Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ulusal Sürücü Belgelerinin/Sürüş Ehliyetlerinin Karşılıklı Olarak Tanınması ve Değişimi Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 11 |
Tarih: | 05.07.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA RIDVAN UZ (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin Gazi Meclisinde, bu kürsüde konuşma, bu sıralarda oturma şerefini bize bahşeden seçmenimize, büyük Türk milletine teşekkür ediyorum ve şükranlarımı iletiyorum ilk konuşmam vesilesiyle; bunu belirtmiş olalım ve büyük milletimiz emin olsun ki "Korkaklıkta ar ve zillet; ileri atılmakta izzet ve şeref vardır." diyen, korkmanın kaderi değiştiremeyeceğini bilen şahsım ve İYİ Parti Grubundaki milletvekili arkadaşlarım adına da onların hizmetinde olacağımızı buradan beyan etmek isterim.
Konumuzun uluslararası anlaşmalar ve ilişkiler üzerine olması hasebiyle şunu da belirtmek isterim: Malumunuz, uluslararası ilişkiler platformunda üzerinde durulması gereken en önemli husus kendi soydaşlarımız ve kendi milletimiz üzerinde olmasıdır. Dolayısıyla Diyarbakırlı şair, yazar, toplum bilimci Sayın Ziya Gökalp'ın demiş olduğu gibi "Vatan ne Türkiye'dir Türklere ne Türkistan/Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan!" sözüyle bunun üzerinde durulmalı ve aynı zamanda bir siyaset ve fikir adamı Başbuğ Alparslan Türkeş'in "Dünyanın neresinde olursa olsun bir Türk'ün başı ağrıdığında bizim de burada başımız ağrıyor." şiarından yola çıkarak önceliğimiz kendi insanımız olmalıdır.
Bugün iki önemli husus var hakikaten yüreklerin sızladığı; bir tanesi Urumçi katliamı ki Doğu Türkistan'da, Urumçi kasabasında, Çin'in hukuk tanımaz tavrından dolayı, resmî kayıtlara göre 126 ama bilinen gerçeklere göre binin üzerinde insanımızın, soydaşımızın katledildiği gün. Dolayısıyla orada hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet dilerken aynı zamanda Çin'i de bu tavrından dolayı kınadığımızı belirtmek isteriz.
Bir ikincisi de Başbağlar katliamı; bir sabah namazı vakti, tan yerini bulmadan eli kanlı bir grup teröristin, PKK'nın, bebek katillerinin oraya gelerek elinde hiçbir silahı olmayan masum insanlarımızı katletmesinin yıl dönümü. Orada da hayatını kaybeden arkadaşlarımıza, insanlarımıza Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum; bunu da belirtmek isterim.
Bir diğer husus: Özellikle burada bir teşekkür borcum var, o da ilk defa bir siyasi parti kurulduktan sonra sadece ve sadece İYİ Partinin bünyesinde Türk Dünyası ve Yurt Dışı Türkler Başkanlığı kurularak, bir Genel Başkan Yardımcılığı tahsis edilerek bu göreve de bizi getiren Genel Başkanım Sayın Meral Akşener'e de buradan teşekkürlerimi sunuyorum yani Türk'e ve yurt dışında yaşayan insanlarımıza verdiği öneme binaen bunu da buradan özellikle belirtmek isterim.
