GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Dünya Ticaret Örgütünü Kuran Marakeş Anlaşmasını Tadil Eden Protokol ve Protokolün Eki Balıkçılık Sübvansiyonları Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:3
Tarih:04.10.2023

YEŞİL SOL PARTİ GRUBU ADINA ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Merhaba.

Her ne kadar koltuklar boşsa da ben bugün size çok önemli bir durumdan söz etmek istiyorum, İstanbul'dan konuşmak istiyorum.

İstanbul, biliyorsunuz, sadece bizim için değil dünyadaki tüm ülkeler için çok önemli bir kent. Peki, İstanbul adım adım nasıl bir kent hâline geliyor? Rant odaklı yıkım projeleri İstanbul'u adım adım yaşanmaz bir kent hâline getiriyor. Çok az bir sağanakta bile artık İstanbul'da kent merkezinde ölümlü seller yaşanıyor, her sel felaketinde kentin göbeğinde ölümler oluyor. Ayrıca, bütün bir kent âdeta bir şantiye halinde. En son basına yansıyan haberlerde görmüşsünüzdür en fazla işçi cinayetlerinin olduğu yer İstanbul. "Mega proje" diye adlandırdıkları ya da Tayyip Erdoğan'ın "çılgın proje" diye adlandırdığı projelerle bir bütün olarak kent yıkım kenti hâline getirildi. Kuzey Ormanları'nda 10 milyon ağaç kesildi, 80 gölet yok edildi. Sel felaketinin yaşandığı yerlerin bu mega projelerin alanı olduğunu gördüğümüzde aslında bu seldeki ölümlerin rant odaklı mega projelerin katlettiği insanlar olduğunu söylemek çok mümkün.

Yine "Kent bir şantiye hâline geldi." diye söylemiştim. Bu şantiye hâline gelen kentte dün -yine basına yansıdı- Sancaktepe'de 7, 9, 11 yaşlarında 3 kardeşin inşaatın temelinde cansız bedenleri bulundu. Bu inşaat mahalle arasında -top oynamak için oradaymışlar- ve hiçbir kontrol yok. Ayrıca ne tesadüftür ki bu inşaat AKP belediyesine ait bir inşaat. Şimdi, bunlar şu an reel durumda olanlar.

Ayrıca İstanbul'da ne oluyor? İstanbul'da bu mega projelerle bütün yaşam alanları tahrip edilirken hep ismini duyduğumuz şirketlere rant olarak sunuluyor. O tarihsel, kültürel, coğrafi olarak herkesin "göz bebeği" dediği İstanbul, tam bir felaketler kenti hâline geliyor.

Peki, hemen yeni bir projeden size söz etmek istiyorum. Nedir o? Tayyip Erdoğan'ın "Mega proje, çılgın proje." dediği, bizim ise "Mega menfaat projesi." dediğimiz proje, Kanal İstanbul. Şimdi denecek ki Kanal İstanbul 2011'de ilan edildi, yapılacağı ve "Kanal İstanbul'un 2011'den beri aslında projesi hazır, duruyor." denildi ve 2011'den beri Kanal İstanbul Projesi'ne hem bu projeden etkilenecek olan, yaşam alanlarında olan, mahallede yaşayan insanlar karşı, meslek örgütleri karşı, ekolojistler karşı ama Tayyip Erdoğan diyor ki: "İnadına yapacağız." İşte, böyle inadına yapılan projelerden olan "Kanal İstanbul Projesi'nin ilk kazması vuruldu." diye çok kısa süre önce basına yansıdı. Neydi peki bu ilk kazma? Hemen söylüyoruz, YD Madencilik Anonim Şirketinin Çiftalan Marmara Çimento Liman Projesi onaylandı ve bu projenin bağlamında -bu projeler hep birleşik projeler oluyor- 8 katlı 528 adet blokun dikileceği söylendi ve sonra da şöyle bir ilan: "Kanal manzaralı daireler, konutlar satılıyor."

Peki, kim bu arsaları alan, bu konutları dikecek olanlar? 21 Aralık 2018 tarihinde Kuveytli Nour Alkhaır Gayrimenkul Turizm şirketinin bu kanal güzergâhında tarla vasfında olan 58.878 metrekare araziyi aldığını biliyoruz. Körfez sermayesiyle yapılması planlanıyor zaten bu Kanal İstanbul Projesi'nin ve bu Kanal İstanbul Projesi'yle yaşam alanları, kuş yolları, her bir sulak alan yine tahrip edilecek. Bütün itirazlara rağmen iktidar bu projeden vazgeçmiyor. Daha sonra paylaşacağız zaten Kanal İstanbul Projesi'nin nasıl bir yıkım olduğuna ilişkin ayrıntıları.

