GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Angola Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında Karşılıklı İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:19
Tarih:09.11.2023

HEDEP GRUBU ADINA CELAL FIRAT (İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Toplumların hızla değiştiği, bunun yarattığı sarsıntı, toplumsal ve inanç sistemlerinin uğradığı haksızlıklarla acı bir dönemi yaşıyoruz maalesef hep beraber. Bizde bir söz vardır "Doğru gez, dost gönlünü kırma." diye ama maalesef burada çok acı kelamlar söylüyoruz. Yine, muhabbetle bulan buldu hakkı, muhabbetsiz kimin kimde var hakkı? Esasında en büyük sorunu bence Meclisin şu: Biz oturarak konuşamıyoruz, muhabbet edemiyoruz. Keşke arkada otururken lobilerde daha iç içe otursak, muhabbet edebilsek, birbirimizi tanısak inanın ki bu sorunların hepsinin üstesinden gelebiliriz ama iletişimin olmadığı bir süreci yaşıyoruz, birbirimizle iletişim kurmuyoruz; en büyük sorunun bu olduğuna inanıyorum. Maalesef, toplumlarımızın yoğun bir çerçevede sorunları var. Bu kelamları kullanırken bazen acı kelamlar dillendiriyoruz ama gerçekten arzularız ki birbirimizi üzmeyelim, birbirimizin sözlerini cankulağıyla dinleyelim ama bu, dediğim gibi, sadece kelamda kalıyor.

Devlet, sosyal adaleti, hukuku, refahı, eşitliği maalesef yok sayıyor; var sayılan temellere dayalı ayrımcılıkla insanları din, dil, mezhep üzerinden korkutarak, tehdit ederek ya da entrikalı yöntemlerle onları ayrımcılığa maruz bırakmaktadır. Toplumun büyük bir kısmı ekonomik, sosyal, kültürel bakımdan, hakları açısından mağdurdur ve nicel anlamda da yaşanan adaletsizlikler karşısında artık yorgundur. Umudunu kaybetmiş bir toplumun çocukları, gençleri, kadınları var. İktidar, kendi ideolojik kavramlarıyla toplumun sorunlarını bir kavram kargaşası içinde eriterek, politik kimliğini toplumlara dayatarak barışçıl birlikteliğimizi maalesef engelliyor. İktidar "vatandaşlık" tanımını kendi din anlayışı üzerinden yaparak etnik, inançsal, kültürel tüm farklılıkları yok sayıyor. Bugün sokakta vatandaşa "'Devlet' deyince aklınıza ne gelir?" diye sorduğunuzda söyleyeceği ilk şey şudur: Kaygı, korku, endişe, verilmeyen hak ve liyakatsizlik.

Sayın milletvekilleri, millet ağlıyor, bunu hepimiz acı bir çerçevede görüyoruz. Kısacası, farklı kimlikler kendi farklılıklarını ifade etmeye korkuyorlar. Kamu otoritesi, Hükûmetin tehditleri nedeniyle farklılıklar karşısında tarafsız kalamıyor. Toplum üzerindeki baskı her geçen gün artıyor. Farklılıkların bir arada, barış içinde yaşaması ancak karşılıklı saygı, tam demokratik bir ülke koşullarında mümkün olabilir.

Sayın milletvekilleri, Hatay'dan milletvekili seçilen Can Atalay, Anayasa'nın 83'üncü maddesine göre aramızda olması gerekirken altı aydır cezaevinde, maalesef bırakılamamıştır. En üst mahkeme olan Anayasa Mahkemesinin tahliye kararını yanlış bulan, Türkiye ve hatta evrensel hukuk tarihinde örneği olmayan kararla Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunacak kadar ileri giden Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri bize göre halkın iradesine darbe vurmuştur. Bir an önce bu vahim yanlıştan geri dönülmeli, Can Atalay hakkında Anayasa Mahkemesinin verdiği tahliye kararı acilen uygulanmalı, Can Atalay hak ettiği şekilde aramızda olmalıdır diye düşünüyoruz.

Eşit vatandaşlık adına çıkarılmış bir anayasa mevcut hükûmetlerin adaletsizliklerini sınırlandıramıyorsa, insanlık gururunu, insana yakışacak erdemi koruyamıyorsa buna sesimizi elbette ki çıkaracağız. Bugün, özellikle Alevi ve Kürt vatandaşlarımızın üzerinde gizli-açık politikalar, asimilasyon uygulanmaktadır. Bu uydurma politikalarla tüm toplum tek tipleştirilmek istenmektedir.

