GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Spitsbergen ile İlgili Olarak 9 Şubat 1920 Tarihinde Paris'te İmzalanan Antlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:3
Tarih:04.10.2023

CHP GRUBU ADINA NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) - Sayın Başkan, Genel Kuruldaki değerli arkadaşlarım; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Dün ve bugün Mecliste birtakım tartışmalar oldu veya münazaralar oldu diyelim biz buna, ben hem üzüldüm hem de biraz şaşırdım açıkçası. Biz Hatay milletvekilleri olarak ve bölgedeki birçok depremde yıkıma uğramış bölgenin insanları olarak esasında birbirimizle dayanışmayı ve birlikte mücadele etmeyi esas kıldık. Bu bizim için çok kıymetli çünkü biraz evvel sayın vekilim de ifade etti ki deprem siyasetin üstünde bir mücadeledir Ancak "Açıkta hiçbir kimsemiz yok; paket paket değil, koli koli her şeyi verdik, veriyoruz, kimse aç, açıkta değil." dersek eksik söylemiş oluruz, doğruyu da söylemiş olmayız. Çünkü ben o zaman derim ki: Arkadaşlar, iklim krizinin hem dünyayı hem de bölgemizi etkilediği aşikâr. Biz artık meteorolojiden çok kuvvetli sağanak yağışı da, doluyu da görebiliyoruz, kavurucu sıcakları da algılayabiliyoruz. O zaman ben size şunu sorarım: Üç gün önce 20-22 metrekarelik konteynerlerin içerisinde kendilerine küçücük bir yaşam alanı oluşturmak isteyen vatandaşlarımız, yurttaşlarımız tentelerin üzerinde ya da olmayan tentelerin üzerinde kovalarla suyu boşaltmak zorunda mı? Silikonlar çekilmediği için tüm malvarlığı sadece iki tane süngerden yatak, bir televizyon, bir buzdolabı, üçlü bir ocak olduğu için onları da korumak zorunda mı? O bakımdan, bakın, yağışların geleceğini hepimiz biliyoruz, dolayısıyla bunu bari, bir daha ben... Bu benim ikinci kürsü konuşmam. Umarım bir daha depremle ilgili yurttaşlarımızın bu şekilde televizyonlarda konu edilmediği gelecek güzel zamanları gerçekten istiyorum. O bakımdan şimdiden söylüyoruz ki şu anda 144 bine yakın, belki de biraz daha fazla insanımız konteyner alanlarında yaşıyorlar. Bir çadır meselesi var. Arkadaşlar, şu anda çadırlarda, evet, kalanlar var, az hasarlı evi olanlar var, benim de evim az hasarlı ama bunların hak sahipliği yok. Dolayısıyla evinin önüne, bahçesinin önüne, tarlasının önüne elbette çadır kuruyor. Dolayısıyla da çadırlarda yaşamak zorunda kalıyor. O bakımdan "Çadır asla yok." gibi bir şey... Daha biraz evvel özellikle meslek mensubu bir baro başkanı arkadaşımızı aradık. Ekinci bölgesindeki birden fazla çadırı 3 kişiyle, 5 kişiyle çarparsanız içinde kaç bine tekabül edecek bir vatandaş topluluğu olduğunu görebilirsiniz.

Şunu da söylemek istiyorum: Biz hasta olan, epilepsi hastası olan, yatalak hasta olan insanları hak sahibi olmasa da konteynerlere yerleştiriyoruz ama bu yetmez, kaymakamlarımızdan daha fazlasını rica ediyoruz. Neden daha fazlası? Çünkü depremin üzerinden sekiz ay geçti, artık bunları, okulların durumunu, yurtların durumunu, hastanelerin durumunu konuşmamalıyız. Biz artık Hatay'ı öyle bir cazibe merkezi hâline getirmeliyiz ki... Yani artık Hatay'da kültür turizmi maalesef yok, sizin gelip güzel güzel yemek yiyeceğiniz yerler yok. İşte, onu tekrar yapabilmek için bunu elbette siyasetüstü yapmalıyız. Tekrar oraya gelin birlikte yemek yiyelim diye, yaylalara çıkalım diye bunu birlikte yapmalıyız ve hiç kimsenin Hatay'ı unutmasına izin vermemeliyiz; bunu birlikte başaracağız.

Öğretmenler, sağlık çalışanları... O kadar hastanemiz yıkıldı, şu an hastanelerde çalışan sağlık çalışanını veya doktoru performansa dayalı bir sisteme niye angaje etmek durumundayız? Daha fazla teşvik vermeliyiz, daha fazla istisnalarla doktorları, öğretmenleri, bölgede hizmet yapabilmeleri için ikna etmeliyiz; bizlerle mücadele etmelerine olanak tanıyalım.

Hiç haberiniz var mı ya da daha fazla ilgilenmek ister misiniz? Mesela depremden bu yana hayatlarını kaybetmiş aileler var. Bunların çocuklarından, evlatlarından asla haber alınamadı; akrabaları ne öldüklerini biliyorlar ne de ölmediklerini biliyorlar, hiçbir şekilde haber yok. DNA eşleşmelerinin daha fazla olmasını istiyorlar, fekkikabrin daha fazla yapılmasını istiyorlar. Mesela bunlar için ne yapmayı planlıyoruz? Ne düşünüyorsunuz, herhangi bir fikriniz var mı?

