Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 31 |
Tarih: | 07.12.2023 |
ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Genel Kurul; sizleri ve değerli halklarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 27 Kasım günü yüzlerce siyasi tutsak bir açlık grevine başladı. Mahpuslar, Sayın Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan ağır tecridin kaldırılması ve Kürt meselesinin demokratik, barış temelli çözümü gibi en insani talepleri dile getiriyor. Çözüm üretme gücünü yitirmiş düzen, mahpusları hapishanelerin bütün ağır şartları içerisinde açlık grevine itiyor. Derinleştirilen hukuksuzluk mahpusların koşullarını gün geçtikçe daha da ağırlaştırıyor. Kürt meselesi ve İmralı tecrit sistemi, hukuk ve demokrasinin kilit noktasıdır. Özgürlük ve eşitliği bu alanda aramayan hiçbir yaklaşımın başarı şansı da yoktur. İmralı tecrit sistemine ve bu karanlığa gözünüzü kapatıp samimi bir demokrasi iddiasında olamazsınız, aydınlık bir gelecekten de söz edemezsiniz. Bu, ya perspektif yoksunluğudur ya da çözümsüzlükte bir çıkar arayışıdır. Bugün infaz rejiminin norm ve uygulaması Türkiye'de genel hukukun kaba bir yansımasıdır. Bu Mecliste vekillerimize yapılan siyasi kırım operasyonu ve Kürt illerinde uygulanan kayyum gasbı hapishanelerde işkence ve tecrit şeklinde cisimleşiyor.
Değerli milletvekilleri, açlık grevinin en haklı ve meşru taleplerine kulak tıkayanlar bilsin ki bu despotizm cenderesi herkesi içine alacaktır. Neden mi? Çünkü mevcut hukuk uygulaması adaletle bağını yitireli yıllar oldu. Siyasi pervasızlığın ve ölçü tanımazlığın sınırı var mıdır sanıyorsunuz? Artık bir ölçüt yok. Tepede konumlanan egemen ve onun vücut bulmuş hâli olarak "Leviathan" düzeni, en ufak hak ve demokrasi talebini dahi yutmaya can atmaktadır. Bugün hukuk düzeninin yöneldiği amaç nedir biliyor musunuz? Hukuk dışı alanı belirlemek. İktidarın söylemine onay vermeyen her yapı ve özne bu hukuk dışı alana itilerek şeytanlaştırıyor, terörist ilan ediliyor ya da "millî beka" söylemi karşısında susmaya zorlanıyor. George Orwell'ın despotik dünyasındayız artık. Ne diyordu: "Hiçbir şey yasa dışı değildi çünkü artık yasa diye bir şey yoktu." İktidarın demokratik talepleri boğmak için kullandığı bir kementtir bugün hukuk, bütün hak ve demokrasi araçlarının lağvedildiği alandır. İşte, Türkiye'de hukukun hüviyeti ve adalet tablosu bundan ibarettir. Bunu her an deneyimleyen siyasi tutsaklar açlık grevini tek çözüm olarak görüyorlar. Bugün Türkiye'de infaz rejimi pozitif normların dışında konumlandırılmış ve ceza hukuku ilkeleriyle bağını tümden yitirmiştir. Tutsaklar üzerinde bir tedip ve disiplin sistemi olarak düzenin makbul bireyini yaratma ya da tecritle sosyal ölüme mahkûm etmeye göre kurgulanmış bir işkence rejimidir. İmralı'da başlatılarak bütün hapishanelerde yaygınlaştırılan hukuksuzluk rejimi bütün Türkiye'yi sarmış hâldedir.
Kürt meselesinde çözümsüzlük Türkiye'nin ekonomik ve siyasi çıkmazının da ana sebebidir. Halkların kaynaklarının aktarıldığı savaş ekonomisi ve siyasi çıkmaz bütün toplumsal yaşamı felç etmiş hâldedir. Siyasi tutsakların demokratik ve barışçıl çözüm talebi bütün bu sorunların da reçetesidir. Bu sebeple, verilen mücadelenin yalnızca İmralı karanlığına karşı olduğu sanılmamalıdır, bu yanılgıya düşülmemelidir. Tecridin karanlık atmosferinin delinmesi bütün halkların yeniden nefes almasının yolunu da açacaktır. Demokratik bir adil yaşam için, barış için tüm koşullar zorlanmalıdır. Bu hukuksuz sisteme karşı onur mücadelesi veren siyasi tutsakların taleplerini görmezden gelmek Türkiye'de kalıcı çözümsüzlük ısrarıyla özdeştir. Bizim açımızdan diyalektik çok berrak: Ya samimiyet ya onurlu yaşam! Biz onurlu yaşam yolunda olmaya devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (HEDEP sıralarından alkışlar)