Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Burkina Faso Hükümeti Arasında Havacılık Hizmetleri Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 27 |
Tarih: | 29.11.2023 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir uluslararası sözleşme üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, konuşmama başlamadan önce, bugünkü konuşmamda söylediğim gibi, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerine ve grubuna teşekkür ediyorum. Niçin teşekkür ediyorum? Şundan dolayı... Meclis tatile girmişti; İç Tüzük'ün "En fazla üç ay tatil yapar." kısmını değerlendirerek bir teamül hâline getirmişiz ve üç ay tatile çıkmışız. Peki, bu memurlar, emekliler, esnaflar üç ay tatil mi yapıyorlar? Memurların tatili ilk on yıla kadar yirmi gün, sonra da bir aylık bir tatilleri var. Bu parlamento Türkiye'yi çok zengin yapmış, özgür yapmış, mutlu yapmış da ondan dolayı mı üç ay tatili hak etmiş? Üç aylık tatil esnasında Cumhuriyet Halk Partisi Grubuyla beraber ve aynı zamanda DEVA Partisi, Saadet Partisi-Gelecek Partisi Grubu, Demokrat Parti ve İYİ Parti'yle birlikte olağanüstü toplantıya çağırdık Parlamentoyu. Dışarıda beklediniz. Niçin olağanüstü toplantıya çağırdık? Bir yandan bu, motorlu taşıtlar vergisini 4'e çıkarmış olmanız ve de motorlu taşıtlar vergisi ve yapmış olduğunuz enflasyonun çok çok üstündeki zamlar nedeniyle çağırdık ve siz dışarıda beklediniz ve beklediniz ki "Burada 200 kişi olmasın ve eğer olmazsa da Parlamento tekrar tatile çıksın." Ama gönül isterdi ki siz, çıkartmış olduğunuz motorlu taşıtlar vergisini, yapmış olduğunuz zamları çok rahat bir şekilde gelip burada anlatsaydınız "Girdik içeriye. Bizim yaptıklarımız doğrudur, enflasyonun altındadır." diyebilseydiniz ama demediniz. Neyse, biz buraya geldik ve konuşma hakkı elde ettik ve dedik ki: "Gelin bu zamları geri alın." Aynı zamanda da şöyle bir çağrıda bulunduk sizlere "Memurlara yapmış olduğunuz seyyanen zammı emeklilere de verin." dedik ama dinlemediniz bizi. Ardından da Sayın Cumhurbaşkanı şöyle seslendi: "Emeklilerimizin serzenişlerini, şikâyetlerini duyuyoruz ve biliyoruz." Ardından da yine biz burada çıktık ve söyledik; "'Bir 5 bin lira zam yapacağız bu kişilere bir defaya mahsus olmak üzere.' dediniz, gelin bunu yedi aya şamil edin aynen memurlar gibi yapın." dedik. Yine dinlemediniz ve de bizim önergelerimizi reddettiniz, grup önerilerimizi reddettiniz. Bununla ilgili olarak, kanun geldiği zamanki değişiklik önergelerimizi de reddettiniz. Ardından siz dediniz ki: "Dul, yetim ve gazilerin maaşlarına oransal olarak yardım yapacağız." Onlar da 2.500 lira ile 3.750 lira arasında bir rakamdı ve ardından bununla ilgili de söyledik: "Yapmayın, bunlara da verin 5 bin lirayı. Mademki ekonomimiz pik yapmıştır, bunlara da bir 5 bin lira veriniz." Bakın, 5 bin lira. Ne alınabilir buna da? Bir evin hemen hemen bir aylık mutfak ihtiyacını karşılamaz bile. Bugün pazara gittiğiniz zaman 1.500 liraya fileniz dolmaz, dolduramazsınız filenizi alışverişe gitseniz. Demek ki bir aylık bir alışverişte bir evin normal mutfak ihtiyaçlarının bile karşılığı değil. Yapmadınız, yine dinlemediniz aynı şekilde.
