| Konu: | KDV ve ÖTV oranlarının yükselmesi ve temel ihtiyaç ürünlerindeki fiyat artışı nedeniyle oluşan sorunlara çözüm bulunması amacıyla bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergenin (8/12) ön görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 17 |
| Tarih: | 25.07.2023 |
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Genel Başkan, Sayın Grup Başkanları, Grup Başkan Vekilleri, kıymetli arkadaşlarım; hepinizi şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
Dün 100'üncü yılıydı, huzurlarındaydık; Sevr'i yırtıp atanları, Lozan'ı yapanları, bu ülkenin tapu senedini işgalcilere kabul ettirenleri ve yedi düvele bu milletin gücünü gösterenleri, başta İsmet İnönü ve Mustafa Kemal Atatürk'ü bir kez daha minnetle ve rahmetle anıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Meclisi selamladım ama bir arkadaşımız burada değil, bir arkadaşımız Silivri'de. Can Atalay'ı, onun şahsında Bakırköy Kadın Cezaevindeki ve Silivri'deki Gezi tutuklularını; ayrıca Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü'nün ertesinde, Merdan Yanardağ başta olmak üzere, iktidarı rahatsız ettikleri için, hakkın, haklının, halkın dilini kullandıkları, sözünü kurdukları, söyledikleri için tutuklu bulunan bütün basın emekçilerini de saygıyla selamlıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Ne yapmaya geldik? Keyfimiz yerindeydi; bakanlarımız gibi, 5'li çetenin, sarayın müteahhitleri gibi, yandaş yazarlar gibi keyfimiz yerindeydi. Ne yapmaya geldik, ne oldu da geldik, daha geniş açıklayacağım ama dünden bugüne ne oldu derseniz, tek bir gün içinde bile, seçimden önce tık çıkmayan bir yerden hızar sesleri gelmeye başladı. Akbelen'de, Limakın da ortağı olduğu maden sahasını genişletmek üzere, köylüleri, teyzeleri coplayarak, gencecik insanları tekme tokat yerlerde sürükleyerek Akbelen Ormanları'na saldırdılar dün. Akbelen'deki direnişi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Son olarak Şanlıurfa'da -ama 6 ilde- elektrik dağıtım şirketi DEDAŞ'ta -Diyarbakır'da geçmişteki elektrik işkencelerini hatırlatırcasına köylünün, çiftçinin canını yakan, onlara yeni nesil elektrik işkenceleri yapan, bu sıcakta bırakan, ürünlerini yakan, evlerine haciz götüren- görev yapan çalışanların ve bunun yanında bir de bu hizmet sırasında hakkını alamadığı için sendika talep eden, zam talep eden, bunun için kapının önüne konulan 300 DEDAŞ işçisinin de direnişinin yanındayız, onların şahsında Türkiye işçi sınıfını selamlıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Mazot alamayan çiftçilerin ekin söktüğü, bağları söktüğü görüntüleri izliyoruz. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin, üyelerinin -şehir plancılarının, mühendislerin- asgari ücretlerini belirleme yetkilerini daha dün ellerinden almaya kalktınız. Amasra'daki maden kazasını milletvekilimiz takip etti; oradaki işçiler mahkemede, Soma'dan, Ermenek'ten farklı olmayarak "Üretim baskısı altındaydık, üretim baskısı faciayı getirdi." dedi daha dün. Daha dün, İstanbul'dan Ankara'ya yürümek isteyenlerin önüne setler çekildi. Daha dün, internete yüzde 70 zam geldi. Daha dün, ilaca yüzde 30 zam geldi ve kur 14 liraya ayarlandı, 1 euro 14 