| Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 38 |
| Tarih: | 17.12.2023 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA MEHMET KARAMAN (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimiz; hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.
Sözlerime başlarken, salı günü Genel Kurulda hakikatleri haykırmak suretiyle yaptığı konuşma esnasında rahatsızlanarak...
OSMAN ZABUN (Isparta) - Sizin hakikatler, sizin.
MEHMET KARAMAN (Devamla) - ...perşembe günü Hakk'ın rahmetine kavuşan Kocaeli Milletvekilimiz Hasan Bitmez kardeşime Rabb'imizden rahmetler diliyorum; ailesinin, camiamızın ve milletimizin başı sağ olsun.
OSMAN ZABUN (Isparta) - Hangi hakikat?
MEHMET KARAMAN (Devamla) - Tarih, Hasan Bey kardeşimin mazlum bir coğrafyanın hakkını haykırdığını ve Filistin davasını en kalpten savunduğunu yazacaktır.
Kıymetli milletvekilleri, bugün olduğu gibi, en başından beri millî görüş hareketimiz bu saikle hareket edegelmiştir. Bu hareketin devamı için de en önemli unsur eğitimdir; gelecek nesillerimiz için inançlı, ahlaklı ve sağlıklı bir toplum kurmak istiyorsak bunu ancak ve ancak eğitimle mümkün kılacağız. Tüm reformlar eğitimle ayakta kalmıştır; yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'in dahi ilk emrinin "Oku." olması eğitime ne denli önem vermemiz gerektiğinin ispatı niteliğindedir. Ayrıca eğitim, her vatandaşın düşünce ve davranışında yanlışı değil doğruyu, zararlıyı değil faydalıyı, zulmü değil adaleti, kötüyü değil iyiyi seçip millî melekeleri kazandırmaya yönelik planlı, programlı çalışmayı yapmaktır. Millî eğitimde çocuklarımıza bilgi beceri ve ilim yanında, ahlaki, manevi değerleri de vermek zorundayız. Çocuklarımıza helal nedir, haram nedir, namus, iffet nedir, millete hayırlı birer evlat olma yönündeki ahlaki ve manevi değerleri vermemiz gerekiyor. Kardeşlik kavramını en iyi şekilde işlemekle kendisi için istediğini kardeşi için isteyebilecek anlayışı benimsetmek gerekir; ancak böyle bir durumda toplumsal barış, toplumsal kaynaşma gerçekleşebilir.
Değerli arkadaşlarım, bugün ülkemizin yıllardır süren kalkınma problemi varken, yıllardır süren adalet problemi varken, ülkemizin belki de en önemli sorunu olan eğitim ve ahlak problemi varken hazırlanan bütçenin emek sömürüsü temelinde olduğunu ne yazık ki söylemek mecburiyetindeyim zira sadece 2 rakam vereceğim ve bütçenin özeti olacak. İlki, devletin gelirleri, 2024 net bütçe gelirinin yüzde 88'i vergilerden oluşmaktadır; burada fakirden alıp zengine verme bütçesidir bu. 2024 bütçesinde faize ayrılan rakam tam 1 trilyon 254 milyar lira; 2023'e göre yüzde 94 artış sağlanmıştır. Bakınız, sadece şu 2 rakam göstermektedir ki bu bütçe millet düşünülerek değil; millete rağmen rantiyeciler, lobiler, sermaye odakları düşünülerek hazırlanmış bir bütçedir.
Değerli arkadaşlarım, bu saydığımız talepler, ihtiyaçlar nasıl karşılanacak? İşte, burada en önemli husus maddi ve manevi kalkınmadır. Bunu sağlayacak olan nitelikli eğitim, nitelikli iş gücü, nitelikli bir nesildir. Beşikten mezara kadar bilgi tahsil etmek ve ilim öğrenmek de hiç şüphesiz insan olmanın gereğidir. Devletin en önemli görevi ise kalkınmanın devamlılığını sağlayacak bir nesil yetiştirilmesidir, bu da eğitime gerekli yatırımın yapılmasıyla mümkündür.
