| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Angola Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında Karşılıklı İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 19 |
| Tarih: | 09.11.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Yıl 2016 -Şubat 29- Anayasa Mahkemesinin verdiği bir tahliye kararıyla ilgili Sayın Cumhurbaşkanı şöyle bir değerlendirme yapıyor: "Çok net söylüyorum: Anayasa Mahkemesinin kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum. Niye? Çünkü ortada bir gerçek var, bu bir tahliye kararıdır. Aslında onlarla ilgili kararı veren mahkeme kararında direnebilirdi. Bir daha söylüyorum, direnebilirdi. Eğer kararında direnmiş olsaydı AYM'nin vermiş olduğu karar boşa çıkacaktı." Aslında perşembenin gelişi çarşambadan belliydi ve perşembe geldi. Dün Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Milletvekili Sayın Can Atalay'la ilgili vermiş olduğu kararla bir anlamda aynı sözleri tekrarladı ve dedi ki: "Anayasa Mahkemesi kararına uymuyoruz, saygı da duymuyoruz." Yetkilerini aştı ve olmayacak bir şey yaptı "Anayasa Mahkemesi kararına uyulmasın." dedi. Bu, sadece bir hukuk skandalı değil, aynı zamanda bir alt mahkemenin yargı eliyle bir üst mahkemeye yaptığı darbe girişimidir; yetmedi, bir adım daha attı, Meclise döndü ve dedi ki: "Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesi için işlemlere başlayın." Millet iradesinin tecelligâhı olan bu yüce makama talimat verdi, parmak salladı, dedi ki: "Düşürün bu adamın milletvekilliğini." Bu da yetmedi, bu sefer döndü Anayasa Mahkemesine "Can Atalay'ın seçilme hakkının kişi hürriyet ve güvenliği haklarının ihlal edildiğine dair kararın altında imzası olan 9 üye soruşturulacak." dedi ve dönerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına "Bu 9 üye için suç duyurusunda bulunuyoruz, soruşturulsun." dedi. Korkunç bir skandal, hukukun hukuka darbesi ya da daha doğru bir ifadeyle, ülkenin anayasal düzenine yapılmış bir darbe girişimi. Bu nedir biliyor musunuz? Türkiye Yüzyılı'nda yüz yılın hukuksuzluğudur. Anayasa madde 153 der ki: "Anayasa Mahkemesinin kararı kesindir ve Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar." Bugün Yargıtay 3. Ceza Dairesi Sayın Erdoğan'ın tam sekiz yıl önce ortaya koyduğu tavra göre hareket etmekte ve üst mahkemenin yani Anayasa Mahkemesinin kararına direnmektedir. Aslında bu direnç hukuk devletine karşı bir başkaldırı, aynı zamanda devlet kurumlarının da bir tahribatı anlamına gelmektedir ve Türkiye için büyük bir handikaptır. Bu hukuksuzluğu icra ederken de Yargıtay 3. Ceza Dairesi devlet kurumlarını karşı karşıya getirmenin yanında, ülkenin ağır aksak da olsa işleyen sistemini de kilitlemektedir. Bakınız, 6216 sayılı Kanun'un 16'ncı maddesi Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyeleri hakkındaki inceleme ve soruşturmayı nasıl düzenliyor? Diyor ki: "Başkan ve üyelerin görevlerinden doğan veya görevleri sırasında işledikleri iddia edilen suçları, kişisel suçları ve disiplin eylemleri için soruşturma açılması Genel Kurulun kararına bağlıdır." Yani söz konusu 9 üyeyle ilgili yargılamayı AYM Genel Kurulu yapacaktır. AYM üye sayısı kaç? 15. Bu durumda AYM Genel Kurulu toplanabilir mi? Hayır. Karar çıkabilir mi? Hayır. Ülkeyi böylesi bir krize sokmaya, sistemi hırpalamaya, kurumları çatıştırmaya kimsenin hakkı yok.
Bir başka önemli ayrıntıya daha dikkat çekeceğim. Gerekçeli kararda bir referans var. Bu gerekçeli karar; burada bir referans var, alt sırada, Özcan Özbey, Türk Anayasa Hukukunda Bireysel Başvuru, Adalet Yayınevi, 2'nci baskı; referans bu. Yani Yargıtay verdiği kararın gerekçesini bu şahsa bağlamış ve bu kitaba bağlamış. Kimdir bu? Anayasa Mahkemesinde raportör olarak görev yapmış birisi. Peki, sonra ne olmuş? Bakın, elimde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunun 24 Ağustos 2016 tarihinde vermiş olduğu bir karar var yani FETÖ'nün darbe girişiminden hemen sonra verilmiş bir karar var elimde. Söz konusu kişi darbe girişiminden hemen sonra FETÖ'yle bağlantısı nedeniyle KHK'yle görevden alınmış ve Yargıtay 3. Ceza Dairesinin karar gerekçesinde bu kişi referans olarak gösteriliyor. O hâlde bu kararın ruhunda FETÖ'cü bir savcı mı var ve hâlâ bunlardan mı medet umuluyor bu ülkede?
