| Konu: | TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE MORİTANYA İSLAM CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SAĞLIK VE TIP BİLİMLERİ ALANLARINDA İŞBİRLİĞİNE DAİR ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN (S.S.: 292) |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 79 |
| Tarih: | 19.03.2013 |
CHP GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; kaldığımız yerden devam edeceğim ama Değerli Milletvekili Arkadaşımızın, Sevgili Hocamızın söylediği bazı şeylerin de?
BAŞKAN - Sayın Atıcı, şahsınız adına da söz talebiniz varmış, süreniz on beş dakika.
Buyurun.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Yok şahsım adına.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Yok, devam et Hocam, devam et.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Devam et.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Yok efendim.
BAŞKAN - Buyurun o zaman, devam edin, on dakika.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Peki.
Şimdi, bir kere, çok iyi bir noktaya geldiğimizi söyleyebilirim, iyi bir noktaya gelmişiz. AKP'nin bir milletvekili çıkıyor, şu kürsüden diyor ki: "Sağlık Bakanlığının bazı şeyleri tenkit edilebilir." Çok güzel.
Bakın, tenkit edilebilecek bazı noktaların görülebilmesi, hatta bunun da ötesinde çıkıp şu kürsüden dillendirilmesi iyi bir şeydir. Bundan sonra bu tenkit edilecek şeylerin düzeltilmesi gelir.
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi sizin düşmanınız filan değil, Cumhuriyet Halk Partisine millet tarafından verilen görev sizi denetleme görevidir, sizin yanlış yaptığınız -bilerek, bilmeyerek- şeyleri size anlatmak, sizi yönlendirmek ve ülkemizin çıkarlarını korumaktır. Bunun dışında -ben, kendi adıma söyleyeyim- hiçbir gayem yoktur. Bunu da söylerken, evet, biraz bazen sivri söylüyorum ama hiçbirinize hakaret etmemeye çalışıyorum, etmiyorum da zaten ama bizim bu sivri söylemlerimizi de ancak anlıyorsunuz ki bir iki senenin sonunda çıkıp şurada "Hakikaten ya, tenkit edilecek bazı şeylerimiz varmış." noktasına geldiniz. Ancak?
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - Her şeyi de tenkit ediyorsunuz, olmuyor ya!
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Biz tenkit ediyoruz da sizin de bu tenkitleri kabul etmeye başlamanız iyiye alamet.
Bakın, iyi bir şey söylüyorum, oradan gene didikliyorsunuz. Yani iyi bir şey söylüyorum yani bundan sonra iyi bir şey söylerken baştan söyleyeyim.
Şimdi, buraya çıkan Sayın Milletvekili dedi ki: "Söylediği hiçbir şey gerçeği yansıtmıyor." Tutanaklarda var. Şimdi, bunu söyledikten yaklaşık üç saniye sonra dedi ki: "5 TL'yi insanların gözüne sokmayın." Ha, demek ki söylediklerimizde gerçek payı var. "Söylediklerinin hiçbiri gerçeği yansıtmıyor." demek, arkasından üç saniye sonra çıkıp "5 TL'yi insanın gözüne sokmayın, halk bundan memnun." demek aslında söylediklerimizin gerçek olduğunun sizin tarafınızdan ikrar edilmesidir. Ama ben bir şeyinizi düzelteyim, sizin anketlerinize göre memnuniyet yüzde 80 değil, yüzde 67.
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - 80, 80! Bu defa bundan daha yüksek olacak.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Bakın, biz bilim insanıyız, sizin yaptırdığınız, AKP'nin yaptırdığı anketi size söylüyorum. Şimdi, bakın, bizim söylediğimiz?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Kaçmış peki, yüzde kaç?
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - Size göre kaç?
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Yüzde 90!
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Değerli arkadaşlar, burada çıkıp konuşan insan konuştuğuna dikkat etmeli. Ben de bu dikkate?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hayır, size göre kaç?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Bakın, bilimsel insanlar "Size göre kaç?" diye bir soruya cevap vermezler. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Elinde done varsa konuşur.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Eleştiriyorsan bir değerini ver ya.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Benim elimde memnuniyetle ilgili bir veri yoktur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İHSAN ŞENER (Ordu) - Olmadığını nasıl söylüyorsun?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Ben sizin elinizdeki verilere göre konuşuyorum, siz daha sizin elinizdeki veriyi bilmiyorsunuz.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Mevcut veriyi kabul etmiyorsunuz.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Bakın, sizin elinizdeki veri doğrudur, yanlıştır ama sonuçta bir veridir. Gitmişsiniz sormuşsunuz insanlara, bilimsel olarak istatistiki yöntemlere göre değerlendirilmiştir ama bu rakam 80 değildir, gidin öğrenin. "Senin fikrine göre kaç?" demek yamalı bohça, yapboz şeklinde bir sağlık sistemi yaratmaktır.
