GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Aile ve Gençlik Fonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:22
Tarih:16.11.2023

HEDEP GRUBU ADINA SÜMEYYE BOZ (Muş) - Teşekkür ederim Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partim adına, Aile ve Gençlik Fonu oluşturulmasına dair verilen kanun teklifi üzerine söz almış bulunuyorum.

Şimdi, öncelikle kanun teklifiyle ne yapılmak isteniyor, ne yapılmak amaçlanıyor, önce ona bir bakmak istiyoruz. Şimdi, kanun teklifinde aile müessesesinin güçlendirilmesi, desteklenmesi, gençlerin sosyal risklere karşı korunması ve gelişimleri için gerekli olan kaynakların oluşturulması amaçlandığı ifade ediliyor ve buna dair de bir fon oluşturuluyor. Öncelikle şunu belirtmekte fayda var: Bu iktidar yıllardır savaş ekonomisiyle yönettiği bu ülkede halkları ekonomik, siyasal ve sosyal olmak üzere çoklu krizlere sürüklemiştir ve bu sebeple de burada yozlaşmış, yandaşa ve ranta kaynak aktaran bir ekonomi yönetiminin etkisi mevcuttur ve bu Fonun da bu kaygılardan, bu yaklaşımlardan azade değerlendirildiğini, azade ele alındığını düşünmüyoruz elbette.

AKP-MHP iktidarı yıllardır kadınları korumaya öncelik vermek yerine aileye öncelik vererek kadınların yurttaşlık haklarını günbegün törpülemektedir. İktidar bu politika ve uygulamalarıyla kadınları ve kadın haklarını görmezden gelerek onların haklarını aile içerisinde sadece ve sadece anne olarak göstermekte ve tabii ki bu da toplum içerisindeki toplumsal cinsiyet rollerini ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirmektedir. Böyle baktığımızda, aile içerisindeki kadın-erkek ilişkileri bile iktidarın ideolojisi lehine yeniden dizayn ediliyor, kendi istediğine göre şekillendiriliyor ve kendi lehine bir toplum mühendisliği yapmak için araç olarak kullanılıyor. En az 3 çocuk doğurmak nüfus artırmaya yönelik söylemlerde tam da bu mühendisliğin parçası olarak kendini göstermekte. Şimdi, bu Fonla iktidar kadının aileye ve erkeklere bağımlılığının sürdürülmesinde ısrarcı olduğunu gösteriyor. Biz elbette ki evliliklere karşı değiliz, elbette ki evliliklerin desteklenmesini istiyoruz ancak buradaki yaklaşımın kadınları aileye hapsetmekten öteye başka bir şey vadetmediğini düşünüyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve cinsiyete dayalı ayrımcılık kanunlarla tam olarak belirlenmemişken kadınların ancak iktidarın belirlemiş olduğu çerçevede söz kurdukları takdirde bu haklara erişebileceğine ve bu haklardan faydalanabileceğine dair bir mesaj veriyor iktidar. Bu sebeple de iktidarın politikaları aslında kadına yönelik şiddeti derinleştirmektedir. Her yeni güne yeni bir kadın cinayetiyle uyanıyoruz, her gün yeni bir kadın cinayeti haberi alıyoruz. Kadınlar evli oldukları erkekler, sevgilileri, babaları, kardeşleri veyahut akrabaları tarafından katlediliyor. Şimdi, böyle baktığımızda, burada dayatılan bir makbul kadın formu var ve bu makbul kadın formu da devlet politikalarıyla teşvik ediliyor. Hukuki düzenlemeler ve aile politikaları üzerinden yapılan tasarımlar ve dizaynlar da buna hizmet ediyor. Şimdi, kadınlara yönelik şiddet vakalarının artması da bunun en açık örneği.

Son yirmi bir yılda 8 bin kadın öldürüldü arkadaşlar. Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesiyle beraber bin kadın hayatını kaybetti. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve JINNEWS'in verilerine göre sadece ekim ayı içerisinde yaklaşık 40 kadın hayatını kaybetti. Şimdi, böyle bir tabloya baktığımızda, bir ayda 40 kadının ölmesi demek, bir kadın kırımını bize hatırlatıyor ve kadın kırımından bahsetmek elbette ki mümkün.

