GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cumhurbaşkanlığının, Hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tespit edilmek üzere, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Birleşmiş Milletlerin Orta Afrika Cumhuriyeti'nde icra ettiği harekât ve misyon kapsamında yurt dışına gönderilmesi ve Cumhurbaşkanınca verilecek izin ve belirlenecek esaslar çerçevesinde bu kuvvetlerin kullanılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin son olarak 26/10/2022 tarihli ve 1346 sayılı Kararı'yla uzatılan izin süresinin Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca 31/10/2023 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi (3/764) münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:6
Tarih:11.10.2023

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA CEMALETTİN KANİ TORUN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Orta Afrika'yla ilgili Cumhurbaşkanlığı tezkeresi hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum.

Cumhurbaşkanlığı tezkeresinde "Afrika kıtasında izlemekte olduğumuz faal dış politikamızın doğal bir uzantısını oluşturacağı değerlendirilmiştir." denirken bu faal dış politikanın nasıl başladığı ve nasıl ilkeler içerdiğini hatırlamakta fayda olacaktır.

Afrika ülkeleri 1950'li ve 60'lı yıllarda Avrupa devletlerinin sömürge yönetimlerinden kurtularak bağımsızlıklarını elde etmeye başlamışlardır. Daha iki ay önce yaşanan darbelerle dahi bu sömürge yönetimlerine karşı bir mücadele verildiği yönünde söylemlerin hâkim olduğu görülmüştür. Gelişmiş ülkelere ham madde ihraç edip mamul mal ithal etmeye devam eden birçok Afrika ülkesinin finansal kurumları borçluluk ya da başka bağlantılar dolayısıyla bu ülkelerin nüfuzu altında kalmaya devam etmektedir. Türkiye'yle tarihinde bu tür bir ilişki kurmamış Afrika ülkeleri için ülkemiz güvenilir bir ortaktır. Böyle bir bagajın olmaması dolayısıyla ekonomik ilişkilerin tüm taraflar için kazançlı olması yani kazan kazan esasına dayalı olarak tüm kıtayla 2003'te 5,4 milyar dolar olan ikili ticaret hacmi 2023'te 40 milyar dolara ulaşmıştır.

Değerli milletvekilleri, Sayın Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanlığı döneminde Afrika'ya yönelik çalışmalar hız kazanmıştır. Ortaklığın geliştirilmesi için 2009'da Afrika ülkelerindeki Türk büyükelçiliği sayısı 12 iken 2016'da 39'a çıkmıştır. Bu tarihten itibaren 5 büyükelçilik daha açılmıştır. Bugün itibarıyla 44 ülkede Türkiye'nin büyükelçiliği bulunmaktadır. Türk Hava Yolları 2005'te Afrika'da 5 noktaya uçuş gerçekleştirirken bugün 41 ülkede 62 farklı noktaya uçmaktadır. 2003'te 23 ülkeyle ticaret ve ekonomik iş birliği anlaşmaları mevcutken bu sayı 2017'de 45'e ulaşmıştır. Yine de üzülerek ifade etmem gerekir ki Türkiye kıtanın en aktif ticaret ortakları olan Avrupa Birliği, Çin, ABD ve Hindistan'la karşılaştırıldığında ticaret hacmi ve yatırımlar bakımından zayıf kalmaktadır. Afrika'nın toplam ithalatında Türkiye'nin payı hâlâ yüzde 5 bile değildir, bu oranın artırılması için özel sektör daha çok teşvik edilmelidir.

Türkiye Afrika'yla ilişkilerini geliştirmeyi önemsediği bu yıllarda birçok sivil girişimi de teşvik etmiştir. Kıtadaki 54 ülkenin en az 33'ünde faaliyet gösteren Türkiye kaynaklı 30'dan fazla sivil toplum kuruluşu, başta insani yardım olmak üzere, eğitim, sağlık alanlarında etkindir. Türkiye'de de Afrika kökenlilerin kurduğu 300'den fazla sivil toplum kuruluşu mevcuttur. Bu yolla kıta ülkeleri ile Türkler arasında bire bir ilişkiler kurulmakta ve toplumlar arası bağlar güçlendirilmektedir.

Ülkemizin dış politika yönelimindeki amacı çıkar odaklı olmamıştır. Tüm kıtayla karşılıklı saygı çerçevesinde değerlerin paylaşımı, tarihî ve kültürel bağlara dayanan ilişkilerin güçlendirilmesi, birlikte kalkınma ve ortak bir gelecek kurma vizyonu geliştirilmiştir. Buna dayalı olarak Türkiye çeşitli ara buluculuk rolleri de üstlenmiştir, 2010 yılında Sayın Ahmet Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanı olduğu dönemde Birleşmiş Milletler çatısı altında Finlandiya'yla birlikte yürüttüğü Friends of Mediation girişimini de başlatarak barış için kalıcı çözümler üretmek yönündeki kararlılığını ortaya koymuştur. Bu bağlamda Somali'de ve Sudan'da çeşitli krizlerde çözüm için ara buluculuk yapmıştır. Türkiye son otuz yılda Birleşmiş Milletlerle ortak hareket ettiği Sudan, Güney Sudan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti gibi ülkelerdeki barışı koruma misyonuna katılmıştır. Bugün görüşülen Orta Afrika Cumhuriyeti ve Mali'deki misyonlara katılımı ilk olarak 2014'te Avrupa Birliğinin operasyonlarına iştirakiyle olmuştur. Türkiye Afrika'da barışı korumak ve huzuru tesis etmek üzere ilk olarak 1990'ların başında Somali'deki iç savaş dolayısıyla sivilleri korumak ve insani yardım ulaştırmak için yürütülen Birleşmiş Milletler operasyonlarına, UNOSOM I ve UNOSOM II'ye katkı vermiştir. Bu bağ yirmi yıl sonra Somali'de ortaya çıkan insani krizde Türkiye'nin çözüm için öncülük etmesine de bir temel teşkil etmiştir. Türkiye 1998'de ve 2005'te Afrika'ya yönelik dış politika açılımlarını hedefleyen politika belgeleri yayınlamıştır ancak esas olarak bu alandaki aktivizmi bu insani faaliyetler sağlamıştır.