İktidar olarak her fırsatta gelişmeleri 2002'ye göre kıyaslıyorsunuz, bir kıyası da ben size yapayım. 2002'de Millî Eğitimin bütçedeki payı yüzde 17 iken 2024 bütçesinde bu oran yüzde 9'a gerilemiş, neredeyse yarı yarıya düşmüştür. Faizde ise durum aksine 2002'de 52 milyar lirayken 2024 bütçesinde bu rakam 24 kat artmıştır yani neredeyse Millî Eğitim bütçesine denk hâle gelmiştir. Peki, soruyorum: 1 trilyon 254 milyar liranın faize ayrıldığı bir bütçede "En büyük payı eğitime ayırdık." demek ne kadar gerçekçidir? Aksine, bu ifade belki de milletle alay etmek gibidir.
Eğitimin en temel prensiplerinden biri de sürekliliktir ancak gelin görün ki iktidarınız döneminde 8 kez Millî Eğitim Bakanı değişmiş, 9'uncu Millî Eğitim Bakanımız Yusuf Tekin Bey'dir. Hâliyle, bu döneminizde süreklilikten bahsetmek mümkün olur inşallah diyorum. Eğitim, müşavir ve bakan politikası değildir. Eğitimde başarı için ciddiyet, disiplin ve süreklilik isteyen bir devlet politikası gereklidir. Eğitimdeki yazboz modelinden lütfen artık ayrılın. Eğitimin kalitesi ahlakla, siyasetten uzak, özgür şekilde yükselecektir. Sayın Bakanımızdan da bu özerk alanda bir zihniyetin askeri gibi değil, tüm vatandaşları kucaklayacak ve devlet politikası olacak adımları atması en büyük beklentimizdir.
Evet, bu bahsettiklerim ideal olanlardır ama dönüp kendimize baktığımızda ideallerin çok gerisinde kaldığımız ortadadır. İstediğiniz kadar 2023, 2053, 2071 hedeflerini koyunuz; hedefiniz, yalnızca bu tarihlere ulaşmak mı, yoksa bu tarihlerde o koltuklarda oturmak mı, yoksa ecdadımızın taşıdığı o kutlu sancağı daha yükseklere taşımak mı? Ne yazık ki üzülerek söylüyorum, sayılıp dökülen tarihler o koltukların işgalinden öteye gidemedi. Bakınız, yüz yılı geride bıraktık ancak bu geçen yüz yılın muhasebesi ne ölçüde yapıldı, ne dersler çıkarıldı? İşte, bizler akıp giden zamanda ders çıkarmadıkça, eğitim politikalarına gereken hassasiyeti vermedikçe o idealler bir rakam olmaktan öteye maalesef gidemiyor. Şair Cahit Zarifoğlu'nun dediği gibi: "Zirvesine göz koyduğum dağlara bak/Koşup takıldığım çitlere bak" misali çitlerden öte gidemeyiz. Kıymetli milletvekilleri, bizlerin görevi bu çitleri kaldırmaktır, eğitimin önünü açmaktır, açmadığımız takdirde ise vakıa ortadadır.
OECD tarafından yapılan çalışmalarla eğitim sistemimizin kalitesinin uluslararası ortalamanın altında olduğu da açıkça görülmektedir. Öte yandan lise geçiş sınavı ve üniversite giriş sınavları sonuçları genel bir kalite sorununun yanı sıra okullar arasında da kalite uçurumunu ortaya koymaktadır. Defaatle bu kürsüden söyledim, bir vatandaş devletinin verdiği söze güvenmeyecek de kime güvenecek? Öncelikle verdiğiniz söz tutulsun ve mülakatlar kaldırılsın. Bu vaat sadece sizin değil, tüm partilerin seçim beyannamesinde zaten vardı, ancak iktidar sahibi ve icra makamı olarak "Mülakatları kaldıracağız." diyerek söz verdiniz, o hâlde Cumhurbaşkanımızın bu sözü artık geride kalmasın, lütfen mülakatları kaldırınız. Hâlâ akıbeti meçhul bir sınava hazırlanan gençlere, yıllarını feda etmiş adaylara da bu zulmü reva görmeyin; insanların hayalleriyle oynamak bu kadar kolay değil. "İllaki biz yapacağız." diyorsunuz, buyurun, yetki zaten sizde, gerekeni yapın, biz de size destek olalım diyorum.