lira. 29 lira olduğu için reel kur, yine ilaç bulunamıyor, yine kanser tedavisi aksıyor; yine gencecik, küçücük çocukların, yine nadir bulunan hastalıkları olan çocukların tasalı ailelerinin içi yanıyor, ilaçlar bulunamıyor. Biz o yüzden, tatil zamanı değildir, Meclis zamanıdır dedik, onun için geldik; yaşattığınız büyük ekonomik buhranın, yaptığınız seçim ekonomisinin sonuçlarını tartışmaya geldik. Biz 14 Temmuz günü, gitmeyin, nereye gidiyorsunuz dedik; bu kadar dert var, tasa var, nereye gidiyorsunuz dedik. Kamu emekçisi, beyaz yakalı, mavi yakalı işçi, motokurye, plaza çalışanı, apartman görevlisi; çiftçisi, mühendisi, işçisi, memuru, emeklisi sizden çözüm bekler. Oyları aldınız; bir hafta, bir torbaya batırdınız, çıkardınız; bir hafta, Anayasa dışı bir ek bütçe yaptınız, tatile gittiniz; nereye gidiyorsunuz, gelin konuşalım, gelin tartışalım, gelin çalışalım, yaraya merhem olalım, bu zulmü bitirelim dedik. Ama geldik, çağrıyı yaptık, 277 kişi -partileri, grupları, kendileri- irade koydu, buraya geldi. Bir başka grup açıklama yaptı: "Tam kadro geleceğiz, yoklamaya girmeyeceğiz." Dışarıda beklediniz. Niçin beklediniz? Görüşmeler başlayamasın diye, muhalefet 200'ün altında kalırsa toplanamasın diye. Nerede? Parlamentoda. Hangi kelime? "Konuşmak." Konuşulan yerde. Gittiniz, döndünüz. Peki, o parayı nereden harcadınız? Size verilen maaşlar maaş mıdır, hak ediş midir sanıyorsunuz? Hepimize verilen maaşların adı, yurt içi daimî yolluk ve harcırahıdır. "Siz, millet için icap ettiğinde gidin, günü geldiğinde buraya gelin." diye verilen, her biri tüyü bitmemiş yetimin alnının teri olan, tüyü bitmemiş yetimin babasının alnındaki ter olan o her bir kuruşla uçaklara bindiniz, araçlara bindiniz, buraya geldiniz ama o yetimin hakkı konuşulmasın, savunulmasın diye kuliste beklediniz; biz Meclisi açınca koşup geldiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Neye geldiniz? Neye geldiniz? Birazdan bu önergeye "ret" oyu vermeye geldiniz. Neye geldiniz? "Genel görüşme açılmasın." demeye geldiniz. Neye geldiniz? Birazdan okunacak çalışmalara devam önergesine; gitmeyelim, burada kalalım, bizden medet umanların ümidini boşa çıkarmayalım önergesine "hayır" oyu vermeye, tatile devam etmeye oy kullanmaya geldiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Milletimize şikâyet ediyoruz, halkımıza şikâyet ediyoruz. Bu tutum, söz verip de tutmadıklarınızın... Elbette, elbette pişmanlıkları vardır; eleştirmeye, öf demeye utanıyorlardır, sıkılıyorlardır "Ya, daha geçenlerde oy verdik ama bu kadarını da hak etmedik." diyorlardır. Ama şunu unutmayın: Örneğin, bugün, şu anda, Çalışma Komisyonu Başkanı olan, Komisyonu yazın çalışma kararı aldığı hâlde çalışmayan, çalıştırmayan Vedat Bilgin "Beş bin günde emekli olacaksınız, borçlanın." dedi; borçlandılar, sonra beş bin yedi yüz, beş bin dokuz yüz gün oldu. "110 bin lira daha bul emekli olmak için." Bulamıyor. "Seçimden önce halledeceğiz." dedi, halletmeden gittiniz; komisyonu, açık, çalıştırmıyor. "Dokuz bin günde emeklilik olur mu?" diyordu BAĞ-KUR'lular, isyan ediyorlardı "Yedi bin iki yüze indireceğiz." dedi Vedat Bilgin, yapmadan gittiniz; komisyonu, açık, çalışmıyor, çalıştırmıyor.
