GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Depreme ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:6
Birleşim:81
Tarih:29.03.2023

LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kahramanmaraş merkezli deprem fırtınasıyla ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bugün depremin üzerinden elli gün geçti, dolayısıyla bu süre zarfında Gazi Meclise gelip depremle ilgili bir konuşma yapma cesaretini kendimde bulamadım. Bir süreç geçmesini... Hem acılarımızı yaşayıp hem de depremin yaşattığı yıkımı burada, Gazi Meclisimizde milletimizle daha iyi paylaşmak üzere bugün ancak o cesareti kendimde topladım.

Ben sözlerimin başında Hatay'da ve tüm deprem bölgelerinde yitirdiğimiz vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Yaralılarımız var, Cenab-ı Allah'tan onların da bir an önce sağlıklarına kavuşmalarını diliyorum.

Öncelikle bir teşekkür etmek istiyorum. Bu Gazi Meclis çatısı altında gördüğüm, tanıdığım, kimi zaman sohbet ettiğim, kimi zaman hiçbir merhabamın dahi olmadığı birçok milletvekilinin Hatay'da depremin yaralarını sarmak üzere vatandaşlarımızın yanında olduğunu gördüm. Bundan aynı zamanda bu Gazi Meclisin bir üyesi olduğumdan dolayı da büyük bir iftihar duydum. Hatay'a ve tüm deprem bölgelerine gelip vatandaşlarımızın yaralarının sarılmasıyla ilgili hasbi olarak gayret gösteren tüm milletvekillerimize tüm Hataylı hemşehrilerim adına teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, 99 yılında Marmara'da yaşanan bir deprem ise 6 Şubat gecesi bizim yaşadığımız neydi? Peki, o gece saat 04.17'de yaşananlar nasıl tarif edilmeliydi? Sanırım bu tarif üzerine çok yoğunlaştım; en son, yardımıma Mercalli şiddet ölçeği yetişti, depremin şiddetini 1 ila 12 arasında sıralayan bir ölçek. Bu ölçeğe göre Kahramanmaraş merkezli depremin şiddeti 11. Bu 11'i öğrendikten sonra Mercalli ölçeğini aldım, şöyle bir inceledim. Mercalli'ye göre; "zayıf", "hafif", "orta", "oldukça güçlü", "güçlü", "çok güçlü", "yıkıcı", "çok yıkıcı", "yoğun", "aşırı" ve "afetsel" olarak bir sıralama var. Bizim Hatay'da yaşadığımız deprem de bu ölçeğe göre "aşırı" olarak geçiyor. "Aşırı"nın karşısında ne yazıyor diye baktım: "Tuğla yapıların tamamına yakını çöker. Köprüler çok büyük oranda yıkılır. Yer altı boruları ve altyapılar kullanmaz hâle gelir. Yeryüzünde büyük çatlaklar meydana gelir. Yollar, pistler ve kaldırımlar çok büyük hasar alır. Afet bölgesinin zemininde değişiklik başlar. Yumuşak zeminlerde toprak çökmeleri ve arazi kaymaları net bir şekilde görülebilir. Deprem dalgaları yeryüzünde çıplak gözle ciddi oranda görülebilir ve yeryüzünde dalgalanmalar başlar. Raylar kullanılamaz hâle gelir. Deprem bölgesinde zeminde sıvılaşma en üst düzeyde olur." "Evet, tam bizim Hatay'da yaşadığımızı tarif ediyor." dedim. Peki, Mercalli'ye göre en son adımdaki depremin karşılığında ne var diye baktım, orada da şu yazıyor: "Tam yıkım. Afet bölgesinin yeryüzü şekli tamamıyla değişir. Sağlam bina, altyapı, köprü, yol ve benzeri hiçbir yapı kalmaz. Yeryüzü deniz dalgalarını andıracak şekilde dalgalanır. 'Ufuk' ve 'yataylık' kavramı yok olur. Hiçbir cisim yerinde kalmaz." İlmine çok güvendiğim bir hocam vardı, jeolog, profesör doktor; onu aradım: "Hocam, bu Mercalli'nin '12' dediği şiddeti bir cümleyle özetler misiniz?" dedim, bana şunu söyledi: "12 demek, kıyamet demek." Biz Hatay'da kıyametin bir öncesini yaşadık.

Değerli milletvekilleri, coğrafyamızda yarıklar, bedenimizde ise yaralar açan bir deprem yaşadık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

LÜTFİ KAŞIKÇI (Devamla) - Fay kırılmalarının doğanın yenilenmesine ancak insanın da ölümüne sebep olduğunu bir kere daha acı bir tecrübeyle öğrendik. Bu depremde hasar gören şüphesiz sadece binalarımız değildi, insanlarımız da hasar aldı tıpkı yapılar gibi.

"Hasar" demişken herhangi bir afet sonrası yapıların 6 farklı gruba ayrılıp sınıflandırıldığını depremi yaşayan herkes öğrendi. Neydi bunlar? Yıkık, acil yıkılması gereken, ağır hasarlı, orta hasarlı, az hasarlı ve hasarsız. Deprem, binalarda böyle bir sınıflandırmaya yol açarken insanda da benzer bir durum ortaya çıkarıyor aslında ancak binalardaki sınıflandırma gibi 6'ya ayırmıyor insan hasarlarını, deprem sonrası insandaki hasar durumu sadece 2 grup ya yıkıksın ya da ağır hasarlı; ortası yok, hasarsızı da yok. Bina olarak depremden hasarsız çıkmak mümkünken insan olarak bu, pek mümkün görünmüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFİ KAŞIKÇI (Devamla) - Başkanım...

BAŞKAN - Tamamlayın, devam edin.

LÜTFİ KAŞIKÇI (Devamla) - O gece ve devamında depremi yaşayan herkes ya yıkıldı ya da ağır hasar aldı. Binalar yenilenir, ayağa kalkar, hatta eskisinden daha iyi yapılır; bunda hiç şüphe yok, devletimizin kudreti buna yeter. Asıl olan, o binalara ruh katacak, renk verecek olan insanlarımızın ayağa kalkması olmalıdır. Zira, insan mutlu değilse, şehirde yazın dahi zemheri -kış- yaşanır. Şimdi ve çok acil olarak, ivedi bir şekilde insanlarımızda oluşan travmayı silmek için topyekûn seferber olmalıyız. Binalar için yeniden inşa nasıl mümkünse insanımızın travmalarını silmek, o hasarı tam olarak değilse de büyük ölçüde silmek sizlerin elinde. Evet, "sizlerin" diyorum çünkü iyileşmemiz için bize bu afeti yaşamamış insanlar yani sizler lazımsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)

BAŞKAN - Devam edin, buyurun.

LÜTFİ KAŞIKÇI (Devamla) - Ve yapmanız gereken sadece bizleri dinlemek. Dinlerken de yürekten, ciğerden dinlemek, sırf dinliyor gibi yapmadan esaslı bir şekilde dinlemek. Hani "İnsan insanın şifasıdır." derler ya, işte, bizim şifamız da sizlersiniz. Lütfen bizi dinleyin ama ciğerden dinleyin ama bize acımayın, sadece dinleyin.

Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.