| Konu: | İslam İşbirliği Teşkilatı Çalışma Merkezi Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 25 |
| Tarih: | 23.11.2023 |
HEDEP GRUBU ADINA SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) - Değerli milletvekilleri, konuşmama geçmeden önce saat 17.46 sularında Malatya'da meydana gelen depremden dolayı tüm Malatya yurttaşlarına geçmiş olsun diyor, can kaybı ve yaralanmanın yaşanmamış olmasını diliyorum. Ayrıca, dün gece saatlerinde vekili olduğum Siirt'in Şirvan ilçesindeki bakır madeninde yaşanan faciada yaşamını yitiren 3 maden emekçisine Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı, yaralı madencilere de acil şifalar diliyorum. Birkaç gün önce yaşanan sel felaketiyle Batman ve Diyarbakır'da yaşamını yitiren yurttaşlarımıza rahmet diliyorum, etkilenen halkımıza geçmiş olsun diyorum.
Sevgili milletvekilleri, bu yıl da 25 Kasıma giderken savaş, şiddet, yoksulluk ve emek sömürüsü kadınların en önemli gündemleri olarak önümüzde duruyor ne yazık ki. Ancak bizler bu gündemleri ortadan kaldırmak için mücadele etmeye devam ediyoruz. Mücadelemizle şiddetin yerine direnişi, yoksulluğun yerine emeği, sömürünün yerine dayanışmayı koyacağız. HEDEP'li kadınlar olarak elbette bu konuda mevcut iktidara bir çift sözümüz olacak: Bu ülkede nerede yoksulluk ve yoksunluk varsa orada muhakkak kadınların olduğunu gördük. Kadınlara her koşulda yoksulluk ve emek sömürüsü dayatılmaktadır. Mevcut iktidarın kadınların derinleşen yoksulluğu karşısında çözüm üretmek gibi bir derdinin olmadığını yıllardır yaşayarak tecrübe ettik, ediyoruz. Bu durum sadece bizlerin yorumu değildir; tekstilde, tarlada, sokakta, iş yerlerinde yıllardır bire bir ulaştığımız bütün kadınların ortak düşüncesidir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadına yönelik her türlü şiddeti, katliamı, ayrımcılığı, eşitsizliği ve cinsiyetçi iş bölümünü de beraberinde getirmektedir. Bu ayrımcılığın en yoğun şekilde hissedildiği ülkelerden biri de maalesef Türkiye'dir. İktidar savaş ve şiddet politikalarıyla ülkeyi derin bir ekonomik krize sürüklerken bu krizin kadınlara daha fazla yoksulluk ve daha fazla erkek şiddeti olarak döndüğünü ne yazık ki yine görüyoruz. Kadınlar hayatlarının ve iş yaşamlarının tüm alanlarında şiddetle ve yoksullukla yüz yüze kalıyor ne yazık ki. Bu ülkede üniversite bitiren genç kadınlar, ataması yapılmayan genç kadınlar tarlada çalışmak zorunda kalıyor. Bu iktidarın mevsimlik tarım işçisi kadınların yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve emeklerinin sömürülmemesi için bir politikası, bir ajandası yok yine. Bu konudaki en önemli nokta da ne biliyor musunuz sevgili arkadaşlar? Kadınlar yoksulluktan dolayı mevsimlik işçi olarak göç yollarına düştüğünde hiçbirinin yine can güvenliği yok maalesef. Mevsimlik tarım işçisi kadınların yaşadığı yoksulluk ve emek sömürüsü iktidarın kadınlara dayattığı hayatın en net fotoğrafıdır. Mevsimlik tarım işçisi kadınların uğradığı şiddet sadece yoksullukla sınırlı değil elbette; özellikle Kürt kadınların mevsimlik işçi olarak gittikleri yerlerde defalarca ırkçı saldırılara maruz kaldıklarına şahitlik ettik. Yine, Agrobay Seracılıktaki işten çıkarmalar en güncel örneklerden biri olarak karşımızda duruyor; 39 işçinin 31'i kod 46 maddesiyle tazminatsız bir şekilde işten çıkarıldı.
Şiddetin, emek sömürüsünün ve mobbingin en yoğun olduğu iş alanlarından biri de tekstil atölyeleri. Özel sektörün her iş kolunda olduğu gibi tekstil atölyelerinde de kadınlar ucuz iş gücü olarak görülüyor, patronlar tarafından her türlü mobbing ve emek sömürüsüne maruz kalıyor.