Staj mağdurları var, 2000 sonrası kademe bekleyenler var. Uzman çavuşlar, astsubaylar, sözleşmeli erler, kamu mühendisleri, kamu teknikerleri, kamu eczacıları, emekçiler, akademisyenler, 3600 ek gösterge mağdurları, yardımcı hizmet sınıfı personeli, Aile Bakanlığında ek dersli çalıştırılanlar, geleceği için yurt dışı dışında kendine bir hedef koyamamış çaresiz gençler, maaş artışı beklentileri boşa çıkarılan ve herkes zam alırken taban ücrete, esas ücrete zam yapmadığınız için "Sen 7.500 lira hak ediyordun, 7.500'e devam et." dediğiniz, seçimden sonra unuttuğunuz emekliler sizi burada bekliyorlardı, kaçtınız gittiniz; bugün, tatile devam için geldiniz. Bunu, milletin vicdanına, sizin vicdanlarınıza... Evlatlarınıza, torunlarınıza karşı sorumluluklarınızı, bu millet için ant içtiğiniz Anayasa'ya karşı sorumluluğunuzu hatırlatıyoruz, diyoruz ki: Birisi dedi diye tatile gidilmez, birisi dedi diye tatile devam edilmez, bir kişiye her şey emanet edilmez. Ben bunu, bu oylamayı sizin vicdanınıza emanet ediyorum; vicdanıyla oy kullanacaklara selam olsun, tek adamın yetkisine teslim olanlara yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar)
14'ünde apar topar, hızla, torba yasalarla MTV'yi ikiye katladık. Kurumlar vergisini artırdınız; yetmedi, Cumhurbaşkanı kararıyla 8 olan KDV'yi 10, 18 olan KDV'yi 20 yaptınız; yetmedi, harçları yüzde 50 artırdınız; yetmedi, bir gecede, motorinde ve benzinde ÖTV'ye litre başına 5 lira, LPG'ye 4 lira... Bir gecede akaryakıta yüzde 23 zam yaptınız. Seçimden bugüne kadar akaryakıta -Türkiye tarihinde yok, dünya tarihinde yok- iğneden ipliğe, ekmekten süte her şeyi zamlandıracak olan akaryakıta yüzde 81 zam yaptınız. Niye "yaptınız" diyorum ki, niye çoğul konuşuyorum ki; doğru, isyan eden, laf atan, kaşını kaldıran haklı, onun suçu yok, onun suçu bütün yetkiyi bir kişiye vermiş, ona tabi olmuş olmakta. Bu zamları ne bu Parlamento ne bu parlamentoyu oluşturanlar ne onlara yetki veren millet iradesi... "Sen 50+1'i bul ve kenara çekil, oyu ver, birini seç, herkesi o seçecek; oyu ver, birini seç, her şeye o karar verecek; oyu ver, kenara çekil; oyu ver, tarihsel bir kazanımı terk et, bundan sonra artık beş yıl boyunca bu işlere karışma." diyen yani insanlığın dokuz yüz yıllık kazanımlarını elinin tersiyle iten, bu toprakların iki yüz yirmi yıllık demokrasi yürüyüşünü reddeden ve bir kişinin kararıyla her şeyin olmasına... Ta, o, padişahlık dönemlerinde, 1200'lerde Magna Carta'yla birlikte kralın elinden söke söke alınan o yetkiyi, bütçe yetkisini, bütçe hakkını bir kişiye teslim eden iradeyle mücadele ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, devletin 2 tane eli var; biri alan, toplayan sağ eli; bir tanesi veren, dağıtan sol eli. Bu ikisinin dengesine "bütçe", bunu kullanmaya "bütçe hakkı" diyoruz. Şurada oturduğunuz o her koltukta, üzerimize giydiğimiz kıyafette, yakamıza taktığımız kravatta bu insanlık âleminin en büyük kazanımının payı var. Bize "milletvekili" demelerinin, bizi yetkilendirmelerinin sebebi... Eskiden bu işlere bir kişi karar veriyordu, kral karar veriyordu, padişah karar veriyordu. Nice isyanlar, nice kanlı mücadeleler, nice anlaşmalar, nice barışlar, nice sulhnameler; en sonunda buna "Halkın temsilcileri olsun, vergiye rıza göstersin, yapılacak hizmeti müzakere etsin." dediler. Bugün, bu düzen müzakeresizliği dayatmaktadır. Bugün, bu düzenin burayı yetmiş beş gün tatile sokan aklı da, "Biz aldık yetkiyi; gidin, 1 Ekime kadar ayak altında dolaşmayın." diyen akıl da, muhalif gazeteciyi hapse tıkan akıl da bundan böyle herhangi bir meslek örgütünün raporundan suç çıkaran akıl da bir sendikanın ortaya koyduğu yaklaşımı politik bulan -ki en doğal hakkıdır- ve bunu şeytanlaştıran yaklaşım da müzakeresizlik kültürüdür. (AK PARTİ sıralarından gürültüler, CHP sıralarından "Dinle, dinle!" sesleri) Parlamentoyu yok saymak, sivil toplumu yok saymak, meslek örgütlerini yok saymak tek adama, saraya teslim olmaktır. Olmaz olsun böyle düzen, olmaz olsun böyle rejim! (CHP sıralarından alkışlar)
