GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına İlişkin Nahçıvan Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair Protokol'ün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:2
Tarih:03.10.2023

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYKUT KAYA (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime pazar günü İçişleri Bakanlığımızın önünde meydana gelen hain terör saldırısını şiddetle kınadığımı bildirmekle başlamak istiyorum. Saldırıyı etkisiz hâle getiren kahraman Emniyet mensuplarımızı yürekten kutluyor, yaralı kahraman polislerimize de Yüce Allah'tan şifalar diliyorum. Buradan tekrar bildirmek isterim ki bu tür hain saldırılara karşı Türk milleti asla boyun eğmedi ve asla boyun eğmeyecektir.

Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin kurulmasına ilişkin Nahçıvan Anlaşması'yla ilgili grubum adına söz almış bulunmaktayım. Türk dili binlerce yıllık kadim medeniyetimizin tüm zenginliklerini içeren, bizi kardeş ülkelerimizle bir arada tutan kuvvetli bir ortaklıktır. Bundandır ki Türk dilini konuşan ülkelerin birlikteliğini sadece ortak dil konuşma birlikteliği olarak görmemek gerekir. Bu birliktelik aynı ortak geçmişin ve ortak geleceğin birlikteliğidir. Bu birliktelik hem ekonomik hem kültürel hem siyasi hem bizim aramızdaki bağların güçlenmesi anlamında çok önemli bir araçtır. Bu dilin ortaklaşa konuşulması, tarihî Türk yurdu olan bu bölgede iş birliğinin ve refahın en önemli destekçisi olacaktır. Seçim kampanyamız sürecinde Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener Hanımefendi'nin de belirtmiş olduğu üzere "Türk Dünyası Bakanlığı"yla Türk dünyasıyla ilişkilerin koordine edilmesi gerekliliğini yeniden vurgulamak istiyorum. Hem tarihsel ve stratejik önemiyle hem de güçlü devlet yapısıyla Türk dünyası birliğine öncülük etmek Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihe karşı olan bir sorumluluğudur.

Söz konusu olan Türk dili konuşulan coğrafya, Sibirya'dan Avrupa'nın içlerine kadar uzanan devasa bir alanı kapsamaktadır. Tüm bu coğrafyada etkin olmak daha kapsamlı ve planlı bir çalışmayı gerektirmektedir. Güçlü Türk dünyasının güçlü Türkiye Cumhuriyeti demek olduğunun bilinciyle, Türk dünyasıyla ilgili çalışmaları bir bakanlık bünyesinde toplamanın hedefe ulaşmamıza katkı sağlayacağını düşünmekteyiz. Bu anlamıyla, 2'nci yüzyılında Türkiye Cumhuriyeti muasır medeniyetlerin ötesine geçecekse bizimle ortak dil konuşan kardeş ülkelerimizle dayanışmak bu ülkümüzü bize yaklaştıran en önemli etkenlerden biri olacaktır. Kızılelma'mıza ulaşmamıza bizi yakınlaştıran, Türkçe konuşan devletlerle iş birliğini geliştirici tüm düzenlemeleri İYİ Parti olarak destekliyoruz.

Bu vesileyle, geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Türklüğün gür sesi, kıymetli parlamenterimiz Ganire Paşayeva Hanımefendi'ye de Yüce Allah'tan rahmet; ailesine, can Azerbaycan'ımıza ve tüm Türk dünyasına da sabır ve başsağlığı diliyorum. Yapılacak olan anlaşmaların vatanımız ve milletimiz adına hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Türk dilinin dünyada güçlü olabilmesi için ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Türk dünyasına sağlıklı bir şekilde öncülük yapabilmesi için güçlü bir ekonomiye sahip olmamız gerekiyor. Üzülerek belirtiyorum ki bugünlerde ciddi bir ekonomik krizle ülkemiz karşı karşıya kalmış bulunmakta. TÜİK bugün eylül ayı enflasyon oranını açıkladı. Aylık bazda yüzde 4,75 gelen tüketici enflasyonu, yine alternatif fiyat endekslerindeki aylık değişimin altında kaldı ancak aylık enflasyonun yüzde 4,75 olması kabul edilebilir bir durum değildir. Euro bölgesine baktığımız zaman yıllık enflasyonun ağustos ayında yıllık yüzde 5,2 olduğunu görüyoruz. G20 ülkeleri arasında da yıllık enflasyonu yüzde 10'un üzerinde olan 2 tane ülke görmekteyiz; bir tanesi Arjantin, bir tanesi Türkiye.