"Çalışanlara vermeyeceğiz." dediniz. "Gelin, çalışanlara da verin." dedik, hatta burada, biz, maddeye değişiklik önergesi verdik. Ne dedik? "Ek göstergesi yüksek olanlara, milletvekillerine vermeyin." dedik ve ardından da şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki: "Arkadaşlarıma talimat verdim, çalışanlara da vereceğiz." O sırada ne çıktı? "ÇKS'ye kayıtlı olanlara da vermeyeceğiz." dediniz. Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıtlı olanlar... Niye? Covid sürecinde bu insanlar tarlalarına gitmeleri, oradaki ineklerini, öküzlerini, hayvanlarını beslemek adına gitmeleri gerekiyor; izin vermiyorsunuz, ÇKS'ye kayıtlı oldular, 250 lira aidat vererek ÇKS'ye kayıt oldular. Ardından da bu insanlar bu kayıt sisteminden çıkmadıkları için -çıkmıyorlar, yine hayvanları beslemek için, burada 250 lira kadar da devletten, Hükûmetten yardım alıyorlar, bu nedenle- bu insanlara da vermediniz. Ziraat odalarına ve de esnaf odalarına kayıtlı olanlar daha sonra dükkânlarını kapattılarsa iflas ettilerse veya artık çalışmak istemiyorlarsa sistem, sizin bürokratlarınız çok iyi çalışmadığı için de bunları kayıttan düşmedi "Bunlara da yardım yapmıyoruz, bu 5 bin lirayı bunlara da vermiyoruz." dediniz. Sayın Cumhurbaşkanı ardından dedi ki: "Çalışanlar dâhil olmak üzere bunlara da vereceğiz. Talimat veriyorum."
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) - Düzeltildi.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Doğru mudur?
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) - Düzeltildi.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - "Düzeltildi." Kim düzeltti? Daha düzeltilmedi, ne zaman düzeltilecek? Parlamentodan geçtikten sonra düzeltilecek Sayın Bakan, Parlamentodan geçecek. Sayın Cumhurbaşkanının sözlerini siz talimat gibi değerlendirebilirsiniz. Belki de vicdan sahibi insanlar der ki: "Yok canım, burada aynı zamanda dul ve yetimler var, gaziler var, onlara da 5 bin lira verelim ama vermedik. Bununla ilgili 'hayır' oyu vereceğim." Alışmışsınız, yasama, yürütme ve yargıyı bir arada düşündüğünüz için "Evet, düzeltildi." diyorsunuz, düzeltilmedi daha. Bu Parlamento çok önemli, bu yüzyıllık bir Parlamento, çok önemli şeyler yapıyor ve bundan sonra da yapacak, her ne kadar Cumhurbaşkanlığı sisteminde bunu yapmamış olsanız bile. Ama teşekkür ediyorum sizlere; muhalefetin, bizim grup önerilerimizi reddediyorsunuz, sizlere teşekkür ediyorum; kanun tekliflerimizi komisyonda reddediyorsunuz, sizlere teşekkür ediyorum; kanunlarla ilgili madde değişikliklerimize, buradaki önergelere ret oyu veriyorsunuz ama ilk defa olarak, arkadan bizi dinlediğinizi, kulak verdiğinizi görüyoruz. Bizim sözlerimize evet, yazılı şeylere, yazılara dikkat etmiyorsunuz ama sözlü olarak demek ki arka planda "Bu muhalefet doğruyu söylüyormuş, o zaman doğruyu yapalım." diyorsunuz. Bu doğruyu yapmak "Hakikaten yanlışı yaptık da onun için düzeltiyoruz." değil, seçim arifesinde, bir noktada, emeklilere karşı "Size yanlış yaptık, bu yanlışı düzeltiyoruz ve gelin, bize oy verin." mesajıdır. Yetmez; 5 bin lira değil, -memurlara 8.500 lira seyyanen zam yaptınız- bu 5 bin lirayı 7'yle çarpın, 35 bin lira da borcunuz var. Ben buradan emeklilere sesleniyorum, 15 milyon 750 bin emekli var Türkiye'de. Bu rakamlar da tam olarak belli değil. Burada, bir yandan sosyal güvenlik sistemi "15 milyon 250 bin" diyor, sendikalar, başkaları "15 milyon 750 bin" diyor, birileri "12 milyon bilmem kaç bin" diyor; bunlarda da rakamlar belli değil; aynen TÜİK'in TOKİ'yle ilgili verdiği rakamlar, TOKİ'nin vermiş olduğu rakamlar, Sayın Erdoğan'ın verdiği rakamlar birbirlerinden çok farklı. Böyle bir devlet kurumu olabilir mi Allah aşkına ya? Bunların hepsini doğru bir şekilde tanımlamanız gerekiyordu.