Ha "Başka kanıtın var mı?" Var kardeşim! 16 Nisan rejime kasteden Anayasa değişikliğinde muhalefet "hayır" oyu kullandı, "evet" oyu neleri kaldırdı, biliyor musunuz? Gensoruyu kaldırdı, güvenoyunu kaldırdı, sözlü soruyu kaldırdı, bakanı bu koltuktan kaldırdı. Biz "Otursunlar." dedik, biz "Bakan olsun ki millet, yasama; yürütmeden hesap sorsun." dedik; siz "Hayır, olmayacak." dediniz. Bugün, AK PARTİ, Cumhurbaşkanı Yardımcısı gelse, görüşmeleri renklendirse, zenginleştirse... Siz, o Anayasa'da, o bakanı oradan kaldırdınız, siz yürütmeyi buradan kopardınız; siz tek adamın "Benim ve atadıklarımın bu Meclise, bu kürsüye sadece yemin etmek için gelme..." Bütçe zamanı gelip burada zaman zaman hadsizce müzakereler etme ama günü geldiğinde sözlü soruyu yanıtlama, günü geldiğinde hesap verme, verilen gensoruda burada partileri dinleyip kendini savunma hakkı yok, "Ben bilirim, ben seçildim, gerisine beş yıl boyunca kimseyi karıştırmam." diyen saray aklı işte, sizi karşınızdaki boş sandalyelerle selamlıyor. Sizin eseriniz... Ancak bu millete bunu siz çektirdiniz, siz yaptırdınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Seçimden önce gençlere... Sadece gençleri okuyayım: "10 gigabayt internet..." Nerede? Yapmadan gittiniz. "Telefon ve bilgisayarda vergi muafiyeti..." Onları katladınız, vergilerini artırdınız. Kamuya ilk atamada mülakat kalkacaktı, yapmadan sırra kadem bastınız. Her toplum kesimi için böyle ve maalesef bir gerekçe: "Ek bütçe lazım." Niye? Hepimizin bir kez daha başı sağ olsun "Asrın felaketi, deprem felaketi, onun için ek bütçe lazım." Ondan önce de torbaya 800 milyar bütçemsi maddeler koymuşlar, toplam 1,9 trilyon ilave para. Kimden? Memduh amcadan, Sadriye teyzeden, Abdullah enişteden, Hasan'dan, Ayşe'den, Rabia'dan, Fadime'den; hepsini topluyorsunuz. Gerekçe? "Asrın felaketi deprem." Aynı yerden bakıyorsunuz, maliyeti, depreme gidecek para 527 milyar lira yani yüzde 27'si depreme, geri kalanı sizin iş bilmez, liyakatsiz ya da seçim ekonomisine dayalı kötü yönetiminizin sonundaki borçlara. 4 liranın 1 lirası -Allah gani gani helal etsin- depremzedeye, geride kalanlarına, şehrin kaldırılmasına; dörtte 3'ü, yüzde 75'i bu saray rejimine gidiyor ve saray rejimi özetle şöyle söylüyor: "Ben yaptım, ben ettim, ben yedim, hesabı garibanlar ödesin." Biz bu garibana hesap ödeten, bu yoksulu bir kenara iten, seçime sadece birkaç ay kala onun bir şekilde oyunu alıp ondan sonra yok sayan anlayışı kökünden reddediyoruz.
Bakın, "Oylar çalındı, çalınmadı." tartışması vardı; "Sandıklara sahip çıkabilecek mi muhalefet?" Sandıklardan oy çalınıp çalınmadığına şunu söyleyeyim: Evet, oylar çalındı ama sandığa girdikten sonra değil, sandığa girmeden çalındı. Nasıl çalındı? "Evet, yoksulsun, güvencesizsin, işsizsin, geleceğinden endişelisin ama tehlike büyük, arkama geçmelisin." Bir beka sorunu... Sonunda "Eğer, onlara oy verirsen teröristler gelir, onlara oy verirsen din elden gider, bayrak iner ve ezan susar." diyerek insanların açlığına, yokluğuna, yoksulluğuna rağmen ama montaj videolarla ama bütün televizyon ekranlarından düpedüz yalan beyanlarla ama vicdansızca, ahlaksızca olduğu biline biline tekrarla, tekrarın gücüyle bunu yaptınız.
