Konu: | Cumhurbaşkanlığının, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFIL'in görev süresinin uzatılması yönündeki 2695 (2023) sayılı Kararı uyarınca; hudut, şümul ve miktarı Cumhurbaşkanınca belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının, 1701 (2006) sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı'yla tespit edilen ilkeler kapsamında; 31/10/2023 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL'e iştirak etmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanınca yapılması için Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca izin verilmesine dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi (3/763) münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 6 |
Tarih: | 11.10.2023 |
MÜHİP KANKO (Kocaeli) - Sayın milletvekilleri, Meclisimizi ve vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Bugün Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, UNIFIL'in görev süresinin uzatılması yönündeki Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerine söz almış bulunuyorum.
Evet, sayın milletvekilleri, yurt dışında asker bulundurma konusu dikkatli bir biçimde ölçülüp biçilmesi ve karar verilmesi gereken bir durum. Yaklaşık 60 bin askerimizin sınırlarımızın dışında görev yaptığı bir dönemden geçiyoruz. O yüzden, Meclisimizin bu konularda sağlıklı bilgilenmesi ve bunun ışığında yine sağlıklı bir tartışma yapılarak bu kararların verilmesi gerekmekte. İşte, bu tezkerede "Hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tespit edilmek üzere..." deniliyor.
Değerli milletvekilleri, az önce de belirttim, askerimizi yurt dışına gönderme kararı sadece tek bir kişinin kararıyla olabilecek bir şey değildir. Bu nedenle, mutlaka Meclisimizin Dışişleri Komisyonunda, Güvenlik ve Millî Savunma Komisyonlarında görüşülerek Meclisin daha önceden bilgilendirilmesinde fayda vardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Filistin'de çocukları, kadınları, yaşlıları ve sivilleri hedef alan her türlü saldırıyı lanetliyorum! Ne Hamas'ın ne de İsrail'in bu toprakları kine, öfkeye, gözyaşına ve kana bulaması kabul edilemez. Dünyanın bu yaşanan katliamlara duyarsız kalması, sadece seyirci olması insanlığa ve vicdana sığmaz. (CHP sıralarından alkışlar) Birleşmiş Milletler Filistin'de yaşanan insanlık dramına derhâl müdahale etmeli, yaşanacak can kayıplarına "Dur!" demelidir.
Bugün özellikle Türkiye'nin gündemine sık sık gelen ancak pek önemsenmediği için âdeta magazinleştirilmiş olan acı bir soruna tekrar değinmek istiyorum. Öncelikle bu olaylardan son kırk beş günde meydana gelenlerini sıralamak istiyorum: 20 Ağustos, Gaziantep'te 20 kişi doktora saldırdı. 7 Eylül, Gaziantep'te sağlık personeli 16 yerinden bıçaklandı. 10 Eylül, Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Farabi Hastanesinde hasta yakınları ve güvenlik görevlileri arasında çıkan çatışmada güvenlik görevlisi kalp krizi geçirerek yoğun bakıma kaldırıldı. 13 Eylül, Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesinde hekime silahlı saldırı düzenlendi. 14 Eylül, Hatay Defne Devlet Hastanesinde on bir haftalık hamile olan dermatoloji uzmanı hekime hasta yakınları saldırdı. 1 Ekim, Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesinde silahla ateş edildi ve kıl payı herhangi bir yaralanma olmadı. 6 Ekim, Kocaeli'nin Körfez ilçesinde görevli 3 hekime hasta yakınları saldırdı, bu hekimlerden birisi bayılana kadar boğazı sıkıldı, bayıldıktan sonra bırakıldı ve diğer bir hekim arkadaşın kolu kırıldı, ayrıca bu arkadaşımızın boğazı sıkıldı ve boğaz kemiği kırılacak kadar hiddetle saldırıldı. 7 Ekim, Şanlıurfa'da eşine iğne yapan hemşirenin erkek olması nedeniyle hemşireye saldırıldı ve hemşirenin burnu kırıldı. Evet, sanırsam, verdiğim bu örneklere baktığımızda, sağlıkçılara yapılan şiddetin ne düzeye geldiğini anlatabilmiş olduğumu düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri, sevgili vatandaşlarımız; sağlık hizmeti insanların huzur ve mutluluğu için vazgeçilmezdir. Ülkemizde bulunan toplam 1 milyon 360 bin sağlık çalışanının amacı da vatandaşımızın sıhhati, mutluluğu ve yaşam kalitesini arttırmak için çalışmaktır. Ancak ne yazık ki ancak hekim meslektaşlarım ve sağlık çalışanları şiddet nedeniyle artık hayatlarını güvende hissedemiyorlar. Özellikle son zamanlarda artan hasta yükü ve itibarsızlaştırmayı gündeme getiren "Giderlerse gitsinler." söylemi vatandaşlarımızın hekimlik mesleğine ve sağlık çalışanlarına bakışını olumsuz etkilemiştir. 