| Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 14.12.2023 |
HEDEP GRUBU ADINA CELAL FIRAT (İstanbul) - Sayın Başkan, ekranları başında bizleri izleyen tüm canlarımızı aşkı muhabbetle selamlıyorum.
İnancımıza, yaşam şeklimize ve yaşadığımız coğrafyaya düşman, kindar zihniyetiniz, eşit yurttaşlık hakkımızı devşirdiği vicdanlar üzerinde ya da "hınzır" paşalar yoluyla yok saymaya devam ediyor. Sizler adaleti kendi din ve ahlaki değerleriniz üzerinde inşa ederek tarihsel gerçekleri saklayamazsınız, biz Alevi toplumunu da kandıramazsınız diyoruz. Bireysel özgürlüğün ne olduğunu bir kez daha burada hatırlatmak istiyorum: Bu özgürlük, bir vatandaşın yasal, siyasal kimlik boyutunu besleyen farklı ya da örtüşen aidiyet hislerinin pratikte devlet tarafından gördüğü saygıyı ifade eder. Peki, siz, Alevi toplumunun inancına, değerlerine saygı gösteriyor musunuz? Hayır, duymuyorsunuz. Bu anlayışınız Selçuklu, Osmanlı ve ne yazık ki günümüz cumhuriyetinde "zimmetli vatandaş" anlayışının bir tezahürüdür. Bu anlayış, Alevilerin inançlarından vazgeçerek cemaat, tebaa ya da grup olarak kalmasını, vatandaşlık aidiyetlerinin de Sünni kimliğe hizmet derecesinde olmasını isteyen bir anlayıştır.
1924 yılında çıkarılan Tekke ve Zaviyeler Kanunu'nda benzer yasa ve kanunlarla cemlerimizi, inancımızı tamamen yasakladınız. Ocak pirlerimize "üfürükçü" damgası vuruldu. Toplumumuz insanlık dışı iftiralara maruz bırakıldı. Devletin ve sizin siyasi kaygılarınızın suçlusu sayıldık. Bizi, güvenlik sorunu olarak gördüğünüzden, Koçgiri, Dersim, Kırıkhan, Malatya, Ortaca, Maraş, Çorum, Sivas ve Gazi'de katlettiniz. Evlerimizi işaretlediniz, nefret suçlarına maruz bıraktınız. İnançsal, tarihsel, kültürel değerlerimizin hepsini talan ettiniz.
Değerli milletvekilleri, Alevilerden vergi adı altında karşılıksız para alan devlet, bu parayı gelir dağılımını kontrol etmek amacıyla aldığını beyan ediyor. Ancak harcamaları, finansı taraflı yaparak vergilerimizi Sünni vatandaşlarımızın dinî gereksinimleri için rahatça ve helalmiş gibi kullanıyor. İşte, bu haksızlığa karşı Alevi toplumunun siyasallaşmasının dinamiklerinde, kimlik ve tanınma taleplerinin merkezinde cemevlerinin, inançsal haklarının mücadelesi vardır. Geldiğimiz süreçte devletin cemevlerimizi yok sayarak kendisine ideolojik açıdan bağımlı bir toplum yaratma özlemini acı bir şekilde görüyoruz; bu nedenledir ki Alevilerin ibadet merkezlerini ticarethane olarak görüyor, onları mali sıkıntılar içerisinde hapsetmeye gayret ediyor.
Şimdi, size birkaç kelam söyleyip, düşünmenizi istediğim birkaç şey var. Bu coğrafya, kültür, uygarlık, inanç dâhil tüm sanatsal uğraşlar ve sevginin oluşup olgunlaştığı topraklardır. Kadim uygarlıkların ortak değerlerini yani insana, doğaya, bilgiye, sevgiye dair ne varsa hepsini tüketen bu Hükûmet ötekileştirdiklerinin değerlerine göz koymaktan çekinmemektedir.
Size bir hatırlatma daha yapmak istiyorum. UNESCO'nun Alevi-Bektaşi inancının dünyada az bulunur bir yaşam felsefesi ve inanç öğretisi olduğunu kabul ettiği Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli'yi anma etkinliklerine Kültür Bakanlığı el koyarak pirimizin tasvirinde yer alan ceylan ile aslanı çıkardı, devlet eliyle ikiyüzlülüğünü ispatladı. Kültür Bakanlığı bu anma etkinliklerinden elini çekmelidir. Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı ve bir gece kararnamesiyle kurulan Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, Hükûmetin eliyle, Alevi toplumunun inancını tanımlama cesaretini göstermiştir. Alevilerin inançsal değerlerini, tarihsel kişiliklerini bir gecede kültürel varlık olarak ilan etmiş, dolayısıyla ayrılacak bütçe de ancak Alevileri asimile etmeye yönelik kullanılacaktır. Aleviliği tanımıyorsunuz, insan haklarına, mahkeme kararlarına uymuyorsunuz. Milyonlarca Alevi'nin ve kurumların sesine kulaklarınızı kapatıyorsunuz. Sonra da Bakanlığın bünyesinde Başkanlık oluşturuyorsunuz. İnsaf, aklımızla dalga geçmeyin diyoruz. İnsan sormadan edemiyor, elinizi bir vicdanınıza koyun lütfen. Siz bir Alevi yurttaşı olarak bu ülkede yaşasaydınız ne yapardınız? Ya da "Devlet bizi tanısın." demez misiniz? Ne hikmetse Alevi toplumunun devamlı dile getirdiği, hatta iktidarın organize ettiği Alevi çalıştayları sürecinde ortaklaşılan 9-10 tane temel talebe ilişkin hiçbir gelişme yok. O talep çok netti: "Cemevleri bizim ibadethanemizdir." İşte o yüzden diyoruz ki: Siz samimi değilsiniz. Tanımadığınız cemevlerini ve dedelerini kendinize bağlamak istiyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, Alevilik sadece bir kültürel öge midir ki Kültür Bakanlığına bağlı olsun? Ulu ozanımız Nesimi'miz "Bende sığar iki cihan,/Ben bu cihana sığmazam,/Cevheri lamekân benim,/Kevnü mekâna sığmazam." derken Aleviliği bir müdürlüğe, bir bakanlığa nasıl sığdıracaksınız? Ocak dedelerimiz sadece taliplerine, ocaklarına karşı sorumludur. Bin yılı aşkın tarihimizde hiçbir şekilde kimsenin memuru olmamışlardır. Bakanlık şimdi pirlerimize maaş bağlayarak memur muamelesi yapmaktadır. Aleviliğin kendi iç işleyişi özgündür, sevgi dili ve rızalıkladır. Atamayla, maaş, makam, mevkiyle dede atanmaz. Bunun asla kabul etmiyoruz. Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığına Alevilerin rızalığı yoktur. Alevilik bu Bakanlığa da Başkanlığa da sığmaz diyoruz. Kayyumluğu da asla kabul etmez.