2011'de dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın geniş bir heyetle Somali'ye ziyaretiyle bölgeye yönelik hem kamusal hem de sivil girişimler hızla gelişmiştir. Burada, Türkiye'nin Somali'de yaptıklarına ilişkin bir paragraf açmamız gerekiyor.

20 Ağustos 2011'de bir gece yarısı telefonuyla o zamanki Dışişleri Bakanımız Sayın Davutoğlu tarafından Somali'ye büyükelçi olarak atandım. Bana orada devlet yapısının çöktüğünü ve Türkiye'nin orada yeni bir devlet yapısı oluşturma konusunda, devlet inşası konusunda çalışacağını ve oradaki yardım faaliyetlerinin de organize edileceğini söyledi. Biz bu duygularla Somali'ye gittik, başlangıçtaki üç yıl tek büyükelçi de bendim uluslararası anlamda. Diğer ülkelerin büyükelçileri gelse de -ki çok sonra geldiler- büyük ölçüde havalimanındaki güvenli bölgeyi kullandılar. Oysa biz şehrin içinde halkla iç içe bir bölgede Somalililerle her gün hemhâl olarak Somali'nin sorunlarını çözmeye başladık. Yirmi yıllık iç savaşta yıkılan devlet yapısının tekrar inşası ve kalıcı bir devlet yapısının oluşması için tüm bakanlıkların yeni baştan tanzimi, personellerinin eğitimi ve aynı şekilde askerin, polisin ve istihbarat teşkilatının eğitimi gibi konularda kapsamlı bir çalışma başlattık. Bu çalışmalarla beraber esas olarak Somali'ye barış gelmesi için de değişik gruplar arasında ara buluculuk yaptık. Bu amaçla, Somali'den defakto bağımsızlık ilan eden Somaliland bölgesi ile merkezî Hükûmet arasında görüşmeler başlattık; bu görüşmeler bilahare İstanbul ve Ankara'da devam etti. Görüşmelerde belli bir noktaya gelindi ancak aynı sıcaklıkta devam ettirilmediği için bugün bu görüşmeler maalesef tıkanmış durumda. Yine o dönemde, Somaliland'de konsolosluk açarak Somali'nin bütünlüğünü bir anlamda temin etme yönünde çalıştık. Terör örgütünün silah bırakması için yapılan barış girişimlerine de aynı şekilde destek olduk.

Bununla beraber, Somali'nin altyapısının gelişmesi için yine o dönemde Türkiye'den gelen, halkımızın yaptığı yardımları altyapı yatırımlarında kullandık; okullar, hastaneler ve yollar yapıldı. Türkiye'den girişimcilerimizin de orada bulunması için fırsatlar doğdu. Havalimanı bir Türk firma tarafından yapıldı ve bugün hâlâ işletmesini onlar yapmakta; Mogadişu Limanı yine bir Türk firma tarafından işletiliyor. Bilahare benim dönemimde bir askerî eğitim tesisi kurulması için yer alındı ve bu eğitim tesisinin inşasına başlandı, 2017 yılında da faaliyete geçti. Bu vesileyle, 2013 yılı 27 Temmuz günü Büyükelçiliğimiz ek binasına yapılan bombalı saldırıda şehit olan Özel Harekât Polisimiz Sinan Yılmaz'ı rahmetle anıyorum.

Türkiye'nin Afrika'da yaptığı faaliyetlerde, özellikle o dönemde, dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan ve dönemin Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu'nun büyük desteklerini gördük. Ben Afrika'daki diğer faaliyetlerin de o dönemde tanığıyım; başka konularda kendisini eleştirsek de Sayın Erdoğan gerçekten Afrika'nın ayağa kalkması konusunda o dönemde ciddi gayretlerde bulundular. Tüm süreçlerin içinde bulunduğum, tanıklık yaptığım ve bir parçası olduğum bu konuda kendi payıma bunları ifade etmeliyim.

Afrika 21'inci yüzyılın yıldızı olacak bir kıtadır. Genç bir nüfusa ve dünyanın ihtiyacı olan doğal kaynaklara sahiptir. Dolayısıyla, eğitim konusunda destek verilerek hem Türkiye'ye müzahir, bizimle iş birliği içinde olan ve Türkçe anlaşabileceğimiz belli eğitimli kesimin oluşması bu bölgede Türkiye'nin uzun vadede birçok anlamda -hem ekonomik hem de siyasi anlamda- nüfuzunun artması için önemlidir. İktidarın son zamanlarda bu konularda bir miktar zaafa uğradığını da görmekteyiz. Bu konuya yeni Dışişleri Bakanımızın daha güçlü bir şekilde sarılmasını bekliyoruz.

Değerli arkadaşlar, Afrika konusunda ben size daha çok uzun konuşabilirim. Ben uzun yıllar Afrika'da çalıştım, kaçırılma teşebbüsünden bombalı saldırıya, AIDS hariç her türlü hastalığa muhatap oldum; bunlara rağmen buradayım. Afrika gerçekten çok önemli bir kıtadır, 21'inci yüzyılın yıldızıdır. Bu konuda Türkiye'nin daha aktif olmasını bekliyoruz. Vaktim olsa daha da çok şey konuşurdum.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)