Gün oldu, utanmadan "Domatesin fiyatına bakma, bir mermi ne kadar?" dediniz. Bunu Hitler'in Propaganda Bakanı Goebbels'e anneler "..."(*) diyor. Alman çocukları tereyağı istiyor, beslenemiyorlar; zayıf bir kuşak yetişiyor." dediklerinde, diyor ki: "Alman çocuklarının tereyağına değil, Alman tanklarının gres yağına ihtiyacı vardır." Çocuğun tereyağını tankın gres yağını gösterip de oy toplayan zihniyete de yazıklar olsun. (CHP sıralarından alkışlar) Ve "Biz gidersek ezan susar, bayrak iner, din elden gider, devlet gider." Şimdi ne oluyor? Toplandık, bunu söylediğiniz o teröristler, sabah ezanını okuyan müezzinin hakkını savunmak için buraya gelmişler, günde 5 vakit camiye namaza giden emekliye attığınız kazığı dile getirmek için buraya gelmişler, sınır boyunda nöbet tutan uzman çavuşun, uzman erbaşın hakkını aramak için buraya gelmişler. (CHP sıralarından alkışlar) Her gün madenlerde 3 vardiya ölüme inip çıkan işçinin de pandemiden bu yana "Hakkın ödenmez." deyip bir türlü hakkını ödemediğiniz sağlık emekçilerinin de çocuklarına et alamadı diye kemik alıp kemik suyuna bir şeyler yapmaya çalışan annenin düğümlenen gırtlağına da ya da KOBİ'de olsun, kendi şirketinde olsun, bu kötü ekonomik yönetiminizden dolayı iflasa sürüklenip hayatın bir tarafında ölümle kalım arasında, iflas ile şeref arasında gelip giden küçük esnafın da hepsinin vebalini...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - ...oy aldığımız ve analarının ak sütü gibi helal oylarıyla bizi buraya yollayan, iktidar olamadığımız için kızan, bu zamları yapmayacağımızı bilen, yoksulu kayıracağımızı bilen, kimsesizin kimsesi olacağımızı bilen, bize inanan, güvenen ama sizin sandığa atılmadan çaldığınız o oylarla, o saçma sapan TRT'sinden Anadolu Ajansına kadar devletin her imkânını, atadan, dededen, Atatürk'ten kalan kurumları istismar ederek ve Anayasa'ya aykırı, kanunlara aykırı bir şekilde manipüle ederek yaptığınız seçim döneminden sonra başımız dik kardeşim, dimdik ayaktayız; kimsesizlerin kimsesiyiz, yoksulların yanındayız, işsizin yanındayız, kadınların, gençlerin yanındayız. Bu memlekette sizi müzakeresiz, kimseyi kale almayan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Başkanım, bitiriyorum.
MUSTAFA VARANK (Bursa) - Yeter, yeter; kongrede konuşursun biraz da. Kongreyi...
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Vermiyoruz ya...
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Sayın Başkanım ama...
BAŞKAN - Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Kimsesizlerin kimsesi olmak için; yoksulların yenilen haklarını savunmak için; esnafından memuruna, çiftçisinden emeklisine, bize oy verirken bugünler olmasın diye bize oy verip buraya yollayanların haklarını sonuna kadar savunmak için; tatil yapanların keyfini bundan sonra da sıkça kaçırmak için...
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Niye oy vermediniz o zaman...
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - ...tatil yapamayanların, karnını doyuramayanların, çocuğunun yüzüne bakmakta zorlananların, esnafın önünden geçemeyip arka sokaktan dolananların haklarını aramak için buradayız. Mecliste mücadele edeceğiz, sokakta mücadele edeceğiz, meydanda mücadele edeceğiz, Akbelen'de de Silivri'de de mücadele edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) Bu milleti size ezdirmeyeceğiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)