GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:17
Tarih:07.11.2023

ENSAR AYTEKİN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kentsel dönüşüm üzerine gelen bu teklif elbette ki bir ihtiyaçtan ortaya çıkan tekliftir. Toplumlar dönüşür, gelişir, dolayısıyla toplumun ihtiyaçları da değişir. Kentlerin çekici nedenleri vardır. Bu nedenlerin başında yarattığı iş olanakları -ortaya çıkan göç olgusu- gelir. Özellikle ülkemizde doğudan batıya yaşanan iç göç ekonomi politikalarının sonucudur. Bu, aynı zamanda yoksullaştırılan, güvencesizleştirilen yurttaşların hikâyesidir. Bu teklife baktığımızda, yoksullaştırılan yurttaşların yaşamlarını iyileştireceğimiz yerde kendilerine daha büyük bir kaos vadediyoruz. Şöyle ki: Teklifi hazırlayanlar bu teklifi sadece mülk sahipleri üzerinden ele almışlar, kentin yükünü çeken, dinamosunu çalıştıran ve kirada oturup hayata tutunmaya çalışanlar ihmal edilmiş. Binayı dönüştürmek isterken içinde yaşayan insanları, yoksulları, emekçileri ihmal etmek, onları bu dönüşüm sürecinde mağdur etmek de sadece AKP iktidarının başarabileceği bir şeydi çünkü aynı iktidar dünyada da büyük bir iş başararak imar affı çıkarıp binaları affetti, adına da "imar barışı" dedi. Bu barış 6 Şubatta on binlerce insanımızı öldürdü.

Değerli milletvekilleri, teklifin görüşme aşamasında afet sosyologları, kent sosyologları, sosyal çalışmacılar gibi kritik alanlardaki bilim insanlarının görüşlerinin alınması gerekirdi ancak AKP'nin hep yaptığı gibi "ben yaptım oldu" diye bakılan bir yaklaşım bu teklife de egemendir. Toplanma alanlarını imara açtınız, şimdi sınırsız yetkiyle istediğiniz her alanı rezerv alanı ilan ediyorsunuz. Bu teklifte rezerv alanlarıyla ilgili ciddi sorunlar vardır. Mevcut uygulamada bir yerin rezerv alanı olabilmesi için üzerinde yapı olmaması ve meskûn mahal dışında yer alması gerekiyor. Yeni düzenlemeyle "rezerv yapı alanı" tanımındaki "yeni yerleşim alanı olarak" ifadesi yasadan çıkarılmış, meskûn mahal şartı kaldırılmıştır. Bu, şu demek: Bir gün bir helikopter bir şehrin üzerinde uçar, kupon arazileri gözüne kestirir. Helikopterdeyken bir telefonla ilgili bakana ulaşılır, o bakana şu denir: "Burayı rezerv alanı yapın, benden habersiz de kimseye satmayın." Bu durum sadece İstanbul için risk oluşturmuyor. Seçim bölgem Balıkesir birinci derece deprem kuşağında. Geçtiğimiz dönemde çokça ifade ettim, bu şehir Marmara depreminden bağımsız olarak 7'lik deprem bekliyor ve bu kentin büyük bir kısmı zemin sıvılaşması yaşanan yerlerde. Bakan Bey 2 Temmuzda bir açıklama yaptı ve kırmızı çizgileri ifade etti. O çizgilerden biri zemin sıvılaşması olan yerlerde yapılaşma yapılmayacak, diğer kırmızı çizgi de dere yataklarında yapılaşma olmayacak.

Bakın, Edremit ilçesinde bir Dalyan sulak alanı var, burayı sözde cazibe merkezi hâline getirmek için sulak alan niteliğine rağmen, yaşam alanı projesi hazırlandı; konutlar tasarlandı, planlar değişti; sırf rant için yapıldı. Çevre örgütleri sulak korunsun diye süreci mahkemeye taşıdı. İlk derece mahkemesi de çevrecileri haklı bularak sulak alana yapılaşma kararı veren bu tasarıyı durdurdu ama AKP'li Balıkesir Büyükşehir Belediyesi idare mahkemesinde bu karara itiraz etti, süreç yürüyor. Bu teklif geçerse burası bir rezerv alanı olarak tasarlanacak, ranta peşkeş çekilecek.

Bakan Beyden kırmızı çizgilerine ilişkin verdiği sözü tutmasını bekliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)