Bakın, arkadaşlar?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Yüzde 75.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sen doğrusunu söyle, kaç?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Bakın, Sayın Bakan buradan söyledi, yüzde 75'miş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - TÜİK bağlı o Bakana.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - E, Bakan söylüyor yani adam biliyor ki konuşuyor. Koca Bakan bilmeden konuşur mu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hocam, TÜİK Sayın Bakana bağlı zaten.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ya, sen de bilmiyorsun!
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Ben sizin verinizin 80 olmadığını söylüyorum.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - 2002'de yüzde 40'ın altındaydı.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Kaç, kaç?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Sizin açıkladığınız veri yüzde 67'dir, Bakan "Yüzde 75'tir." Diyor, her iki rakam da yüzde 80 değil.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Kaç, kaç?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Yani buraya çıkıp kendi rakamınızı bilmeden konuşmak ne kadar yakışıyor, bunu siz değerlendirin. Oradan zıplamayın, ben sizin söylediklerinizi söylüyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ya, kaç olduğunu söylesene?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Söyledi ya, ne bağırıyorsun oradan!
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşım, ben, sizin yaptırdığınız anketin rakamını söyledim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Kaç yani onu söyle.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - 67.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Az mı 67?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Sizin bakışınızla öyle, sizin bakışınızla 67'dir.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - 38 mi büyük, 67 mi büyük?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Belge var mı, belge?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Sizin bakışınızla öyledir, istatistiki rakamlara göre bunu siz iddia ediyorsunuz, ben iddia etmiyorum. Siz iddia ediyorsunuz ki 67, sonra çıkıp burada diyorsunuz ki: "Yüzde 80." Ben ne diyeyim?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Dünyadan haberleri yok, biri 75, biri 80, biri 65 diyor!
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Şimdi, anne sütünü konuştuk, anne sütüyle ilgili olarak "Dinî hassasiyetlerimiz var." dedi Sayın Milletvekili. Dinî hassasiyetlerinizin tümüne katılıyoruz, tümüne, bakın. Hiç kimsenin kutsal kitabında yazanı sorgulamaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Kutsal kitabımızda anne sütü ve emzirmeyle ilgili dört yerde geçkiler vardır, işaretler vardır. Biz, bunların tamamını hassasiyetli davranarak değerlendiriyoruz ve bu hassasiyete uygun davranılmasını istiyoruz.
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Kimse anne sütüne hayır demiyor ki!
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Biz, "Bu hassasiyetleri görmezden gelin." demiyoruz, haddimiz de değil zaten. Bu hassasiyetler önemlidir. Bakın, Hristiyan birinin bile bu hassasiyetlere saygı duyması gerekir. Biz diyoruz ki: "Bu hassasiyetlere saygı duyarak anne sütü bankacılığını kurun." Anne sütü bankasının açılış tarihi ilan edildi, her şey bitti. Ben de araştırdım, gerçekten, kurdele kesilecek sadece. Ne oldu, niye iptal ettiniz? Açıklama: "Dinî hassasiyetler." Kardeşim, başım gözüm üstüne.
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Hayır, hukuki altyapısı hazır değil.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Dinî hassasiyetler başım gözüm üstüne, dinî hassasiyetlere mutlaka uyalım ama insanları anne sütü bankasından mahrum etmeyelim çünkü anne sütü hayat kurtarır, Moritanya'da da hayat kurtarır, Türkiye'de de hayat kurtarır; Anne ne olursa olsun, ister insan annesi olsun ister başka mahlukların anası olsun, kendi yavrusunu emzirdiği sürece o bebeğin hayatı kurtulur. İşte, Moritanya'ya bunu böyle anlatmayın diyorum. Bırakın, anne sütü bankası kurmak istiyorlarsa kursunlar. Çıkıp dediniz ki: "Nüfus kâğıdında yazmıyor mu?" Ya, yazıyor. E, bu nüfus kâğıdında "din" hanesi var diye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye'yi mahkûm etmedi mi?
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - O başka, o başka.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - O başka, o başka ? Tabii, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi -içimizde hukukçular var- bizi mahkûm edecek?
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - "Din" hanesini AK PARTİ mi koydu nüfusa?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - ?"yanlış yapıyorsunuz" diyecek, "bunu yapmayın" diyecek? O o, "o başka..."
