GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İsrail-Filistin meselesine ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:2
Birleşim:8
Tarih:17.10.2023

AYKUT KAYA (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Bölgemiz bir kez daha kapkaranlık günler geçirmektedir. Bu vahim olaylara ilk kez tanıklık etmiyoruz. Orta Doğu coğrafyası yaklaşık yüz yıldır kan ve gözyaşına teslim edilmiş durumdadır. Tabii ki tüm bu acıların altında ne yattığını hepimiz biliyoruz, büyük Batılı devletler daha da refah içinde yaşamak için bölgede bu acı dolu kan ve gözyaşı selini beslemektedirler. Bundandır ki kan ve gözyaşının bir an bile dinmediği, hukuka ve insani değerlere aykırı olarak işgal edilmiş Filistin'i ve Filistin sorununu yaşanan son olaylardan bağımsız olarak ele almak zorundayız. Filistinliler yaklaşık seksen yıldır mütemadiyen zulme uğramış, aşağılanmış, topraklarından ve ülkelerinden çıkarılmaya çalışılmıştır. Buna büyük Batı medeniyetleri ve ülkelerin çoğu da destek olmakta ve çanak tutmaktadır. Elbette Hamas'ın yapmış olduğu son saldırıda sivillerin hedef alınmasını kabul etmiyoruz, kadim kültürümüzün bize bıraktığı öğretinin gereği de budur. Lâkin, seksen yıldır Filistin'i soykırıma ve aşağılanmaya maruz bırakmış İsrail'in bu olayı bahane ederek Gazze'yi ve Gazze'deki Filistinlileri tamamen yok edecek bir saldırıyı başlatmasını da asla kabul etmiyoruz. Bu, insan haklarına, insani değerlere ve bizim kültürümüzün getirdiği kurallara çok açık bir şekilde aykırıdır.

Hazreti Ömer'den başlayarak gerek Salâhaddin Eyyubî dönemi gerekse Osmanlı Dönemi'nde hiçbir zaman böyle bir yönetim anlayışını ne Kudüs'te ne başka yerlerde hiçbir zaman uygulamadık. Dinlerine, ırklarına, renklerine bakmaksızın bütün insanları kucakladık ve eşit gördük. Adaleti ve insanların ihtiyaçlarını karşılamayı esas aldık.

Kanuni Sultan Süleyman Kudüs'ün giriş kapılarından birinin üzerine "Lâ ilâhe illallah, İbrahim Halilullah" yazısını yazdırmıştır. Atalarımızın bunu hangi amaçla yazdırdığını idrak etmemiz gerekir. Ceddimiz, bu sözü söylerken oradaki diğer inançlara olan saygılarını göstermiş, onların emniyet altında olduğunu ifade etmişlerdir. Kimsenin dinine ve ırkına bakmaksızın, kendi sınırlarında yaşayan herkesi vatandaşı olarak kabul etmiş, onların ihtiyaçlarını karşılamayı Allah'ın rızasını kazanmaya giden bir yol olarak görmüşlerdir. Osmanlı Devleti'nde hoşgörü ve özgürlük anlayışı, devletin gücüyle doğru orantılı olmuştur. Dolayısıyla, bugün, dünyamızda ve Filistin'de barış isteniyorsa Filistinlilerin de hakları ve özgürlükleri korunmalıdır. Onurlu bir devlet kurabilmenin çözümünün ortaya konması gerekmektedir. Filistinlileri yok sayarak, onları katlederek, soykırıma uğratarak İsrail'in ve Orta Doğu'nun huzurunu sağlamak mümkün değildir. Barış ve refahı her iki toplumun yararına olacak şekilde tesis etmemiz gerekmektedir. Sadece İsrail'in çıkarlarının önceliklendirildiği, sadece Yahudilerin güvenliklerinin ve özgürlüklerinin güvence altına alınmaya çalışıldığı hiçbir yöntem başarılı olamayacaktır. Filistinlilerin hak ettiği adil bir çözüm ortaya konulmadan Orta Doğu'ya huzur gelmeyecektir.

Tarihi insanlık tarihiyle eş, kadim bir milletin günümüz fertleriyiz. Tarih boyunca mazlum milletlere umut olmuş, çağ açıp çağ kapatmış büyük bir medeniyetin paydaşlarıyız. Büyük Türk milleti defalarca dünyanın akışını değiştirmiş, mazlum milletlere umut olmuştur.

Çok hassas bir dönemden geçiyoruz. Bu hassas dönemde millî meselelerimizde, devletimizin dış politikalarında, sınırlarımızın güvenliğinde devletimizin almış olduğu kararlarda tek vücut olarak arkalarında yer almak bizim millî bir görevimizdir. Türkiye Cumhuriyeti Filistin'den yükselen acı dolu çığlıklara kulaklarını kapatamaz, bu soruna duyarsız kalamaz. Dört yüz yıl bu toprakları biz yönettik, bu insanlarla akrabalığımız, dostluğumuz, ortak bir tarihimiz var. Bu insanların başı dara düştüğü zaman ilk akla gelen ve umut olan Türkiye Cumhuriyeti'dir, Türk milletidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Vekilim.

AYKUT KAYA (Devamla) - Dolayısıyla, Türkiye bu konuda inisiyatif almalı, yürütülen soykırımı ve zulmü durdurma konusunda aktif rol almalıdır. Bu onurlu rol Türkiye Cumhuriyeti için insani, tarihî, evrensel bir sorumluluktur.

Türk milleti olarak tek yürek olmamız, kültürümüzün ve tarihimizin bize yüklediği misyonun ardından kenetlenmemiz gerekmektedir. Tüm mazlum milletler için adaleti, huzuru istemek millî geleneğimizdir.

Konuşmamı 20'nci yüzyılın başlarında tüm mazlum milletlere umut olmuş Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün şu sözleriyle bitirmek istiyorum: "Yurtta barış, dünyada barış."

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)