| Konu: | Aile ve Gençlik Fonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 23 |
| Tarih: | 21.11.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa teklifiyle, aile yapımızın korunması ve gençlerimizin desteklenmesi için bir fon kurulmasıyla ilgili tüm yetkinin Cumhurbaşkanına verilmek istendiğini biliyoruz. Bu teklifle ilgili ilk eleştirimiz yasanın yapılma biçimi: Yine sivil toplum örgütlerinin, yine uzmanların görüşlerinin alınmadığı bir süreç ve yine alt komisyonlarda enine boyuna tartışılmadan devam eden bir süreç. Ancak bu sefer daha da ucube bir durum var: Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda bu teklif görüşülürken aynı zamanda Sağlık Bakanlığının bütçesi de Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüyordu yani aynı Komisyonun üyeleri aynı anda iki yerde bulunmak durumundaydılar. Bu plansızlık ya da plan -her neyse- iktidarın süreci nasıl ele aldığının açık bir göstergesi.
Gelelim kaynak teminine. Bütçe dışı oluşturulmak istenen bu kaynak nasıl sağlanacak? Tamamen Cumhurbaşkanının yetkisine ve kontrolüne verilecek olan bu kaynak, Türk Petrol Kanunu ve Maden Kanunu kapsamında tahsil edilen devlet haklarından sağlanacak yani devletin petrol ve maden gelirleri de bütçe dışına çıkarılacak ve tamamen Cumhurbaşkanının emrine verilecek. Yine, Türk Petrol Kanunu ve Maden Kanunu kapsamında tahsil edilen devlet hakkının yüzde 20'si bu Fona aktarılacak ve bu oran Cumhurbaşkanı tarafından sıfıra indirilebileceği gibi 2 katına kadar da artırılabilecek. Burada bir başka sorun daha ortaya çıkıyor: "İki katına kadar" ibaresiyle ne kastediliyor? Yani yüzde 40'a kadar mı artırılacak yoksa yüzde 20'nin üzerine yüzde 40 daha mı artırılacak, çok açık değil.
Ek olarak, hâlen kurulu bulunan ve kurulacak olan fonların gelirlerinden yüzde 10'luk bir pay, yine Cumhurbaşkanının kararıyla, Cumhurbaşkanının denetimi ve kontrolünde olan bu yeni Fona aktarılabilecek. Peki, bu para Fon tarafından nerelere, kimlere aktarılacak? Fonun onayladığı projeler için ilgili kurum ve kuruluşlara aktarılacak. Hangi projeler, nasıl projeler, belli değil, ilgili kurum ve kuruluşlar hangileri, belli değil. Buradan rahatlıkla ilgili dernek veya vakıf tüzel kişiliklerine de para aktarılabileceği anlaşılıyor.
Tabii, yasa teklifi geçerse çok sayıda saray danışmanına, bakan yardımcısına da gün doğacak. Bu tipler ballı maaşlarıyla, pardon, huzur haklarıyla cepleri dolu, gönülleri huzurlu evlerinin yolunu tutacaklar. Dolayısıyla teklifin ruhuna baktığımızda yasalarla ve Anayasa'yla olan çelişkilerini göz önüne aldığımızda, petrol ve maden gelirlerinden ve diğer fonlardan elde edilecek devasa bütçenin söz konusu Fona aktarılacağını ve bunun tek bir kişinin yani Cumhurbaşkanının yetkisine verileceğini dikkate aldığımızda kaygı duymamak ve itiraz etmemek mümkün değil.
Çok açık olan bir şey var: Evet, hakkaniyetli ve gerçek sosyal politikalara ihtiyacımız var. Ailenin, gençlerin tam manasıyla korunabileceği bir düzene ihtiyacımız var. Her geçen gün artan metamfetamin tüketiminin, uyuşturucu kullanımının perişan ettiği gençlerimizi koruyacak doğru düzgün devlet politikalarına ihtiyacımız var. Her yıl artan boşanmaların önüne geçecek, toplumun temel dinamiği aile düzenimizi koruyacak ve destekleyecek bir anlayışa ihtiyacımız var. Türkiye'den umudunu kesmiş, yurt dışı hayali kuran yüz binlerce gencimize "Durun gençler! Bu topraklar sizin, bu vatan sizin, hepimizin; gitmeyin, el birliğiyle yeniden ayağa kaldıralım." diyecek bir devlet babaya ve onun şefkatli eline ihtiyacımız var ama tüm bunlar için kurulmak istenen bu garip Fona ve onun yaratacağı yeni bir kayırma ve rant düzenine ihtiyacımız yok.
