Konu: | Aile ve Gençlik Fonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 23 |
Tarih: | 21.11.2023 |
HEDEP GRUBU ADINA SEMRA ÇAĞLAR GÖKALP (Bitlis) - Genel Kurulun sayın üyeleri, Aile ve Gençlik Fonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerinde partim adına konuşacağım.
Konuşmama başlamadan önce, Batman ve Diyarbakır'da yaşanan selde yaşamını yitiren yurttaşlarımızı rahmetle anıyor, aileleri ve sevenlerine buradan başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Her doğa olayını "felaket" diye adlandırıp "kaza" ve "kader" diye nitelendirmek sorumluluktan kaçmaktır oysa bu, kader değil cinayettir; sorumluları da rant ve çıkar peşinde koşan, tedbir almayan kayyum ve kayyumcu zihniyettir, belediye bütçesini halka hizmet yerine yandaşlara peşkeş çekenlerdir.
Sayın milletvekilleri, 21 Kasım 2004'te henüz 12 yaşındayken 13 kurşunla katledilen Uğur Kaymaz'ı yine buradan rahmet ve saygıyla anıyorum. Dünya Çocuk Hakları Günü'nden bir gün sonra yaşından daha fazla kurşunla vurulan Sevgili Uğur Kaymaz, bu ülkede çocukların yaşam güvencesinin olmadığının ne yazık ki en acı örneklerinden bir tanesidir. Uğur ve babasını öldürenlerin cezasız kalmasından alınan cesaret o günden bugüne onlarca çocuğun daha katledilmesi veya yaralanmasının önünü açtı.
Bakın, İnsan Hakları Derneğinin raporuna göre, on beş yılda sadece zırhlı araç ve kolluk hâkimiyetindeki araçların karıştığı çarpma olaylarında 21 çocuk yaşamını yitirmiş, 23 çocuk da yaralanmıştır.
Sonuç olarak, çocukları koruyamayan, hakkını hukukunu gözetmeyip aksine cezasızlık politikalarıyla faillere cesaret veren bir yönetim anlayışı gençlere de doğru bir çerçeveden yaklaşamaz.
Sayın milletvekilleri, bu kanun teklifinden de bir kez daha anlaşıldığı üzere, iktidarın esas amacı, gençler ve sorunlarının çözümü değildir; sorunları çözmek isteyen, sorunun muhataplarını sürece dâhil eder. Ancak iktidar her zaman yaptığını yine tekrar ediyor; yüzeysel, sorunların özüne, aslına değinmeyen, daha çok bir dizayn verme amaçlı düzenleme getiriyor.
Kanun teklifinde gençlik, aile kurumu ve evlilik üzerinden tanımlanmaktadır. İktidarın siyasal bakış açısıyla aile kurumu, toplumun temel birimi ve sermayesi olarak görülmekte, korunması ve güçlendirilmesi, toplumsal kalkınmanın sağlanması için gerekli kabul edilmektedir. Bu bakış açısıyla aileyi bireylerden oluşan ve her bir bireyi kendine özgü sorunları ve ihtiyaçları olan bir yapı olarak değil, kendi siyasi menfaati ve istikbali için şekil verilmesi, tek bir potada eritilmesi gereken yapı olarak görüyor. Aile yapısını tekçi bir toplum yaratmanın aracı olarak görüp bu amaç doğrultusunda şekillendirmeye çalışan, bu şekilde toplumu dizayn etmeyi hedefleyen bir anlayışla hareket ediliyor. Aile, AKP iktidarının kültürel hegemonya kurma hedefine bir aparat olarak görülüyor. İktidar tarafından gençlik, evlenerek yeni aileler kurma güdümüyle hareket eden bir topluluk olarak sınıflandırılmaktadır. İktidar, Aile ve Gençlik Fonuyla evlenecek gençleri desteleyerek aile kurumunun sağlamlaştırılması ve gelecek nesillerin sağlıklı aile ortamında yetiştirilmesi amacını taşıdığını iddia etmektedir ancak bu tanım gençleri aile kurumunun bir uzantısı olarak görmekte, gençliğin bir birey ve politik bir özne olarak özerk yapısını yok saymaktadır. Bu yönüyle, toptancı bir yaklaşımla gençlerin sosyal, ekonomik ve politik sorunlarını, evlenip evlenmemesi gibi sığ bir yaklaşım içerisine hapsetmektedir ki "çözüm" diye sunduğu seçenekte bile gerçeklerden ne kadar uzak olduğunu hepimize göstermektedir.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanının açıklamasına göre, Aile ve Gençlik Fonunun ilk faaliyeti olan evlilik kredisinin 18-27 yaş arasındaki gençlere faizsiz 150 bin TL olarak verilmesi planlanmaktadır. Bakan Hanım ile iktidarın ülkeyi getirdikleri hâlden ne yazık ki haberleri yok sanırım çünkü aşırı fiyat artışlarıyla birlikte şu anda ortalama evlilik maliyeti 400 bin lirayı aşmaktadır. Gençlerin evlilik kredilerine değil işe ihtiyacı var, özgür bir ülkede refah içerisinde yaşamaya ihtiyacı var, en temel hakkı olan eğitim hakkını ücretsiz almaya ihtiyacı var.
Bakın, milyonlarca genç eğitim görmek için devlete borçlanıyor ve aynı devlet bu gençlere iş vermeden önce borcu için onların peşine düşüyor. Yaklaşık 5,5 milyon gencin KYK kredi borcu olduğu, 300 binin üzerinde gencin ise KYK borcundan dolayı icralık olduğu biliniyor. Öğrenci yurtları yetersiz, gençler barınamıyor; devlet desteği sağlanan cemaat ve tarikat yurtlarına mahkûm ediliyorlar.
