GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YABANCILAR VE ULUSLARARASI KORUMA KANUNU (S.S.:310)
Yasama Yılı:3
Birleşim:80
Tarih:20.03.2013

CELAL DİNÇER (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; biraz evvel kanunun ne kadar gerekli ve yararlı olduğunu sizlere açıklamıştım, ancak bazı sıkıntıları olduğunu, bunu da daha sonraki konuşmalarımda belirteceğimi söylemiştim.

Şimdi, önce bir saptama yapalım. Niçin gerekli? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye aleyhine 1991 yılından bu yana, sınır dışı etme ve suçluların iadesi konularına ilişkin olarak toplam 30 dava açmıştır. Bu davada Türkiye aleyhine ihlal kararları verilmiştir. Bu ihlal kararları sonucu 295 milyon 387 bin euro tazminat ödenmiştir, dikkatinizi çekmek istiyorum, 295 milyon euro.

Gene, ülkemizin son on yedi yılda yasa dışı göçmenlere ne kadar kucak açtığını siz daha iyi göreceksiniz, 921 milyon 86 kişi kaçak yollarla Türkiye'ye girmiş. Peki, şimdi burada soruyorum huzurlarınızda: Bu kadar insan bu sınırlardan nasıl girdi? Mevzuat eksikliği olabilir, ancak bir zafiyetin olduğunu da burada belirtmek istiyorum. İnşallah, bu yasa çıktıktan sonra bu eksiklikler bir daha yaşanmayacaktır.

Türkiye'nin toplam hudut kapısı 141 adettir. Bu 141 adet kapının kilometre olarak uzunluğu 11.433 kilometredir. İşte bu nedenlerle bu yasanın mutlaka çıkması ve uygulamaya geçmesi gerekiyor.

Tasarı uluslararası koruma kavramıyla ifade edilen iltica konusuyla ilgili son derece ayrıntılı düzenlemeler yapmaktadır. Ancak, 1951 yılında koyduğumuz coğrafi sınırlama politikası da hâlâ muhafaza edilmektedir. Bu sınırlama ile özellikle Avrupa Birliği ülkeleri dışından Türkiye'ye gelecek, iltica eden kişilerin mülteci sayılmaması gibi bir konu var. Bu coğrafi sınırlama 1951 Cenevre Sözleşmesi'ne koyduğumuz bir çekinceden kaynaklanmaktadır. Bu yasa bizim bu çekincemizi kaldırmamakta, sadece geçici olarak Türkiye'ye sığınmalarına fırsat vermektedir. Bu da yasanın bir eksikliği olarak ortaya çıkmaktadır. Yani, Avrupa'dan gelen, Avrupalı sayılan ülkelerdeki sığınmacılar Türkiye'de mülteci konumunda sayılmakta, istedikleri gibi oturma izni alabilmekte, çalışma izni alabilmekte. Ancak, Türkiye'ye Avrupa'dan gelenlerin sayısı yok denecek kadar azdır. Daha çok nereden gelmektedir? Suriye, Irak, İran, Afganistan, Somali gibi Avrupa dışındaki ülkelerden gelmektedir, bu yasa bu eksikliği de gidermemektedir.

Değerli arkadaşlar, tabii, bizim mülteci olarak kabul ettiğimiz insanları, Türkiye'de oturma izni var ama mülteci olarak kabul etmediğimiz, geçici mülteci olarak kabul edeceğimiz insanları da Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin gösterdiği ABD, Kanada, Avustralya gibi ülkelere gönderiyoruz. Ancak, örnek veriyorum, Türkiye'ye 2011 yılında 17 bin civarında sığınma başvurusu yapılmış, bunların ancak 5 bin civarında olanı yurt dışına, Birleşmiş Milletlerin gönderdiği kontenjan dâhilinde Avustralya'ya, Kanada'ya gönderilmiştir. Geri kalan kişiler gene Türkiye'de geçici statüde kalmaktadır. Geçici statüde kalan bu insanlar çalışma izni olmadığı için güç şartlar altında, çok kötü koşullarda çalışmakta yahut da köle niyetine çalıştırılmaktadır. Biraz evvel arkadaşımızın bahsettiği çeşitli muamelelere de tabi tutulmaktadır, ayrımcılığa tabi tutulmaktadır. Bu nedenle coğrafi sınırlama ilkesinin kaldırılmasında yarar görüyoruz. Mevcut tasarı coğrafi sınırlamayı çözmediğinden bu eksikliğin olduğunu belirtmek istiyorum.

Bir diğer önemli konu ise sınır dışı kararlarına karşı şimdiye kadar itiraz mercisi yoktu, bu tasarıyla itiraz getirilmiştir. Ancak, kararların temyiz edilmesiyle ilgili verilen süre, on beş günlük süre çok yetersizdir ve adli yardım konusunda sıkıntılar vardır. Bu konuda da düzeltilmesi gereken hususlar olduğunu belirtmek istiyorum, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)