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz bir yandan doğal afetlerle sarsılırken bir diğer yandan terörün sebep olduğu çok ciddi sosyal problemlerimiz var bizim. Bununla ilgili olarak da şunu söylemek isterim: Bir yandan sel felaketleri; bakın, tedbir almıyorsunuz. Kastamonu Bozkurt'ta sel felaketi oldu, geçen sene oldu ve bu sel felaketinden sonra Sayın Cumhurbaşkanı şunları söyledi; "Efendim, burada sel felaketi bir noktada kaderdir." Ya, affedersiniz, beni bağışlayın, burada dere yataklarına ev yapılmasının sorumlusu kim, kim burada sorumlu belediye Başkanı mı? Eğer oysa belediye Başkanı hakkında işlem yapalım. Kim burada sorumlu, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı mı, Çevre, Şehircilik İl Müdürlüğü mü Allah aşkına? Bununla ilgili ona işlem yapalım ama burayla ilgili geldiği zaman kader oluyor. Burada İzmir Belediyesiyle ilgili veya Manisa'da, Muğla'da yangınlar olduğu zaman, Muğla'da ve İzmir'de yangınlar olduğu zaman da "Belediyeler çalışmıyor." diyor. Gelin, bakın, şunu yapalım arkadaşlar: Burada doğru işler yapalım. Mesele particilik değildir, partilerimiz araçtır, bu aracı amaç hâline dönüştürmeyelim. Kim nerede yanlış yapıyorsa "CHP'li belediye başkanı" demeyelim, "AK PARTİ'li belediye başkanı, MHP'li belediye başkanı, İYİ Parti'li" demeyelim, gereğini beraberce yapalım ama kalkıp küçük siyaset uğruna, oy uğruna. "Efendim, şu belediye burada itfaiyeleri bulundurmadı..." Ya "Muğla Belediyesi CHP'li" diyerek Muğla İtfaiyesi gidip de ormanda yangın mı söndürecek? Ben CHP'li belediyeyi savunmuyorum veyahut da AK PARTİ'li belediyeyi savunmuyorum, MHP'li veya İYİ Partili belediyeyi savunmuyorum veyahut da onlara destek vermiyorum. Kim doğru yapıyorsa onları destekleyelim. Gelin, bu ülkeye demokrasiyi getirelim. Gelin, bu ülkeye Avrupa Birliğindeki ülkeler gibi bir particilik anlayışını getirelim. Gelin, hep beraber tarihî sorumluluğumuz var bizim burada... Bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini değiştirmek istiyorsunuz, bunu değiştirmek adına şunu yapabilirsiniz: "Biz parlamenter sistemden yanayız, tam ve kâmil manada bir parlamenter sistemden yanayız..." Ama eğer bugünkü Cumhurbaşkanlığı sisteminde Cumhurbaşkanının yetkilerinden şekvacıysanız, şikâyetçiyseniz; yasama, yürütme ve yargıya müdahale ediliyorsa, burada yargı bağımsız, tarafsız ve objektif değilse gelin bunlarla ilgili bir düzenleme yapalım, bu Parlamentoyu güçlü hâle getirelim. Güçlendirirken de İç Tüzük'ü değiştirelim, Siyasi Partiler Kanunu'nu değiştirelim. Anayasa'dan önce Siyasi Partiler Kanunu'na ihtiyacımız var. Burada niye liderler belirlesin milletvekillerini? Halkımız belirlesin. Liderler belirliyor ve ardından da halka diyorsunuz ki: "Gelin, bunları tasdik edin." Bu maalesef Türkiye'nin kaderi hâline gelmiş, teamül hâline gelmiş. Milletimiz de mecburiyet karşısında seçimlerde gidiyorlar, partilere ve liderlere oy veriyorlar, milletvekillerine oy vermiyorlar; istisnalar vardır, istisnalar da kaideyi bozmaz.