Sayın milletvekilleri, "hukuk devleti" "eşit vatandaşlık" tanımlarını hak, adalet ilkesi üzerinden neden yapamıyoruz? Toplumsal sorunların eksik demokrasi, hak ihlalleri, eşitsizlikten kaynaklandığını neden cesurca söylemiyoruz? Oysa tüm sorunlarımızı toplumsal uzlaşmayla çözmemiz muhakkaktır. Yurttaşın eşit olması, kendisini özgür hissetmesi, siyasal-toplumsal barış ve istikrara katılmasının zararı nedir? Halkların farklı kimliklerini, kültürlerini, inançlarını hoşgörüyle karşılasak, bu hakları yasalarla korusak; sivil toplum örgütlenmesini kendimiz için değil, farklılıkların güveni ve özgürlüğü için desteklesek; vatandaşın, ideolojilere değil Anayasa'ya bağlı kalmasını ve onu kollayarak yüceltmesine izin versek; demokratik bir anayasayla onurlu yaşamanın bilincini kazandırsak ne olur? Sevgi olur, barış olur, kardeşlik olur. Ama maalesef, devlet her şeye bir kılıf uydurarak Alevi toplumunu ve tüm diğer farklı toplum kesimlerini asimile etmeye gayret ediyor. Düşünün ki 21'inci yüzyıldayız, devlet Alevilerin cemevlerini ibadethane olarak kabul etmiyor. 21'inci yüzyılda Alevi köylerine cami yapıyor. Bir empati yapalım lütfen, bir Sünni köyüne cemevi yapılsa tepkiniz ne olur? Bizim tepkimiz şiddetli olur, kesinlikle bunu kabul etmeyiz. Biz hiçbir inancı tarif etmediğimiz gibi bizlere de bir tarif uydurulmasına rızalık göstermeyiz. Alevilik inancı ve bu inancın mensuplarını yok saymaya devam eden bu zihniyet, Kültür ve Turizm Bakanlığı altında bir başkanlık kurarak kendi Alevilerini üretmeye gayret ediyor. Bizim inancımız yetmiş iki millete aynı nazarla bakan ocak sistemiyle rıza ilişkisidir. Yolumuz rızalık üzerine kurulmuştur. İnancımızın sınırları, kanunlar ya da kararnamelerle değil toplumsal rızalık esasıyla kendini ifade etmiştir. Şahımerdan Ali'ye sormuşlar "Bir devletin dili ne olmalı?" diye, "Adalet olmalı." demiş. Şu an bütün toplumun ve ülkemizin bu kavrama gerçekten ihtiyacı olduğunu acı bir şekilde görüyoruz.

Sayın milletvekilleri, devlet, eşit vatandaşlık ve laiklik ilkesini lafta bırakıyor. Devlet, inanç ve ibadethanelerimizi kabul etmiyor, bu hakkımızı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine âdeta sürgün ediyor. Devlet, Alevi inanç önderleri olan dedelere "dede" demiyor, bilirkişi damgasıyla yeşil pasaport veriyor. İbadethanelerimizi ticaret olarak görüyor. Temel ihtiyaçları olan su, elektrik, doğal gaz için tahsilata geliyor ya da bu hizmetleri keserek Alevileri cezalandırıyor. Kamuda, kamusal alanlara Alevileri katledenlerin isimlerini vererek Alevilere gözdağı veriyor, okullarda Alevi çocuklarına zorunlu din derslerini dayatıyor.

Yaşanan ekonomik, toplumsal, kültürel sorunlar, haksızlıklar toplumsal hareketlerin başlama nedenleridir. Tarih boyunca çıkan toplumsal hareketlerde Alevi katliamları üzerinden tüm farklı toplumlara gözdağı verilmiştir, bunu alışkanlık hâline getiren devletin ta kendisidir ancak tüm Alevi toplumunun devletin bu alışkanlığının deneyimini bilmesini arzuluyoruz.

Kısacası, bu ülkede Alevi olmak zordur. Biz "Bu ülkede Aleviler vardır, Aleviler vardır." demeye devam edeceğiz sevgili dostlar. Eşit yurttaşlığı savunmaya devam edeceğiz, barışı, kardeşliği, demokrasiyi, özgürlüğü savunmaya gayret edeceğiz.

Hepinizi sevgiyle muhabbetle selamlıyorum.

Aşk ile.(HEDEP ve CHP sıralarından alkışlar)