Sonuç olarak gençlerin karşılaştığı sosyal, ekonomik ve politik riskler aile kurumu çerçevesiyle sınırlandırılamaz ve çözülemez. Fonla gençlerin evlenmesinin güvence altına alınması planlanmaktadır ancak bu senaryo gençlerin sosyoekonomik ve politik sorunlarını yansıtmamaktadır.
Bir başka boyutu da kadın boyutudur. İktidar, kadını da aile kurumuyla sınırlandırarak eve hapsetmek istemektedir. İktidar, bu anlayışıyla bu durumu yerleşik hâle getirmek için yirmi yıldır uğraşmaktadır; kadınların kazanımlarına saldırması da bu bakış açısının bir sonucudur. Direnen, politik alandan ekonomik alana kadar her alanda var olma mücadelesi veren kadınlar, yapılan saldırılar ve düzenlemelerle kontrol altına alınmaya çalışılıyor. Bu anlayış kadına yönelik şiddeti yaygınlaştırmaktadır.
Bakın, Türkiye, kadınlara karşı ayrımcılığı önlemek için uluslararası sözleşmeler imzalamış ancak bunlardan geri çekilmiştir. Kadına yönelik şiddet vakaları artmış, failler cezasız kalmıştır. Türkiye kadına yönelik şiddetin en fazla olduğu OECD ülkesidir. Türkiye'deki kadınların yüzde 43'ü kendilerini güvende hissetmemektedir; son yirmi bir yılda 8 bin kadın öldürülmüştür. Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesinin ardından en az 603 kadın öldürülmüş, 464 kadın ise şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiştir.
Kadınlara yönelik saldırılar kadın kırımı boyutuna ulaşırken faillere yönelik cezasızlık politikası artmaktadır. Hâl böyleyken yapılan düzenlemelerle kadını birey ve özne olarak görmekten gittikçe uzaklaşılmaktadır. "Aile" ve "evlilik" kavramlarına sıkıştırılmaya çalışılan kadınlar direndikçe kadınlar üzerinde saldırılar yoğunlaşmakta ve toplum bu şekilde dizayn edilmeye çalışılmaktadır.
AKP'nin aileci politikaları hâlihazırda ekonomik, sosyal ve özel alanda dezavantajlı durumda olan gençlerin, kadınların yaşadığı sorunları görmezden gelmekte ve bu grupların yaşadığı sorunları derinleştirmektedir. Genç kadınlar, ekonomik kriz bağlamında artan bir biçimde yoksullukla ve işsizlikle, artan toplumsal şiddet bağlamında ev içi şiddet ve sosyal dışlanmayla karşı karşıyadır. Bir yandan genç kadın işsizliği artarken bir yandan da ev içi şiddet ve boşanma oranlarında da kayda değer bir artış görülmektedir. Bu bağlamda, kurulması önerilen Aile ve Gençlik Fonu genç kadın yoksulluğuna bir çözüm olarak aile kurumunu sunmakta, genç kadınların aile kurumu içerisinde yaşadığı sorunları görmezden gelmekte, devletin sorumluluğunu aile kurumu üzerinden bireylere yüklemektedir.
Aile ve Gençlik Fonunun kuruluş amacı ve işleyişi AKP'nin sosyal politikalarının bir uzantısı olup genç kadınlar başta olmak üzere gençlerin haklarını kapsamadığı gibi bu hakların ihlalini daha da derinleştiren bir şekilde formülize edilmiştir. Aile ve Gençlik Fonunun işleyişi yerelle bağlantısı olmayacak bir şekilde tasarlanmıştır; bu doğrultuda, gençlerin sosyal ve ekonomik gerçeklikleri doğrultusunda şekillenen sorun ve ihtiyaçlarını doğru, etkili ve anlamlı şekilde kavrayamayacak tepeden inmeci bir yapıya sahiptir. Bu görüşler doğrultusunda gençlerin sorun ve ihtiyaçlarını çözmek amacıyla bir fonun oluşturulmasını olumlu bulmakla beraber ilgili kişi, kurum ve kuruluşların, Aile ve Gençlik Fonu kapsamında "gençlik" tanımını aile kurumu ve evlilik üzerinden tanımlanması yerine gençlerin sosyal ve ekonomik gerçekliklerine uygun ve konunun öznesi olan gençlerin aktif katılımıyla belirlenecek şekilde yeniden tanımlanması gerekmektedir. Gençlerin sorun ve ihtiyaçlarını çözmek için bir fon oluşturulmak isteniyorsa şayet, fonun işleyişinin ve gençlik tanımının gençlerin katılımıyla belirlenmesi gerekmektedir. Fonun kadınların, gençlerin haklarını gözeten ve gençlerin ve kadınların temel ihtiyaçlara erişimini sağlayan bir yapıda olması da unutulmaması gerekmektedir.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi olarak gençliğin, kadınların ve bütün ezilen kesimlerin sorunlarının katılımcı, çoğulcu, demokratik bir yaklaşımla ancak çözülebileceğine inanıyoruz. Bu anlamda, gençlerin ve kadınların ülkedeki tüm sorunlarda esas özne olacağı bir yaşam kurulana kadar mücadelemize devam edeceğiz. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü yaklaşırken biz kadınlar hep beraber "Vazgeçmiyoruz, her yerdeyiz." diye haykırıyoruz. Kadının iradesini yok sayan, kadın katliamlarını meşrulaştıran erkek devlet şiddetine karşı da dayanışmaya herkesi buradan davet ediyoruz.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HEDEP sıralarından alkışlar)