GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Bağlı Cetvellerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:16
Tarih:14.07.2023

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kâtibin okuduğu metinden anlaşılacağı üzere aslında şu an görüşmekte olduğumuz madde, fevkalade teknik bir madde ve bir önceki oturumda, aslında hatipler bu maddelere ilişkin genel anlamda iktisadi ve maliye hukuku bakımından değerlendirmelerde bulundular. Onların uzman oldukları bu konu benim uzmanlık alanım dışında. Ben daha genel bir değerlendirme yaparak aslında görüşmekte olduğumuz bu metinlerin anayasal boyutu üzerinde durmak ve böylelikle nasıl bir sistem içinde yaşadığımızı dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Üç günden beri görüşmekte olduğumuz 2 kanun metni var. Bunlardan biri çarşamba günü itibarıyla görüşmelerine başladığımız, dün gece yarısı itibarıyla da kabul edilmiş olan torba kanun. Diğeri ise şu an görüşmekte olduğumuz ek bütçe kanun teklif metni. Her ikisi de aslında düşündüğümüzde Türkiye Büyük Millet Meclisinin Millî Mücadele yıllarından bu yana süregelen yasama yetkisinin ne ölçüde ortadan kalktığını bize gösteriyor ve hazin bir manzarayı ifade ediyor. Torba kanun geleneği hepinizin yakından bildiği gibi yirmi küsur yıldan beri hukukumuzun bir parçası oldu. Nedir torba kanun? Torba kanun, tek bir kanun metniyle yürürlükte bulunan ve konu itibarıyla birbiriyle ilişkisiz olan pek çok kanun metni üzerinde değişiklik yapan bir hukuki tasarruftur. Bu yönüyle düşündüğümüzde aslında torba kanun metinleri Anayasa'mızın 2'nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesinin asli unsurlarından biri olan hukuk normlarının belirliliği ilkesini ihlal etmektedir. Hukuk normlarının belirliliği ilkesi, bir hukuk kuralının ortalama bir vatandaş tarafından ne anlama geldiğinin kolayca anlaşılabilmesini ifade etmektedir. Dolayısıyla, bir hukuk normunun hukuk sistemine getirdiği değişikliği de ortalama bir vatandaşın kolayca anlayabilmesi gerekir. Ne var ki torba kanunlar yürürlükteki çok sayıda metin üzerinde yaptıkları değişikliklerle bırakın ortalama bir vatandaşın hukuki sonuçlarını değerlendirebilmesini, hukukçuların dahi ortaya çıkan değişikliğin ne olduğunu algılamasını güçleştirmektedir, bu yönüyle de hukuk kurallarının belirliliği ilkesini ihlal etmektedir. Bu tablo akla şu soruyu getirmektedir: Anayasa'mızın 4'üncü maddesi ilk 3 maddenin değiştirilmesini yasaklamakta, hatta değiştirilmesinin teklif edilmesini dahi yasak kapsamına almaktadır. Peki, sorulması gereken soru şudur: 2'nci maddede yer alan hukuk devleti ilkesinin böylesine sistematik bir biçimde ihlal edilmesi acaba aynı zamanda 4'üncü maddenin ihlali anlamına gelmekte midir? Bu hususu hepinizin dikkatlerine sunmak istiyorum.

Öte yandan, bu torba kanun metninde dikkat çekmek istediğim bir husus daha var. Aslında, bu metinle yaratılan izlenim şudur; pek çok mali yükümlülük getirilmektedir, çeşitli düzenlemeler yer almaktadır ama kamuoyunda yaratılmak istenen izlenim şudur: Âdeta deprem sebebiyle ortaya çıkan mali yıkımı gidermeye matuf bir düzenleme. Burada ise şu soruyu sormak gerekir: Maalesef, 10 binlerce yurttaşımızı mağdur eden, çok sayıda yurttaşımızın ölümüyle sonuçlanan bu deprem 6 Şubatta meydana gelmiştir ve sonuçları çok kısa zamanda mali bakımdan görülebilecek durumdadır; peki, o hâlde, bütün bu mali yükümlülükler acaba neden seçimlerden sonraki bir tarihe ertelenmiştir? Dolayısıyla, böyle bir husus da akla şunu getirmektedir: Acaba Türkiye Büyük Millet Meclisi sahip olduğu yasama yetkisini Anayasa'nın 14'ücü maddesinin ikinci fıkrasını ihlal etmek pahasına kötüye mi kullanmaktadır?

Gelelim ikinci konuya: Bütçe kanunları, daha önceki hatiplerin de ifade ettiği gibi, aslını ararsanız, demokratikleşme sürecinin çok önemli bir parçası olarak ortaya çıkmıştır. Neden? Çünkü bütçe kanunları hükûmetlerin izleyecekleri politikalar için ihtiyaç duydukları gelir kaynaklarını gösteren ve bu gelirlerin hangi kalemlere harcanacağını belirleyen kanun metinleridir. Dolayısıyla bütçe kanunlarında gösterilen gelirlerin pek çoğu aslında vatandaşlar yönünden mali bir yükümlülük anlamına gelmektedir. İşte, bu sebeple de bir hükûmet sisteminin türü ne olursa olsun, her demokratik hükûmet sisteminde bütçe kanunu teklif yetkisi hükûmetlerin, kabul yetkisi ise parlamentolarındır. Bunun sebebi çok açıktır; halkı temsil eden organ parlamentolardır, hâliyle halka mali yükümlülük yaratma yetkisi de ancak parlamentolarındır çünkü tarihî bakımdan yerleşmiş olan ilke, kanunsuz vergi olmaz ilkesidir. Oysa Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişle birlikte Anayasa'mızın 161'inci maddesinde yapılan değişiklikle Türkiye Büyük Millet Meclisinin asli yetkilerinden olması gereken bütçe kanunlarını kabul yetkisi baypas edilmiştir, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir bütçe kanununu reddetse dahi bunun doğuracağı hiçbir hukuki sonuç yoktur çünkü 161'inci maddenin değişik metni önceki bütçe kanunu üzerinde yeniden değerleme oranıyla değişiklik yapmakla bu sorunun aşılabileceğini düzenlemiştir. İşte, bütün bu sebeplerle üç günden beri görüşmekte olduğumuz kanun metinleri aslında Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerinin ne ölçüde aşındığını ve devlet yetkilerinin ne ölçüde tek bir elde toplandığını, böylece bu yetkilerin keyfî olarak kullanılabildiğini göstermektedir.

İşte, ben sizlere bu hazin manzarayı anlatmak için huzurlarınızda yer aldım. Beni sabırla dinlediğiniz için çok teşekkür ederim. (Saadet Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Hocam, daha vaktiniz var, istiyorsanız devam edebilirsiniz.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Devamla) - Teşekkür ederim, söyleyeceklerimi söyledim. (Saadet Partisi, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)