Bizim bunun dışında da birçok sorunumuz var. Örneğin, hastanelerde PET çekimleri, efendim, kemoterapi hizmeti... Kemoterapiyle ilgili problemi olanlar, kanser hastaları Adana'ya gitmesin. Hastanelerimizin donanımı, özellikle iklimlendirme ve HEPA filtreleriyle ilgili sıkıntıları var, bunları çözmeliyiz. İskenderun'da bir acil durum hastanemiz var çünkü bir SSK hastanemiz yıkıldı ve bu hastanemiz umarım yıl sonuna kalmadan işletmeye, faaliyete girecek. Ve bu faaliyete girecek ama otoban bağlantı yolunun -buradan inşallah Ulaştırma Bakanımız da bizi duyar- bir an evvel yapılmasını istiyoruz.

Belen Geçidi -hepiniz duymuşsunuzdur- depremde bize o kadar çok fayda sağladı ki, o kadar sağlıklı bir koşulda yardımların, tırların bize ulaşmasını... İyi ki orası varmış. Eğer orası olmasaydı inanın kayıplar daha fazla olurdu, zarar daha fazla olurdu. O yüzden, diyoruz ki: Belen Sarımazı'da biten otoyolun Antakya'ya bağlanmasına ilişkin bu projeyi yatırım planına mı alacaksınız, bütçeden pay mı vereceksiniz, nasıl bir bütçe olanağı sağlayacaksanız derhâl, bir an evvel Belen Geçidi'yle ilgili projeyi lütfen sağlıklı bir şekilde, daha fazla vakit kaybetmeden yapın.

Biz Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına, Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığına -ben mali müşavirim- esnaflar adına, KOBİ'ler adına tutanaklar tuttuk, madem bu vatandaşlarımızın ticari hayatı sürdürülebilirliği esas ise tutanaklar tuttuk, dedik ki: Bu kadar ham maddesi, bu kadar makine, teçhizatı enkaz altında kalmıştır. Bunları fiyatlandırarak emsal bedellerle tutanak altına aldık, dolayısıyla şimdi merak ediyoruz ve kamuoyu bunu istiyor, bekliyor; bu tutanakların gereği yapılmalı.

Bunun dışında bir başka husus, kiracılara verilen 3 bin lira ila 5 bin lirayla ilgili... Her zaman diyoruz ki... Ben geçen gün basın açıklaması yaptım. Eğer burada oturup da Ankara'da oturan herhangi bir vekil varsa veya bir kimse varsa gelsin, Hatay'da bir tane de bana bulsun, ben de oturayım 3 bin lira, 5 bin liralık evde. Yok, öyle bir şey yok; 15 bin liradan aşağıya ev yok yani biz Anadolu'da yaşıyoruz bir de İstanbul falan değil, Anadolu'da yaşıyoruz. Doğal olarak Hatay'da yapılacak çok fazla iş var özellikle sağlık emekçileri ve öğretmenlerimiz için, onları teşvik edin ve o bölgelere gelsinler. Depremde hayatını kaybetmiş insanlarımızın yakınlarını aramalarına özellikle destek olun.

Özellikle mali müşavir arkadaşlarımızın, meslektaşlarımızın şu sorunlarını da buradan dile getirmeden edemeyeceğim. Vergi dairelerinde ve SGK kurumunda bazı sıkıntılar, özellikle personel eksiğiyle ilgili sıkıntılarımız oluyor. Mesela ne gibi? EYT'de tazminatlarını alamamış KOBİ'lerde çalışan bir sürü vatandaş var; bu, Türkiye'nin sorunu, sadece Hatay'ın değil ama emeklilik dosyaları kurumlarda bekleyen depremzedelerimiz var. Bunların işlemlerinin bir an evvel yapılarak en azından deprem bölgesindeki 11 ildeki vatandaşlarımıza EYT'den sağlanan bu maaşlarının bir an evvel bağlanması için lütfen öncelik tanıyın çünkü bize her gün onlarca telefon geliyor: "Sayın Vekilim, biz EYT'den emekli olduk ama bizim dosyalarımız Bursa'da, Antalya'da; ne olur, arar mısınız?" O yüzden sizlerden istiyoruz, talep ediyoruz; özellikle deprem bölgesindeki vatandaşlarımızın EYT dosyalarına bakın ve bir an evvel onların emeklilik maaşlarının bağlanması için yardımcı olun.

Elektrik ve su faturalarının ve doğal gaz faturalarının; hiçbir ayrım gözetilmeksizin bunların bütçeden, hazineden karşılanmasına ilişkin... Tabii, vaktimiz geçti, depremin üzerinden de sekiz ay geçti ama muhasebe tekniği gereği birçok şeyi yapabiliriz; mahsuplaşma diye bir işlem vardır, bunu burada hepimiz biliriz. Dolayısıyla bugün de tahakkuk eden tüm faturalar tahsil edildi ancak bunların iadesini veya bir mahsuplaşma yöntemini bulabiliriz diyorum. O yüzden bundan sonra yapacağımız her müzakerede ve...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayalım.

NERMİN YILDIRIM KARA (Devamla) - Peki.

Son olarak şunları söylemek istiyorum: Hatay'ın, başta Hatay'ın ve diğer deprem bölgelerinin pozitif bir ayrımcılığa ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Neden bunu söylüyorum? Çünkü eğer bu depremin 104 milyar dolar bir maliyeti varsa, bunun yüzde 50'sini de Hatay yüklendiyse doğal olarak da Hatay burada yüzde 50 hem sağlık etki maliyetleri açısından hem de mali açıdan daha fazla destek görmelidir, daha fazla pozitif ayrımcılığa ihtiyacı vardır diyorum.

Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)