GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gündemin Filistin olduğuna, bu topraklarda daha büyük bir acının yaşanmaması için Türkiye'nin daha fazla inisiyatif alması gerektiğine ve daha fazla "one minute" demek zorunda olduğuna ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:8
Tarih:17.10.2023

İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) - Evet, Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

"Filistin bir sınav kâğıdı her mümin kulun önünde..." diyor Cahit Zarifoğlu üstadımız. Gündemimiz Filistin. "Bütün dünyanın gözü önünde İsrail soykırıma hazırlanıyor." diye konuşuyoruz ancak biz bunu konuşurken bile İsrail yasaklanan fosfor bombalarını dahi kullanarak Gazze'de bir soykırımı zaten yapıyor. 3 bine yakın Filistinli kardeşimizin şehit edildiği haberini üzülerek takip ediyoruz. Artık sayıların normal bir haber olarak aktarılıyor olmasından da utanç duyuyoruz. Bütün Batı ülkeleri -neredeyse istisnasız olarak- haksız İsrail'e sahip çıkarken biz buradan seslenmek istiyoruz: Allah aşkına, İslam İşbirliği Teşkilatı nerede?

Değerli milletvekilleri, bu topraklarda yüzyıllarca konuşulacak daha büyük bir acının yaşanmaması için bütün dünya sussa bile tarihsel sorumluluğumuz gereği Türkiye olarak daha fazla inisiyatif almak zorundayız. Bu süreçte gayret sarf eden bütün devlet yöneticilerimize teşekkür ediyoruz ancak daha fazla emek sarf edilmesi gerektiğine, daha aktif bir rol alınması gerektiğine, daha etkin, daha caydırıcı bir diplomasi yürütülmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu sorumluluğu üstlenmek zorundayız, bu sorumluluğu tarihî rolümüzün bir gereği olarak, kutsalımıza sahip çıkma inancımızın bir gereği olarak sahiplenmek zorundayız. Evet, mesele bizim meselemiz değerli milletvekilleri, tam da burada Meclis tutanaklarına bu kaydı geçmek istiyorum. "Filistin davası, Kudüs davası bizim davamız değildir." diyenler bu toprakların mahiyetinin farkında değil diye düşünüyorum. Evet, Filistin davası, Kudüs davası tarihî rolümüzün bir gereği olarak, kutsalımıza sahip çıkma inancımızın bir gereği olarak bizim davamızdır. Biz bin yıldır bu topraklarda adaletin, iyiliğin, doğruluğun temsilcisi olan büyük bir medeniyetin mensubu olma şerefini yaşıyoruz. Bu büyük medeniyetin mirasçısı olarak Filistin davası da Kudüs davası da bizim davamızdır.

Bunun yanında -burası çok önemli- eğer bir ülkenin ulusal hedefleri Nil ile Fırat Nehirleri arasında kalan topraklara sahip olmaksa bizim topraklarımızda da gözü var demektir. Bizim toprağımızda birilerinin gözü olması bizim için sorun değil midir değerli milletvekilleri? Evet, sorundur. Bu bizim güvenlik sorunumuzdur, bu bizim millî bir sorunumuzdur. Bu açıdan da bu mesele bizim meselemizdir, biz bu meseleye sahip çıkmak zorundayız. Türkiye'den başka, zalime esaslı bir "Dur!" diyecek, mazlumun yanında saf tutacak tarihî rolü olan başka bir ülke yok. Onun için biz mazlumlara, kutsalımıza, tarihî misyonumuza sahip çıkmak zorundayız. Derdimiz savaş değildir, derdimiz barıştır; biz barışı önceleyen bir medeniyetin mensupları olarak bu topraklarda hep kardeşliğin, adaletin ve huzurun güvencesi olduk. 638'de Hazreti Ömer Efendimiz Kudüs'e girerken görkemli bir şekilde girmedi, mütevazı bir şekilde girdi. Önce mütevazılığımızla, hoşgörümüzle tanıştı bu topraklar, sonra da adaletimizle şereflendi. Kudüs bir vakit Haçlı elinde olduğunda "Kudüs Haçlı işgalindeyken benim yüzüm nasıl güler?" diyerek tarihe not düşerek gönüllerimizde taht kuran Salahaddin Eyyubi Kudüs'ü tekrar aldığında farklı inançların barış ve hoşgörü içinde yaşadığı bir mekâna dönüşmüştü Kudüs. Yine, Yavuz Sultan Selim 1517'de Kudüs'ü Osmanlı toprağı hâline getirdikten sonra dört yüz sene bizim himayemizde kalan bu topraklar adaletin ve huzurun adresiydi. Bizim yokluğumuzda gözyaşına, kana bulanan bu topraklara karşı o eski büyük medeniyetin mirasçıları olarak tarihî bir sorumluluğumuz var. Bu sorumluluğun farkında olmak zorunda olduğumuzun, daha fazla aktif rol almak zorunda olduğumuzun ve daha fazla "one munite" demek zorunda olduğumuzun altını tekrar çiziyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)