2021 yılında 316 sağlıkçıya, 2022 yılında ise 422 sağlıkçıya şiddet uygulanmıştır yani sağlıkta şiddet bir yılda yüzde 60 artmıştır, ne yazık ki bu şiddetin dörtte 3'ü hasta yakınlarından gelmiştir. 2023'te ise ilk altı ayda 9.035 beyaz kod verilmiştir, bu beyaz kodların maalesef 7.066 tanesi ciddi uyarı şeklindedir yani 2023 yılının ilk altı ayında ortalama günde 50 beyaz kod alarmı verilmiştir. 1990'lı yıllardaki şiddet vakalarında sayı bu kadar yüksek değilken ve aynı zamanda şiddet vakalarının ağırlığını sözel şiddet oluştururken bugün ne yazık ki sayı artışı olduğu gibi fiziksel şiddet de oldukça artmıştır. Yapılan bir araştırmada bir yıl içinde sağlıkçıların yüzde 60'ının şiddete maruz kaldığı ortaya çıkmıştır. Şiddete neden olan olaylar, başta kamu yönetiminde olan kişilerin itibarsızlaştırıcı söylemleri sosyal medyada "Biz eskiden doktora gidemiyorduk, şimdi ise doktor bile dövebiliyoruz." gibi davranışları ön planı çıkarmıştır. Mevcut iktidarın sağlıktaki politik ve keyfî uygulamaları sonucunda sağlık personeli aşırı iş yükü altında bırakılmıştır. Performans sisteminin getirilmesi; sağlıkta değişim politikalarının hastayı müşteri, hastaneleri de alışveriş merkezi gibi görmesi; geçmiş yıllarda özellikle üniversite hastanelerinin bir işletme mantığıyla yönetilerek zarar etmemesinin gerektiğinin belirtilmesi hasta yükünü artırmıştır. 2022 yılında bu motivasyonla toplam sağlık takibi yani birinci basamak, ikinci basamak ve üçüncü basamağa başvuran hasta sayısı 854 milyona çıkmıştır. Hastaneye başvuru sayısı artmış, sistemde kilitlenme olmuş ve muayene süreleri beş dakikaya kadar düşmüştür. Son zamanlarda tüm milletvekillerinin günlük iş yükünü oluşturan randevu ve tedaviye ulaşım zorlukları meydana gelmiştir. Gündüz normal poliklinikten sıra alamayan veya ilaç ve diğer katkı paylarını ödemek istemeyen ya da ödeyemeyen vatandaşlarımız acil servisleri gece boyunca çalışan normal poliklinik hâline getirmiş ve acil servislere yıllık başvuru sayısı 50 milyonlara kadar çıkmıştır. Bu iş yükü artışı hasta ve yakınlarının beklentilerini karşılayamadığı için şiddete yönelim artmıştır. Sağlıkta Şiddet Yasası'na rağmen şiddete karışanların yüzde 70 ila 80'inin adli mercilerce serbest bırakılması failleri suç işleme konusunda cesaretlendirmiştir. Ülkemizde gelecek göremeyen tüm gençler gibi başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanları başta Avrupa olmak üzere Amerika, Kanada, İngiltere'ye gitmektedirler. Bu şiddet olaylarının artışı meslek çalışanlarının gitme isteklerini daha da arttıran bir faktördür.
Sağlıkta şiddete neden olan temel etmenler ortadan kaldırılmalı, koruyucu çözümler bulunmalı, kınamacı yaklaşımlar dışında daha reel çözümler bulunmalıdır. Covid döneminde kabul edilen Sağlıkta Şiddet Yasası birçok yönden eksik olmasına rağmen kamu otoritesi ve adli merciler bu yasada bahsi geçen önlemlerin kesin, net ve kararlı bir şekilde uygulanması için tavır almalıdırlar. Burada Türkiye Büyük Millet Meclisine düşen görev ise sağlık çalışanlarının onurlu mücadelesine hak ettiği değeri vermesi, yaşadıkları şiddetin durdurulması için harekete geçmesidir. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, yaşanan olaylar sağlık çalışanlarını sarsarken korku ve paniğe neden olmaktadır. Sabah evden çıkan sağlıkçılar ailesiyle vedalaşarak çıkmaya başlamışlardır. Sağlıkçılar "Susma, sustukça sıra sana gelecek." sloganını yaşamaktadırlar. Türk Tabipleri Birliğinin taslak hâline getirdiği şiddete karşı yasa taslağı mutlaka harekete geçirilmelidir. Sağlık siyasi malzeme olmaktan çıkarılmalıdır. Cezalar caydırıcı olmalı, sağlık kurumlarına giriş çıkışlarda önlemler arttırılmalıdır. En önemli olarak da şiddetin artmasını tetikleyen Sağlıkta Dönüşüm Programı revize edilmeli ve sağlıkçıların iş yükü azaltılmalıdır.
Bu arada, geçmişten bugüne kadar hayatını kaybetmiş meslektaşlarımın isimlerini saymak istiyorum: Doçent Doktor Edip Kürklü, Profesör Doktor Göksel Kalaycı, Doktor Ali Menekşe, Doktor Ersin Aslan, Doktor Melike Erdem, Doktor Aynur Dağdemir, Doktor Kamil Furtun, Doktor Hüseyin Ağır, Profesör Doktor Said Berilgen, Doktor Fikret Hacıosman, Hemşire Ömür Erez, Doktor Ekrem Karakaya'yı saygıyla ve rahmetle anıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayınız Sayın Kanko.
MÜHİP KANKO (Devamla) - Kısacası şunu söylemek istiyorum. Sağlıkçılar, kısaca, yaşamak ve yaşatmak istiyorlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)