Hayatın her alanından bahsederken doğal afetlerden sonra yaşananlara da değinmek istiyorum. Bu ülkedeki her depremden, her sel felaketinden sonra hayatı yine kadınlar inşa ediyor. Hâl böyleyken bu Mecliste görüşülen doğal afetlerle ilgili bütçelerde bile yine kadının adı yok. İşte, biz tam da bu nedenle toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçede ısrar ediyoruz. Hazırlanan erkek bütçesi savaşa, ranta, sermayedara hizmet ediyor. Bu bütçe halkın, kadınların, gençlerin, çocukların, emekçilerin değil, iktidarın ve yandaşlarının bütçesi oluyor ne yazık ki. O yüzden, biz kadınlar bu bütçeye "hayır" diyoruz. Kadın yoksulluğu derinleşirken bu yoksulluğun önüne geçmek için tek bir girişimde dahi bulunmayan bu iktidarın hazırladığı bütçeyi kabul etmeyeceğiz. Elbette iddialıyız, kadınların ucuz iş gücü olarak görülmediği, ayrımcılığa maruz kalmadığı, kimliksizleştirilmediği, emeğinin sömürülmediği bir bütçeyi yine biz kadınlar yapacağız. Bu yüzden "Kadın bakanlığı" diyoruz işte. Kadın bakanlığının kurulup temel derdi sıraladığımız sorunlar olan bütçenin yapılması gerektiğine inanıyoruz.
Değerli milletvekilleri, yerel seçimlerin yaklaştığı bir sürece giriyoruz artık. Bu vesileyle, halkın iradesini gasbeden kayyumların kadın düşmanı politikalarına da değinmek istiyorum. Halklarımızın emeği ve alın teriyle kazandığı belediyelerimizde kadına dönük birçok alan açılıp çeşitli çalışmalar hayat geçirildi. Kayyumlar atanır atanmaz ilk icraatları hiç şüphesiz bu alanlar ve kadın çalışanların işten çıkarılması oldu. Bu süreçte, kayyumların kadın çalışma alanlarını yok etme politikalarına sadece şu önemli örneği vermek istiyorum: Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediyelerine bağlı kadın politikaları daire başkanları görevinden alınmış, bu birimin tüm çalışmaları durdurulmuştur. Kadın dairesi başkan yardımcısı yerine genel sekreter yardımcısı erkek görevliler atanmıştır.
Kadının ev içinde ve dışında maruz kaldığı ekonomik şiddete ve kadın emeğinin erkek egemen sistem tarafından sömürüsüne karşı mücadele kapsamında kadın emeğini görünür kılma ve kadınları üretim süreçlerine dâhil etmeye yönelik politikalar erkek sistem ve onun temsil ettiği ideoloji tarafından risk teşkil edecek politikalar olarak görüldü maalesef. Atanan kayyumların kadın üretim süreçlerine müdahalesine bakıldığında, bu anlayışın gerçekliğini görürsünüz. Bu vesileyle, dışarıda da olsalar içeride de olsalar erkek şiddetine, yoksulluğa, sömürüye ve emek hırsızlığına karşı direnen sevgili Gültan Kışanak'a, Figen Yüksekdağ'a, Sebahat Tuncel'e, Ayla Akat Ata'ya ve onların şahsında, tutsak edilmiş bütün yoldaşlarımıza selamlarımızı yolluyorum buradan. Onların emeği bizlerin emanetidir. İktidarın kadınlara dayattığı yoksulluk karşısında tek çözüm biz kadınların ortak mücadelesi olacaktır. Kadınların taleplerinin de bizlerin sunduğu önerilerin de hayata geçmesinin en önemli yolu güçlerimizi birleştirmek, mücadelemizi yürütmek ve kadın ittifakımızı kurarak yeni yaşamı kadınlar öncülüğünde inşa etmek olacaktır.
Kadınlara yönelik şiddete karşı bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da mücadelemizden geri adım atmayacağız. 25 Kasımı bizlere Mücadele Günü olarak miras bırakan Mirabal Kardeşler şahsında buradan bir kez daha erkek ve devlet şiddetiyle hayattan koparılan bütün kadınları saygıyla anıyoruz, bu 25 Kasımda onlar için sokaklarda, meydanlarda olacağız, şiddete, savaşa, yoksulluğa ve sömürüye "Hayır!" demek için.
Bizlere biat kültürünü, yoksulluğu ve sömürüyü reva gören hiçbir anlayışa boyun eğmeyeceğiz. İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmeyeceğiz. "Kadına yönelik şiddete hayır!" demekten vazgeçmeyeceğiz. "..." (*) felsefesiyle kadın özgürlükçü, ekolojik yaşamı kadınlar öncülüğünde inşa edeceğiz. "..." (*)
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HEDEP sıralarından alkışlar)