Kadın cinayetlerinin önlenmesi, kadın katillerine caydırıcı cezalar verilmesi, toplumsal, siyasal ve hukuki boyutta yapısal değişikliklere gidilmesi gerekirken iktidar burada tam tersini yapıyor. Sadece şu iki örnek bile aslında durumu bize açıklar: Birincisi, siyasi vaatler, seçim propagandası için İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçildi. İkinci olarak ise yine bir seçim vaadi olarak 6284 sayılı Kanun'dan vazgeçmeyle ilgili propagandalar yapıldı, bunun sözleri verildi. Zaten Anayasa'ya aykırı bir şekilde 2021 yılında İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçilmiş olması, bugün, günümüzde 6284 sayılı Kanun'un ve Medeni Kanun'un tartışılır boyuta getirilmesine olanak vermiştir. İstanbul Sözleşmesi gibi toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılıktan detaylı bir şekilde bahseden ve erkek şiddetini çok detaylı bir şekilde öne süren ve devleti bu konuda göreve ve ödeve davet eden, ona belli misyonlar yükleyen bir sözleşmeden çekiliyor olunması ise oluşturulacak olan yeni yapıda iktidarın belirlediği norma hizmet edecektir.

Şimdi, baktığımızda, bu Fonda aslında genç evliliklerin önü açılıyor. Yani bir evlilik idealizesi var, elbette ki insanlar evlenmeli ama genç evliliklerin önünün açılması bizim burada temkinli duracağımız bir noktadır. Şunu da biliyoruz ki sağlıklı bir toplum oluşturmak gerekiyor, sağlıklı toplum oluşturmak için ise toplumsal yapının güçlendirilmesi gerekiyor. Toplumsal yapının güçlendirilmesi, kadının güçlendirilmesi, kadının ekonomik bağımsızlığının sağlanmasına dair projelere destek olunması ve kadının erkeğe bağımlılığının azaltılması ya da tamamen yok edilmesi, kadın istihdam alanlarına yönelik fonlar açılması ve kadın istihdamının önünün açılması demektir; toplum ancak bu şekilde güçlenecektir.

Kadınlara yönelik saldırılardan bahsettik, bunların bir kadın kırımına doğru dönüştüğünden bahsettik ve bunu söylerken bir yandan da cezasızlık politikalarının devam ettiğine de dikkat çekmek gerekiyor. Biz bunu yargıdaki durumlarda, yargıdaki kararlarda da görüyoruz çünkü iktidarın söylemleri bir yandan kadına yönelik şiddeti derinleştirirken, öte yandan da kadınlara yargı tacizleriyle, yargının üzerindeki etkiyle kendini gösteriyor.

International IDEA 2023 Demokrasinin Küresel Durumu Raporu'na göre, Türkiye hukukun üstünlüğü kategorisinde 173 ülke arasında 148'inci sırada yer alıyor ve yine, Avrupa'da demokratik olmayan 4 ülkeden biri olarak da Türkiye gösterildi. Şimdi, Türkiye'nin hukuk ve demokrasiyle ilgili böyle konumlandığı bir yer var, öte yandan da iktidarın "İyi hâl indirimini kaldırdık." diye kendisiyle tuhaf bir övünmesi var.

Şimdi, bakıyoruz, sanki yıllardır kadınlar hiç bu ülkede katledilmiyormuş gibi, yirmi yıldır AKP iktidarında hiç kadınlar öldürülmemiş gibi "2022 yılında iyi hâl indirimini kaldırdık." diyerek resmen bizim aklımızla dalga geçiyorlar. Üstelik -kaldı ki- iyi hâl indirimini kaldırmak falan yok arkadaşlar, değerli milletvekilleri; "İyi hâl indirimini kaldırdık." dedikleri şey sadece bir kelime oyunundan ibaret. TCK'nin 62'nci maddesinin (2)'nci fıkrasında yapılan genel düzenlemeyle aslında iyi hâl indirimi hâlâ devam ediyor, 1/6'lık iyi hâl indirimi devam ediyor ki 2023 yılında bunun 3 tane somut örneği de var; Hasret Tutal, Arzu Elen, Yasemin Sarıyıldız bu bahsettiğimiz düzenlemeyle iyi hâl indirimini 2023 yılında aldılar. Utanmadan da yalan söylüyorlar!

Şimdi, bu ülkede yıllardır kadınlar katlediliyor, cezasızlık politikasıyla katiller korunuyor ve infaz düzenlemeleriyle tahliye ediliyor. İyi hâl indiriminin kaldırıldığını söyleyen temsilciler kürdistanda kadınlara yönelik saldırıları ise, faillerin cezasız bırakılmasını ise görmezden geliyor, üç maymunu oynuyor hatta.

