşmesi feshedildi. 25 Kasımlar, 8 Martlar yasaklandı, sokağa çıkan kadınlar erkek devlet şiddetiyle karşı karşıya kaldı. Kadınların bu iktidardan alacağı var. Çalınmış emeğimizi, gasbedilen haklarımızı, yaşamlarımızı geri alacağız.

Değerli arkadaşlar, biz kadınlar bu iktidara güvenmiyoruz, bu Bakanlığa da güvenmiyoruz. Bizler bu toplumun değil, bu iktidarın kadın düşmanı olduğunu çok iyi biliyoruz; cezasızlık politikalarından, kadını eve kapatan, erkeğe bağımlı hâle getiren politikalarından biliyoruz, "Bir kereden bir şey olmaz." diyerek çocuk istismarını meşrulaştırmasından biliyoruz, "Kadın da olsa çocuk da olsa gerekeni yapacağız." sözlerinden biliyoruz, biz burada durumun vahametini ortaya koyarken içinde kadının değil savaşın olduğu bütçelerine methiyeler yağdırmalarından biliyoruz, Agrobay kadın işçilerine yaptıkları işkenceden biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Türkoğlu.

HALİDE TÜRKOĞLU (Devamla) - Ancak siz de şunu çok iyi bilin ki kadınlar susmayacak, sinmeyecek. Kadına yönelik şiddetle mücadele sadece bu iktidara ve bu iktidara bağlı Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına emanet edilemeyecek kadar mühimdir. Kadın bakanlığını kuracak olan da kendi bütçemizi oluşturacak olan da biz kadınlar olacağız. "..."(*) diyerek tüm halklarımızı selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)