GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Senegal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:13
Tarih:26.10.2023

CHP GRUBU ADINA MÜHİP KANKO (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün görüşülen uluslararası anlaşmaların genel kapsamı vergi kaçakçılığı ve vergiden kaçınmaya engel olmayla ilgili.

Değerli arkadaşlar, madem vergi kaçakçılığını önlemek istiyorsunuz, sizin, ülkedeki zengin yandaşlarınızın milyarlarca Türk lirası tutan vergi borcunu affedip gariban vatandaşı vergiye boğmanız bir vergi kaçakçılığı değil midir? En büyük adaletsizlik bu değil midir? Önce bunların düzeltilmesi gerektiği kanaatindeyim.

Bugün sizlere bahsedeceğim ilk konu, herkesin empati yaparak dinlemesi gereken bir konu bence çünkü bu, siyasete malzeme edilmeyecek kadar herkesin yüreğini yakan bir konu. Çocuklarımızın, özellikle Tip 1 diyabet dediğimiz şeker hastası çocukların bugün karşı karşıya olduğu sorunlardan bir tanesi. Şeker hastası çocuklarda görülen, insülin yetmezliğine bağlı olarak gelişen bir hastalık. Dolayısıyla bu hastalıkta siz hastaları eğer takip etmek istiyorsanız her gün, gece yarısı bile çocukları uyandırıp 6-8 kere parmaklarını delerek bu çocuklardan kan şekeri takibi yapmanız gerekiyor. Dolayısıyla bu, çocuklar için oldukça ciddi bir travma oluşturmakta. Düşünün, çocuğunuzu gece on ikide kaldırıyorsunuz, kan şekerine bakmak için parmağını deliyorsunuz, aldığınız bir damla kandan gidip kan şekerine bakıyor ve ona göre insülin yapıyorsunuz. Bu niçin önemli? Çünkü şeker hastalığı eğer yeterince takip edilmezse böbrek hastalığı yani diyaliz hastası duruma geliyor bu hastalar, aynı zamanda gözlerini kaybediyorlar. Bunun için, bu hastaların çok yakından takip edilmesi gerekiyor. Ayrıca, tabii ki bu, hem devlet üzerinde hem de aileler üzerinde maddi ve manevi çok büyük bir yük getirmekte.

Yukarıda bahsettiğim gibi, günde 6-8 kez parmağı delinerek kan şekerine bakma ihtiyacı nedeniyle dünyada birçok araştırma yapılmış, "Bu konuyu nasıl aşabiliriz, çocuklarımızın parmaklarını delmeden nasıl kan şekerlerine bakarız?" diye araştırma yapılmış ve ne mutlu ki bilim dünyasına, son on yılda artık çocuklarımızın -gelişmiş ülkelerde özellikle- hiçbir çocuğumuzun parmağı delinmiyor, hiçbir çocuğun parmağı delinmiyor. Yani "sensör" dediğimiz bir madde, bir cihaz kullanıyorlar. Çocuğa saat takıyormuş gibi vücuduna, herhangi bir yere bir cihaz takılarak bu cihazla çocuğun anlık kan şekeri takip edilebiliyor yani çocuk gece yatarken siz cep telefonunuza yüklediğiniz bir programla ya da okulunda çalışırken sınava girdiği anda, okulda oynarken ne olursa olsun çocuğunuzu her zaman takip etme şansına sahip oluyorsunuz. Bu nedenle, bu teknoloji çocuklar için gerçekten çok önemli ve gerekli bir teknoloji. Bu teknoloji sadece çocukları etkilemiyor tabii, aileleri de etkiliyor. Niçin aileleri etkiliyor? Çünkü aileler şeker hastalığını yönetmeyi bilmiyorlar. Şeker hastalığını yönetmek, topluma büyük bir yük olmaktan herkesi kurtarabilir. Kısacası, şeker hastası çocukların aileleri sensör için ne diyorlar biliyor musunuz? "Ailece nefes alıyoruz." diyorlar çünkü odasında uyuyan ya da tuvalete gitmiş bir çocuğun kan şekeri düştüğünde bayılıp düşmesi ve çeşitli travmalara maruz kalması mümkün. Bu nedenle, şunu belirteyim: Hükûmetimiz 14 yaş altındaki çocuklarımız için bir yasa çıkardı ama Türkiye'deki 19 yaş altında toplam diyabetli çocuk sayısı 30 bin; aylık maliyeti 3.600 lira yani 30 bin çocuğa bir yılda sensör için harcayacağınız para 1 milyar 300 milyon lira. Türkiye gibi büyük bir bütçesi olan ülkede bu 1 milyar 300 milyon lira çok rahat karşılanabilir kanaatindeyim. Bu konuda, Meclisin ve ilgili mercilerin gerekli hassasiyeti göstermeleri çok önemlidir.

Gelelim Kocaeli'ye. Ben bir Kocaeli Milletvekiliyim, 2 milyon 200 bin nüfusu olan bir şehirden bahsediyorum. Türkiye'nin en büyük liman şehirlerinden ve en büyük sanayi şehirlerinden biri, Türkiye'nin en kozmopolit bölgelerinden biri; İstanbul'a giden herkesin mutlaka üzerinden veya içinden geçmek zorunda olduğu bir şehir. Dolayısıyla, Kocaeli Türkiye'nin 10'uncu ili olmasına rağmen maalesef ekonomiden yeterli katkıyı alamamakta.