Biz "özel savaş politikası" derken aslında tam da bundan bahsediyoruz. Şöyle ki daha geçtiğimiz günlerde Hakkâri'de küçük bir kız çocuğu tecavüze uğradı ve yaşamına son vermek durumunda kaldı. Failler kırk iki yılla yargılandı ancak yedi yıl boyunca hiçbir tutuklama söz konusu olmadı. Daha sonra ise şunu öğreniyoruz: Bu faillerin avukatı kim? Hakkâri AKP İl Başkanı. Daha sonra ise aile tehdit ediliyor ve köylüler köyü terk etmek zorunda kalıyor, bu aile köyü terk etmek zorunda kalıyor. Bu faillerin tutuklanması aleyhine oy kullanan mahkeme heyetindeki üye hâkim kim? Bu üye hâkim ise aynı zamanda Yüksekova kayyumu olan kaymakam. Bu, tabloyu birazcık daha netleştirebilir muhtemelen, onu bu yüzden açıklıyorum. Aynı zamanda, şunu da aktarmakta fayda var: Mardin'de bir kadına tecavüz eden, bir kadına cinsel saldırıda bulunan 1'i korucu 3 kişi serbest bırakıldı. Durum böyleyken özel bir politika sürdürüldüğünü söylemek yandaş veya üniformalı kişilerce yapılan saldırıların cezasız bırakıldığını söylemek elbette ki mümkün, biz böyle olduğunu düşünüyoruz.

Bir tarafta üniformalı şiddet devam ederken bir yandan da yargı tacizi devam ediyor. TJA'lı kadınlar, TJA'lı aktivistler cezalara çarptırılıyor, yargılanıyor, bazı kadınlar ise onlarca yıl ceza alıyorlar. Bu yüzden bu Fonla ilgili söylediğimiz şey aslında, burada bir kadın istihdamına alan açmak gerekirken onlar bunu burada aileye ve erkeğe bağımlılığı pekiştirecek ve genç evliliklerin yolunu açacak şekilde önümüze sunuyorlar. Kaldı ki arkadaşlar, şöyle bir durum var: Ülke nüfusunun yarısını oluşturan kadınlar iş yaşamında erkeklerden daha az yer alıyor ve kadın işsizliği ise yüksek olan kategoriler arasında; DİSK-AR'ın Ekim 2023 verilerine göre geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 31.

Dolayısıyla temelde ekonomik olan bu bağımlılığın önlenmesi gerekirken, kadın istihdamına yönelik politikalar geliştirilmesi gerekirken bu sorunlar ancak böyle çözülecektir diyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayalım.

SÜMEYYE BOZ (Devamla) - Ancak iktidar bununla ilgili sadece genç evliliklerin önünü açıp onları yine borçlandırarak, sanki şimdiye kadar öğrenim kredileriyle yeteri kadar borç yüklenmemişler gibi bir de evlilik kredisiyle onları bir borç altına sokmayı planlıyor.

Bu arada, bu Fonu da aslında nereden kazanacak biliyor musunuz değerli milletvekilleri? "Karadeniz'den çıkarılacak olan gazla bunun finansmanını sağlayacağız." diyorlar yani oradan çıkan gazla öyle bir gaza gelmişler ki "Kanun teklifleri... Fonlar..." diyorlar ama etmeyin, oradan çıkan gaz çay yapmaya bile yetmez. İktidarın aile politikası, kadınlara yönelik politikaları sadece kendine biat ettirme, kendine bağımlı kılmaktan başka bir şey değil. Bunun arka planına baktığımızda, kanunla getirilmek istenen fonda, kaynakların denetlenme ve yol yöntemlerinin nasıl olacağına dair ciddi kuşkularımızın olduğunu da Komisyondaki tartışmalarda dile getirdik, burada da söylüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜMEYYE BOZ (Devamla) - Son...

BAŞKAN - Buyurun, bitirelim lütfen.

SÜMEYYE BOZ (Devamla) - Fonun denetlenebilirliğini, hangi kurum ve kuruluşlara hangi tutarlarda mali aktarımlarda bulunulacağını, hangi projelere destek verileceğini şimdiden tahmin etmek elbette ki hiç zor değil; iktidarla yakın ilişkileri olan şirketlere, vakıflara ve derneklere gideceği çok açık. Bu sebeple, mademki kadınlara ve gençlere bir alan açmak istiyorsunuz, onlara hazineden pay vermek istiyorsunuz, o hâlde en önemli şeyi yapın, sarayın milyonlara varan günlük harcamalarını sonlandırın, sadece savunma sanayisine yatırım yapmayı bırakın diyoruz.

Kadın mücadelesi yürüten herkesi saygıyla selamlıyorum, cezaevlerinde bizleri izlemekte olan başta kadınlar olmak üzere bütün yoldaşlarımı da sevgiyle selamlıyorum.

Teşekkürler. (HEDEP sıralarından alkışlar)