Konu: | Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 10 |
Tarih: | 19.10.2023 |
NİMET ÖZDEMİR (İstanbul) - Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 11'inci maddesiyle ilgili İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddede, turizm bölgesindeki katı atık ve atık su arıtma tesislerinin yapımı, işletimi ve işlettirilmesiyle ilgili tüm yetki Kültür ve Turizm Bakanlığına verilmek isteniyor. Aslında katı atık ve sıvı atıkların bertaraf edilmesiyle ilgili sorumluluk 2006 yılında Çevre Kanunu'yla Kültür ve Turizm Bakanlığına zaten verilmişti. 2019 yılında Turizmi Teşvik Kanunu'nda yeniden konuyu gündeme getirdiniz ve düzenleme yaptınız. Yetmedi, bugün torba yasayla gündeme getirdiniz.
İYİ Parti olarak biz çevreci bir partiyiz, çevrenin korunması konusunda en yüksek hassasiyete sahibiz. Katı atık ve atık su arıtma tesislerinin önemini biliyoruz ancak itiraz ettiğimiz "çevre duyarlılığı" adı altında rant projelerinin üretilmesidir. Konu halk sağlını direkt ilgilendiren son derece ciddi bir konu. Çevre Bakanlığı tamam, ilgili belediyelerin sorumluluğu tamam; peki neden Kültür ve Turizm Bakanlığı? İhtisas alanı olmadığı hâlde bu işletmelerin yapılması, işletilmesi, işlettirilmesi bu Bakanlığa neden verilmek isteniyor? Bunun arkasında nasıl bir hesap, nasıl bir rant projesi var?
Hatırlayacağınız gibi Marmara Denizi ciddi bir müsilaj sorunu yaşamıştır. Soruna temel gerekçe olarak atık suların arıtılmadan denize salınması gösterilmiş ve Marmara'ya en büyük baskıyı İstanbul'un yaptığı ifade edilmişti. Müsilajın olduğu dönemde İstanbul Büyükşehir Belediyesi yeni el değiştirmişti. Aynı dönemde İBB tarafından yapılan incelemeler sonucunda AKP döneminde ihalesi yapılan Silahtarağa atık su arıtma tesisinde büyük bir rantın olduğu ortaya çıkmıştı. Biz bunu basından "Temel atmama töreni." olarak öğrendik.
2021 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir Komisyon kuruldu. Bu Komisyonda İSKİ Genel Müdürü 16 yeni arıtma tesisiyle İstanbul'un bütün atık suyunun arıtılabileceğini ifade etti, maliyetinin de 10 milyar olduğunu açıkladı. Peki, AKP döneminde ihalesi yapılan tek bir projenin yapımı, beş yıllık işletme maliyeti ne kadardı? 470 milyon euro yani o günkü parayla 4 milyar lira. 16 tesisi AKP ihale etseydi kaça mal olurdu varın siz hesaplayın. Oysa İstanbul için 16 tesisin maliyeti 10 milyar lira.
Şimdi, bu yetki neden verilmek isteniyor? Neden işin ehli Çevre Bakanlığına değil, belediyelere değil de Turizm Bakanlığına? Silahtarağa gibi tesislerin Bakanlık sorumluluğunda olan bölgelerde rahatlıkla yapılabilmesi için mi? Rant için mi? Acaba "turizm bölgesi" olarak ifade edilen sahil belediyelerinin çoğunluğunun AKP'nin elinde olmaması mı? Yaklaşan yerel seçimlerde turizm bölgelerini alamayacağını gören AKP'nin yetkiyi önceden alma çabası mı? Kime veriyoruz bu yetkiyi? Bakanlığı döneminde, daha geçen sene devletten 4,5 milyar lira teşvik alan Kültür ve Turizm Bakanına. Özetle, burada süslü sözler arasına saklanmış bir başka niyet olduğu açıkça hissedilmektedir. Bakanlık zaten hâlihazırda bu işi belediyelerle yönetiyor. Örneğin, Antalya'da 3, Muğla'da 2 proje devam ediyor. Bakanlık tam olarak ne istiyor, neyi yapamıyor da bu yetkileri kendinde toplamak istiyor? Belediyelerin kaynak yoksunluğu sebebiyle bu tür projeleri yapamadığını düşünüyorsa belediyeleri destekleyin o zaman, yapsınlar.
Değerli milletvekilleri, devlet yönetiminde kurumların birbiriyle uyumlu çalışması ve birbirlerini desteklemesi önemlidir. Belediye de bu ülkenin kurumudur bakanlık da. Eğer kurumlar partizanca yönetilirse, rant hesaplarıyla yetki devirleri yapılırsa hem devlet otoritesine hem de kurumlara büyük zarar verilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.
NİMET ÖZDEMİR (Devamla) - Hepinizin burada, bu sorumlulukla hareket edeceğine inanıyor, yetki gasbıyla, rant hesabıyla atılacak adımlara onay vermeyeceğinizi umut ediyorum.
Uzun yıllar "holokost" zulmüne maruz kalmış bir toplumun savaş hukukunu dahi tanımadan intikamcı bir anlayışla hastane, ibadethane fark etmeden bombalaması, çocuk yaşlı demeden insanları öldürmesi kabul edilemez. Bu insanlık suçunu işleyenlere lanet olsun, insanlık suçu işleyen, kundaktaki bebekleri katleden herkese lanet olsun.
Ne mutlu Türk'üm diyene! (İYİ Parti sıralarından alkışlar)