Gelin, bu işi Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın eliyle yapalım, gerçek ve hakkaniyetli projelerle, toplumun tamamını bağrına basan bir anlayışla hareket edelim ve yandaş vakıf ve dernekleri kayırmaktan vazgeçelim.
Değerli milletvekilleri, birkaç gün önce arkadaşlarımızla Balıkesir Burhaniye pazarındaydık; esnaf kan ağlıyor, fiyatlara yetişmek mümkün değil, alışverişler artık neredeyse durma noktasına gelmiş. Dünyanın en zengin coğrafyasında, en mümbit topraklarında vatandaşımız artık günlük ihtiyaçlarını bile alamaz hâle gelmiş ve toplumun önemli bir kısmı bırakın açlık sınırını, sefalet sınırında yaşıyor. Pazardan çıkışta bir duvar dibine çökmüş 3 kadınla karşılaştık, yanlarına gittim ve "Nasıldı pazar, pahalı mıydı; alabildiniz mi istediklerinizi?" diye sordum; "Almak isteyoz emme alameyoz." dediler Balıkesir şivesiyle, daha neler dediklerini duymak isteyen varsa videosunu gönderebilirim. Kuvayımilliye ruhunun filizlendiği bu coğrafyanın, medeniyetlere ev sahipliği yapmış bu mümbit ve bereketli toprakların Yörük anaları pazardan elleri boş dönerken "Almak isteyoz emme alameyoz." dediler. Bu anaları böyle yaşamaya mahkûm eden anlayışa ve bu anlayışın mimarlarına yazıklar olsun!
Değerli arkadaşlar, hatırlayacaksınız, darbe girişiminin olduğu gece bir organize suç örgütü lideri ve avanesi otomatik silahlarla, Kaleşnikoflarla TRT'nin önünde poz vermişti, bir bakan da kendileriyle beraberdi. Bu kişinin zamanla devlet içerisindeki, özellikle Emniyet ve yargı bürokrasisi içindeki irtibatları artarken siyasetteki bağlantıları da daha doğrusu arkası da güçlendi ve bir süre sonra Ankara'nın yeraltı dünyasının en güçlü isimlerinden biri oldu. Darbe gecesi FETÖ'cülerin ev ve iş yerlerine baskın yaparak tüm değerli eşyalarını ve paralarını gasbettikleri, Ankara'daki birçok kişinin malına, mülküne ve parasına çöktükleri, Sinan Ateş cinayetinin tetikçilerinin yine bu şahsın çiftliğinde talim yaptıkları ortaya çıktı. Geçtiğimiz günlerde ise yine aynı kişinin devlet bankalarından milyarlarca lira karşılıksız ve teminatsız kredi aldığı ve geri ödemediği ortaya çıktı, sadece Halk Bankasından tam 700 milyon lira. Millet adına sorduk, bir milletvekili olarak soru önergesi verdik; haftalar oldu, cevap yok. Ne diyecekler "Evet verildi, bu işi kotaran da Halk Bankasında bir koordinatördü hatta bir banka müdürü de aracı oldu; üstelik daha sonra da Ayhan Bora Kaplan'ın şirketlerinde muhasebe müdürü oldu." mu diyeceklerdi? Diyemediler tabii.
İşte, şu Balıkesirli Yörük anaları. "Almak isteyoz emme alameyoz." derken karnı aç, filesi boş Yörük analarının ülkesinde çetelerin cebine milyarlarca liralık paralar, karşılıksız krediler boca ediliyor ve millet adına sorduğumuz sorular cevapsız bırakılıyor.
İktidara sesleniyorum: Sorularıma cevap vermediniz bari bu söyleyeceklerime kayıtsız kalmayın. İçişleri Bakanına ve Adalet Bakanına sesleniyorum: Lütfen bu söyleyeceklerimi kale alın ve dikkatle dinleyin. Ayhan Bora Kaplan yakalanmadan önce tam 2 kez Almanya'ya gitti. Bu gidişlerinde pek çok bilgiyi ve belgeyi de beraberinde götürdü çünkü infaz edileceğinden korkuyordu. Bu belgeleri teslim ettiği kişilere başına bir şey gelmesi hâlinde bunları ifşa etmelerini söyledi. Yani devlet olarak sizin henüz ortaya çıkarmadığınız, çıkartamadığınız ya da çıkarmak istemediğiniz ne var ne yoksa hepsini bir yerlere teslim etti. Bu adamı içeride olması gerektiği gibi koruyun ve adaletin yerini bulması için hukukun gereği neyse onu yapın. Yapın da ele geçirdiği ya da doğru bir ifadeyle çöktüğü otellerde öksüz ve yetim kızlarımızı istismar eden ve ettiren Emniyet müdürleri ve arkasındaki siyasi güç ortaya çıksın.
Saygılarımla. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)