GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: On İkinci Kalkınma Planının (2024-2028) Sunulduğuna Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:15
Tarih:31.10.2023

MUSTAFA KAYA (İstanbul) - Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. 2024-2028 On İkinci Kalkınma Planı'nın "Tarım ve Gıda" başlığıyla ilgili söz almış bulunmaktayım. Tekraren sizleri saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, tarım, özellikle salgın koşullarında anlaşıldı ki bir millî güvenlik meselesidir. Bu millî güvenlik meselesini fark etmek için aslında illa bir salgın yaşamamıza gerek yoktu ama salgınla beraber gerek gıda arzı gerekse lojistik sorunlarla ilgili meseleler bizim doğrudan gıda güvenliğini merkeze almamızı temin etti. Hatta "Ülkenin bekası ve güvenliği kadar ticaret, sanayi, tarım ve hayvancılık da önemlidir." diyen bir önceki Millî Savunma Bakanımız Hulusi Akar Bey'di. Yani aslında, tarımın millî güvenlik sorunu olduğunun devletin üst düzey makamlarında da net olarak görüşüldüğü, anlaşıldığı belli oluyor. Fakat bu böyleyken, bu gerçek ortadayken 2006 yılındaki Tarım Kanunu'na göre gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1'inin tarıma ayrılması şartı olduğu hâlde, 2007-2023 yılları arasında on yedi yıllık dönemde bu oranda desteklenmesi gerekirken sadece yüzde 0,6; 0,7; 0,3 gibi oranlarda tarıma destekler verildi. Bir taraftan millî güvenlik sorunu olarak kabul edilen tarım, diğer taraftan maalesef gayrisafi yurt içi hasıladan hak ettiği desteği almadı. 2006 yılında kabul edilmişti ama bir türlü bu hedefe ulaşılamadı.

Ayrıca, dün gerek Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz gerekse lehte konuşma yapanlar özellikle Maastricht Kriterlerine atıf yaptı. Şimdi, Maastricht Kriterlerine göre, Avrupa Birliği kanunlarına, kurallarına göre tarımda çalışan oranının yüzde 5'e düşürülmesi gibi bir hedef var. Türkiye de 2009'dan bu yana bu oranı yüzde 10'a çekmeyi hedefliyor fakat Türkiye'nin bu tarımda çalışan sayıyı düşürme hedefinin sosyolojik olarak sorunlarını yaşamaya devam ediyoruz çünkü insanlarımızı ürünlere kota uygulayarak tarımdan çekip büyükşehirlere istif ettiğimiz için, bundan dolayı biz maalesef doğru düzgün sosyolojik okumaları yapamıyoruz.

Değerli milletvekilleri, Amerika Birleşik Devletleri'nde yayınlanan bir istatistiğe göre şu anda tarımda çalışan yaş ortalamamız 58 ve aynı zamanda tarım sektöründe 35 yaşın altında çalışanların oranının yüzde 6, 65 yaşın üzerinde çalışanların oranının ise yüzde 33 olduğuna dair veriler paylaşılıyor. Bu bize bir tehlike sinyali vermiyor mu? Yani 85-90 milyonluk bir ülkede tarımda çalışanların yaş ortalaması 58 ise ve "Tarımda dışa bağımlılığı azaltacağız." iddiasıyla yola çıkmışsak nasıl olacak da 85-90 milyonu 58-60 yaşındaki insanların emeğiyle doyurmayı başaracağız, ben bunu sizin dikkatlerinize arz ediyorum.

Ayrıca, iki ay önce Mardin Kızıltepe'deydim. Mardin Kızıltepe'de önemli ölçüde mısır ekimi yapılıyor. Bu sene mısıra verilen fiyatta 300 lira fark oldu; 5.700 lira geçen seneydi, 6.000 lira verildi. Emin olunuz, bir dahaki sene Mardin Kızıltepe'de insanlar mısır ekmeyecekler. Ayrıca, Ukrayna'dan ithal edilen mısıra 8.500 lira fiyat verildi. 8.500 lira Ukraynalı çiftçiye destek ama kendi insanımıza 300 lira fark vererek onları üretimden soğutmanın neresi bir millî güvenlik meselesi olarak algılanabilir, takdirini size bırakıyorum. Ayrıca, 100 dönüm mısır eken bir çiftçi şu anda -iki ay önceki verileri söylüyorum- 113.000 lira zarar etti ve sulu alanda ekim yapan çiftçi 69.250 lira zarar etti.

Ben sözlerimi tamamlarken dün Sayın Yılmaz'ın konuşmalarını burada bitirirken -aslında kendisi toplumda bir devlet adamı, elinden geleni yapmaya çalışan bir profil olmasına rağmen- ikinci konuşmasını yaparken rakamları farklı yorumlayarak aslında bir popülizm tuzağına düştüğünü, maalesef, görmekten üzüldüğümü buradan ifade ediyorum

On İkinci Kalkınma Planı'yla alakalı "Tarım ve Gıda" başlığının bir kere daha değerlendirilmesi temennisiyle sözlerimi burada tamamlıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)