Biz diyoruz ki: Önce AİHM'in yargı kararlarına uyun, gereklerini yapın; cemevlerini ibadethane olarak tanıyın diyoruz. Ocaklarımızı, cemevlerimizi, kurumlarımızı muhatap alın diyoruz. Burada Sayın Bakana soruyorum: Bakanlığın bünyesinde herhangi bir din, inanç veya mezhebe bağlı bir daire başkanlığı var mıdır? İşte Aleviliğe verdiğiniz değer budur diyorum. Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesinde Alevi toplumuna ait kültürel değerler, kutsal mekânlar, dergâhlar vardır. Bu anlamda, inanç merkezlerimizden Hacı Bektaş Veli Dergâhı ivedi bir şekilde Alevilere tahsis edilmeli, verilmelidir.
Değerli milletvekilleri, Madımak hafıza ve utanç müzesi olarak ne zaman tanınacak? Buradan soruyorum. 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas Madımak'ta 35 canımız yakılarak katledildi. Alevi toplumu ve kurumlarının yıllarca talep ettiği "Madımak hafıza ve utanç müzesi" talebi neden görmezden geliniyor? Bu dava da insanlık davası olarak yüreklerimizde yerini almıştır.
Alevi coğrafyasında ziyaretgâhlarımızdan ellerinizi çekin diyoruz. Malatya'nın Hekimhan ilçesinden Sivas'ın Kangal ilçesine doğru olan hatta büyük bir maden arama, işletme faaliyetleri yapılmaktadır. Bu hattaki Alevi köyleri, Hacım Sultan Ocağı, 12 Kardeş Ocağı ile Vaylo Dede ve Salih Dede ziyaretgâhları büyük bir tehdit ve tehlikeyle karşı karşıyadır. Adıyaman'da yüz elli yıllık Üryan Hızır Ocağı evi rastgele bir şekilde yıkılarak moloz muamelesi yapılmıştır. Depremde zarar gören Ulu Baba, Mahmut Ensari gibi ziyaretlerin mekânları tümden görmezden gelindi. Yine, zarar gören cemevi binalarımız kendi hâllerine terk edilmiş vaziyettedir.
Değerli milletvekilleri, iktidar "Allah'ın lütfu" dediği darbe girişimiyle çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle toplam 178 basın-yayın kurulu ve basın yayın kurumunu kapattı. Bunlar arasında Alevilerin kanalları olan TV10 ve Yol TV televizyon kanalları da kapatıldı. Bunlar tamamen, Alevi geleneklerini, itikadi inançlarını özgürce, her platformda ifade eden kurumlardı; cemlerimizi, gelenek göreneklerimizi, itikadi inançlarımızı gür bir şekilde söylüyorlardı; bizler köylerimizden metropol kentlere geldiğimizde, metropol kentlerdeki, Avrupa'daki canlarımızla buluşturan mekânlardı ama geçen yıl Anayasa Mahkemesi ilgili KHK'yi iptal etti. Bu haksızlığı ne zaman giderecek, lisansı iptal edilen televizyonları ne zaman iade edecek, kanal çalışanlarının zararlarını nasıl tazmin edeceksiniz?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken başta Alevilerin ve Türkiye'de yaşayan tüm inançların, tüm kimliklerin kendilerini özgürce ifade edebileceği, eşit haklara sahip olabileceği, barış içinde yaşayacağımız, demokratik bir anayasaya olan inancımızı burada bir daha dillendirmek istiyorum. Aleviler bu topraklarda vardır, Alevilik haktır diyoruz. Biz kimsenin itikadi inancından dolayı ötekileştirilmesini asla kabul etmiyoruz. O anlamda, ilgili herkesi elini vicdanına koyarak Alevi toplumunun sorunlarını çözmeye davet ediyorum. Bu, Meclisin büyük bir sorumluluğudur.
Hepinizi Hak aşkıyla selamlıyorum; Ali baş, boz atlı Hızır yoldaşınız olsun.
Aşk ile. (HEDEP sıralarından alkışlar)