Benim tevellüdüm yeter, eskiden "mezhep" de vardı nüfus kâğıtlarında, hatırlar yaşı müsait olan milletvekilleri, siz de hatırlarsınız.
AYKAN ERDEMİR (Bursa) - Hatırlatmayın, geri getirirler.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Eskiden "dini" vardı, "mezhebi" de yazardı, niye kaldırıldı mezhep? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi "din" hanesinin konmasını istemez ve bu konuda da kararı vardır. Hadi koydunuz diyelim ki, nüfus kâğıdında boşluk var, "dini". Ama sizin Sağlık Bakanınızın annelere sordurduğu "dini" hanesinde 6 harf var Sayın Hocam, 6 harf; hadi "Hristiyan"lığı sığdır buraya da göreyim bakalım. Yapmayın arkadaşlar, yapmayın, bunu bana bir "imla hatası, matbaa hatası" demeyin.
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Yok, o imla hatası değil.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Eğer öyleyse, çıkın deyin ki: "Pardon, matbaa hatasıymış, Hristiyanlık 6'ya sığmıyor, daha da uzatacağız." deyin. Ama ne yaptınız? Bizim uyarımızla bu vahim hatadan döndünüz, iyi bir şey. Bakın, tenkit ediyoruz, siz de dönüyorsunuz bazen, iyi bir şey. Çıkıp kürsülerden bangır bangır "Yahu CHP doğru söylüyor, biz onun için döndük." demenizi beklemiyoruz yani bu bir yarış değil bizim için, bu işi yapmayacağınızı gösterdiniz, teşekkür ederiz. Ama buna çıkıp da ısrarla devam ederseniz, ben bu kürsüde son nefesimi verene kadar bunları burada söyleyeceğim. Yanlış yaptığınız yerden sessiz sedasız da olsa dönün, itirazım yok, bunu biz de cümle âleme ilan etmeyiz ama çıkıp burada "Vallahi, nüfus müdürlüğü istiyor." derseniz, ne hekime yakışır ne insana yakışır, bu hatayı burada yapmayın.
Sayın Başkan, on beş dakika mı bitiyor, on dakika mı bitiyor?
BAŞKAN - On dakika.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Peki, teşekkür ederim, devam edeceğim.
Peki, bakın arkadaşlar, hani Moritanya'da sağlık kötüydü, işler kötüydü, hani oraya yardım edecektiniz ya fikirlerinizle, onlara, kamuda yapılacak olan işleri özelleştirmelerini salık vermeyin. Hele hele kamu ile özel iş birliği yapıp fakir Moritanya'nın kıt kaynaklarının birilerinin cebine gitmesini engelleyin, hiç olmazsa bunu yapın. Deyin ki biz Türkiye'de bir kamu-özel ortaklığı sistemi kurduk, bari bunu siz yapmayın. Biz, gittik, iş adamlarına dedik ki gelin, size beleş, bedava bir arsa verelim, siz de buraya bir hastane yapın. Biz de bu hastaneye, kırk dokuz yıldır, bizim itirazlarımızdan?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Moritanya'ya gidin de anlatın, yapmasınlar bizimle anlaşma. Hiç uğraşmayın burada bu kadar, yormayın kendinizi.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Sayın Başkan, on beş dakikam bitti mi?
BAŞKAN - Sordum ben baştan Sayın Aytuğ, on dakika?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Sürem on beşe çıktı Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yerinize oturun, tekrar davet edeceğim şahsınız adına, madem öyle.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Tamam Sayın Başkan, bir şey demiyorum.
BAŞKAN - Baştan sordum çünkü Sayın Aytuğ.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Tamam, haklısınız.
BAŞKAN - Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Değerli arkadaşlar, bunu Moritanya'ya söyleyecek olan biz değiliz, bunu Moritanya'ya söyleyecek olan sizsiniz. Bazen Hükûmet olduğunuzu unutuyorsunuz ya. Bazen Hükûmet olduğunuzu unutuyorsunuz, bizi eleştiriyorsunuz "Gidin, siz söyleyin." Kardeşim, bu anlaşmayı ben mi imzaladım? Bu anlaşmayı Türkiye Cumhuriyeti devleti adına yetkili birisi imzaladı, Hükûmet adına imzaladı.