Yeni ekonomi yönetiminin "normalleşme" adı altında daha önce yapılan politika hatalarından birer birer geri adım atması olumlu ancak "Neden biz bu hataların neticesini vatandaşlar olarak çekmek durumunda kaldık?" sorusunu da sürekli sormamız lazım diye düşünüyoruz. Mevcut durum şu şekilde özetlenebilir: Vatandaşlarımız acı bir reçete ödedikleri bir durumla karşı karşıya kalmış durumda. Altı ay boyunca ücretlileri, emeklileri enflasyona ezdirdiniz, sonra "zam" adı altında bu kayıpları toplu şekilde telafi etmeye çalışıyorsunuz. Bu kısır döngü devam ettiği sürece enflasyon daha çok canımızı acıtacak gibi görünmekte.

Bu ekonomik krizin getirdiği sıkıntılardan biri de ülkemizin karşılaşmış olduğu barınma krizi. Çünkü konut fiyatlarındaki ve kiralarındaki artış gelir artışının çok üzerinde seyretmiş durumda. Bakın, size kendi ilimden, Antalya'dan örnek vereyim. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının Konut Fiyat Endeksi verilerine göre Antalya'nın bağlı bulunduğu TR61 bölgesindeki ortalama konut fiyatı son iki yılda yüzde 563 artmış durumda; tekrar ediyorum, yüzde 563 artmış durumda. REIDIN verilerine göre ise son iki yılda ülkemizdeki konut fiyatları ortalama yüzde 420, kira fiyatı ise yüzde 555 artmış durumda. Peki, son iki yılda geliri bu kadar artan kaç tane ücretli vardır? Hükûmetimiz kira artışlarına üst sınır getirdiğini söylese de TÜİK verileri bunun pek de bir işe yaramadığını gösteriyor. Bakın, yılın ilk dokuz ayındaki tüketici enflasyonu yüzde 49,9 gerçekleşti ancak endeksin bir bileşeni olan kiralardaki artış ise yüzde 74,6 oldu, hatta geçen yılın aynı ayına göre TÜİK bile kiraların yüzde 95 arttığını söylemekte. BETAM'ın kiralık konut ilan fiyatlarını incelediği çalışma ise kiraların artış oranından çok kiraların gelmiş olduğu düzeyin artık barınmayı bir sorun hâline getirecek miktara çıktığını gösteriyor. Temmuz itibarıyla ülkemizdeki kiralık konut ilanlarının ortalama metrekare fiyatı 121 TL olmuş; aynı değer İstanbul'da 161 TL, Antalya'da 142 TL, Muğla'da 200 TL olmuş. Yani 120 metrekarelik brüt bir daireyi kiralamak isteyen bir vatandaşımız Muğla için 24 bin lira, İstanbul için 19 bin lira, Antalya için 17 bin lira ortalama kira bedeliyle karşılaşmakta, bizde de en düşük memur maaşı 22 bin TL, neredeyse ortalama ücret hâline gelen ve 11.400 TL olan asgari ücrete, emekli olan emekli maaşı olan 7.500 TL'ye rıza göstermemiz bekleniyor. Kiralar öyle bir düzeye geldi ki hesabına maaşı yatan ücretlinin "Bu ay ne ödeyeceğim?" diye düşünmesine gerek kalmadı çünkü kirayı yatırdığı zaman zaten cebinde bir şey kalmıyor.

Peki, bu barınma sorununu çözmek için ne yapmak lazım? Yabancılara konut satışı azalmaya başladı ama özellikle Antalya ve Muğla gibi turizm odaklı şehirlerimizdeki yüksek konut fiyatı ve kira artışlarının ana nedenlerinden biri bu. Dolayısıyla yabancıya satışın sağlıklı bir şekilde, Türk vatandaşlarının hakkı korunarak tekrar düzenlenmesi gerekiyor.

Buradan şunu da ifade etmek istiyorum: Türk vatandaşlığının parayla satılmasına karşıyız. Türk vatandaşlığı parayla satılamayacak kadar şerefli bir bağdır.

Memurların maaşlarında iyileştirme yapıldı ancak kira bedellerinin çok yüksek olduğu yerlerde barınacak yer bulamama sorunuyla yüz yüze olan birçok memurumuz var. Bu yüzden lojman arzının arttırılması gerekiyor. İYİ Parti olarak son yıllarda sürekli gündeme getirdiğimiz boş ev vergisini uygulamaya almamız gerekiyor. Konutun getiri kaygısıyla boş tutulmasının ya da kısa vadeli bir yatırım aracı olarak değerlendirilmesinin de önüne geçebileceğiz bu düzenlemeyle.

İnşaat maliyetlerini kontrol altına almak için enflasyonla gerçekten mücadele eden bir zihniyete ihtiyacımız var ancak inşaat maliyetleri çok fazla arttığından bu maliyetleri azaltmaya yönelik bir komisyon kurulması gerektiğini düşünüyorum. Bu komisyon, inşaat tekniklerinin -maliyetlerini düşürecek şekilde- modernleştirilmesi, üretim süreçlerindeki yerli girdilerin artırılması, imar mevzuatının güncellenmesi gibi hususlarda araştırma yapmalı ve önerileri hızlı şekilde uygulamaya geçirilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

AYKUT KAYA (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)