GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Aile ve Gençlik Fonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:22
Tarih:16.11.2023

ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın Genel Kurul; sizleri ve değerli halklarımızı saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime, elbette sevgili Ahmet Kaya'yı sevgiyle saygıyla ve büyük bir özlemle anarak başlamak istiyorum; kendisini özlüyoruz.

Aile ve Gençlik Fonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi'nin 3'üncü maddesiyle ilgili söz aldım.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin görünmez kılındığı kanun teklifinde gençlerin bütün dertlerinin çözümü evlilik kurumuna indirgenmiştir. Teklifin 3'üncü maddesinde Aile ve Gençlik Fonunun kaynakları Petrol Kanunu ve Maden Kanunu kapsamında tahsil edilecek olan devlet hisselerinin aktarılması şeklinde müşahede edilmiştir. Buralardan elde edilen gelirlere dair sayısal veriler kaynak vasfı taşımadıklarını ortaya koymaktadır. Kısaca ifade etmek gerekirse dört başı mamur bu kaynakların çok önemli bir eksiği var, o da hayalî olmalarıdır.

Değerli milletvekilleri, hukukun öncelikli işlevinin toplumsal düzen ve istikrarı sağlamak olduğu asgari hukuk bilgisine sahip herkesin malumudur. Bu amaca ulaşmanın yolu ise sosyolojik gerçekliklerin ve reel toplumsal ihtiyaçların hukuk normlarına esas alınmasıdır ancak tartışmaya konu teklifin bu iki kriteri de karşılamaktan uzak olduğu belirtilmelidir. Bugün kredi ya da hibeyle evliliğe yönlendirilen gençler yaşama tutunabilmek için inşaatlarda ve maden ocaklarında güvencesiz çalışmak zorunda kalmakta ve iş cinayetlerine kurban gitmektedir. İş ve gelecek kaygısı karşısında çıkış yolu bırakılmayan gençler intiharı tek çare olarak görmektedir. Gençlerin gerçek dertleri bunlardır ve gerçekten samimiyseniz çözümün de buradan üretilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, uzun yıllardır Türkiye'de dayatılan hukuksuzluk ve keyfîlik ısrarı, birey ve toplumun hukuki ve fiilî güvenliğini ortadan kaldırmış durumdadır. Bugün, Türkiye'de çözülmeyi bekleyen pek çok güncel adaletsizlik pratiği temelini bu gerçeklikten almaktadır; İmralı tecrit sistemi ve Kobani kumpas davasında yargılamanın bir işkence biçimini alması, hasta mahpusların durumu, Can Atalay'ın karşı karşıya olduğu hukuksuzluk ve sayısız örnek.

Bakınız, hukuk düzenine pervasız bir meydan okuma gerçekleşti bu ülkede. Can Atalay'a ilişkin Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmaması ancak ve ancak böyle izah edilebilir. Anayasa Mahkemesinin bağımsız bir mahkeme olduğunu, kararlarının kesin olduğunu ve yasama, yürütme, yargı organları ile idare makamlarını bağladığını ifade etmek zorunda kalmak Meclis için utanç sebebi olarak addedilmelidir ama bugün tartışmayı bu düzeyden yapmak zorunda kalıyoruz maalesef. İktidar blokunda yer alan hukukçular dâhil her vicdanlı birey şu hakikati cesaretle haykırmalıdır: Can Atalay hakkında verilen Anayasa Mahkemesi kararı kesindir ve her kişiyi ve her kurumu bağlar.

Yargıtayın yaptığı absürt suç duyurusunun hâkimin bağımsızlığı ilkesini yansıtmadığını biliyoruz. Nitekim, iktidar tarafından yapılan açıklamalarla bu gerçeklik tescil edilmiştir. Gelinen aşamanın bir adım sonrasının saltanat rejimi ile demokrasi arasında keskin bir ayrım olduğu da iyi görülmelidir. Şunu ifade etmeden geçmemek gerekiyor: Şüphesiz, geldiğimiz noktada muhalefetin Kürt halkına yönelik net olmayan tavrı, iktidarın totaliter güç yoğunlaşmasının en önemli sebeplerinden biri olmuştur. Şunu önemle vurgulamak gerekir: Saydığımız bu baskı örneklerinin hiçbiri müphem ve muğlak normlardan muzdarip değildir; tam aksine, her bir sorunun çözümünü sağlayacak somut ve kesin hukuk normları mevcuttur. Buradaki esas sorun idare gücünün hukuk karşıtı bir doğrultuda kullanılmasıdır. Bu eğilim, bütün sorunların çözümsüz kılınarak toplumsal ve siyasi çatışmanın süreklileşmesine sebebiyet vermektedir. Siyasal iktidar, çözüm yeteneğini yitirdiğinde demokrasi güçlerinin sorumluluk alarak çözüm yaratması kaçınılmaz hâle gelir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.

ZÜLKÜF UÇAR (Devamla) - Bugün yaşadığımız siyasal ve hukuki durumu da bu şekilde betimlemek gerekir. Kalıcı ve kesin çözüm demokratik, kadın özgürlükçü ve ekolojik bir dönüşümü zorunlu kılmaktadır. Bizler bu yoldaki tarihî sorumluluğumuzun farkındayız ve bu doğrultuda yürümeye devam edeceğiz. İktidara da açık çağrımızdır: Günü kurtarmak yerine evrensel hukuku esas alan, bu ülkede yaşayan her bir bireyin iş ve yaşam kaygısı yaşamayacağı demokratik, adil ve ekonomisi güçlü bir hukuk devleti için hukuka dönün.

Teşekkür ederim. (HEDEP sıralarından alkışlar)