GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay'ın hukuksuz bir şekilde cezaevinde alıkonulmasına ve halk iradesinin gasbedilmesine ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:1
Birleşim:11
Tarih:05.07.2023

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın üyeler; Türkiye İşçi Partisi adına Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, malumunuz, 28'inci Yasama Dönemimiz başladı. Meclis koridorları tebrik için gelen heyetlerle dolup taşmakta ama bu süreçte hak ettiği tebrikleri kabul edemeyen tek bir seçilmiş milletvekili var: TİP Hatay Milletvekili Can Atalay. Çünkü seçildiği günden bugüne kadar Anayasa'ya ve Anayasa Mahkemesinin kararlarına aykırı bir şekilde Silivri'de siyasi bir esir olarak tutulmaya devam ediyor ve buna rağmen bu Meclisin çoğunluğu ne acı ki bu hukuksuzluğa, Meclis iradesine yönelik bu saygısızlığa sessiz kalıyor.

Sayın milletvekilleri, bu duruma sessiz kalabilmeniz için iki sebep mevcuttur: Bir, bilgi eksikliğiniz vardır; iki, ortada bir kötülük durumu vardır. Bakın, 3'üncü bir şık yoktur. Zira, dün Grup Başkan Vekili, AKP'nin Grup Başkan Vekili Sayın Akbaşoğlu bu kürsüye çıktı ve şunu söyledi: "Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir, mahkemeler tarafsız ve bağımsızdır." Sormak gerekiyor, özellikle Anayasa'nın yürürlükte olması gerekliliğinden hareketle -hani burası bir hukuk devleti ya, en azından Anayasa'yı uygulamamız gerekiyor ya- bakın, Anayasa'mızın bir 83'üncü maddesi var, ne diyor bu 83'üncü madde? Hepimiz artık ezberledik ama sessizliği bilgi eksikliğine bağladığım için bir kez daha altını çizmek istiyorum: "...bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz." Aynı madde devamında 2 tane istisna belirliyor: Bir "Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali..." diyor; ikincisi, Anayasa'nın 14'üncü maddesindeki istisnai durumlardan bahsediyor. Benim de katılmaktan ve parçası olmaktan onur duyduğum Gezi direnişinin üzerinden on yıl geçmiş olduğuna göre demek ki ortada bir suçüstü hâlinden bahsetmemiz mümkün değil. O hâlde, buradaki uyuşmazlık sadece ve yalnızca tek bir yere dayanıyor, o da Anayasa'nın 14'üncü maddesindeki istisnalar tutuklu bulunan milletvekili Can Atalay için uygulanabilir mi, uygulanamaz mı? Şu anda önümüzdeki hukuki tartışmanın tek mahiyeti bu.

Bakın, çiçeği burnunda Adalet Bakanınız bu konuyla ilgili çıktı, bir açıklama yaptı, ben utandım bir hukukçu olarak yaptığı açıklamadan çünkü şöyle dedi: "Biliyorsunuz ki Gezi davası anayasal düzenle alakalı bir konu. O yüzden Can Atalay'ın durumu Anayasa'nın 14'üncü maddesindeki dokunulmazlık kapsamına girmez." Böyle bir beyanda bulundu, bu ülkenin Adalet Bakanı bulundu.

Şimdi, Can Atalay bu konuda bu şekilde bulunan ilk milletvekili olsaydı yani tutuklu olduğu hâlde milletvekili seçilen ilk milletvekili olsaydı Adalet Bakanının bu cümlelerinin belki en küçük bir hukuki değeri olabilirdi ama böyle bir durum söz konusu değil sayın milletvekilleri. Bugüne dek farklı farklı partilerden onlarca tutuklu milletvekili seçildi ve Anayasa'nın, Anayasa Mahkemesinin, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun kararlarıyla serbest bırakıldı. Bu konuda yapılmış içtihatlar var. O yüzden, bu tartışmalar bomboş tartışmalar hâline geldi.

Bakınız, önümde kararlar var -dedim ya, ne ilk ne son- Leyla Güven kararı ya! Daha bir sene olmadı bu karar verileli sevgili arkadaşlar, daha bir sene olmadı ve bu kararda AYM açıkça şunu söylüyor: "Hangi suçun Anayasa madde 14 kapsamında 83'ün istisnası olacağını ben söyleyemem. Meclisin bir düzenleme yapması ve bunu önüme koyması gerekir. Ey Meclis, sen 14'üncü maddeye ilişkin istisnaya dair bir düzenleme yapmadıkça hangi milletvekili olursa olsun, hangi suçtan tutuklu olursa olsun 83 uyarınca serbest bırakmak mecburiyetindesin." diyor sevgili arkadaşlar. Buyurun, Mustafa Balbay kararı; buyurun, Gergerlioğlu kararı; buyurun, Leyla Güven kararı, yani birden çok karar var, Ahmet Şık'a dair Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararı, hepsi aynı şeyi söylüyor. Buna rağmen, utanmadan, Hatay halkının oylarıyla seçilmiş Can Atalay tam elli iki gündür Silivri'de esir tutuluyor ama siz burada gelen tebrikleri kabul etmeye devam ediyorsunuz, bu arkamızdaki yazının bir hükmü varmış gibi davranmaya devam ediyorsunuz. Elli iki gündür tahliye edilmiyor Can ya, elli iki gün oldu! Neden biliyor musunuz? Çünkü Sayın Akbaşoğlu'nun iddia ettiği gibi bu ülke bir hukuk devleti falan değil.

Bir tane acıklı şey daha söyleyeyim size: Yargıtaya biz tahliye talepli dilekçe verdik; biliyor musunuz, Yargıtay bile karar vermiyor şu anda; Yargıtayda bir grup savcı var, o savcılar bu dilekçeleri önünde tuttular, gömdüler, ceza dairesinin önüne yollamıyorlar çünkü bir kanun hükmü daha var, CMK 105, diyor ki: "Daire üç gün içinde karar vermek zorunda." "Bu kararı veremesin." diye üstünde savcı cübbesi bulunan kişiler hukuka karşı şu anda hile yapıyor.

Sürem çok azaldı, bu kapsamda soruyorum size: Siz milletvekiliyseniz, bu koridorlarda o rozetleri takarak gururla dolaşıyorsanız Meclis iradesine sürülen bu lekeyi kendinize nasıl yakıştırıyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SALİHA SERA KADIGİL (Devamla) - Sayın Akbaşoğlu, soruyorum kürsüden: Hâlâ bu ülkenin bir hukuk devleti olduğunu iddia edebiliyor musunuz? Anayasa Mahkemesi kararını bilmiyor musunuz, tanımıyor musunuz?

Sayın Bülbül, siz de bir hukukçusunuz, MHP olarak hukuki görüşünüzü merak ediyorum. Anayasa Mahkemesi içtihatlarıyla ilgili, Can Atalay'ın hâlâ tutulmasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Milletvekili.

SALİHA SERA KADIGİL (Devamla) - Son olarak Sayın Meclis Başkan Vekilliğine sormak isterim çünkü 83'üncü madde, sevgili arkadaşlar, şöyle diyor...

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Milletvekili.

SALİHA SERA KADIGİL (Devamla) - Eğer 14'üncü maddedeki istisna varsa Sayın Başkan, Meclis Başkanlığına Yargıtay bunu derhâl bildirmek zorundadır. Bu konuda Yargıtaydan Meclis Başkanlığımıza yapılmış herhangi bir bildirim var mıdır?

İlgililerin bu kürsüye gelerek bu sorulara yanıt vermesini istiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve Yeşil Sol Parti sıralarından alkışlar)