Bir diğer husus, 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu garabetidir. Bakınız, bu kanun birçok şey olabilir ama bir meslek kanunu olmaktan çok uzaktır. Hani derler ya "Adı var." bu kanunun da ancak adı var. Amaç, kapsam, yürürlük maddelerini çıkar, 8 maddelik bir mevzuattan bahsediyorum; bozdur bozdur harca. Bu kanunla toplumu yetiştirecek olan değerli öğretmenlerimizin hangi derdine derman bulunabilir; soruyorum sizlere. Öğretmenlerimiz bu kanunun da değiştirilmesini istiyorlar.
Yine, 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu yerine aday öğretmenin yetiştirilmesinden emekliliğine kadar kapsamlı ve kalıcı çözüm sağlayan bir kanun öncelikle çıkarılmalıdır. Meslek kanununda tüm eğitim çalışanlarının görev tanımları net bir şekilde yapılmalı, öğretmen, başöğretmen, uzman öğretmen, müdür yardımcısı, müdür, şube müdürü, müfettiş gibi hizmet sınıfları arasında maaş dengesizliği düzenlenmeli ve tüm hizmet sınıflarının kariyer basamakları 657 sayılı Kanun'da hüküm altına alındığı üzere kariyer ilkesine göre ilerlemeli ve tüm eğitim kademeleri nezdinde şeffaf, rekabete açık, başarıyı ödüllendirme temelli, kariyer ve görevde yükselme sistemine geçilmelidir.
Yapılması gerekenlerden bahsederken yıllardan beri uygulanan ücretli uygulamasına değinmeden de edemeyeceğiz. Mevcut durumda asgari ücretin dahi altında kalan ücretli öğretmen çalıştırma sorununu görmezden gelmemeliyiz, lütfen biraz insaflı olunuz; bu durum doğru bir şey değildir. Bazı verilere göre toplam ücretli öğretmen sayısı 76.485'tir. Millî Eğitim Bakanlığı öğretmen açığını ücretli öğretmen çalıştırarak kapatma yerine atanmayı bekleyen yüz binlerce öğretmenimize kadro vermelidir. Öğretmenlerimizin kurumsal ve toplumsal niteliği ve saygınlığı artırılmalıdır. Günü kurtaracak tutumla birlikte bu sorunlar çözülemez. Sayıştay raporuna göre ülkemizde 150 bine yakın öğretmen açığı bulunurken atama bekleyen 460 bin öğretmen -bir diğer deyiş ise bu öğretmenler 700 bin civarında olabilir- sırasını beklemektedir. İktidarın yıllardır verdiği sözler maalesef havada kalmakta ve öğretmen açığı da hâlâ devam etmektedir.
Biz, fedakâr öğretmen adaylarını, öğrencilerinden ayrı bırakmanıza karşıyız. Yoksulluk sınırının altında kalan öğretmen maaşına karşıyız. Hele ki özel sektörde çalışan öğretmenlerimizin kapitalist piyasa koşullarına ve işverenin insafına bırakılmasına da karşıyız. Soruyorum sizlere: Öğretmenlerimiz cehaletle mi savaşacak geçim derdiyle mi? Toplumu yetiştirecek değerli öğretmenlerimize bunu reva görmeyin ve öğretmenlik mesleğini, onurunu ayaklar altına almayın. Evet, nitelik arayın ama hakkını da verin. İhtisas akademileri neden bir nesil yetiştiren Millî Eğitimin uhdesinde yok? Bizim fedakâr öğretmenlerimiz bu tip yarışa ve gayrete her zaman hazırlar, yeter ki adil olun, adil olun, adil olun.
Aday öğretmenlerin de oryantasyonu sağlıklı bir şekilde sağlanmalıdır. Uzman ve başöğretmenler başta olmak üzere tecrübeli öğretmenler, kuruma atanan aday öğretmenlere rehberlik yapabilmelidir. Aday öğretmenlere atandığı bölgeyle ilgili çevre uyum eğitimleri verilmelidir. Eğitim fakültelerinde okuyan son sınıf öğrencilerine bir yıl staj zorunluluğu getirilmelidir. Staj yapan, eğitim fakültelerinde okuyan son sınıf öğrencileri Sosyal Güvenlik Kurumunun kapsamına alınmalı ve stajyerlere asgari ücretin belli bir oranında ücret ödenmelidir.