Peki, yargı bunlardan medet umarken sarayda neler oluyor? Cumhurbaşkanı Danışmanı Ayhan Ogan bakın ne demiş? "Yargı hiyerarşisinde en üst yetkili mahkeme Yargıtaydır." Bunu söyleyen birisi hukukçuysa ya iyi niyetli değildir ya da hukuk fakültesini okurken arka kapıdan kaçmıştır. Peki, Sayın Erdoğan'ın hukuk konularını danıştığı bu arkadaş daha önce ne söylemiş? "Şimdi biz yeni bir devlet kuruyoruz, beğenin beğenmeyin bu yeni devletin kurucu lideri Tayyip Erdoğan'dır." Dünkü gelişmelerden sonra ister istemez soruyoruz: Anayasa Mahkemesi tasfiye ediliyor da bizim haberimiz mi yok? Yeni bir devlet kuruluyor da biz mi bilmiyoruz?
Gelelim bir başka danışmana, daha doğrusu başdanışmana. Bakın, ne diyor Başdanışman Uçum? "Türkiye millî yargısını Batıcı ve neoliberal yargı anlayışlarına karşı sonuna kadar savunacaktır. Kimsenin bundan şüphesi olmasın." Allah aşkına, bu ülkede yargı "millî" ve "neoliberal" olarak iki kampa mı ayrıldı? Ve bu iki kamp arasında savaş var, çatışma var; bizim bundan haberimiz mi yok? Ve kim kime karşı neyi savunuyor? Ve Sayın Erdoğan bu adamlara ne danışıyor? Devlet kurumları arasındaki ayrışma ya da çatışma görüntüsü belli ki saray ile AK PARTİ kadroları arasında da var. Sarayın danışmanları bu açıklamaları yaparken partinin önemli isimleri ise yaşanan süreçten duydukları kaygıyı kamuoyuyla paylaşıyorlar. Vicdanın, sağduyunun ya da hukukun üstünlüğü duygusunun AK PARTİ'li siyasetçilerle dillendirilmiş olması da yine yüce Meclisimizin saygınlığı açısından kıymetlidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yargıtay 3. Ceza Dairesinin bu kararı kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığını rafa kaldırma girişimidir ve Türkiye'de kurumları kendi arasında bir çatışmaya, yargıyı da kaosa sürükler. Bu güzel ülkenin yurt dışındaki güven ve itibarını da ayaklar altına alır. Türkiye böyle yönetilemez ancak savrulur ve bu savrulmanın tahribatı hepimize büyük zarar verir.
Anayasamız "Türk milleti tarafından, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur." der "Başlangıç" kısmında ve bizlere çok önemli tarihî bir sorumluluk ve misyon yükler. Bizler bu duyguyla hukukun izin verdiği tüm yol ve yöntemleri kullanarak bu hukuksuzluğa karşı duracağız ve bütün gücümüzle demokratik, laik, hukuk devletini koruyacağız.
Hukuk Politikaları Başkanlığımızca Hâkimler ve Savcılar Kuruluna suç duyurusunda bulunuyoruz çünkü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Anayasa Mahkemesi kararına uymayarak görevsizlik kararı dahi vermeden ilgili dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine göndermiş ve suç işlemiştir. Yargıtay Başkanlar Kuruluna da bir suç duyurusunda bulunuyoruz çünkü ilgili Yargıtay üyeleri Anayasa'mızı askıya almaya kalkmış ve suç işlemiştir.
Bütün Türkiye emin olsun ve müsterih olsun, devlet kurumlarının çökertilmesine izin vermeyeceğiz, hukukun ayaklar altına alınmasına izin vermeyeceğiz ve bu ucube sisteminin vatandaşlarımızın hukuk güvenliğini ihlal etmesine ve bir korku imparatorluğu kurmasına asla izin vermeyeceğiz ve bu güzel ülkeye, bu aziz millet ve onun temel değeri olan Anayasa'mıza sonsuza dek sahip çıkacağız.
Saygılarımla. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)