İç Tüzük'ü değiştirelim. Burada grup önerilerimizi veyahut da kanun değişikliklerimizi veyahut da kanun maddeleri hakkındaki değişiklik önergelerimizi niye reddediyorsunuz? Ya, muhalefet bir tane doğruyu söylemez mi Allah aşkına?
Şimdi, bir torba yasa getiriyorsunuz, 80 maddelik bir torba yasa. Niye getiriyorsunuz biliyor musunuz bunları? Bakın, ben size söylüyorum: Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemeyeceğinden bahisle, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilip torba yasayla, kanunla düzenlenmesi öngörülen hükümler... Siz gelmişsiniz... Sayın Cumhurbaşkanı kararnameyle bir kanun çıkarmış, demiş ki: "Bu kararname tamam." Anayasa Mahkemesi de demiş ki: "Hayır, bunu sen çıkaramazsın, Anayasa nedeniyle bunun Parlamentoda çıkarılması gerekmektedir."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdağ, lütfen tamamlayalım.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
20'nci madde, 49'uncu madde, 27'nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendi, 50'nci madde, 76'ncı madde -hukuki öngörülebilirlik ilkesine aykırılığından bahisle Anayasa Mahkemesi yine iptal etmiş- 21'inci madde, 26'ncı madde, 39'uncu madde -Anayasa Mahkemesince iptal edilip torba yasayla, kanunla düzenlenmesi öngörülen diğer hükümler- 22'nci madde, 68'inci madde, 69'uncu madde, 70'inci ve 71'inci madde... Niye zaman kaybediyoruz, neden kaybediyoruz? Sayın Cumhurbaşkanı bunları bilmiyor mu, niye kararnameyle yapıyor? İşte, Parlamentoya gelin, sahip çıkın. Bugün böyle bir sistem olabilir. Gelin hep beraber -özellikle Adalet ve Kalkınma Partililere sesleniyorum ve diğer milletvekillerine de- tarihe not düşelim; bu Parlamentonun gücünü güçlendirmek adına, yetkilerini güçlendirmek adına çok ciddi işler yapalım, bunları yapalım.
Ardından da NATO zirvesiyle ilgili -biliyorsunuz İsveç'i NATO'ya alma meselemiz gündemde- çıtayı çok yüksekte tuttu Sayın Erdoğan. Ardından da bu İsveç'le ilgili şimdi, geldi, burada, Komisyonda bekliyor, beklesin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Cümlelerimi bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Özdağ, teşekkür ediyorum.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Buraya gelecek. Burada NATO Genel Sekreteri şöyle bir ifade kullandı: "İsveç'in NATO'ya girme sırası gelmiştir." Ardından da ne oldu? İsveç NATO toplantısına çağrıldı. Kim? İsveç Dışişleri Bakanı. Daha alınmadı, niye çağırıyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın Özdağ, teşekkür ediyorum.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - O nedenle, burada çok ciddi problemlerimiz var, ekonomik problemlerimiz var, siyasi problemlerimiz var ve dış politika problemlerimiz var; bunları hep beraber çözelim, bu Meclis çözsün, Türkiye'de yasama, yürütme ve yargının ayrı olduğunu bütün Türkiye'ye haykıralım ve tarihe de not düşelim diyorum.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)