Bir diğer mesele de zorunlu eğitim ve mesleki eğitime gereken önemin verilmemesi. Allah aşkına, nedir bu on iki yıllık zorunlu eğitim? Gençler yalnızca temel eğitim mi almak zorunda? Bir genç, mesleki anlamda kendini geliştirmek isteyemez mi? Bu sayede topluma katkı sağlayamaz mı? Neyi dayatıyorsunuz ve genç dimağları hapsediyorsunuz?
Ülkemizin ikinci kademe eleman ihtiyacı ortadayken, öyleyse mesleki eğitim niçin güçlendirilmiyor? Erken yaşta meslek sahibi olmak isteyen gençlerin önü açılmalı ve zorunlu eğitim süresi azaltılmalıdır. Bu durum, sosyolojik, psikolojik, ekonomik ve birçok alanda ülkemizi kalkındıracak da bir adım olacaktır. Sanayilerimizde bu kadar istihdam açığı olduğu hâlde, bilinmekteyken neden hedef oran düşük tutulmakta ve neden artırılması için bir çalışma öngörülmemektedir?
Artık "Üniversite okumaya mecbursun." algısı ortadan kaldırılmalıdır. Çünkü bir kesim gencimiz, üniversite sınavından ve üniversite diplomasından beklediğini alamadığı için maalesef hayattan kopmaktadır. Üniversite sınavına girene kadar on iki yıl zorunlu eğitimle vakit kaybetmeleri yetmiyormuş gibi, yetenekli ve topluma katkı sağlayacak birçok genç, üniversite eğitimini tamamlasa dahi hayata sıfır noktasından başlamaktadır. Sonucunda ise 1 milyon 79 bin üniversite mezunu işsizler ordusuna katılmaktadır. O hâlde, bu kabullenme ve inattan vazgeçip erken yaşta mesleki beceri kazanmaları için gençlerin önleri açılmalı, zorunlu eğitim süresi düşürülmeli ve yetenek, kurs, sertifika, meslek eğitimi esaslı kazanımlar sağlanmalıdır. Toplum barışında, istihdam, en az eğitim, ahlak kadar önemli olmanın yanında ülkemizin de kalkınma değerini artırmanın en önemli araçlarındandır.
Kıymetli milletvekilleri, aslan yattığı yerden belli olur. Birçok okulumuzda sosyal donatı alanlarının eksikliği, çok katlı oluşları ve okul başına öğrenci sayılarının fazla olması gibi fiziki şartlarını iyileştirilmesi gerekmektedir ve eğitim ortamının temizliği sağlanmalıdır. Okullarımız yetersiz bütçeler sebebiyle ihtiyacı kadar yardımcı personel ve güvenlik personelini sürekli olarak istihdam edememektedir. Bu durum düzeltilmeli ve sürekli istihdam sağlanmalıdır.
Önemli olan nicelik değil, niteliktir. Bir eğitimin her aşamasında olduğu gibi üniversitelerimizde de böyledir. Üniversitelere ayrılan AR-GE payı yükseltilmelidir. İleri teknoloji, dijital teknolojiler, yapay zekâ, yazılım AR-GE'leriyle ilgili akademik çalışmalar proje bazlı desteklenmeli, bölüm ve fakültelerin bu çerçevede güncellenmesi teşvik edilmelidir.
Bugün ülkemiz ciddi bir beyin göçü ve nitelikli yetişmiş insan göçüyle karşı karşıyadır. TÜİK verilerine göre 2021'de 103 bin, 2022'de de 139.531 kişi ülkeyi terk etmiş. Gidenlerin yaş aralıklarına baktığınız zaman 25-29 yaş arasındaki gençlerimizden oluşmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Karaman.
MEHMET KARAMAN (Devamla) - Buna sebep, hem akademik hem profesyonel istihdam ve imkânların yetersiz kalması ve günden güne kalitesinin düşmesidir. Bu konuda da ciddi bir çalışma yapılmasını öngörmekteyiz.
Kıymetli milletvekilleri, bizim bir derdimiz var: Emanet aldığımız bu koltukları ahlaklı, millî ve manevi değerlerine bağlı, vatansever bir nesle teslim etmek. Bu neslin de bu sorumlulukları başarılı bir şekilde üstlenebilmesi ancak ve ancak millî ve akılcı bir eğitimden geçer. İnanıyorum ki bu sayede ülkemiz refaha erecek ve saadete kavuşacaktır.
Hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. Allah'a emanet olun. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)