| Konu: | AK PARTİ eski milletvekili Mehmet Doğan Kubat'ın annesinin vefatına, Genel Kurulu ziyaret eden gençlere, Ogün Samast'ın koşullu salıverme hükümlerinden yararlanarak serbest bırakılmasına ve Sincan Cezaevinden aldıkları şikâyetlere; Yargıtayın son aldığı kararı Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemden düşürmemesi gerektiğine, gençlerin gelecekle ilgili karamsarlık içinde olduğuna, mülakata ve İstanbul depremine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 16.11.2023 |
İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) - Evet, Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de Sayın Kubat'a buradan taziye dileklerimi iletiyorum, başı sağ olsun.
Evet, genç arkadaşlarımı da selamlıyorum. Bugün orada oturuyorlar ama önümüzdeki yıllarda inşallah bu sıralarda oturacaklardır diye de temenni ediyorum.
Evet, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, dün akşam burada Hrant Dink cinayetinin katili Ogün Samast'ın koşullu salıverme hükümlerinden yararlanarak serbest bırakılmasını, tahliye edilmesini gündeme getirmiştik, gecenin geç saatlerinde böyle üzüntü verici bir haber olarak paylaşmıştık. Yani, ne olur, bir gün de gecenin geç saatlerinde böyle mutlu olacağımız bir haberi paylaşsak buradan. Orada suça sürüklenen Ogün Samast'ın tahliye edilmesi değil de "Suça sürükleyenler tespit edildi, olay aydınlandı." gibi bir haberi de paylaşmak isterdik, böyle mutlu bir haberi paylaşmak isterdik. Umarım, o iklim de bir gün Türkiye'de oluşur. Tabii, burada biz toplumsal barışa kasteden, Türkiye'de huzura, kardeşliğe, birlik beraberliğe kasteden her türlü anlayışın karşısında olduğumuzun bir kere daha altını çiziyoruz.
Ben dün akşam burada bir çelişkiye dikkat çektim, yine dikkat çekeceğim. Bize son günlerde Sincan Cezaevinden çok sayıda şikâyet geliyor. Şikâyet nedir? Eline silah dahi almamış, bir yerlere inanmış olmaktan dolayı, üyelik kanaatiyle ceza verilen mahkûmların koşullu salıverilme hükümlerinden yararlandırılmaması gibi şikâyetler alıyoruz. Peki, bunun gerekçesi ne? Toplumla bütünleşmeye hazır olmaması, suç işleme riskinin olması gibi gerekçeler gözetiliyor. Şimdi, burada dün akşam gördüğümüz örnekte toplumsal barışımıza kasteden, eline silah alan ve cinayet işleyen; bu ülkede birlik, beraberlik ve kardeşliğe kasteden birileri toplumla bütünleşmeye hazır olduğu gerekçesiyle, iyi hâlli olduğu gerekçesiyle tahliye ediliyor, toplumun içine bırakılıyor ama eline silah almamış insanlar tahliye edilmiyor ve gerekçesi de "Toplumla bütünleşmeye hazır değil." olarak sunuluyor. Biz bu çelişkiye itiraz ediyoruz, biz bu adaletsizliklere itiraz ediyoruz. Tekrardan toplumsal barışımıza, kardeşliğimize karşı yönelen her türlü eylemin de karşısında olduğumuzun altını bir kere daha çiziyoruz.
Buradan bir başka hukuk garabeti, Anayasa Mahkemesi konusuna tekrar değinmek istiyorum. Yargıtayın son aldığı karar Türkiye Büyük Millet Meclisinin asla gündemden düşürmemesi gereken bir karar, burada çok açık bir hukuk skandalı yaşanıyor. Şimdi, ben özellikle iktidar partisindeki hukukçu arkadaşlarımızın -burada bazı savunmalar yaptılar, bazı maddeleri okudular- özellikle 153'üncü maddeden gerçekten ne anladıklarını -burada bir tartışma çıkarmak için demiyorum, olayı daha net aydınlatmak istiyorum-burada açık bir şekilde açıklamalarını da bekliyorum arkadaşlar. 153'üncü madde çok açık, Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu, son fıkrada da Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme, yargı, idare makamları, gerçek kişiler, tüzel kişiler ve herkes için bağlayıcı olduğuna dair çok açık bir hüküm var. Böyle bir hüküm varken Yargıtayın kararının esas alınması gerçekten... Burada mahkemeler arasında bir çatışma yok, burada eğer gerçekten bir suç işleniyorsa o suçu da Anayasa Mahkemesi kararlarını, uymakla zorunlu olunan, bağlayıcı olan Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamayan Yargıtay üyeleri yapmaktadır. Bunun da altını özellikle çizmek istiyorum. Bu konu bizim için bir Can Atalay meselesi değildir, bir şahıs meselesi değildir; bu konu bizim için Türkiye'nin hukuk devleti olma meselesidir ve şu an için de bir devlet krizidir. Bu kriz çözülmek zorundadır, bu krizin çözülmesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız olmak üzere bütün parti grupları, bütün siyasi partiler aktif rol almalıdır.