Bu vesileyle Türkiye'de kapı kapı esnaf gezerek, insanımıza dokunarak kıymetli olduğunu tekrar hatırlatma adına izlediğimiz politikayı dünyanın birçok yerinde, Avrupa'nın birçok ülkesinde, yurt dışında da izledik ve bu politika üzerine insanlarımızın dertlerini dinlemeye ayaklarına gittik ve onları dinledik. Şimdi, şunu özellikle söylemek istiyorum: 1960'larda büyüklerimiz, ecdadımız tahta bavulları alıp yurt dışına gittiler. Ne için? Çalışmak için. Neden? Yokluk ve yoksulluktan. Bunu giderme adına Avrupa'da âdeta kölelik yaparak en ağır işlerde çalıştılar; çöpte çalıştılar, madende çalıştılar ve para da kazanarak ülkelerine dönme hayali kurdular. Peki, bugün, o tarihten bugüne tek başına iktidar olan AK PARTİ döneminde geldiğimiz nokta nedir diye baktığımızda... Sayın Akbaşoğlu şöyle demişti: "Biz 2'nci yüzyıla gençlerimizle hazırlanacağız." Sayın Akbaşoğlu, gençlerimiz burada değil artık; Mannheim'da bir lokantada garsonluk yapıyor doktor bir arkadaşımız, bir avukat arkadaşımız Nürnberg'de lokantada bulaşıkçılık yapıyor. Siz kendi değerlerinizi, kendi evlatlarınızı bu ülkede barınamaz hâle getirdiniz. Peki, yerine kimi ikame ettiniz? Bugün -millî güvenlik politikalarımızın- tahminlerimize göre 10,5 milyon civarında Suriyeliyi ve mülteciyi ülkemize getirdiniz; bunların yüzde 56'sı okuryazarlığı bile olmayan bir kesim ve diğerleri sadece ilkokul mezunu yani siz yetişmiş evlatlarımızı bu ülkeden göndererek yerine tabiri caizse cahil cühela bir toplumu bu milletin başına bela etmiş durumdasınız. Dolayısıyla 7'nci yüzyılın, 2'nci yüzyılın hayalini kurmak sanırım artık bizlere düşen bir vazife olacaktır.
Avrupa'yı gezdiğimizde, oradaki insanlarımıza dokunduğumuzda 14 başlık altında şikâyetlerini dinledik. Bunlardan bir tanesi, ülkemize dönerken güzergâh boyunca yolda karşılaştıkları hırsızlık olayları ve güvenli bölgeler oluşturulmadan, dinlenemeden yol katetmeleri, kazalara uğramaları. Bunun düzeltilmesi gerekir ve uluslararası anlaşmalarla bu mutlaka giderilmelidir; bir.
İkincisi, Türkiye'de şehirden şehre geçerken tabela görüyorsunuz, Avrupa'da da bir ülkeden bir ülkeye geçerken sadece bir tabela görüyorsunuz ama özellikle bayram ve tatil dönemlerinde Kapıkule'de ve diğer gümrük kapılarında yedi saati, on üç saati bulan zulümler çeken insanlarımızın dertlerini duymamazlıktan da gelmemeliyiz.
Bir başka husus, yurt dışındaki insanlarımızın zamanında çıkarmış olduğumuz bir yasayla 40 bin euro, 50 bin euro, 60 bin euro ödeyerek, aradaki farkı kapatarak emekli edilmesi teşvik edilmişti; bundan dolayı birçok insanımız bu parayı ödeyerek, çalışmalarını da ortaya koyarak emekli oldular. Bu emekliliğin sonunda gördüğümüz net bir şey var ki sonraki dönemde de bu emeklilerin bu emeklilik haklarının olmadığı, o dönem ödedikleri 40 bin, 50 bin euroyu o günkü kur bedeli olan Türk lirasıyla geri vererek bunun iptaline gitme olayları başladı ve şu durumda Avrupa'da 116 bin mağdur ortaya çıkmış durumdadır. Bunun da giderilmesi için mahkeme kapılarına giden bu insanlarımıza "SSK'dan değil de sizi BAĞ-KUR'dan emekli edelim, aradaki yılları da burada tamamlamış olun, maaşınız bir miktar da düşecek ama hazinemizde para yok maalesef." denilerek bu duruma tabi tutuldu.
Bir başka durum ise "İslami holdingler" adı altında yüce dinimiz de kullanılarak, orada holdingler kurularak bu insanlarımızın büyük paraları toplandı ve bu paraların akıbetinin mutlak suretle araştırılarak nereye ve kimlere gittiği ve nelerin kurulduğunun da takip edilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Bir diğer önemli husus da Avrupa'da yaşayan insanlarımızın, nasıl Avrupa devletlerinin ülkemizde Türk-Alman okulları gibi üniversiteleri varsa, dünyanın her yerinde Türkçenin de dil olarak kabul edilmesi ve okutulması ve Türk okullarının da açılması talebi gelmektedir, bu da göz ardı edilmemelidir.
Bu vesileyle, sözlerime burada son verirken yüce Meclisimizi ve heyeti saygıyla selamlıyorum.
İyi akşamlar diliyorum efendim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)