Peki, ne yapıyor iktidarlar kendi krizlerini, sermayedarların krizlerini çözmek için bu mega projelerle? Önce şirketlere peşkeş çekiyorlar, sonra oradan halkı sürüyorlar. Halkı sürüyorlar, sürdükleri yerde de onlara "TOKİ konutları inşa edeceğiz." diyorlar, bir de yerinden yurdundan ettikleri o halkı borçlandırıyorlar ve borçlandırarak kendilerine mahkûm kılıyorlar. Sonra, bu mega projelerle ne yapıyorlar? Tabii ki bu mega projeler böyle bölge halkını... Akbelen'den biliyoruz, Cudi'den biliyoruz, Kaz Dağları'ndan biliyoruz; kolay olmuyor. İktidar, bütün kolluk kuvvetleriyle ama hepsiyle birlikte oraya gidiyor ve orada yöre halkının üzerine inanılmaz bir şiddetle giderek devletin kolluk kuvvetlerinin aslında şirketin kolluk kuvvetleri olduğunu çok açık gösteriyor. Bu, devletin kimin devleti olduğunu... Çok aşikâr ama bu uygulamalar bunu gösteriyor; her şey rant için, her şey alınıp satılabilir, her şey kâr için. Bu kadar bütün mega projelerin... Sadece İstanbul'da değil ülkede yapılan bütün mega projeler bölgesine baktığınızda yoksulluk artıyor, istihdam azalıyor ama bu mega projelerle kendilerine peşkeş çekilen şirketler kârlarına kâr katıyor ve övünçle de bunu söylüyorlar oysa bu ÇED raporları...

ÇED raporları meselesine gelelim, aslında tüm bu mega projelerden etkilenen tüm çevrelerle birlikte alınması gereken... Tabii ki bunu da hemen değiştirip, sadece şirketlerin yandaş firmalarıyla anlaşıp ÇED raporları düzenleniyor ve bu şekilde onay alınmış gibi yapılıyor. Biz İstanbul'un bir bütün olarak bu Kanal İstanbul Projesi'yle... Hele bu proje bir de üç aktif fay hattının üzerine inşa edilecek ve büyük İstanbul depremi beklenirken bu projeden vazgeçilmiyor. Neden vazgeçilmiyor? Çünkü bu iktidar kandan besleniyor, ölümden besleniyor. 6 Şubatta gördük, 6 Şubatta ben 2'nci günden itibaren bölgedeydim; evet, hiç kimse yoktu orada dayanışmaya gidenler dışında. Devlet sahneye çıktığında meraları, zeytinlikleri şirketlere peşkeş çekti, "Konut yapacağım." deyip borçlandırdı bölge halkını. Yetmedi, ölümlerin hâlâ devam ettiği... Kaç ay geçti aradan; sel oluyor konteyner kentlerde ama hâlâ her şey güllük gülistanlıkmış gibi gösteriliyor. Bu arada üç aktif fay hattı üzerinde Kanal İstanbul inşa edilmeye çalışılıyor.

Dolayısıyla bu mega projelerden kadınlar nasıl etkileniyor, bir de buraya bakmak istiyorum. Özellikle, mega projelerle, demin dedik ya büyük şirketler şantiye araçlarıyla gidiyor, inşaat firmalarıyla gidiyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet, lütfen tamamlayalım.

ÖZGÜL SAKİ (Devamla) - Büyük şantiyelerde yüzde 99 erkekler çalışıyor ve hizmet sektörüne kadınları alıyorlar ya da bölge kadınlarını; burada hem emek sömürülüyor hem taciz, tecavüz, kadına yönelik şiddet artıyor ve bunların hiçbiri görülmüyor. Bu mega projelerle ilgili daha çok konuşacağız çünkü aynı zamanda doğup büyüdüğüm Zonguldak'ın Çaycuma ilçesinde yine devasa bir Filyos Vadisi Projesi yapılıyor, o da bir yıkım projesi. Size bunlardan vazgeçin demiyorum çünkü siz emeğe çöken, ölümden beslenen, savaştan beslenen bir Hükûmetsiniz. Ama diyorum ki gelin yaşamı yeniden inşa edenler birleşik mücadeleyle bu projelerin hepsini yerle bir edelim, yaşamı eşit, özgür biçimde yeniden kuralım. (Yeşil Sol Parti sıralarından alkışlar)