Evet, öğrencilerimizle ilgili son dönemlerde olumsuz haberler alıyoruz, bazı üniversitelerimizden, üniversite yurtlarımızdan olumsuz haberler alıyoruz. Tabii ki iktidar partisindeki genç milletvekili arkadaşlarımız gençlere yapılan olumlu adımlarla ilgili burada dün akşam sunumlar yaptılar. Arkadaşlar, yapılan her türlü olumlu çalışmaya sonuna kadar destek veririz, bundan da memnun oluruz ancak geldiğimiz noktada kabul edin ya da etmeyin Türkiye'nin bir gerçeği var, gençlerimizin gelecekle ilgili bir karamsarlığı var. Biz Türkiye'yi bu iklimden çıkarmak zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın Sayın Şahin.
İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) - Gençlerimizi gelecek karamsarlığına sevk eden bu tablonun farkında olmak ve gençlerimizin geleceğe umutla baktığı bir iklimi gençlerimize hediye etmek zorundayız. Şimdi, gençlerimizin KYK kredisi 1.250 lira arkadaşlar, şu an için 1.250 lira. Yani babası, annesi emekli olan bir öğrencimize, dolayısıyla emekli maaşının da yetersiz olduğu, 7.500 lira olduğu bir gerçeklikte bu öğrenci, bu krediyle geçinmek zorunda; yurt parasını verecek, ulaşım imkânları vesaire. Yani sosyal aktivite diye bir imkânı, bir alanı kalmayacak. Böyle bir tabloda gençlerimizin içinde bulunduğu durumu da arkadaşlar, olumlu şeylere destek veriyoruz ancak mevcut durumda da gençlerimizin içinde bulunduğu olumsuz tabloyu da kabul etmek durumundayız.
Gençlerimizin özellikle mülakatla ilgili şikâyetini de asla görmezden gelemeyiz. Gençlerimizin önündeki bu mülakat zilletini kaldırıp hak edenin kazandığı bir Türkiye'yi inşa ederek gençlerimize böyle bir geleceği de hediye etmek Türkiye Büyük Millet Meclisinde bizim görevimizdir, bunun da altını özellikle çiziyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) - Toparlıyorum.
BAŞKAN - Bitirelim lütfen.
İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) - Son olarak dün burada İstanbul depremine hazırlıkla ilgili bir grup önerisi verdik, reddedildi. Benim iktidar partisindeki arkadaşlarımdan ricam şudur: Siz getirin, biz destek verelim. Bakın, siz getirin, biz destek verelim. İstanbul depremi şu anda Türkiye'nin en önemli sorunlarından biridir ve İstanbul'un en önemli sorunu can güvenliği sorunudur yani deprem gerçeğidir. "İstanbul yıkılırsa Türkiye yıkılır." gerçeğinin farkında olalım. İstanbul depreme hazır değil, burada parti ayrımı da gözetmiyorum, İstanbul depreme hazır hâle getirilememiştir, İstanbul'u çok büyük bir tehlike beklemektedir. Bu anlamda siyasi parti ayrımı gözetmeksizin merkezî yönetimin, yerel yönetimlerin, odaların, üniversitelerin birlikte yapacağı İstanbul için bir masa oluşturmak zorundayız, İstanbul'a daha bütüncül bir şekilde bakmak zorundayız. İstanbul'a özel, bu konuda bir yasa çıkarmak zorundayız. Türkiye'yi, İstanbul'a hazır hâle getirmek zorundayız. "İstanbul depremi" değil, öneminden dolayı "Türkiye depremi" diyorum.
Bu duygularla Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.