| Konu: | 6/2/2023 Tarihinde Meydana Gelen Depremlerin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpların Telafisi için Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi İhdası ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 15 |
| Tarih: | 13.07.2023 |
KAYIHAN PALA (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, size yeni görevinizde başarılar diliyorum ve konuşmama başlarken bir milletvekilinin, Can Atalay'ın aramızda olamamasının üzüntüsünü de buradan bir kez daha söylemek isterim.
Ben "torba yasa" ya da "çuval yasa" diye adlandırılan bu yasa teklifinde aile hekimliği hakkında söz aldım. Öncelikle şunu söylemek isterim ki: Biliyorsunuz "aile hekimliği" adıyla ülkemize getirilen sistem AKP'nin 2003 yılında ilan ettiği Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın bir parçasıdır ve maalesef birinci basamakta en başta iddia edilen verimliliği, iyi bir hizmet sunumunu yakalayamamıştır. Niye yakalayamamıştır? Bir örnek vereyim, zaman darlığı nedeniyle ayrıntıya girmeyeceğim: Adı aile hekimliğidir ama dünyada aile hekimliği adıyla birey hekimliği olarak hizmet sunulan tek sistemdir. Örneğin, bir ailedeki 4 kişinin 4'ü de ayrı hekimden hizmet alabilir; dolayısıyla bu, aslında aile hekimliğinin felsefesine aykırıdır. Coğrafi alan sorumluluğu yoktur, bu açıdan ciddi problemli bir sistemdir. Bunu pandemide de gördük, bulaşıcı hastalıkların yaygınlaşmasını önlemek açısından bir epidemiyolojik belirleme yapma olanağını ortadan kaldırmaktadır.
Ayrıca, bir aile hekiminin bakmakla yükümlü olduğu nüfusun 4 bin kişiye kadar çıkartılması kabul edilemez. Dünyada kabul edilen sayılar 1.000-1.500 civarındadır, Adalet ve Kalkınma Partisinin bundan on yıl önce, 2023 yılı hedefi 2 bin kişiydi, maalesef o hedefe yaklaşılamadı ve hedef iki yıl önce 2.700 olarak düzenlendi. Bu da hizmetin doğru düzgün verilmesinin önünde çok ciddi bir engeldir.
Ayrıca, sistemin kamucu niteliği çok zayıf, özellikle bu aile sağlığı merkezlerinin hekimler tarafından kiralanması, giderlerinin karşılanması gibi kavramlar İstanbul gibi metropoller başta olmak üzere sistemi büyük bir zaafa uğratmaktadır. Daha önce 224 sayılı Yasa'yla birinci basamağın toplumun ayağına götürülme özelliğinden de uzaklaşıldığı için bugün aile hekimliği adı altındaki birinci basamak sağlık hizmetlerinin koruyucu hizmetler açısından da etkinliği sınırlıdır. Örneğin, Sayın Bakan, bizim çağrılarımıza kulak vererek son kızamık salgınının yüzde 86'sının İstanbul'da olduğunu söylemiştir. Bu da aslında bu sistemin nasıl büyük bir zaafının olduğunun tartışılması için gerekçelerden biri olabilir.
Binaları çok yetersiz, kötü koşullarda meslektaşlarımız hizmet vermektedir ve daha önce "aile sağlığı elemanı" adıyla gündeme getirilen, sonra "çalışanı" denilen bir değersizleştirme de söz konusudur.
Değerli milletvekilleri, aslında biz bunu Sağlık Komisyonunda tartışmalıydık. Buradan Sayın Vedat Bilgin'e de çağrıda bulunmak isterim; Komisyonun ilk toplantısında, sağlıkla ilgili konular gündeme geldiğinde Komisyonun mutlaka bu konuda bir işlev üstleneceğini söylemişti ama daha ilk torba kanunda bu işlevin yerine getirilemediğini görüyoruz. Buradan çağrımdır, eğer komisyonları iyi çalıştıramazsınız yasama faaliyetinde niteliği artırmanız mümkün olmayacaktır.
Kanuni düzenlemeye gelecek olursak burada aile hekimlerine "haklar" yanında "yükümlülükler" kavramının da getirilmesi onları zora sokacak, özellikle "mali" kavramının gündeme getirilmesi bu açıdan çok sıkıntılıdır. Ayrıca, ekip hizmeti verdikleri hâlde aile hekiminin birlikte çalışacağı aile sağlığı elemanına kendisinin değil, Sağlık Bakanlığının karar veriyor olması da yine, kanun düzenlemesi açısından asla kabul edilemez.
Disiplin cezalarında 657 sayılı Kanun devreye sokulmaktadır ama ne özlük haklarında ne de çalışma alanı düzenlemesinde böyle bir şey söz konusu değildir. Biliyorsunuz, aile hekimleri 657 sayılı Yasa'ya tabi çalışırken ücretsiz izne ayrılarak, açıktan sözleşmeli olarak görev yapmaktadır; burada da ciddi bir çelişki olduğunu söylemem gerekir.
Çok önemli bir madde, deniliyor ki: Sağlığın geliştirilmesi -falan filan- sağlık hizmetlerinin standartlarına uygun olarak getirilmemesi hâlinde Bakanlıkça belirlenen performans hedeflerine ulaşılamaması durumunda sözleşmenin feshi gündeme geliyor. Bakın, bu, şu açıdan kabul edilemez: Bir kere Sağlık Bakanlığının sağlık politika düzenleme yetkisi yok. Biliyorsunuz, bu yetki 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle Cumhurbaşkanlığı Gıda ve Sağlık Politikaları Kuruluna devredilmiştir. Dolayısıyla, yetkisi olmadığı bir konuda Sağlık Bakanlığının sanki yetkisi varmış gibi düzenleme yapması ve bunu bir fesih gerekçesi olarak ortaya koyması asla kabul edilemez. Biz, özellikle Hükûmetin, Sağlık Bakanlığı'nın istemediği konularda konuşmalar yapan, düzenlemeler yapan aile hekimlerine karşı bu maddenin olumsuz bir şekilde uygulamaya girebileceğinden endişe duyuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Pala.
KAYIHAN PALA (Devamla) - Teşekkür ederim.
Ayrıca, aile hekiminin elinde olmayan gerekçelerle performans hedeflerine ulaşılamaması durumunda da bu feshin gündeme geliyor olması kabul edilebilir bir şey değil. Bakın, Sağlık Bakanının kendisi bakan yardımcılarını bile belirleyemiyor; biliyorsunuz, yapılan düzenlemeyle. Bu durumda, henüz bakan yardımcılarının belirlenemediği bir sistemde bu maddeyi gerekçe göstererek aile hekimlerinin sözleşmelerinin feshedilmesi gerçekten kabul edilemez. Bakın, gelin, birlikte Komisyonu çalıştıralım, kamucu, eşit, ücretsiz ve nitelikli bir birinci basamak sağlık hizmeti için hep birlikte çaba gösterelim.
Sözlerimi bitirirken, Türkiye önümüzdeki iki hafta içerisinde çok ciddi, aşırı bir sıcak dalgasıyla karşı karşıya kalacak, Akdeniz Bölgesi'nde en fazla etkilenen ülkelerden biri olacak. Sıcaklık 45 dereceye kadar çıkabilir. Lütfen, kamuda ve özel sektörde özellikle risk grubundakiler için çalışma yaşamına ait bir düzenlemeyi ivedi olarak yapmak için çaba gösterelim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)