Şimdi, biz de size diyoruz ki arkadaşlar, bu yaptığınız iş iyi bir iş değil. İyi tarafları var, anlaşma yapın, Moritanya'ya yardım edin sağlık açısından. Bakın, demokrasi memokrasi, hiç girmeyeceğim ama şunları şunları yaptırmayın diyoruz. Bunu yapıp söyleyecek olan sizsiniz. Şimdi, gideceksiniz Moritanya'ya diyeceksiniz ki biz bir hata yaptık kamu-özel ortaklığında, siz yapmayın. Siz bedava bir arsayı ulus ötesi güçlere -ki bu Türkiye bile olabilir- vermeyin. Buraya bir hastane inşa ederler, sonra tam otuz sene siz bu hastanede kiracı konumunda kalırsınız. Bu çok kötü bir şeydir. Biz bunu? Bir kere ok yaydan çıktı, Başbakan emretti, şu fakirin hayali dedi, sesimizi çıkaramadık, bari Moritanya'da bunu yapmayın deyin. Yazıktır, günahtır Moritanyalılara.
Sonra, Moritanya'ya deyin ki, biz bir hata daha yaptık. Hem ulus ötesi güçleri çağırdık, yatırım yapsınlar istedik ama onların alacağı borca, finans kaynaklarından alacağı borca hazine garantisi verdik. Yani bu şirket batarsa bütün borçlar hazinemiz tarafından ödenecek. Allah bilir bizi ne bekliyor, siz bu hatayı yapmayın deyin Moritanya'ya. Çünkü siz bizden daha garibansınız deyin. Sonra deyin ki, eğer sağlıkla ilgili bir yasa çıkaracaksanız bunu sağlık komisyonunuzda tartışın. Sağlık komisyonunda tartışılmadan çıkan hiçbir yasanın iyi olmayacağını biz gördük, biz kamu-özel ortaklığı yasasını Plan ve Bütçede tartıştık, Sağlık Komisyonundan baypas ettik, zararını gördük, bunu siz yapmayın deyin.
Sonra, eğer bu anlaşmaları yapacaksanız da özel hukuka göre yapmayın yani kendi devletinizin, Moritanya devletinin kanunlarını baypas etmeyin; eğer bir ihale yapacaksanız bu ihaleyi Kamu İhale Kanunu ve Devlet İhale Kanunu dışına çıkarmayın, çıkarırsanız birileri bundan nemalanır, bunu yapmayın, bunun size çok ciddi zararı olur deyin. Hani o 2'nci maddenin (d) fıkrası var ya, oraya bunların hepsini girdirebilirsiniz. Hükûmetsiniz, sizin vazifeniz. Hani çok seviyorsunuz ya Moritanya'yı, bu iyiliği onlardan esirgemeyin.
Onlara deyin ki hastanelerin yanına ihtiyari ve mecburi ticari hizmet alanları diye bir şey yapmayın. Sağlığı özelleştirmeyin. Sağlığı kamusal bir görev olarak alın. Bakın, biz sağlığı özelleştirdik, hiç kimse memnun değil, bu memnuniyetsizliği siz Moritanya'da yaşamayın deyin. Biz burada mecburi hizmet alanları yaparken hastanelerde aslında aklımızdan -Komisyon notlarında, tutanaklarında var- hastane değil de otel yapmak geçiyor, hastane yanında alışveriş merkezleri yapmak geçiyor, otoparktan para kazanmak geçiyor, attığımız her adımda bunları yapmayı düşünüyoruz -bunlara bakın, gidin, tutanakları inceleyin, hepsi var, o yüzden yani hiç öyle benim yorumummuş gibi görmeyin- bunları yaptırmayın deyin Moritanya'ya ki gayet rahat bir şekilde ülkelerini sürdürsünler, sömürtmesinler. Ülkenizi sömürtmeyin, biz hata yaptık, ülkemizi sömürttük, siz ise bunları sömürtmeyin deyin. Bakın, bir iş yapacaksanız, adam gibi yapın deyin onlara. İhaleyi alıp çantacılara vermeyin tıpkı kamu-özel ortaklığı hastanelerinde olduğu gibi yani, ihaleyi aldınız, çantacılarla gidip de bir başka taşerona devretmeyin çünkü burada yarı yarıya devletiniz zarar eder, geçmişte bunları yaptık, şimdi tekrarlamayalım; hele hele eğer borçlanma dövizle olmuş ise bizim yaptığımız gibi döviz kuruna endeksli bir borç yapmayın, Türkiye bunu çok yaşadı geçmişte ama döviz kuruna endeksli bir borçlanma iyi bir şey değildirdir deyin onlara, deyin ki onları koruyalım, onların da ekonomisi yükselsin ve bebek ölüm hızları daha da daha da azalsın ve Moritanya'ya da en azından bir katkımız olsun. Sonra onlara deyin ki biz ekmekten bile KDV alıyoruz ama bu şehir hastanelerinden ne KDV ne damga vergisi hiçbir harç da almıyoruz, siz bunu yapmayın, orada yetim hakkı var.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)