Sağlıkçı olduğum için öncelikle sağlık hizmetlerine değineceğim. Tüm Türkiye'de olduğu gibi Kocaeli'de de maalesef sağlıkta işler iyi gitmiyor. Bulunamayan yoğun bakım yatakları, Türkiye'nin her tarafında hepimizin günlük işini belli bir oranda temsil eden randevu alamama problemi, ameliyatlarla ilgili uzun bekleme süreleri Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi Kocaeli'de de büyük bir sorun. Yine, Kocaeli'de bulunan Seka Devlet Hastanesi, Kocaeli Devlet Hastanesi, Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi şehir hastanesinin açılması üzerine maalesef kadrolar açısından zayıflatıldı. Bu zayıflama nedeniyle birçok ilçemizde şu anda gerçekten sağlık problemleri yaşanmakta. Kentin sağlık alanındaki tüm ihtiyaçlarının bir an önce ortadan kaldırılması gerekmekte. Bunun için önerilerimiz nedir? Özellikle Başiskele, Kartepe ve Çayırova ilçelerimizde mutlaka bölgesel ihtiyaçları karşılayacak devlet hastaneleri kurulmalıdır.

Bunun dışında, antrparantez olarak bildireceğim bir konu daha var: Yapılan şehir hastanemizin giriş yolları oldukça dar. Kocaeli, bir afet bölgesi. Eğer olası bir afet durumunda inanın ki Kocaeli Şehir Hastanesine ulaşmanız mümkün olmayacak. Bunlar siyasetüstü meseleler. Eğer bir afet olursa hepimizi etkileyeceği için bu konuda bir an önce önlem alınması gerekiyor.

Evet, günlerdir gündeme taşımaya çalışıyorum ama maalesef Hükûmet tarafından eleştirildiğim bir konuya geliyorum; İZAYDAŞ dediğimiz bir konu yani çöp fabrikası. Çöp fabrikası 1997 yılında kurulmuş bir fabrika. "Yirmi beş yıl sonra fonksiyonunu kaybeder ya da yenilenirse idare edilebilir." denilmiş ama şehirleşme o kadar çarpık ve hızlı oluyor ki İZAYDAŞ bugün şehrin ortasında kaldı ve oradaki vatandaşlar, yaklaşık 5 kilometre çapındaki bir alanda yaşayan tüm vatandaşlar inanın ki pencerelerini açamıyorlar. Niçin biliyor musunuz? Devasa devasa çöp dağlar oluşmuş orada. Ben geçen gittim, video çektim ve orada inanın ki iki dakika duramadım yani iki dakika durmanız mümkün değil. Bütün vatandaşlara, özellikle buradan Alikahyalı vatandaşlarımıza sesleniyorum: Onlar her gün bu derdi bize aktarıyorlar; Hükûmet ve milletvekillerine de aktarıyorlar ama maalesef hiç kimse bu konuyu gündeme almıyor.

Kocaeli'nin önemli konularından biri de Haddehane. Haddehane nedir biliyor musunuz arkadaşlar? Kartepe ilçemizin Uzunbey Mahallesi'nde yapılacak çelik dönüştürme tesisi. Yani yurt dışından, yurt içinden gelecek bütün ağır metallerin burada haddelenerek gazların ve ağır metallerin ortaya çıktığı bir tesisten bahsediyoruz. Kocaeli hem Kartepe'siyle, Başiskele'siyle önemli bir turizm kenti, önemli bir şehir ama maalesef, bu çevreye duyarsız olan bütün yatırımlar nedense Kocaeli'de yapılıyor. Kocaeli'de yapılacak bu tesise biz itiraz ettik; itiraz ettik, bir ÇED raporu çıktı, ÇED raporunda çevreye herhangi bir etkisinin olmadığı ve dolayısıyla yapılabileceği söylendi. Bizim burada meselemiz ÇED raporları değil, çocuklarımıza yaşanabilecek bir çevre bırakalım; çocuklarımız kanser olmasın, çocuklarımız mutlu bir şehirde... Büyükşehir belediyesi bunu kullanıyor "Mutlu şehir Kocaeli" diye ama maalesef bu tesisler hiçbir zaman mutlu şehir olduğumuzu göstermiyor. (CHP sıralarından alkışlar) Ayrıca bu, sağlık ve çevre açısından negatif bir etkisi olan tesis. Haddehane projesi, Kocaeli'de her geçen gün azalan tarım, turizm ve doğal güzelliklerin ortasına yapılacak bir tesis olması nedeniyle zaten baştan kabul edilemez. Doğaya ve insana bu kadar zararlı bir projenin hayata geçirilmesini kabul etmiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜHİP KANKO (Devamla) - Türkiye'yi, para ve rant uğruna Avrupa'nın ve dünyanın kabul etmediği, ülkemize gönderdiği çöp ve depolama merkezi yapmak isteyen bu zihniyet asla kabul edilemez. Bizler, çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği adına, bu çevre ve doğa katliamına karşı direneceğiz diyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)